MANA 3.Kitap 31.Kısım
MANA 3.Kitap 31.Kısım
Mert,
“Sefer dedem ben Mert…
Duydun Cevahir abiyi…
Nedendir, ne yapacağız, niye beni seçtiniz, orada ne gibi bir şeyle karşılaşacağız gibi sorularla hiç ne kendini
ne de bizi meşgul etme.
Zaten etmeyeceğini biliyorum fakat yine de gönlün hoş olsun diye bunu söylüyorum.
Cevahir abi öyle uygun gördüyse mutlaka ki bir bildiği vardır ve sen de savaşçı olarak bizimle birlikte o galaksiye geleceksin.” dedi ve bir kahkaha attı.
Ebru,
“Cevahir abi şu an bana söylüyor, ben size tekrar edeceğim.
Kara bölge dediğimiz, o karanlık bölge dediğimiz yere sen, kraliçe Eli ve Safinaz gideceksiniz fakat Raz periyi de
yanınızda götürmelisiniz diyor.
Elçiye zeval olmaz ben de size bunu söylemiş olayım.”
“Asım bu konuşmaları böyle ulu orta yayınlamayalım fakat Asaf Hocamın, Zeynep ablanın, Sacit abinin yani özetle Bahçe ahalisinin duymasına ve bazı yerleri de görüntülü olarak görmesine olanak tanıyacak bir etkileşim içerisinde ol” dedi
“Zeyda Hanım Cevahir abi şimdi size bir şey söylememi istiyor…
Asım ben birisini söylerken onu bu konuşmayı dinleyip göreceği şekle getiriyorsun değil mi?” dedi
Asım,
“Evet Mert Bey konuşmanızı böyle birkaç saniye gecikme olarak da olsa naklenmiş gibi iletiyorum ve şu anda bu
söylediğimde dahil olmak üzere bizi duyuyorlar ve görüyorlar.”
Mert,
O zor olur, Bahçe ahalisiyle sınırlı olmak üzere ki artık Zoran abi, Avira abla, Orun Bey, Zeyda Hanım, küçük
Gubi, Asaf Hocamın kızı Leyla da bahçe ahalisinden.
Bu gruba direkt canlı yayında telekonferans sistemine geç…
İşleri ile meşgul olurken bir kulakları bizde olsun.
Sağ yumruğumu sol avuç içime vurduğum an bu sisteme geçiyorsun ve bittiğinde kapatıyorsun.
Güzel, o halde Zeyda Hanım siz Teberrian galaksisinde bu sanat yarışmasına katılacaksınız.
Cevahir abi sizin bu yarışmaya 8 boyutlu resim yaparak katılmanızı söyledi.
Öyle zannediyorum ki 5 boyutlu resim daha önce yapmışsınız.
Şimdi bilinen 3 boyut var.
4. boyut zaman.
5. boyut ihtimal yani olasılık.
Yani bir şey belirli bir zaman diliminde, belirli bir olasılık dahilinde bulunuyorsa 5 boyutlu oluyor.
Şimdi 6. 7. ve 8 boyutları söyleyeceğim.
Kolaylıkla anlayacağınızı söylüyor Cevahir abi ve bu çerçevede bir eser oluşturmanızı istiyor.
6. boyut bizim nasip dediğimiz ancak teknik terimde zamanlama, mükemmel zamanlama dediğimiz olay…
Yani bir maddenin belirli bir zaman diliminde belirli bir olasılıkla ve aynı zamanda mükemmel bir zamanlama ile bir yerde olması…
Şimdi 6'sını birden sayınca 6 boyutlu oldu.
7. boyut idrak yani anlama.
Resmi mükemmel zamanlamayı da yansıtacak şekilde yaptınız ve karşıdan bu resme bakan kişinin idrak etmesini yani olayın özünü anlamasını sağlayacak dokunuşlarda bulunmanızı istiyor.
8. boyut ise kabullenme…
Bütün bunlar gerçekleştikten sonra, idrak yani anlamayı da sağladıktan sonra, o anladığı şeyi kabullenmesini sağlayacak dokunuşlarda bulunacaksınız.
Bu konuda size gereken desteği vereceğini söyledi, Ne şekilde ne zaman nasıl verecek bunlarla ilgili hiçbir bilgim yok fakat Cevahir abi diyorsa öyledir.
Siz bu 8 boyutu yansıtacak bir resim düşünün.
Örnek olarak da bu Xiulian uygulamalarında kullanılan bir takım manzara ve portreler olduğunu, bu konuda zaten sizin araştırma yaptığınızı ve bilgi sahibi olduğunuzu ifade etti.
Hani filmlerde bir resmi incelerken bir kılıç tekniği öğreniyorlar ya.
İşte bu bir resme bakarak öğrenme tekniği 8 boyutlu imiş.
Onu anlayıp kabullendiğinde o teknik öğrenilmiş oluyormuş.
Aslında her şey için böyle…
Günlük yaşantımızdaki kabullenmelerimiz de bu 8 boyut üzerinden gerçekleşiyor.” diyor
Zeyda Hanım konferansı izleyenlere,
“Merhaba dostlarım” diyerek onları selamladı.
Ebru,
“Ablacığım merhaba” diye onun selamını herkes adına aldı.
Zeyda Hanım,
“Çok iyi anladım Mert Bey.
Her ne kadar cinsiyetten arınmış olduğu söylense de içimden öyle öyle geliyor ve Cevahir Bey’e teşekkür ediyorum.
Benim ufkumu ve görüş alanımı zenginleştirerek bu derinliğe ulaştırdığı için ona minnettarım.
Kesinlikle bu yarışmayı kazanacağımı bilin ve benim tarafı hiç düşünmeyin, o iş bende” dedi.
Mert,
“Orun Bey, Cevahir abi sizden bir cami için izin almış.
Bizzat kendisi öyle istediği için öyle yapmış.
Bize sadece size teşekkür etmek düşüyor, teşekkür ederiz.” dedi.
Mert,
“Gubi dinliyorsun beni değil mi güzelim.” diye seslendi Gubi ’ye
Gubi,
“Evet Mert abi çok net bir şekilde görüyor ve duyuyorum buyur.” dedi
Mert,
“Senin yapacağın mimarlık meydan okumasında, çiçek bina denilen türde bir bina, bir yapı oluşturmanı istiyor
Cevahir abi.
Çiçek bina üzerine sen araştırma yapmışsın ve yapıyormuşsun zaten.
Sadece takıldığın çok boyutlu integral hesapları varmış.
Cevahir abi o formülleri sana ulaştıracağını ve detaylı anlatımlarla anlamını sağlayacağını söylüyor.
Bu arada sen her ne kadar anladıysan ve biliyor olsan dâhi, bizler bu konuda fikir sahibi olmadığımız için bizlerin de anlamamızı sağlayacağı şekilde küçük bir izahat vereceğini ifade etti ve şu an söylüyor.
Bu çiçek yapı gayet sade bir sütundan oluşuyormuş.
Bu sütunu bir flüte benzetebilirsiniz diyor.
Flüte farklı yerlerinden dokunduğunuz zaman nasıl ki farklı sesler çıkıyorsa, işte bu sütuna da farklı dokunuşlar yaparak sütunun şekil değiştirmesini sağlayabiliyormuşsunuz.
Yani o hiçbir şeye benzemeyen sütun, bir anda çok katlı bir binaya ama öyle sıradan değil muhteşem bir binaya
dönüşebiliyormuş.
Yine o binanın bir notasına metodik bastığınızda, bina bir başka şekle girip, farklı bir yapıya dönüşüyormuş.
Çiçek gibi açtığını, bu nedenle çiçek bina denildiğini ifade ediyor.
Bunu yaparken Leyla'nın yanında olmasını istiyor.
Bu meydan okumaya 3 ya da 4 kişi ile katılmanız mecburiyeti varmış.
3.kişinin 32ler grubundan Nusret Bey olmasını ve dördüncü kişinin de İsmail olmasını söylüyor.
Benim anladığım kadarıyla Nusret Bey telekinezi yani cisimleri zihin gücüyle hareket ettirebilme yeteneği, İsmail ise tabiatın şeklini değiştirme yani olmayan bir yere bir tepe oluşturmak ya da var olan bir tepeyi düz bir zemine dönüştürmek gibi yeteneklere sahip.
Ayrıca cisimlerin boyutlarıyla da oynayıp bir mısır koçanını bir bina büyüklüğüne çıkartıp, bir binayı bir mısır koçanı küçüklüğüne çevirebilmeye yeteneğine sahip.
Yani bu dörtlünün neden seçildiği ve ne yapacağı konusunda benim şahsen hiçbir fikrim yok.
Belki bu seçilen kişilerin de bir fikri olmayabilir fakat Cevahir abi böyle uygun gördüyse böyle uygundur.
Zaten size birtakım formüller vererek bunları anlamanızı sağlayacağını ifade etti.
Bu anlama noktasında da öyle zannediyorum ki yapacağınız eserin projesi ortaya çıkacaktır.
Hep beraber sonucu merakla bekliyoruz dedi.
Orun Bey, Cevahir abi size elebaşı diyor.
Bir çete oluşturup gerilla taktiği uygulayarak, bu uyuşturucu ticaretinin, fuhuş ticaretinin, silah ticaretinin ve de gasp çetelerinin canına okumanız için sizin de meydan okumanızı istiyor.
Beraberinizde Zeynep Hanım, Sarp peri ve komiser Hayrettin’in olacağını ifade etti.
Evet sizlere söyleyeceğim bundan ibaret.
Şimdi sıra sayın imparatorum Zoran ve eşi Avira Hanım’da…
Mert selamlaşmadan sonra, Zoran abi Cevahir abinin talimatları var…
Bu savaşçı gezegen Tektetenoc galaksisine meydan okumamıza, sen ben ve Sefer dedenin 3 kişi olarak katılmamızı istedi.
Sefer dede ben oraya gelir tesbih çeker dua ederim, savaşmaktan anlamam dese de…
Cevahir abinin onu tercih etmesinde elbette ki bir neden vardır, bunu anlayacağız ve ona göre birtakım taktikler konuşacağız.
Avira abla senin yapay zekalara meydan okumana da yine takım arkadaşları olarak Sakine teyze ve Ayşe'yi almanı istedi.
Avira abla Sakine teyze dedim ya nasıl söylenir ruhlarla münasebete girebiliyor.
Öyle zannediyorum ki bu yapay zekalara da bir tür ruh aşılanmış.
Ne nasıl olacak bilmiyorum fakat olayın mahiyetini düşününce Sakine teyze orada uygun duruyor.
Zaten Cevahir abi böyle bir seçim yaptıysa onun bir bildiği kesin vardır.
Uygun duruyor derken, ben sadece değerlendirme yapıp kendimce yorumluyorum.
Bunun haricinde Ayşe maddeleri ham haline, temel elementlerine ayrıştırabiliyor ya da tersi birtakım temel elementlerden madde oluşmasını sağlayabiliyor.
Böyle bir üçlünün yapay zekalar üzerinde nasıl bir planla neler yapabileceğini elbette ki siz çalışarak, Cevahir abinin yönlendirmeleri çerçevesinde güzel bir noktaya ulaşacaksınızdır.
Sizlere de teşekkür ediyorum.” dedi.
“Evet spor uygulamaları için yapacağımız meydan okuma içerisinde yine benim olmam gerektiğini, benim yanımda kraliçe Eli ve Ayşe'nin olması gerektiğini ifade etti.
Demek ki kraliçe eli Ayşe ve ben iki yerde rol alıyoruz.
Zannedersem anlaşılmıştır.
Safinaz o kadar çok kişinin ismi geçti ki ya…
O kadar çok kişiye, sen şunu sen şunu sen şunu yapacaksın dedik ki bunlardan bir tanesini bile unutursak çözümsüz
dertlere düştüm şarkısına döneriz.
Onun için artık zamanı geriye mi sarıyorsun ileriye mi götürüyorsun ne yapıyorsan…
Bu konuşmaların hepsini raporluyorsun.
Rapor haline getiriyorsun.
Bu kişilere teker teker yazılı olarak veriyorsun.
Kim nerede ne yapacak, onlar da herhangi bir şekilde bir karışıklığa sebebiyet vermesinler.
Ayrıca ben sana sorduğum zaman bunlar hakkında bana cevap veriyorsun.
Ben sana sormasam bile bunları söylemen gerektiği zaman bana hatırlatmak üzere söylüyorsun.” dedi.
“Ebru şuraya bir çay içmeye geldik bak bir sürü mevzu çıktı.
Zaten boğazını kurmuştu iyice kurudum.
Yani lütfen bir çay içelim artık…
Ebru Safinaz’a şakacı bir şekilde seslenerek,
“Safinaz’cım duydun zilin sesini…
Çayı, su böreğini, artık ne gerekiyorsa…
Çi böreğinden Sarıyer böreğine kadar zengin bir sofra donatıyorsun şurada…
Kaybedilen proteini yerine koymak için, böyle güzel kızarmış havuç suyuna et kavuruyorsun.
Bu şekilde bir takım görsel ve damak tatlarıyla zenginleştirilmiş sofrayı Mert Beyin önüne hemen koyuyorsun.
Yoksa korkmaya başladım, Mert'in hakikaten şekeri düştü, tansiyonu fırladı.” dedi ve hoş bir kahkaha ile sonunu
tatlıya bağladı.
Çok şey konuşulmuştu ama hep konuşuluyordu…
Daha bunlar için hiçbir icraata geçilmemişti.