MANA 3.Kitap 3.Kısım

...

MANA 3.Kitap 3.Kısım

Mert,
“Önemli değil Safinaz...

Zaten soruşturma yaptığınız bilgisi ona gelmiştir.
O da mecbur zaten ne yapacak, ortadan kaybolacak...

Şimdi dünyaya indiyse sıkıntı...

Sarp daha dikkatli olman gerekiyor.
Çünkü Hocam bakın konuşma uzadıkça uzuyor, çenem ağrıdı ama şunu da söylemem gerekiyor.
Bunu nereden duydunuz derseniz bilmiyorum. Ama söylemem gerekiyor.

Herhalde canlı Cevahir tarafından verilen ve bana söyletilen bir bilgi…
Bunlar, cadılar şekil değiştirebiliyorlar.
Bir insanın suretine giremiyorlar ama kanı soğuk olan hayvanların kılığına girebiliyorlar.

Nedir bu hayvanlar?
Yılan, timsah, böcek, falan filan.
Neyse zaten herkesin kafası ambale oldu.
Daha fazla bilgi yorar, yeni bir olay çıkmadan herkes görevinin başına...

Hocam, Leyla ile yengemi Bark'a aldıracağım emniyetleri için bilginiz olsun.

Hocam özür dilerim.
Kovuyormuş gibi olduk ama yani, ellerinizden öpüyorum saygılar kolay gelsin.

Asaf Hoca,
“Mert çok iyi gidiyorsun ve konuştuklarının hepsi kısa ve öz bilgilerdi ve de nefes almadan hızlıca anlattın, biz teşekkür ederiz.” dedi

Mert,
“Hadi Safinaz uçur bu milleti buradan” dedi ve Safinaz Asaf Hoca ve heyetini alarak gitti.

Sacit Abi sizde Sarp’la birlikte inin dünyaya.
Çocukları merak etmeyin, onlarla biz ilgileniriz. 79 Galaksiyi de gezdiriniz onlara ama sizin de gelebilmenizi çok istiyorum.
Yani bir an önce şu işleri bitirelim de...

Aşağıdaki gudubetleri yakalayın, sonra bize katılın.
Bu arada dediğim gibi çocukları merak etmeyin, onların öğretmenleri Eylül peri onlarla ilgilenir.

Bir de size zahmet Leyla eğer aşağıdaysa gemiye çıksın, annesini de alsın çıksın.
yani onlara bir şey yapar duruma gelip, Asaf Hocayı tehdit etmek gibi bir sıkıntılara sebep olmasınlar.

Onları koruma altına alalım, Bark'a alalım ve burada koruyalım onları.
Onlar gibi korunacak insanlar varsa onları da alın yukarıya.

Safinaz gemimizin güvenliği, bir kere daha zatı şahaneleriniz tarafından lütfen kontrol edilsin.
Bunlar burada öyle büyü müyü yapıp da bizi sıkıntıya sokmasınlar.
Önceden bununla ilgili tedbirleri zannedersem alıyorsundur.
Almıyorsan da artık ne diyeyim al.

Ebru utanarak soruyorum, her iş bittikten sonra soruyorum ama söyleyeceğin bir şey var mı?

Ebru,
“Yok aman aman hiç söyleyeceğim bir şey yok.
Dinlemesi bile zor...

Bir de işin içine karışıp da bir şeyler söylemek...

Ben kaldıramam, panik atağa girerim.
Sen çok güzel yapıyorsun, aynen devam et.
Benden destek istiyorsan ben yanındayım.
Ha bu arada Safinaz geldin mi?

Safinaz,
“Evet Ecem buradayım” dedi.

Ebru devam etti ve
“Safinaz 79 galakside bulunan tüm gezegenler vs. taransın.
Gezegenlerde bulunan, artık neredeyse nerede bulunan perilerle irtibata geçin.
Hepsi ile tek tek, yani hepsi ile tek tek derken, liderleri ile tek tek görüşmek istiyorum.
Dost mu düşman mı bunlar bir öğrenelim.
Onlara da bir ayar vermemiz gerekiyorsa, bu turda o ayarı da verelim.” dedi

Akademi boşaltılmış ve eğitim gören 60 milyon personel, görev yerlerine, gemilere, Yıldız üslerine transfer edilmişlerdi.

Bu aşamada savaşın boyutu ve ciddiyeti belirsiz olduğundan, aileler bu transfere dahil edilmemişlerdi.
Fakat uzaktan gözlemle korunuyordu.

Mert ve Ebru bu transferi yakından gözlemliyor ve aksaklık gördükleri noktada derhal müdahalelerde bulunarak, süreci hızlandırıyorlardı.
Şimdilik her şey yolunda gidiyordu. Ufak tefek olayları saymazsak, büyük bir problem çıkmamıştı.

Mert Safinaz’ı çağırdı ve ona,
“Bu transfer edilen personelin içerisine casus, cadı, vesaire karışmış olabilir...

Kimseyi atlamadan, çok süratli bir şekilde tek tek kontroller yapalım ve bir durum varsa anında müdahale edilsin” dedi.

Gerçekten de 2 numaralı Yıldız üssünde pek yok casus ve cadı tespit edildi.
Diğer Yıldız üstlerinde herhangi bir durum söz konusu değildi.

Mert Safinaz'a,
“Düşmanın hangi yönden geldiği anlaşıldı Safinaz” dedi.
Bu kadar casus 2 numaralı Yıldız üssünde yığıldığına göre, 2 yönünden geliyorlar.
Bütün Filo’ya haber verilsin dedi.

Dünyaya sızan 235 geminin 197 tanesi, 2 numaralı Yıldız üssünde ve çevresinde konuşlanmışlardı ve hepsi enselendi…

Fakat 38 tane gemi personeli ile birlikte kayıptı…

Bunların kılık değiştirmiş olabilecekleri ve cadılar olabilecekleri düşünüldüğünde iş gayet zordu.

Safinaz gidip bilgiler alıyor, düzeltmelere önderlik ediyor ve sık sık geri dönüp bilgi veriyordu.

Ve yine gelerek,
“Mert Bey sıkıntı var” dedi.
“Ne olduğunu anlayamadığımız türden birtakım büyülerle karşılaştık...

Ne büyünün amacını anlayabildik, nede nasıl yok edeceğimizi...

Bu konuda bilgi eksikliğimiz var.
Daha öncesinde cadılarla karşılaşmadığımızdan, cadılarla ilgili pek fazla bilgimiz yok.
Anlayamadığımız için de büyülere ve karşı koyma noktasında savaşmaya yetersiziz.

Ben biraz daha araştıracağım, sonucu size sık sık uğrayarak bildiririm” diyerek gitti.

Tekrar geldiğinde,
” “Asaf Hocanın ve ekibinin bulunduğu dünya konseyi binası saldırıya uğradı.
Binanın etrafında anlayamadıkları bir enerji bariyeri olduğu ve içeriye girerek müdahale edemediklerini söyledi.
Bu bariyer çok enteresan Mert Bey, çok elastik, lastik gibi bir bariyer...

Zorlarsanız da bir süre sonra sapanı çekmişsiniz gibi sizi geriye fırlatıyor.
Ne yaptıysak parçalayıp içeriye giremedik.
Hatta hızımızı artırarak enerji formuna geçip bariyerden sızmayı denedik fakat ne yapsak nafile...

Büyüyü kıramıyoruz.
Ben tekrar gidiyorum.
Biraz sonra da gelip, sizi son durum hakkında tekrar bilgilendireceğim” dedi.

Ebru gayet sessiz bir şekilde olayı izliyor ve yorum dahi yapmıyordu.

Mert Ebru'ya,
“Ebru sen istesen bu bariyeri geçersin ama geçtikten sonra ne yaparsın onu bilemiyorum...
O nedenle böyle bir şeye izin veremiyorum.
Böyle bir şey aklından geçiyorsa bile unut” dedi.

Ebru,
“Ne yalan söyleyeyim Mert, düşünmedim desem yalan olur.
Fakat dediğin gibi oraya geçtikten sonrası karanlık...

Kimlerle karşılaşacağız ne yapacağız ne edeceğiz, perilerim olmadan nasıl bir mücadele verebilirim, çok deneyimsizim bu noktada...
Bu konularda daha öncesinden herhangi bir deneyimim yok” dedi.

Mert ve Ebru bunları konuşurlarken Safinaz sevinçli bir şekilde yanlarına geldi.
“Aybar dede geldi...

Aybar dede geldiyse bu işi çözer.
O nedenle sevinçliyim, buraya davet ettim.
Biraz sonra misafiri ile birlikte burada olacak.

Mert Safinaz’a misafiri kim diye tam soracakken, Aybar dede yanında, nasıl anlatsam Piri fani, böyle artık yaşını söylemek bile yanlış, belki de on binlerce yıl yaşamış, çiğ tanesi kadar hafiflemiş, tartının üstüne çıksa 20 kilo gelecek bir ihtiyar getirmişti.

Aybar dede,
“Selamün aleyküm” diyerek selam verdi.

Mert, Ebru ve Safinaz,
“Aleykümselam dedem hoş geldiniz” diyerek onu karşıladılar.

Aybar dede,
“Hasbihali sonraya bırakalım çocuklar, size yanımdaki misafirimizle tanıştırayım.
Sizinle tanıştırmadan önce nereden geldiğini anlatırsam sanırım daha kolay tanıştıracağım.”

Yanımdaki zat “Sadık Efe…”
Ve nereden geliyor diye sorarsanız, bu sizin 79 galaksinin içinde bulunduğu evrenden değil.
Benim gibi de değil.

Bu evrenin dışında bu evreni çevreleyen 1. Kat Sema’dan geliyor.

Evet böylece bu evreni de bitirdiniz, 1 kat Sema’ya da bu vesileyle el atmış oldunuz” dedi tebessüm ederek.

“Hikayesini kısaca kendisi anlatacak ve sonrasında da size cadılar hakkında bilgi vererek yardımcı olacak.”

Sadık Efe başı ile selam vererek, çocuklar ben Âdem Aleyhisselam'dan 3900 sene evvel doğdum.
O zaman Cenab-ı Rabbül Alemin bize bir görev verdi.
Bu görevi verdiğinde ben 3817 yaşındaydım.
Görevimiz Azazil’in bize savaşmayı öğretmesi...

Bize diyorum çünkü sadece ben yoktum.
Benim gibi belki milyonlarca, belki milyarlarca, arkadaşım, eşim, dostum vardı.
Sadece bizde yoktuk, bizimle birlikte bu eğitimi alan melekler de vardı.
Melek hiçbir zaman için Allah'tan ayrı değil ve Allah'ın ilmini, onun izin verdiği ölçüde tam olarak bilen bir varlık.
Fakat görevleri arasında savaşmak yok.
Elbette içlerinde görevi savaşmak olanlar da var fakat onların savaşı bildiğimiz savaş gibi değil.
Görevleri gereği bazı müdahalelerde bulunmak şeklinde bir savaştan bahsedebiliriz.

İşte o dönem Azazil ‘in ki bu Azazil denilen kişi kaderin cilvesi ile şu an Şeytan-ı Lâin diye andığınız kişi.
Azazil ‘in üvey babası, sizin İblis diye bildiğiniz varlığa karşı ve onun emrinde olan yecüc ve mecüc kavmine karşı, Azazil ‘in bize yani Can kavmine, sizin deyişinizle Cin kavmine ve Canan kavmine yani Meleklere ve perilere öğrettiği çerçevede mücadele vererek, Allah'a şükürler olsun ki galip çıktık.

Onları yok mu ettik, hayır.
Çocuklar muhteşem sihir ve büyü güçleri vardı.
Öyle ki, melekleri bu sihir ve büyüler ile gökyüzünden yeryüzüne düşürüp, esir alabiliyorlardı…

İşte Azazil bize bu durumlara nasıl karşı koyabileceğimizi öğretti ve nasıl savaşacağımızı gösterdi.

Hep birlikte bu savaşı verdik, alnımızın akıyla verdik ve galip çıktık.
Bu galibiyet sonrasında, büyük bir rahatlama dönemi geçirdik ve haddinden fazla çoğaldık.

O kadar çoğaldık ki, artık bu evrene sığmaz olduk.
O noktada Cenab-ı Allah bizlere 1. kat Sema’ya çıkma izni verdi.

Bizler diyoruz, biz can kavmiyiz.
Meleklerde Canan kavmi olarak bilinir.
Can ile Canan kavminin, Yecüc ile Mecüc kavmine karşı kazandığı bir zaferden bahsediyoruz.
Dediğim gibi onları yok edemedik fakat savaş esnasında farklı bir enerji boyutuna hapsedebildik ve oradan da çıkmalarını neredeyse imkânsız hale getirdik.

Daha sonraları Davut Aleyhisselam dönemlerinde, Zülkarneyn Aleyhisselam zamanında bir yol bulmuşlar ve mührü kırarak tekrar enerji formundan varlık formuna geçiyorlardı ki, Zülkarneyn Aleyhisselam ile Hızır Aleyhisselam bizleri de yanına alarak bunu önledi.

Hamdolsun büyük bir sıkıntıyla karşılaşılmadan, elbette ki çok şehit verildi, çok güzelim insanlar, güzelim varlıklar ebediyete intikal etti…
Fakat neticede orada da bir başarı elde edildi.

MANA 3.Kitap 4.Kısım için tıkla..

...