MANA 3.Kitap 37.Kısım

...

MANA 3.Kitap 37.Kısım

Sırada Mert ve ekibi yani imparator Zoran ve Sefer dede vardı.

Tektetenoc galaksisine savaş oyunları için meydan okumuşlar ve bu savaşçı galaksi meydan okumayı kabul etmişti.

Oraya gittiklerinde çok büyük bir nezaketle ve hoş bir ev sahipliği ile karşılandılar.

Bu savaş oyunlarında her şeyden önce dostluk ön plandaydı.

Zincirleme seri bir kural vardı.
Öncesinde taraflar birbiriyle mücadele edecekler fakat bu mücadelenin sonu gelmeden bitirilecekti.

Yani bu mücadele tarafların birbirlerini anlaması ve nasıl derler tartması için yapılan bir gelenekten ibaretti.

Öyle de oldu taraflar birbirlerine, aynı kılıç kalkan ekibinin zarar vermeden kendi kalkanlarına vurarak, karşı tarafın kalkanına vurarak yaptıkları gösteriye benzer gösteri niteliğinde birbirlerini tarttılar.

Yarışmanın hakemliğini Tektetenoc galaksisinden yaşlı bir bilge yapıyordu.

12 aşamalı testi tanıttı.

Testin ilk 4 kısmı, hava su ateş ve toprak şeklindeydi ve bunların karşısına çıkarak onların yenmek gerekiyordu.

Elbette ki nasıl bir senaryo ile karşılaşacaklarını yarışma başlamadan önce bilmiyorlar, yani sadece başlığını biliyorlardı.

Bu 4 aşamadan sonra ağırlık kaldırma şeklinde 5. bir yarışa girişilecekti.

Sonraki 6. aşamada ata sporu olarak görülen ok ve yay kullanılarak birtakım oyunlar gerçekleştirilecekti.

7. aşamada gizemli bir mağaradan elde edilmesi çok zor bir bitkinin alınarak elde edilmesi vardı.

8. aşamada hangi yöntemin kullanıldığı önemli olmaksızın yerden 50 metre yükseklikte asılı duran bir toprak testiyi zarar vermeksizin elde etmek gerekiyordu.

9. aşamada yerin 8 metre altına gömülmüş olan bir eşyayı çıkartmaları gerekiyordu.

10. aşamada bir boğanın fakat bizim bildiğimiz gibi bir boğa gibi değil, bizim bildiğimiz büyük bir boğanın en az 4 katı büyüklüğünde dev gibi bir boğayı yere yıkmak ve ayaklarını bağlamak şeklinde rodeo gibi bir yarışma vardı.

Bu bahsi geçen yarışmalarda ilk 4 yarışmaya tüm yarışmacıların eşlik etmesi mecburi idi.
Sonrakilerde yarışmacılar isterse tek başlarına arzu ederlerse ekipçe mücadele verebiliyorlardı.

11. aşamada boyu 12 metre olan dev bir akrebin zehrini alma becerisi aranıyordu.

12. ve son aşamada ise yaklaşık 100 metrelik bir tepe şeklinde olan buzun üzerinde bulunan bir çiçeği getirmek gerekiyordu.

Fakat herhangi bir özel alet kullanmaya izin yoktu, alet kullanmak isterlerse sadece 2 hançer ile bu işi yapmaları gerekiyordu.

Yarışmanın 12 aşaması da bazıları kolay gibi görünse de her bir aşama diğer aşamalardan farklı bir zorluğa sahipti.

En büyük zorluk ise tüm bu aşamaları tamamlamak için sadece ve sadece 6 saatleri vardı.

Her iki takımda 6 saat içerisinde tamamlayamazsa baştan başlamaları gerekiyordu.
Ta ki kim 6 saat içerisinde tamamlarsa o galip sayılacaktı.

Yarışmanın başlamasına 40 dakika kadar bir süre vardı ve kendilerine ikram edilen yiyecek ve içecekleri yiyip içiyorlar, ihtiyacı olanlar ihtiyaçlarını gidererek yaraşmaya hazır hale geliyorlardı.

Ve yarışma anı geldi.

İlk aşama havaya karşı yapılacak olan bir mücadeleydi ve onları muhteşem şiddetli rüzgârın estiği bir boğaza götürdüler.

Sarp kayalardan oluşmuş bu boğazın genişliği en fazla 8 metreydi.

Her iki takım da aynı anda aynı boğazdan geçmeye çalışacaklar ve geçmeleri gereken uzunluk 100 metre kadardı.

Ev sahibi takım daha önceden burada alıştırmalar yapmış olsa gerek ki en uygun geçiş noktasını biliyor ve geçmek için ne şekilde hareket etmek gerektiğini misafir takıma göre daha iyi hesaplayabiliyorlardı.

Mert'in hareket etmesi ve gözü açıp kapayıncaya kadar boğazın diğer tarafına gitmesi gayet kolaydı fakat ekibin diğer üyeleri imparatoru Zoran'ın ve Sefer dedenin aynı şekilde davranmaları mümkün değildi ve bu yarışı ekip olarak bitirmeleri gerekiyordu.

Ekip üyeleri birbirlerine yardım edebiliyorlar fakat bir ekip üyesinin başka bir ekip üyesini sırtına alarak götürmesi elbette ki yasaktı.

Mert düşündü fakat düşünmeyle çözülebilecek bir durum söz konusu değildi.

Diğer ekip arkadaşlarına “ne yapacağız” diye sordu.

İmparatoru Zoran,
“Mert sen burayı patlatır geçersin, ben de hançer kullanarak bir akrebin taş üzerinde yürümesi gibi yan yan giderek bir süre sonra ben de burayı geçerim fakat sefer dedeyi ne yapacağız, hepimizin de geçebilmesi için daha farklı bir çözüm yolu bulmamız gerekiyor” dedi.

Mert,
“Bilemiyorum Zoran abi dedikten sonra sefer dedeye döndü ve sefer dedem sen ne düşünüyorsun” “diye ona sordu.

Sefer dede,
“Düşünecek bir şey yok, bismillah diyeceğiz geçeceğiz. siz arkamdan gelin, ben bir besmele çekeyim” diyerek ön tarafa geçti.

Sonrasında,
Bismillah” dedi ve yere eğildi avucunu içine hafifçe toprağa vurarak,
Yektir Allah” dedi.

Yek, tavladaki bir sayısı idi ve tektir, birdir manasına geliyordu.

Onun avucunu toprağa vurması ile birlikte topraktan sarmaşık türü bir bitki çıkıp, geçidin sağ tarafı boyunca baştan sona ilerlemeye başladı ve tutunarak geçebilecekleri köprü gibi bir durum ortaya çıktı.

Sadece sağ tarafta çıktığı için diğer yarışmacıların kullandığı sol taraf epeyce zordu fakat bu kadar zorluk olmasına rağmen, diğer yarışmacı grubu 20-30 metre kadar ilerlemişlerdi.

Sefer dede önden gitmeye devam ediyordu.
Üç beş metre gittikten sonra durdu ve sarmaşığa sıkı tutunun sakın bırakmayın o bizi çekecek ve rahat bir şekilde son noktaya ulaşacağız dedi.

Hakikaten sarmaşık bir süre sonra son noktasına doğru küçülmeye başladı ve ekip sarmaşığı tuttuğu için son noktaya doğru böyle bir yürüyen merdiven hızında ilerlediler ve kısa bir süre sonra 100 metreyi tamamlayarak diğer tarafta ayaklarını toprağa bastılar.

Diğer takım olsun, ev sahipliği yapanlar ve jüri olarak görev yapan yaşlı bilge olsun, hayretler içerisinde olayı seyrediyorlardı.

Yaşlı Bilge sadece,
“Aferin size güzel bir şekilde yarışı tamamladınız sizi tebrik ederim, birinci turun galibi sizsiniz” dedi.

En baştan söylendiği gibi tüm yarışma 6 saat içerisinde bitecekti ve aşamalar arasında bir mola zamanı söz konusu değildi.

Meydan okumanın ikinci aşaması su testi idi ve suda geçen bir yarışma yapılacaktı.

Meydan okumanın ilk 4 aşamasının tamamında takım üyelerinin hepsinin yarışmayı bitirmesi zorunluluğu vardı.

Ondan sonraki aşamalarda ise arzu edilirse hep birlikte, arzu edilirse içlerinden seçilen bir kişinin yarışmasına izin veriliyordu.

Yaklaşık göz mesafesinde 2 kilometre kadar ötede olduğu tahmin edilen bir adaya ulaşmaları ve o adadaki bir cevherden bir parça kopartarak geriye getirmeleri istenmişti.

Yine her iki takımda yarışıyordu fakat ikinci takım yani ev sahibi olan takım, henüz hava yarışmasını tamamlayamadığından onları beklemek gibi bir durum söz konusu değildi ve Mert ile ekibi onları beklemeden su testine başladılar.

Elbette ki öncesinde bir konuşma yaptılar ve bunu ne şekilde gerçekleştireceklerini yine düşündüler fakat yine düşünerek yapılabilecek bir şey yoktu.

Mert belki saniyeler içerisinde o 2 kilometre uzaktaki adaya yüzerek ulaşabilirdi.
İmparator Zoran da belirli bir süre sonunda oraya yüzerek ulaşabilirdi fakat Sefer dedenin ne yapacağı yine meçhuldü.

Sefer dede her seferinde ne yapacağız diye sormayın çocuklar, ilk 4 testin tamamı bana ait ondan sonrakilere karışmam dedi.

Sonra tekrar besmele çekerek denizin kenarına yaklaştı ve ne olduğunu duymadıkları bir dua okuduktan sonra sağ elinin avcunu suya daldırdı.
Ve yine “Yektir Allah” dedi

Onun bunu demesi ile birlikte suyun içerisinde bir takım hava kabarcıkları belirmeye başladı ve sanki su kaynıyormuşçasına bu hava kabarcıkları çoğalarak yüzeye çıkmaya başladılar.
Sonrasında Deniz'in altında bulunan yosunlar ve bitkiler suyun yüzeyine çıkarak kıyıdan adaya kadar olan bölüme bir köprü inşa ettiler.

Mert,
“Muhteşemsin dedem helal olsun sana” dedi.
İmparator Zoran da bu müthiş bir şey sırf böyle bir olaya ilk elden şahit olmak için bu yarışmaya katılmak gerçekten bir şeref, tebrik ediyorum Sefer dede dedi.
Bu esnada elbette ki Asım, tüm yarışmayı olanca detayı ve hatta dip not açıklamaları da ekleyerek, sansürsüz bir şekilde canlı yayın olarak veriyordu.

Gerek Evrendeki diğer galaksiler ve gerekse de Dünya’daki insanlar, yarışmayı büyük bir tezahürat ile çılgın bağırışlar eşliğinde izliyorlardı.

Gayet hızlı bir şekilde adaya yürüdüler, adadan istenilen cevherden bir parça alarak tekrar aynı su köprüsünün üzerinden geçip, başlangıç noktasına dönerek cevheri teslim ettiler.

Ev sahibi takım henüz hava testini bitirmiş, deniz kenarına gelmişti ve elbette ki moralleri çok bozuktu.

Fakat moral ne kadar bozuk olursa olsun, onlar da kendi yöntemlerince adaya yüzecekler ve cevheri alıp geldikten sonra ateş testine ancak öyle başlayabileceklerdi.
Ya da bu noktada pes etmeleri gerekiyordu.
Ancak hiç pes edeceğe benzemiyorlar,
“ne kadar hızlı giderseniz gidin sonraki aşamalarda size yetişeceğimize inanıyoruz” diyorlardı.

Ev sahibi takım su testine başladığında bizimkiler Ateş testinin yapılacağı bölgeye geçtiler.

Burada da mantık deniz üzerinde yapılan su testinin bir benzeriydi.
Tek fark burada su ve deniz değil, ateş ve lavlar vardı.
Onlardan oluşmuş 150 - 200 metrelik bir mesafeyi geçerek orada bulunan bir bitkinin getirilmesi gerekiyordu.

Sefer dede,
“Söz verdiğim gibi ilk 4 aşama bana ait çocuklar sakin olun ve beni izleyin.” dedi.

Sefer dede yine öne geçti ve besmelesini çekti. Sonrasında,
“Mert evladım bunca ateş ve lav birikintisi olmasına rağmen çevredeki ferahlığı hissedebiliyor musun?” dedi.

Gerçekten de o kadar lavın yakınında bunaltıcı, hatta nefes alınamaz derecede havasız bir sıcaklık olması gerekirken, tam aksine bir ferahlık ve bir serinlik hakimdi.

Sefer dede bu serinliğin kaynağının bu lavların etrafında bulunan “okaliptüs ağaçlarından” kaynaklandığını söyledi.

Okaliptüs ağaçlarının gövdelerinde bol miktarda su bulunduğundan yanmaları çok zordu ve bu ağaç canlı iken ateşe en dayanıklı ağaç türleri arasında yer alıyordu.

Sefer dede yine kendine göre bir şeyler okuduktan sonra elini toprağa koydu ve yine yektir Allah dedi.

Okaliptüs ağaçları o lav birikintilerinin üstüne doğru eğilmeye başladılar ve gayet sağlıklı bir yol oluşturarak köprü oldular.

Sefer dede,
Hemen geçelim ağaçlara zulüm olmasın, biz geçtikten sonra onlar zarar görmeden kendilerini geri çekerler.
Haydi bismillah dedi ve önden hızlı hızlı yürümeye başladı.
Mert ve imparator Zoran onu takip ederek ulaşacakları yere ulaştılar, alacaklarını aldılar ve geri döndüler.

MANA 3.Kitap 38.Kısım için tıkla..

...