MANA 3.Kitap 41.Kısım
MANA 3.Kitap 41.Kısım
O nedenle herkesin kalbinde hissedeceği türden söylemem gerekirse…
Benim ve dünya dediğimiz bölgeden gelenlerin inançları çerçevesinde bir Yaradanımız olduğunu, bize bu vücutları, bu ruhu ve bu gücü verenin o olduğunu ve de bunu istediği zaman geri alabileceği bir emanet şeklinde verdiğini kabullenmiş olarak yaşıyoruz.
Yani olayı bir vaaz şeklinde döndürmek istemiyorum.
Sadece şunu belirtmek istiyorum…
Mutlak gücün sahibi Yaradandır ve bize nasıl ki emanet olarak bir ruh verdiyse ve de bunu bir gün emaneti teslim
alma şeklinde alınca biz öldük diyorsak…
İşte aynı çerçevede şu anda bende olduğu ifade edilen ya da Ebru’da olduğu ifade edilen fevkalade güçler, yine bize bir emanet ve biz bir gün bunları teslim edeceğiz.
Bir gün bunları teslim etmesek bile bir gün ruhumuzu teslim edeceğiz ve zaten o esnada bunları da teslim etmiş olacağız.
Bu işin en başında Asaf Hocamın bize çok babacan nasihatleri oldu.
Biz daha sonra Ebru ile bu konuları uzun uzun konuştuk.
Asaf Hocamın bize nasihati elbette ki şu anda konuşulduğu zaman sizlere komik gelecektir.
Fakat biz dünyada 4 tekeri olan ve yerde giden araba dediğimiz vasıtalarla seyahat ediyorduk.
İşte bu arabalarımızın bazen o 4 tekerinden bir tanesi patladı dediğimiz işlevselliğini kaybetme durumuna gelirdi.
Arabanın arka tarafında bagaj dediğimiz bir kısım bulunurdu ve burada yedek lastik dediğimiz bu tekerleklerden bir
tane fazladan bulundururduk.
O patladı dediğimiz, işlevselliğini kaybetmiş olan lastikle bunu değiştirdik ve de yolumuza devam ederdik.
Daha sonra o patlayan lastiği tamir ettirirdik gibi.
Elbette ki gördüğünüz gibi geçenki yarışmada bir tane ağırlık kaldır dediklerinde, arabanın tamamını kaldırıp öbür tarafa götürdük.
İşte Asaf Hocam Arabanın lastiğini değiştireceğimiz zaman arabayı böyle yerden biraz yükseltmek lazım…
İşte ne kadar diyeyim 5-10 santim ki o patlayan lastiği çıkartıp yerine yenisini takabilelim.
Bunu yaparken o ağırlık dolu şeyi alıp götürdüğümüz gibi arabayı da kaldırmamızı değil, kriko dediğimiz bir alet
var, onunla arabayı yükseltmemizi, yani bir aracı alet kullanmamızı tavsiye etmişti bize.
Ebru'nun gücü var, sihir gücü var, peri dostları var…
Yani hiçbir zaman için yemek yapmaya ya da yemekten sonra kirlenen bulaşık dediğimiz kapları yıkamaya ihtiyacı
yok.
Fakat ona da tavsiyesi, kızım bulaşığı elinden geldiği kadar sen yıka.
Yemeği de mümkün olduğunca sen yap demişti.
Bunları bize yapmamız gereken şeyler olarak söylememişti.
Yani elde ettiğiniz gücünüz sarhoşluğuna kapılarak insanlıktan çıkmayın şeklinde nasihat etmişti.
İnsanlıktan çıkmak nasıl diyecek olursanız…
İşte bu elinizde bulunduğu bulunan gücün sarhoşluğu ile bir kibir dediğimiz, kendini herkesten üstün görme haline geçmememizi tavsiye etmiş, kendinizi çok yüksekte görüp de diğer insanlara karıncalar gözüyle, ayağınızı bastığınız zaman ezebileceğiniz karıncalar gözüyle bakmamamız için tavsiyede bu olmuştu.
Şimdi diyeceksiniz ki Mert Bey neden bu kadar felsefe yapıyorsunuz.
Belki konuşmam can sıkıcı bir noktaya ulaştı fakat özür diliyorum bunu yapmak zorundaydım.
Çünkü çok büyük bir etiket ile etiketledi bizi Cevahir abi.
Bu etiketten dolayı sakın ola ki hiçbir dostum, hiçbir arkadaşım beni ulaşılamaz gibi görüp, benden çekinerek bana farklı bir saygılı durum gösterişi şekline girmesin, üzülürüm.
Ben her ne olursa olsun her zaman sizin bildiğiniz dostunuz Mert’im.
Daha önceden bu konuları Ebru ile de konuştuğumuz için onun adına da aynı şeyi söyleyebiliyorum.
Ebru da Ecelerin Ecesi bile olsa, benim bir tane sözlücüğüm, canım, ciğerim, hepinizin kardeşi Ebru’dan ibarettir.
Biz de herhangi bir kibir, herhangi bir kendini her şeyden üstün görme konusuyla inşallah karşılaşmazsınız.
Böyle bir şey olursa da dost olarak lütfen bizi uyarın.
Evet ben sazı elime aldı mı bırakamayanlardanım…
Onun için bu konuşma uzar gider, burada keselim.
Sayın kraliçem şimdi rica edeceğim, bize bu iksirlerden ve işte bu güç gösterisi esnasındaki efektlerden, parlamalardan, parıldamalardan bahsederseniz…
Sonra Cevahir abi Ayşe'yi de ekibimize almamızı istedi…
Ayşe biliyorsunuz bir bileşiği temel elementlerine ayrıştırabilen ya da onları birleştirerek farklı moleküller oluşturabilen bir kabiliyete sahip.
Sayın kraliçem zannedersem Ayşe'nin bu özelliğinden faydalanarak, sizin zaman alan yani zorlanarak yaptığınız
demeyeyim, elbette ki hepsini de en güzel şekilde hiç zorlanmadan yapıyorsunuzdur…
Fakat belirli bir zaman alıyordur bu iksirleri yapmanız.
Ayşe'nin maharetini kullanarak öyle zannediyorum ki 10 gün 20 gün 30 gün gibi bir süreç sonucunda elde edeceğiniz
iksirleri, 2 dakika 3 dakika 5 dakika dediğimiz kısa süreler içerisinde elde etmeniz mümkün.
Ayşe ile bunu konuşabilirsiniz.”
“Ayşe’cim doğru söylüyorum değil mi?” diye Ayşe'ye sordum Mert.
Ayşe,
“Evet Mert abi, aynen söylediğin gibi.
Önüme ne tür bileşikler koyarsanız koyun ben onlardan arzu ettiğiniz sonuca çok kısa bir süre içerisinde ulaşacak
şekilde, Arzu edilen iksirleri oluşturabilirim.
Elbette ki bunların hiçbirisinin ne yapılış metodunu biliyorum ne de içerik dediğimiz içinde kullanılan
malzemelerini biliyorum…
Hiçbir şey bilmiyorum.
Mert abinin az önce söylediği gibi bu yetenek herkes gibi bana da tamamen emanet olarak geldi.
Fakat bana bir reçete verirseniz ve nasıl uygulayacağımız konusunda bilgilendirirseniz, bu noktada size zannedersem epeyce faydam olacaktır.” dedi
Kraliçe Eli,
“Ayşe’cim desene biz yanımızda mücevher gezdiriyormuşuz da farkında değilmişiz.
Emin ol bazı iksirler var ki onu üretmesi Mert'in dediği gibi bir ay falan da değil, 100 yıl süren üretim süreleri olan iksirler var.
Seninle çok anlaşacağız ve bu konuları çok konuşacağız Ayşe’cim ve seni kolay kolay hiçbir yere bırakmam bunu da bil” dedi tebessüm ederek.
Ayşe,
“Ne demek elbette ki benden ne isterseniz seve seve yerine getiririm.
Sonuçta ben de yarışmada bu ekibin bir üyesiyim.
Siz nasıl ki elinizden geleni yapacaksanız, benim de elimden geleni yapmam lazım.
Mert abi yüzlerce tonluk darbelerin karşısında dururken, bana da böyle bir görev veriyorsanız…
Elbette benim işim onun yaptığının yanında çok komik kalsa da bir faydam dokunduğu için gurur duyarım” dedi.
Mert,
“Evet bu bir felsefe gecesine dönüyor.
O nedenle ben burada müdahale ediyorum.
En büyük müdahaleyi de tabii ki kendime ediyorum ve sayın kraliçem siz anlatın biz dinleyelim ve de fazla
uzatmayalım, gidelim istirahat edelim” dedi.
Kraliçe Eli,
“Mert özetle sana bir iksir hazırladık.
Şu an hazırlamayacağız bunu…
Süreci çok uzun süreceği için ve biz Ayşe'yi de tanımadığımız için, bunu yıllardır hazırladığımız iksirlerden bir tanesi olarak düşünün.
Bu iksir vasıtasıyla sana bir şey çarpsa da sen birisine bir şey yapsan ya da sen birisine çarpsan da çok güzel efektler ortaya çıkacak ve insanlar yani insanlar kelimesini siz kullandığınız için bizim de ağzımıza alıştı fakat canlı varlıklar diyelim…
Karşımızdaki dediğim gibi bir sincapla da karşılaşabiliriz, yarın karşılaşacağımız rakip diyelim, en güzeli böyle oldu.
Karşılaşacağımızı rakipler bizi üst düzey Xiulian uygulamacısı olarak algılayacaklar.
Çünkü bazı efektlerin ortaya çıkması için gerçekten Xiulian ’da Aziz mertebesini aşmanız gerekiyor.
Ve daha üst mertebelerde daha farklı efektler ortaya çıkıyor.
Şimdi biz bunları sanallaştırılmış diye düşünebileceğiniz tarzda bir efekt uygulamasına geçeceğiz.
Biz bu efektler için iksir kullanacağız ve hazırlık yapacağız.
Fakat bu efektleri uyguladığınız zaman, hani biraz önce bahsettiğimiz o Tanrı dediğimiz yenilmez gruptan birisi bu
efekti gördüğünde ki bu efekt eğer bir tanrı efekti ise…
Yani bir yenilmezin yapabileceği türden bir efekt ise, sizin gerçekten yenilmez olup olmadığınızı, tanrı olup
olmadığınızı test edecektir.
Yani Mert senin yerinde başka birisi olsa, böyle bir teste girse perişan olur.
Fakat Cevahir Bey'in dediği gibi siz bir Xiu olduğunuz için, sizi ne tür teste sokarsa soksun sonuçta o efektin
gerçekten size ait olduğundan emin olacak, inanacaktır.
O zaman konuşacak fazla bir şey yok.
İksirlerimiz zaten hazır, Ayşe'nin de şu anda yapacağı bir şey yok.
Ne de sizinle yapacağımız hiçbir şey yok.
Sonuçta şimdi sohbetlerimizi yapalım, çayımızı kahvemizi içelim, ondan sonra istirahate çekilelim.
Sonrasında sabah kalktığımızda, bu iksirlerden sabah içmemiz gereken var, yarışmadan hemen önce içmemiz gereken var, yarışma esnasında taze üretilip içilmesi gereken iksirler var ki bunlar bitkilerden değil de bir takım yaşam taşı dediğimiz canlıların Xiulian birikimlerini içine depoladıkları taşlar var.
Bu Xiulian birikimlerini o canlıları avlayarak ya da onlarla savaşarak, onlardan elde etmek durumu var.
Başka türlü doğada bulunmuyor.
O canlılara misal bir timsah.
O timsah böyle nasıl diyorsunuz enerji fay hattı gibi düşünün ve bunun bazı noktalarında coşkun hallerinin
olduğunu hayal edin.
İşte o coşkulu Xiulian enerjisinin olduğu yerde yaşam süren bir timsah sanki Xiulian uygulayıcısı gibi o enerjiyi özümsüyor.
Fakat bu özümsediği enerjiyi meridyenlerine vs. dağıtmadığı, gerekli meditasyonları yapmadığı ve uygun ve de
düzenli fiziksel uygulamalarla desteklemediği için bu enerji ham halde vücudunda birikiyor.
Bu birikim zamanla arttığında bir değerli taşa benzer görünüm alıyor.
Örneğin büyükçe bir yakut misali kafasının arkasında ense kısmında toplanıyor.
Bu işlenmemiş ham Xiulian enerjisi dolu taşı o yaratıktan alıp, sonrasında uygun meditasyon metotları ile kendi
vücudunuzun özümsemesini sağladığınızda, sizdeki Xiulian enerjisi epeyce artarak sizin mertebe atlamanıza olanak
verecek duruma ulaşmanızı sağlıyor.
Bunları da özümsemek deyimini kullanacağım, yani meditasyon esnasında bu taşların nasıl anlatılır buharlaşma gibi düşünün…
Bu taşlar yapacağınız meditasyon esnasında sizin enerjiniz de buharlaşıp karışarak, birtakım kanallarınıza girecek, orada bazı şakraları deyin harekete geçirecek, bazı meridyenlerinizi aktif hale getirecek, hücrelerinizde vasıf değişimi sağlayarak bu enerjiyi hücresel bazda depolamanızı sağlayacak, falan filan…
İşte yani sonuçta da sizi ekstra bir Xiulian gücüne ulaştıracak…
Noktalıyorum burada.
Ayşe’cim ben sana şimdi 3 tane reçete vereceğim.
Bunların malzemelerini de toplantıdan sonra benim bulunduğum kısıma gidelim, tanıtayım orada maddeleri.
Tabii ki formül her ne kadar elinde olsa da hangi maddenin hangisi olduğunu basitçe de olsa bilmen gerekiyor.
Bunlarla ilgili sana özel olarak 20 dakikalık özet bir bilgi vereceğim.
3 iksiri orada senin yarışma esnasında hazırlaman gerekecek.
En azından ben hazırlasam bile senin o an katalizör görevi görmen yani olayı hızlandırma noktasında bir şeyler
yapman gerekiyor.
Ben bunları formülize ederek sana reçete olarak vereceğim ve o reçeteleri aynı ilaç pişirmek gibi ilaç yaparmış gibi karıştırarak, artık nasıl yaparsın birtakım şeyleri birtakım şeylerden ayırıp, başka birtakım şeylere dönüştürüp, belirli uygulamalardan geçirip elde etmemiz gereken şeyi…
Hep şey kelimesi kullandım fakat bunların açık anlatımları çok uzun süreceği için öyle diyorum.
Siz anlıyorsunuzdur umut ediyorum.
Sonuçta yarışmada 3 tane reçetenin hazırlanması gerekecek.
Sen bunları hazırlarken senin duracağın pozisyon saldırıya uğramanı önleyecektir ki öyle bir şey olursa biz seni
koruruz.
Zaten sorun şu ki belki de Mert'in hem seni hem beni koruması gerekecek.
Neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz yarın…
Fakat ilaç üretimi yapıp saldırıya dahil olmayana saldırmak etik dışı bir olay olacağından, senin orada 3 iksiri hazırlamanı aslında senin güvenliğin için istiyorum.
Çünkü arkadaşlar biz ne yaptık?
Yani bilet alıp seyahate çıkmıyoruz.
Biz meydan okuduk.
Hani biraz önce “alayınıza” diye bir kelime kullandınız ya …
Yani onlara bu şekilde meydan okuduk.
Elbette ki biri sizin grubunuza meydan okursa, o grubun abileri kimse, yani orada sözü geçen en sağlam diyeceğimiz güce sahip kişilere kimse, onlar ön tarafa çıkacaklardır ve ne diyorsun sen diye karşı tarafla onlar mücadeleye girecektir.
Yani biz meydan okuduğumuz için, yarın karşılaşacağımız ekip onların en güçlülerinden de oluşabilir.
Bilemiyoruz, bu sürprizi yarın göreceğiz ve bu söylediklerimle gerçekten konuşmamı noktalıyorum.