MANA 4.Kitap 1.Kısım
Sahip olduğun şeylerin farkında mısın?
MANA 1-2-3-4-5-6-7. Kitap 2018-2024...
MANA 4.Kitap
Tıklayarak kaldığınız kısma geçebilirsiniz...
MANA 4.Kitap 1.Kısım
İbrahim'in gölünde yüzen Nergis,
Kötülükleri örten bir sis,
Yeni doğan bebeğin içindeki his,
Bir sen varsın bunların hepsinden nefis…
Mert kendi kendine içten konuşuyordu.
Onu duyabilen sadece Rabbi ve bir de birlikte aynı vücudu paylaştığı canlı Cevahirdi.
"Nefis nefis" dedi kendi kendine.
Bu nefis dedikleri şey Allah'ın ruhumdan ruh üfledim dediği nefesten başka bir şey değildi.
Allah üfledi nefes, oldu onun adı nefis.
Tin suresinde bahsedildiği gibi biz o nefsi ahsen-i takvim olsun diye esfel-i Safilin çukuruna layık, aşağıların
aşağısı olacak bir şekilde yarattık…
Cennetin de 100 kat cehennemin de 100 kat olduğu söylenir.
Cehennemin 100 katı yani en dip noktası esfel-i Safilin çukuru olarak bilinir.
Orası öyle bir yerdir ki hiçbir bilinen canlının yaşamadığı fakat yaydığı korku sebebiyle zebanilerin bile oraya yaklaşmaya cesaret edemediği bir yer.
Ahsen-i takvim ise cennetin 100 katında yani Firdevs Yaylası’nda bulunan bir tepenin adı.
Meleklerin gücü oraya ulaşmaya yetmiyor.
Bugüne kadar ahsen-i takvim tepesine çıkabilen Melek olmadığı söylenir.
İşte nefis ilk yaradılış itibari ile o esfel-i Safilin çukuruna layık olacak kadar kötü ve kötülük barındıran bir nitelikte yaratılıyor.
Fakat Allah,
"Göreyim sizi, sizin cesedinize üflediğim, sonradan adı nefis olan nefesi o Esfel-i Safilin çukurundan kurtarın,
cehennemden çıkartın ve cennetin en üstünde bulunan Ahsen-i Takvim tepesine layık hale getirerek sahibine iade
edin" buyuruyor.
Zor mu?
Kolay olan ne var ki?
Allah kolay getirirse her şey kolay.
"Yaradılış itibariyle Esfel-i Safilin çukuruna layık olarak yaratılmış nefisler demek ki hiçbir gayret göstermiyorlar ve orada kalmaya devam ediyorlar" diye düşündü Mert
"Oysa ki bazıları daha doğmadan önce, ruh bedene doğru yol alırken pek çok şeyi halletmişler ve dünyaya cehennemden kurtularak gelmişler.
Burada eğer önceki gibi davranırlarsa Ahsen-i Takvim tepesine çıkmak işten bile değil" diye düşündü.
Evet oraya melekler çıkamıyorlardı fakat Allah insanların oraya çıkmalarına izin vermiş ve bu yola girip bu yolda devam edenlere yardım edeceğini vaat etmişti.
Mert bir an ürperdi ve "inşallah görev icabı da olsa Esfel-i Safilin çukuruna inmemize izin vermez Rabbim" diye düşündü.
Hiç bilmedikleri yerlere gidecekler düşünmeye bile fırsatları olmayan varlıklarla tanışacaklardı.
Bunların pek çoğu Âdem peygamberden önce yaşamış ve günümüzde hala yaşamaya devam eden varlıklardı.
"Önce Dünya'ya gidip İblis ve avenesini mi görsek, yoksa Safinazların bölgesine gidip Tanrıları mı kontrol etsek, yoksa 1 kat semaya çıkıp Sadık Efe ile mi konuşsak" diye düşünüyordu.
Tam bunları düşünürken karşısında Aybar dede belirdi.
Aybar dede,
"Evladım sakın ola ki hiçbir şeyi dert etme demiştim sana.
Bundan başka sana söyleyecek hiçbir sözüm yok ve yine aynı şeyi söylüyorum.
Hiçbir şeyi dert etme.
Evet problem büyük, bunu düşünmek lazım, düşünmekten de öte bununla ilgili nasıl hareket edeceğini, nereden başlayacağını planlamak lazım…
Bunların hepsini yapmak lazım fakat bir şeyden kaçmak lazım.
O da yine aynı şey bunların hiçbirini dert etme.
İlk başta söylediğim şey şu anda da söylediğim şey, ilk başta verdiğim söz şu anda da vermeye devam ettiğim söz.
Biz hep seninle birlikteyiz ve senin yanındayız.
Sen doğru olup adaletli olmayı elden bırakmadığın müddetçe sırtın yere gelmez, Hiçbir şeyi dert etme.
Nereden istiyorsan oradan başla...
Sınavdaki çocuğun sorduğu gibi öğretmenim istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz sorusunu sormana gerek yok.
Şimdi İblis ve tayfası ile anlaşmak onlara boyun eğdirmek, onları yola getirmek epeyce uzun bir iş.
Bunu halletmeden birinci kat semaya çıkmanın da çok bir anlamı yok.
Fakat bir de Safinazların boyutunda misafir olan Tanrılar serbest bırakıldılar.
Bana yol göster Aybar dede diye soruyorsan sana şunu söyleyebilirim.
Öncelikle bu Tanrılarla bir uzlaşma içerisine girmek zorundasın.
Uzlaşma içine girmek zorundasın diyorum çünkü hiç kimse kıyametin ne olduğunu bilmiyor.
Kıyamet dışında bu Tanrıları ortadan kaldırabilecek bir olay yok.
Sen gücünün sınırları ile ilgili birtakım bilgiler öğrendin...
Çok iyi biliyorsun ki bu Tanrıların hiçbirisi senin dengin değil.
Fakat onları yensen dahi ölmeyecekleri için bu yola girmen seni sadece boşa yorar.
Öncelikle onları yenmen gerekiyor.
Elbette ki onları yenmen gerekiyor.
Konuşarak mı yenersin, masada oturarak yemek yiyerek mi yenersin, yoksa meydanda savaşarak dövüşerek mi yenersin bu senin bileceğin iş.
Fakat her şeyden önce onlara üstünlüğünü kabul ettirmeli ve sana saygı duymalarını sağlamalısın.
Bunu yaptıktan sonra İblis ve tayfasına karşı savaşında, onlar zaten seninle birlikte hareket ederlerse işin kolaylaşacaktır.
Bu aşamayı da açtıktan sonra onlar zaten Safinazların boyutunda huzurlu ve mutlu idiler.
Şu anki yeryüzü veya uzay dediğiniz bu boşluk, orada bulunan gezegenler, sistemler bunları mutlu edecek öğeler
değil.
Onlar zaten bir süre sonra yine Safinazların boyutuna dönmek isteyeceklerdir.
Öncelikle onların yardımını alarak İblis ve tayfasını hallet.
Hallet derken bak burada da bir ince ayrıntı var, onu da kulağına küpe olsun diye sana söyleyeyim.
İblis ve tayfası neden yok edilmedi de başka bir boyuta hapsedildi bunu hiç düşündün mü?
Evet onlar da aynı şekilde kıyamet dışında ölmüyorlar.
Aynen nasıl Tanrılar Safinazların boyutunda misafir diliyorsa, aynı şekilde İblis ve tayfası da başka bir boyutta hapsediliyor.
Sebebine gelince, Tanrılardan sonra yaşamış olan kadimler Tanrıların gücünü bilime çevirmişlerdi...
Onlardan sonra yaşayan İblis ve tayfası ise bu bilimi aldı büyüye çevirdi.
Aslında o büyüler işte o Tanrıların gücü.
Dolayısıyla o büyülere sahip olan o tayfa aynı Tanrılar gibi yok edilemez.
Öldürürsün belki milyon tanesini, belki milyar tanesini fakat aradan bir süre geçtiğinde onların tekrar ortaya çıktıklarını duyarsın, görürsün, nereye kadar…
Şimdi bunların kapıları çatlamış durumda, çok yakın zamanda onlar dışarıya çıkacaklardır.
Senin hiç vakit kaybetmeden önce bu Tanrılarla birlikteliği sağlaman ve daha sonra İblis ve tayfası mühürlü kapıları kırarak dışarıya çıkmadan önce, sizin onların bölgesine gitmeniz gerekiyor.
Onları kendi boyutlarında yenerseniz onlar geri çekileceklerdir ve o esnada bu çatlayan kapıları tamir etmeye
vaktiniz olacak ve de böylece büyük bir sorundan kurtulmuş olacaksınız.
Elbette ki söylemesi kolay ama yapması epeyce meşakkatli yani zor.
Bu işi bitirdikten sonra Tanrıları Safinazların boyutundaki bölgelerine bırakıp, onlarla bir bardak çay içip Sadık Efe’nin yanına gidebilirsiniz.
Yalnız bu esnada denklemde de fazladan bir harf var...
Bu harfin o denkleme nasıl etki ettiği de nasıl etki edeceği de bilinmiyor.
Bunlar da yine Safinazların boyutuna Sadık Efe tarafından gönderilen "karanlık cinler".
Onlar da kaçmış durumdalar.
Şimdi bu varlıkların yok edilmesi mümkün.
Fakat bunu ne şekilde başaracağınızı kendinizin bulması gerekiyor.
Bu işi yapmaya başlamadan önce Sadık Efe ile görüşmek üzere 1 kat semaya çıkmak zorundasınız.
Sonrasında onlara karşı nasıl bir plan yapıp uygulamaya koyacağınıza onunla birlikte karar vermelisiniz.
Elbette ki bu sadece görünen tarafı.
Belki bu denklemde bilinmeyenlerin sayısı daha da fazla olabileceği gibi etkileri de farklı farklı olabilir.
Yani her şeyi söyledin bunu neden söylemiyorsun Aybar dede diye soruyorsan…
Bu sizin imtihanınız evladım...
Çünkü bugüne kadar orada yaşayanların haricinde hiçbir canlı varlığın çıkmaya izni olmadığı bir yere çıkacaksınız.
İnsanoğlu orada ne yapacak?
Orada bulunması doğru mu yanlış mı?
Oraya layık mı olacak yoksa oradakiler tarafından lanete mi uğrayacak?
Bu ve benzer soruların cevapları yok.
Çünkü bunu daha öncesi yok.
İmtihanınız dediğim bu sınavı vermek zorundasınız.
Bazen yanlış yapmak doğrudur, bazen de doğruyu yapmak yanlıştır.
Tüm bu muammayı orada inanıyorum ki çözeceksiniz.
Sadık Efe sizi çok iyi ağırlayacak ve size aklınızın bile ermeyeceği şekilde yardım edecektir.
Kaldı ki en başta dediğim gibi biz hep seninleyiz ve senin yanındayız, ondan da hiç şüphen olmasın.
Ebru kızıma selam söyle...
Burada olmadığı için su böreği ve çay hakkımı bir sonraki sefere devrediyorum.
İnşallah bir sonraki sefer onları Ebru kızımın elinden yiyeceğim.
Hadi bana Allah'a ısmarladık, sizlere kolaylıklar diliyorum ve en başta söylediğim sözleri hep hatırlamanı
istiyorum.
Dedi ve gitti Aybar dede…
Canlı Cevahir Mert’e kendi iç sesinden seslendi.
"Konuşmana gerek yok düşüncelerimiz bir, konuşmadan anlaşabiliriz.
O nedenle birkaç şey söyleyeceğim ve senden de birkaç şeyi dinleyeceğim" dedi.
"Öncelikle Mert ben buradaki denklemden tamamen bi haberim, yani habersizim.
İblis ve tayfası her ne kadar bildiğim bir konu ise de onlarla ilgili sana yardım edebilecek kadar bir detay bilgim yok.
Bu demek değil ki sana yardım edemem.
Elbette ki birlikteyiz, aynı vücut içerisindeyiz ve sana her zaman yardım edeceğim fakat bu yardımın metodunu
soruyorsan buna cevabım yok söylediğim bu.
Tanrılar dediler...
Bu Tanrılar konusunda da aynı şeyleri söyleyeceğim.