MANA 3.Kitap 6.Kısım
MANA 3.Kitap 6.Kısım
Bunun dışında, yeni çocuğu olmuş ya da yeni evlenmiş gibi özel mazeretleri olan, düşük rütbeli subay ve erbaşında aileleri misafir olarak getirilmişti.
İnsanlarda hiç öyle savaşa gider gibi bir hava yoktu.
Herkese, ailesi ile birlikte Bark gemisinde, 8 saatlik birlikte olacakları bir süre izin verilmişti.
Sabah 6.30 da herkes görev yerlerine intikal edecek ve savaşa hazırlanacaklar ve de bunu takiben öğlene doğru saat 11'de yola çıkılacaktı.
Akademi'deki peri Hocaları da Yıldız filosunun içinde gerekli kontrolleri, uyarıları ve düzenlemeleri yapıyor ya da yapılanlara eşlik edip, kontrol ediyorlardı.
Sefere katılacak Filo’ya, Savaş yerinde göz açıp kapayıncaya kadar bir sürede olunacağı anlatılmış, hareket ettikten kısa bir süre sonra savaş yerine varılacağı belirtilmişti.
Filo'nun karşılaşacağı 324 milyonluk düşman öncü kuvvetleri, filodaki gemilere nazaran 9600 kez daha yavaştı.
Dünya filosunun bu hız avantajı orada çok işe yarayacaktı ve taarruz planları bu çerçevede kuruluyordu.
Çarpışmada belirli bir noktaya gelindiğinde, düşman kuvvetlerinin belirli bir kısmı yok edildiğinde, kaçanların peşine düşülmeyecekti.
Filo Yıldız üstlerine geri dönecek ve hasar tespit çalışmaları sonrasında, bakım ve onarım ile meşgul olacaklardı.
İlerlemeye devam edecek olan tek gemi, Bark imparatorluk gemisi olacaktı.
Belirli bir resmiyet taşıması açısından, imparatorluk gemisine birtakım gemilerin eskortluk yapması, şekil olarak hoş görüneceğinden öyle kararlaştırılmıştı.
İzinde olan filo personeli aileleriyle çok mutlu saatler geçiyorlardı.
Sude peri, ailelere alışveriş kredisi içeren kartlar vermiş ve bu kartlardaki miktarı, gönüllerince harcayabileceklerini ve aldıklarını beraberlerinde dünyaya götürebileceklerini söylemişti.
Kart limiti olarak 7000 DP miktar belirlenmişti.
DP denilen şey, yeni dünya parası olup, eski hesaba göre bir DP 20 dolara karşılık gelen bir meblağ idi.
Yani eski hesaba göre 140 bin dolarlık bir limit tanınmıştı her personelin ailesine.
Bu miktar eski Türk parası ile 5 milyon TL gibi bir rakama eşitti.
Bark Gemisindeki mağazalarda, dünyanın bütün markaları ve üretilen bütün ürünler mevcuttu.
Herkes gönlünce alışveriş yaparak, alışveriş yapmanın tadını çıkartıyorlardı.
Burada satılan ürünler satıldığında, dünyadaki aynı malı satan mağazaların zarar etmemesi için Sude Peri ayarlamalar yapmıştı.
Yani burada bir elektrik süpürgesi satıldığında, alan kişi hangi markayı seçmiş ise, o alan kişinin yaşadığı yerde bulunan ve satışa en çok ihtiyacı olan mağazadan O marka 1 tane elektrik süpürgesi eksiliyor ve parası o mağazaya veriliyordu.
Sude peri bu alışveriş olayını hiç kimseyi incitmeyecek ve zarar ettirmeyecek şekilde mükemmel hazırlamıştı.
Alışveriş başlamadan önce, dünyadaki ürün satan mağazalara bu konuda bilgi verilmiş ve onlarda bu incelik ve nezaket içeren duruma çok memnun olmuşlardı.
Kimisi elektrik süpürgesi alırken, kimi ise ihtiyacı olan arabayı satın alıyor, kimisi kendi bölgesinden ya da başka bir bölgeden istediği farklı ürünleri satın alıyordu.
Sadece ürün bazında değildi bu nezaket olayı.
Bir dondurma bile yense ya da bir hamburger yense, onun parası da yine aynı şekilde dünyadaki satıcılara ulaştırılıyordu.
Sude peri işi daha da bir adım öteye götürmüş...
Dünyada satacağı malı tükenen mağazalara, fabrikalardan mal satmaya başlamıştı.
Anında servis yapıyor, bazı durumlarda fabrikanın payını verdikten sonra, kâr marjını mağazaya iletiyordu.
Kısacası her şey yolunda gidiyordu.
Mert Ebru'ya seslenerek,
“Ebru ekipte bazı eksikler var bunlar neredeler, ne yapıyorlar.
Mesela anne babalar ortada yok.
İstersen onlara bir çay içmeye gidelim. Hazır böyle bir vakit bulmuşken yarım saat oturalım onlarla...
Sefer dedeyi göremiyorum, armağan istikametinde kayıp, kesin başkaları da kayıptır...
Nerede bunlar?”
Ebru,
“Ne desem yalan olur, Safinaz'a bi soralım bakalım, neredelermiş bunlar” dedi.
Safinaz'a sorduklarında Safinaz, sefer dedenin küçük Hatice’yi de alarak dünyada sıkıntı çeken, mahsul alamayan ya da ormanlarında ve ürünlerinde hastalık olan bölgelerde dolaşarak oralarda dua ettiğini, tabiatı coşturduğunu söyledi.
Yanına 3 tane peri verdik.
Onun gittiği yerlerde ona kalacak yer, yiyecek ve diğer ihtiyaçlarını karşıladıklarını, istediği yerden istediği
yere götürdüklerini söyledi.
Armağan ise kardeşinin yanına gitmiş, ona destek oluyordu.
Bu şekilde ailesine destek olan ya da birtakım işleri için dışarıda olan kişiler var dedi Safinaz.
Mert, Safinaz sana zahmet hepsini, Sefer dede de dahil hepsini toparla getir.
Bu yolculuğa eksiksiz çıkmak istiyorum.
Sefer dede belki de dünyaya yeni tohumlar gibi bazı şeylerin getirilmesi noktasında, inceleme yapıp fikir bildirebilir.
Armağanın zaten bu hengamede kesin bulunması lazım.
Diğerlerini de tahmin ediyorum.
Onların da problemlerinin çözümüne yardım ederek onları da getirin.
Bunun dışında zannediyorum Asaf Hocam her türlü insanı göndermiş.
Ama Safinaz mesela dünya üzerindeki ressamlardan, müzisyenlerden, ne bileyim öyle sanatkâr ve zanaatkarlardan, anladın sen beni, yani gittikleri yerde gördüklerini gelince dünyada uygulayabilecek, bu konuda konuşabilecek, konuştuklarına eyleme dökebilecek kişileri davet et ve seferimize katılsınlar.
79 galaksiyi gezeceğiz.
Bestekarı da gelsin, mimarı da gelsin ne bileyim fırıncısı bile gelsin.
Anladın sen beni...
Asaf Hocamın gönderdiği kişilerin içinde bu özelliğe sahip kişiler yoksa, sen bir şöyle çeşit zenginliği yapacak
şekilde, bunlardan da misafir davet ettir.
Sen uğraşma...
Bu konuda yetenekli, yetkili kimler vardır, onları görevlendir.
Hatta görevlendirme ile de uğraşma...
Görevlendirilecekleri görevlendirecek kişiler belirle.
Yani şöyle bi, ya şu da olsaydı yanımızda demeyelim gittiğimiz zaman.
Ve bir de asıl söylemek istediğim bir mesele var ki, o da şu…
Safinaz periciklerden de misafir istiyorum...
Oraya gittiğimiz zaman, o bölgenin perileri ile konuşabilecek, paylaşabilecek...
Sen bize lazım olacaksın, her şeyi sen yapamazsın.
Yaparsın elbette ama yorulmanı istemiyorum.
Belki yorulmazsın bile ama yine de sana kıyamıyorum.
Ayrıca böyle öksüz yetim periler yok mu?
Onları davet et.
Böyle eşini kaybetmiş, mahzun, kimsesiz perileri davet et.
Sizin içinizde de kendimize göre sanatçılarımız, zanaatkarlarınız ne bileyim farklı farklı perileriniz vardır.
Onlardan da davet et.
Mükafat vermek istediklerinden gruplar oluştur. Onları da davet et.
Eceleri ile birlikte olup, dönüşte anlatsınlar diğer perilere...
Ha şunu dersen, Bark içindeki sistem insanlara uygun yapıldı..
. Periler burada sıkılırlar, onlar için şöyle
bir yer olsa gelirler…
Yap Safinaz, yaptır Safinaz, perilerin en mutlu olacakları bir yer yaptır...
Bark içerisinde istediğin bölgeyi al, istediğin şekilde periciklere uygun hale getir.
Ebru mevzuya maydanoz oluyorum ama yanlış bir şey söylüyorsam lütfen uyar beni.
Ebru,
“Hayır Mert tam tersine, benim bu karmaşa içerisinde unuttuğum, hatta unuttuğun demekten utandığım bir konuyu dile
getirdiğin için, sana çok teşekkür ediyorum.
Safinaz bir kere hani ben perilerin yanına gidip onların böyle reisleri ile Beyleri ile başkanlarıyla, vesaire hani bir görüşme yapacaktım ya.
Bebek perilerle oynayıp, onlarla uyuyacaktım ya.
İşte o gidince görüşeceğim ne kadar kişi varsa perilerden onların tamamını davet et.
Bunun dışında da istediğin kadar periyi davet edebilirsin.
Hepsi benim misafirim olarak gelsin.
Onlarla bu vesile ile ilgilenerek, sözümün bir kısmını yerine getirmiş olayım.
Safinaz duygulanmıştı...
“Ecem, Mert Bey, gerçekten size hayranım. Her şeyi bir arada düşünüyorsunuz ve kimseyi kırmadan hareket
ediyorsunuz.
Sizleri gerçekten hem sayıyorum hem de çok seviyorum.
Ne olur siz de beni sevin” dedi.
Mert, “bak Safinaz, bizde eski kadınlar yeni doğmuş bebeği bir severler ki, parça pinçik ederler.
Böyle bebek doğduğuna, doğacağına pişman olur.
Öyle orasını burasını sıka sıka, sıktıra sıktıra, ısıra ısıra severler…
Seni halen sevmediğimizi düşünüyorsan, işte aynı bu dediğim gibi severim seni...
Bak oranı buranı ısırırım.
Safinaz Ebru'nun arkasına saklanmıştı.
“Ecem ne olur Koru beni, ısırmasın Mert Bey” diyordu.
Ebru kahkaha atmaktan neredeyse yere düşecekti.
Mert,
“hadi Safinaz sen bu dediklerimi şöyle güzel bir şekilde organize et.
Bizde Ebru ile Sanem anne ve Hasan babayı görmeye gidelim.
Onların bir çayını içelim.
Oradan da fırsatımız olursa bir 15-20 dakika Sacit Bey ve Zeynep ablalara uğrayalım.
Sonrasında buraya dönelim dedi.
Anne babaların yanına gittiklerinde, onların evlerinin bahçesindeki çardakta sohbet ettiklerini gördüler.
Yanlarında, onlara verilen periler hizmetlerini görüyorlar, ihtiyaçlarını karşılıyorlardı.
Ebru ve Mert’i gördüklerinde sevindiler.
“Çocuklar haberleri dinliyoruz, sıkıntılarınızı görüyoruz...
Bu sıkıntılar içerisinde size yük olmamak için yanınıza gelmiyoruz.
Yoksa rehavete falan kapılıp da burada zevki sefa içerisinde yaşıyoruz sanmayın.”
Ebru,
“hiç öyle şey olur mu?
Elbette ki siz çok güzel düşünceler içerisinde olan insanlarsınız. Sizden beklendiği gibi davranıyorsunuz.
Biz sadece sizi özlediğimiz için bir 15 dakika yanınıza uğrayalım, birlikte bir bardak çay içelim diye geldik.”
Hasan Bey,
“Hoş geldiniz, biz de gerçekten sizi çok özlemiştik.
Ne yapsak da görsek diye onu konuşuyorduk.
Kalp kalbe karşıymış demek ki.”
Sanem Hanım,
“Ebru kızım şu seferden döndüğümüzde, acilen nişan işini halledeceğiz.”
Peşine de çok uzatmadan yine aynı hafta içerisinde hazırlıklarımızı tamamlayıp, belki uzaktan misafirleriniz
olacağı için, 1-2 hafta sonra düğününüzü de inşallah yapacağız...
Yapalım mı falan gibi sizin fikrinizi sormuyoruz.
Biz bunları kendi aramızda konuştuğumuz şekilde, dediğimiz zamanlarda yapacağız.
Siz hazırlıklı olun diye sadece size bilgi veriyoruz.”
Ebru utanmış, yanakları kırmızı kırmızı olmuştu. Mert de havuzdaki balıklara bakıyor ve ses çıkartmıyordu.
Hasan Bey,
“anlaşıldı aynı fikirdeyiz.
O halde ya bismillah diyelim ve inşallah sefer dönüşünde, bu işleri yapıp bitirelim” dedi.
Mert,
“Gündemde olmamasına rağmen, bunu şu anda konuşmuş olmamız gerçekten çok iyi oldu...
Çünkü davetiye hazırlayıp, gittiğimiz galaksilerde uygun olan kişilere bu davetiyeleri de bu vesile ile vermiş
oluruz ve onları dünyamıza davet ederiz.
Safinaz sen bu olayı Asaf Hocama bildirirsin. Şöyle ki 79 galaksiden, pek çok gezegenden, misafir ve delegelerin, bu düğün sebebiyle geleceklerini ve 1-2 hafta dünyada kalacaklarını söylersen...
O da bu fırsattan yararlanarak, bu insanlarla, canlılarla vs. uygun ortamlarda güzel görüşmeler yapmak üzere, kendisini ve heyetlerini hazır eder.
Tüm Dünya halkına da duyur.
Bölgelerine giderek ve şahsen selâm vererek, Onların da iyi dileklerini alacağımızı söyle...”