MANA 3.Kitap 5.Kısım
MANA 3.Kitap 5.Kısım
Sadık Efe,
“Ya Bismillah” diyerek hepsinin önünde ilerliyordu ve periler oluşum halinde, Sacit
Bey'in grubu da onların arkasında ilerliyorlardı.
Elastiki bariyere geldiklerinde, Safinaz oluşumundaki periler ile birlikte
“Ey Allah'ın kulu, Allah'ın izniyle açıl” dedi.
Oluşumundaki periler bunu söyler söylemez bariyer yırtılarak açıldı.
İçeriye girdiler.
İçeride sadece 27 uzay gemisi ve her geminin personeli olan 42 kişi içerde idiler...
27x42= 1134 Cadı ve büyücü vardı içeride.
Sacit Bey'in ekibi, elbette ki 20 kişiden ibaret değildi.
Onlara katılan ve kaynaşarak ekibe dahil olan diğer ülkelerin insani varlıkları da,
“Savaş hepimizin savaşı” diyerek savaşmaya gelmiş ve Sacit Bey'in ekibine
katılmışlardı.
Aycan, seri bir şekilde çevredeki metalleri demire çevirip, Daniella'ya pas atıyordu.
Hulki, 6 metre boyu ve gücü ile demirleri saman toplar gibi toplayarak, Daniella'nın işini kolaylaştırıyordu.
Metalleri hareket ettirip, onlara şekil verebilen Daniella, Thor'u kıskandıracak ustalıkla demirleri işliyordu.
Aycan, zaman zaman müdahale ederek, arkadaşları için zamanı yavaşlatıyordu.
Cadılar ağır çekimde gibi hareket ederken, bizim çocuklar şimşek gibi çakıyorlardı.
Tevfik, demirlerin ucunu eriterek, kor haline getiriyor ve Nusret'e pas atıyordu.
Nusret, Telekinezi gücü ile demirleri hareket ettirerek, cadıları çembere alıyordu.
Orhan, vücudundan ayrılarak, görünmez bir şekilde cadıların uzay gemilerini sabote ediyordu.
İsmail, demirden küçük kuş kafeslerini dev boyuta getirip, o kafesleri Nusret telekinezi ile cadılara atarak kafese alıyordu.
Tevfik, kafeslere ateş topu atarak kızgın demir haline getiriyor ve içindeki cadılar yanıp yok oluyorlardı.
Sonuçta esir bile almadan 1134 cadıyı yok ettiler.
Sadık Efe,
“Elinize sağlık çocuklar, sizden beklenenin fazlasını yaptınız ve muhteşem bir gösteri sergilediğiniz.
kendimi bir an film izliyorum zannettim.
Fakat 11 tane gemi maalesef kayıp.
Safinaz derhal 6 milyon peri çağır.
Dünyanın çevresi 300 bin kilometre. Yani her 50 metreye bir peri görevlendireceksin ve tüm dünyayı, böyle bir hani denizaltının sonar sistemi olur da tarar ya etrafı.
Aynı o şekilde tüm dünyayı bir o tarafa, bir bu tarafa, bir yukarı, bir aşağı, Gide gele, Gide gele, Gide gele, arasınlar ve bu Beriana neredeyse, 11 gemi ile birlikte onu bulsunlar.
Bu tarama esnasında,
“Rabbim sen bizim göremediklerimizi görürsün, görmemiz gerekenleri arıyoruz, lütfen bize onları göster
desinler.”
Bunu nakarat şeklinde hiç durmadan tekrarlasınlar.
Fakat her kafadan bir ses çıkmayacak şekilde, senkronize bir halde, aynı anda başlayıp, aynı anda bitirip, arada böyle bir işte 5-10 saniye 20 saniye bekledikten sonra, tekrar hep birlikte başlayıp, hep birlikte bitirerek, bu söz dizisini tekrarlasınlar.
Allah'ın izniyle onları bulacağız.
Çin'in doğusunda Jilin Şehri var.
Onun güneyinde Jinshazhen bölgesi ve alt tarafında Jinsha Nehri var.
Yecüc ve Mecüc'ü hapsettiğimiz boyut kapısı o bölgede.
Gözle görülmez fakat bu cadılar o kapıyı büyü ile görünür yapıp, açmaya uğraşıyorlardır.
O bölgeye ekstra peri yolla ve daha sıkı tarasınlar. Oralardadırlar buluruz.
Boyut kapısı, Radyoaktif Radon gazı ortamında, 726,85 nonilyon 1032 Kelvin yani Planck sıcaklığı ısısında, Titanyum ile altın eritilerek karıştırılmak suretiyle elde edilen sert bir metalden yapıldı.
Aralarda kurşun, demir plakalar var.
Bu bahsettiğim bloklar 6 metre kalınlıkta ve bu şekilde 1143 blok var.
Yani teorik olarak, her 6 metreyi 40 senede eritebilirler ki, bu da o kapının açılamayacağı gibi bir şey oluyor.
Ama bu cadıların bir bildiği olmasa orada olmazlardı.
Sadık Efe, periler ve Sacit Bey ekibi ile hep birlikte Jinshazhen bölgesine geçtiler.
Tarama yapan milyonlarca peri, biraz sonra Safinaz’ın yanına gelerek, cadıların Jinshazhen bölgesinde olduğunu doğruladılar.
Bir süre tam yerlerinin tespiti için tarama yapıldı. Sonrasında hep birlikte oluşumlar ile atağa kalkıldı.
Beriana, Sadık Efe'yi görünce, başına gelecekleri hemen anlayarak derhal gemisine atladı ve savaşmadan kaçtı.
Diğer 10 gemi ve içindeki cadı ve büyücüler, kaçmaya fırsat bulamadan bizim çocuklar ve periler tarafından yok edildi.
Herkeste muazzam bir mutluluk ifadesi oluşmuştu.
Sadık Efe, Sacit Bey ve Safinaz’ı yanına çağırarak, ikinize ve ikinizin nezdinde gruplarınıza teşekkür ediyorum.
Bana müsaade, bundan sonra cadılar ve büyücüler ile nasıl savaşacağınızı öğrendiniz.
Artık size karşı bir harekette bulunmaya cesaret edemezler.
Herkese benden selam söyleyin ve bilin ki, sizi 1. kat Sema’dan izlemeye devam edeceğim.
Çözümü zor bir sıkıntıya girdiğinizde, hiç merak etmeyin her zaman sizin yanınızda olacağım.
Elbette ki Allah'ın izniyle.
Allahaısmarladık çocuklar dedi ve gözden kayboldu Sadık Efe.
Sacit Bey ekibine seslenerek,
“Hadi çocuklar size Bark'ta lezzetli bir şeyler ısmarlayayım” diyerek, onları imparatorluk gemisi olan Bark'a
götürdü.
Safinaz perilere teşekkür edip onları dağıttıktan sonra, Mert ve Ebru'nun yanına geldi.
Yaşananları gerektiği şekilde anlatarak onlara bilgi verdi.
Ebru,
“vaayyy oluşum yaptınız ha...!
Safinaz keşke orada olabilseydim.
Ben 19 Mayıs gösterilerine de katılırdım ve kule kurmayı çok severdim.
Tüh kaçırdık desene.
Neyse bizde bu şans olduktan sonra daha çok kule kurarız.
Asım sen bu gösteriyi banttan yayınla biz ve dünya seyretsin.” dedi
Mert gülüyordu.
Safinaz'a dönerek,
“Safinaz'cım, güzel pericim, bizim bir tanemiz, çok yoruldun ve çok da heyecan yaşadın, hakkını helal et” dedi.
Safinaz,
“Lafı mı olur Mert Bey, biz de yeni bir şeyler öğrenmenin heyecanını yaşıyoruz.
Bizim de hayatımız tek düze ve monoton idi.
Fakat şimdi öyle değil...
Rengarenk bir yaşantıya girdik sanki.
Sadece ben değil, tüm periler aynı heyecanı yaşıyorlar ve bugün milyonlarca peri görev aldı.
Artık bunu anlatırlar da dururlar.
Onlar için de yepyeni olaylar, yepyeni heyecanlar bunlar.
Cadıları ve büyücüleri yok ettik, düşünebiliyor musunuz?
Periler olarak bugüne kadar onların karşısında aciz idik.
Fakat bundan sonra, bizi gördükleri yerde kaçacaklar...
Onu elde etmenin gururu muazzam bir duygu.
Mert Safinaz'a,
“Safinaz sen şimdi yoruldun ya...
Hani şöyle 2 dakikayı 10 saate falan çıkartabiliyorsun ya...
Sen iki dakika bi git...
O 2 dakika içinde 10 saat mi 20 saat mi dinleniyorsun, ne yapıyorsan bir güzel dinlen, ama 2 dakika sonra gel.
Şu gemi ve üslerde görevli 60 milyon Peri’yi bir denetle bakalım...
İşlerinin başında sağlam duruyorlar mı?
İnsanlarla ilişkilerde bir aksaklık var mı?
Biz Ebru ile insan cephesini inceledik.
Ufak tefek sorunlar vardı, onları da çözdük.
sen de bir peri tarafını incele bakalım...
Orada yaşanan aksaklıklar ve sorunlar varsa, sen de onları çöz bi zahmet.
Artık yanında kimleri alırsan, işte sen de bir heyet oluştur ve bu kontrolleri bir zahmet yapıver...
çünkü artık gün bitiyor.
Bark gemimize de epeyce misafir gelecek...
Onlarla da ilgilenmemiz gerekecek ve sonrasında da yarın kısmetse öğlene doğru yola çıkacağız.
Allah utandırmasın...
İnşallah alnımızın akıyla bu seferden Muzaffer olarak döneceğiz.
Safinaz bir müddet sonra döndü ve
“Evet Mert Bey söylediğiniz gibi birtakım aksaklıklar gördük ve onları düzene koyduk.
bazı gerginlikler vardı, onları da çözdük.
Dostça el sıkıştırdık.
yine olacaktır bu tür gerginlikler ama artık bunlar içinde, nasıl söylesem ekip oluşturmak lazım ki, böyle gezecek
insanlardan ve perilerden ekip oluşturmak lazım.
Ne diyorsunuz siz,
inzibat diyorsunuz değil mi?
O zaman perilerden ve insanlardan bir inzibat kuvveti oluşturalım.
Bunlarda rütbe sıralamasıyla, birbirlerine Emir komuta zincirinde bağlı olsunlar ve gerekli müdahaleleri bunlar
yapsınlar.
Ne dersiniz Mert Bey.
Mert,
“Safinaz maşallah sen bayağı, bayağı bu işi kaptın...
Bugüne kadar söylenenleri yapıyordun, artık yapılacakları söylüyorsun...
maşallah maşallah.
Aynen dediğin gibi o zaman ne yapıyoruz? sen perilerden bir inzibat tugayı oluştur.
Asaf Hocama söyleyelim, insanlar tarafında da bir inzibat tugayı oluşturulsun.
Perilerin inzibat tugayı ile insanların inzibat tugayı, aynı gemilerde dümene nasıl ki bir peri bir insan geçirdik ise, aynı şekilde devriyelerini periler ve insanlar eşlenik koordinasyon sistemi ile birlikte yapsınlar.
Toplantılarını birlikte yapsınlar, kararları birlikte alsınlar, bir sıkıntı çıkarsa da bu sıkıntıları önlemek için...
Nasıl yapsak?
Perilerden ve insanlardan oluşan ama gerçekten böyle, yani ağır top derler ya, duayen denilecek türden...
Periler için de yine aynı şekilde duayen denilecek türden perilerden oluşan...
Kaç kişi olur?
yani futbol takımı gibi düşünelim.
11 peri 11 insan gibi...
Bunların hepsi de rütbeli, en azından bir korgeneral rütbesinde olsunlar ki, bir durum olduğunda müdahale edip, Emir vererek çözdürme yetkisine sahip olabilsinler.
Hadi bakalım perilerin tugayını hazırla.
Asaf Hocama da haber ver, o da bir insanlardan inzibat tugayı oluştursun.
Sistemi de aynı bizim takımlar, bölükler, taburlar, alaylar, tugaya varıncaya kadar...
İşte kaç kişi ne yapıyorsa, ona benzer bir sistemle inzibat tugayı oluştururlar.
Tabii bir inzibat tugayı oluştursunlar derken, aslında yanlış yapıyoruz...
neden yanlış yapıyoruz?
Şimdi bizim 12 tane yıldız üstümüz var ve her bir yıldız üssü bir orgeneralin komutasında, Ordu pozisyonunda...
O zaman ne yapacağız?
12 tane peri tugayı ve 12 tane de insan tugayı, inzibat tugayı oluşturmamız gerekiyor.
Her iki eşlenik tugay, o yıldız üssündeki orgenerale bağlı faaliyet gösterecek.
Elbette ki bunların hepsini bekçi gibi görev yapsınlar diye istemiyoruz.
Bunlara başka görevlerde vereceğiz.
Yeri gelecek alınan esirleri hapsetmeleri gerekecek. birtakım olaylara müdahale etmek gibi, bazı ekstra görevleri de üstlenecekler.
…
Asaf Hoca Bark gemisine 42.000 misafir göndermişti.
Misafirler Bark'ın katlarına yerleştirilmişler ve derhal imparatorluk gemisini keşfe başlamışlardı.
Gerçi Asım Bark için detaylı bir belgesel serisi hazırlamış ve dünya televizyonlarında yayınlamıştı fakat canlısını görenler hayran hayran geziniyorlardı.
Bilim adamları ve sanatçılar ile zanaatkarlar ayrı ayrı kendilerine uğraş bulmuşlardı.
Mert, uzay gemilerinde ve yıldız üstlerinde görev yapan üst rütbeli subayların ailelerinin de bark gemisine gelmesini istemişti.
Savaş uzayabilir ya da dünyada kalan ailelerinde bir sıkıntı baş gösterirse, görevli yüksek rütbeli subaylar görevlerine kendilerini veremeyebilirlerdi.
Binbaşı ve daha üst rütbeli subaylara yüksek rütbeli subaylar olarak muamele ediliyordu.