MANA 3.Kitap 30.Kısım
MANA 3.Kitap 30.Kısım
“Safinaz bizimkiler orada mı?” diye sordu Safinaz’a dönerek
Safinaz,
“Dünyadaki Bahçe ne ise buradaki Bahçe de o.
Sizinkiler yukarıda Sefer dedeyle sohbet ediyorlardı.
Onların sohbetinde Hulki ve Aycan da onlarla birlikteydi gördüğüm kadarıyla.
Çıkarsak şimdi daha iyi anlarız Mert Bey” dedi.
Bahçe artık Bazira gezegeninde idi.
Her ne kadar aslının bir kopyası olsa da bu Bahçe de ilk Bahçe gibi aynı sıcaklığı muhafaza ediyordu.
Mert Ebru’yu terasa çıkarken izledi.
Ebru yürürken etrafındaki şeylere dokunuyor, sanki onlarla duygusal bir bağ paylaşıyordu.
Merdiven tırabzanlarından tutunmanın ötesinde sanki onları okşuyormuşçasına şefkatle tutarak çıkıyordu.
Terasa ulaştıklarında Ebru'nun gözleri dolu dolu olmuştu.
Fakat çabuk toparladı ve o gözlerindeki doluluğu başka bir olaya aktarırcasına gitti, anneciğim babacığım sizi çok özlemişim, sizi görünce gözlerim dolu dolu oldu diyerek onlara sarıldı ve bir süre içli içli ağladı.
Hasan Bey ve Sanem Hanım buna pek anlam verememişlerdi, şaşkın ve garip garip bakıyorlardı.
Mert onlara işaret ederek Ebru'nun duygusallığını anlatmaya çalıştı.
Onlar da anladıklarını gözlerinin işaretleri ile belirttiler.
Ebru daha sonra toparlandı, biraz geriye çekildi ve gerçekten özlemişim, o kadar çok ve karmaşık işlerin içerisine daldık ki emin olun sizi ihmal ettiğim için çok üzülüyorum dedi.
Sanem Hanım,
“Hiç öyle şey olur mu kızım, Asım sağ olsun bize olayları an be an izletiyor ve bu en son yaşanan olaylar her ne
kadar dışarıya kapalı olsa da bizlere izletti.
Bunları bilmemizin hiçbir önemi yok fakat sizin için de bulunduğunuz sıkıntılı durumları görerek bizler sana en samimi şekilde dua ediyoruz.
O kadar çok şey gördük ki neler neler yapmanız gerekiyor, önünüzde kaç tane engel var, neler yaşamanız gerekiyor, bunları düşünmek bile zorken bir de siz bunları yaşayacaksınız.
Fakat bir şeyi daha gördüm ki birbirinize olan bağlılığınız sadece ikinizin birbirinize olan değil, ekip olarak birbirinize olan bağlılığınız gerçekten gözlerimi yaşattı.
Güzel kızım hiç canını sıkma, biz her ne kadar size uzak gibi olsak da emin olun gönlümüz, kalbimiz, aklımız,
fikrimiz hep sizinle birlikte, dualarımız hep sizinle birlikte.
O nedenle içiniz rahat olsun bizi asla ihmal etmiyorsunuz.
Kaldı ki Safinaz kızıma teşekkür ediyorum, bize burada da o Bahçemizin terasının tadını tattırdığı için.
İtiraf ediyorum ki bir an o yüzlerce binlerce katlı binalarda kalacağım için endişe etmiştim.
Fakat Safinaz’cım sağ olsun bizleri düşünerek bu güzel ortamı hazırlamış.
Onu gözlerinden öpüyorum.
Çocuklar her ne kadar önünüzde pek çok zorluk ve zorlu mücadele var olarak görünüyorsa da aslında tek mücadeleniz kendinizle olan mücadele.
Siz kendinizle olan mücadeleyi kazandığınız sürece, nefsinize yenik düşmediğiniz sürece, Allah'tan ümidi kesmediğiniz sürece emin olun başaramayacağınız hiçbir iş yok.” dedi
Hasan Bey de
“Çocuklar 90 gün sonra düğün yapacağınızı da seyrettik.
Bu konuda da emin olun bunca zorluğun içerisinde böyle bir karar vermiş olmanız bizi çok sevindirdi.
Her ne kadar Sanem Hanım yüksek binalardan korkutucu olarak bahsettiyse de bu gezegen çok hoş ve sıcak bir gezegen.
Ayrıca buranın bir pazar yeri olduğunu, burada alışverişin yapıldığını duyduk.
Biz bu gezegende dolaşıp bu pazar yerlerini görmek, alışverişleri izlemek ve bir şeyler almak istiyoruz.
Bu almak olayı bir şeye ihtiyacımız olduğu için değil, sadece o alışverişin hazzını yaşamak maksadıyla yapacağımız bir alışveriş.
Elbette ki bunu söylerken lüzumsuz yere israf edercesine bir harcayış içerisinde olmayacağız.
Belki hatıra olarak burada bir tesbih ya da tesbih yapılacak taş ya da ne bileyim bir toka, bir broş gibi ufak tefek şeylerden bahsediyorum.
Belki de bizim pazar yerlerimiz gibi pazar yerleri vardır.
Burada neler yetişiyor ne yeniyor ne içiyor onlara da bakarak hoşça vakit geçireceğimizi zannediyorum.
Sanem Hanım'ın söylediklerini aynen ben de gönülden tekrarlıyorum ve sizin yanınızda olduğumuzu bilmenizi ben de hassasiyetle rica ediyorum.
Allah işlerinizi kolay getirsin, önünüzde engel gibi görünen şeyler size basamak olsun diyor ve daha fazla sizi yormamak için sözümü noktalıyorum.”
Sefer dede,
”Çocuklar söylenecek bütün sözleri anne babanız söyledi.
Benim ekleyeceğim hiçbir şey yok aslında.
Fakat sizden bir ricada bulunmak istiyorum uygun görürseniz söyleyeceğim.”
Mert,
”Rica ne demek, siz bizim büyüğümüzsünüz, bizden istedikleriniz başımızın üstünde, lütfen ne istediğinizi söyleyin
Sefer dedem.” dedi
Sefer dede,
“Nefsimden Allah'a sığınırım, kendim için bir şey istemiyorum.
Bu gece rüyamda mübarek Aybar'ı gördüm.
Bana şehrin merkezinde fakat o yüksek binada değil, toprağa değen bir yerde mescit yaptırmamı söyledi.
Belki bizim tarzımızı yansıtacak bir cami de olabilir dedi.
Buradaki insanlar alışkın olmadıklarından, yüksek sesle olmamak kaydıyla ezanı vasıtasız insan sesiyle okumamızı tavsiye etti.
Ayrıca biz buradan ayrıldıktan sonra da o mescit ya da caminin açık kalmasını ve burada görevli İmam ve müezzinin olmasını istedi.
Eğer buranın başkanı ile görüşüp bu izni alırsanız, benim üzerime düşen bu görevi yapmama yardımcı olmuş
olursunuz.
Size çok dua ederim çocuklar.” dedi.
Mert Safinaz’a dönerek,
“Safinaz’cım izin alma işi bende, o camiyi yapma işi de sende.” dedi.
“Safinaz öyle mescit değil de şöyle görkemli bir cami yapsak…
Nasılsa bu toprağa değen yerde olacağı için o binadaki insanlara alışkın olmamaları sebebiyle herhangi bir
rahatsızlık vermemiş olacağız.
Camiyi nasıl yapsan?
Şöyle söyleyeyim, Edirne’deki Selimiye Camii’nin birebir aynısını buraya kopyala.
Asaf Hocamla görüş ve buraya şöyle aksakallı bir imam ile yine ak sakallı bir müezzini resmi olarak atasın.
Bu insanlar yumuşak, pamuk gibi Piri fani insanlar olsun.
Herhangi bir zorlama ve sert anlatımlar ile tebliğ etme yoluna gitmeyecek insanlar seçilsin.
Sefer dedem sen bu seçime ve seçimden sonra buraya gelecek olan bu İmam ve müezzine ev sahipliği yapar, onların ihtiyaçlarını karşılanması noktasında Safinaz ile görüşerek halledersin.” dedi.
“Safinaz ben biraz sonra Orun Bey ile görüşeceğim ve şimdi buradakiler diyecekler ki mübarek cuma günü açılışını yapalım…
Hiç kimseyi kırmayalım, bu neden böyle diye sormayalım, herkesin arzu ettiği şekilde güzel bir olay olarak tasarlayıp, güzellikler içerisinde bitirelim bu işi.”
O esnada Mert Safinaz’a,
“Safinaz ben Cevahir, Orun Bey ile görüştüm ve gerekli izinleri aldım…
Sen bunu hemen bugün hallediyorsun ve ikindi namazını Sefer dedeler orada kılacakları şekilde camiyi hazırlayıp, ikindi vakti ilk ezanın Aybar dedenin dediği usule göre okunmasını sağlıyorsun.”
Mert tebessüm etti ve
“evet tekrar Mert geldi.” dedi.
“Safinaz sanırım sen de ben de duyduk.
O halde biz burada çay içerken, sen en uygun yerde, böyle ihtişamını herkesin göreceği bir noktada bu camiyi inşa
ediyor ve hazır hale getiriyorsun.
Bana sorarsan bunu böyle ayak altı bir yere yapmayalım.
Şöyle möhkem bir tepe bul ve onun üzerine İnşa et.
İnsanlar oraya nasıl çıkacaklar diye bir sorun yok.
Camiye bir portal koy, her kim camiye gitmek isterse bunu sesli olarak söylediğinde o portaldan camiye girsin,
çıkışta da o portaldan çıkıp ilk isteğini belirttiği noktaya dönsün.”
Safinaz,
“Anlaşıldı Mert Bey, zaten birebir Selimiye Camii’nin kopyasını istediğiniz için konuşacak bir şey yok.
Ufak dokunuşlar ekleyeceğim sadece.
Ben müsaade ederseniz gidip bir 5 dakika bu işi halledip döneyim.” dedi ve gitti.
5 dakika demişti fakat 20 saniye sonra gelerek, “Her şey hazır…
Sefer dede, Hasan baba, Sanem anne arzu ettiğiniz zaman camiyi görmeye gidebilirsiniz.
Selimiye Camii’nden farklı olarak bahçesine çok güzel şadırvanlar ekledim.
Çok güzel kamelyalar var.
Bu kamelyalarda çay içebilir, sohbetler edebilirsiniz.
Orada hizmet etmek üzere bizim dünyamızdan değil, Bazira gezegeninden periler atadım.
Hem gerekli hizmetleri yapacaklar hem de caminin içinin ve dışının pırıl pırıl olmasını sağlayacaklar.
Bunları düşünmeniz için hiçbir neden olmayacak.
Ayrıca imam ve müezzin için, onların aileleriyle oturabilecekleri şekilde çok hoş lojman denilen fakat daha rahat ve geniş kalacak yerler de ekledim.
Bu esnada, bu konuşmamızı, burada konuşulanları Asaf Hocaya dinletmesi, seyrettirmesi için de Asım’dan rica ettim.
Asaf Hoca da şu anda bu İmam ve müezzin işini zannedersem hallediyor.
O kimleri uygun görürse, biz onları alır, aileleriyle birlikte buraya getirip yerlerine yerleştiririz.
Sizin düşüneceğiniz hiçbir şey olmayacak.” dedi.
Sefer dedenin gözleri dolu dolu olmuştu.
Hasan baba gözünü yere dikmiş ve başını hafif hafif sallıyordu.
Sanem Hanım çok şükür yarabbi çok şükür yarabbi çok şükür yarabbi şeklinde Allah'a teşekkür ediyordu.
Orada bulunan Hulki ve Aycan da duygulanmış ve çok güzel bir ana ilk elden şahit olmanın mutluluğunu yaşadıklarını ifade ediyorlardı.
Mert, Hulki ve Aycan’a, Armağan’ın başkanlığında yakın bir zamanda Ussaana galaksisine giderek orada akıl oyunları türünde bir meydan okumaya katılacaklarını söyledi.
Sonrasında da ekledi ki bunu size her ne kadar ben söylemiş gibi görünsem de bunu size söyleyen Cevahir abi dedi.
Olayı seyreden Safinaz hemen Armağanı kapıp gelmişti bile.
Armağan olayı her ne kadar canlı yayın izlemiş olsa da bir kez daha durumu izah ve bunun o galaksinin federasyona katılması için yapılması gereken bir meydan okuma olacağını, Cevahir abinin kendilerini seçmesinin elbette ki bir sebebi olduğunu söylediler.
Bu akıl oyunları ile ilgili herhangi bir bilgiye sahip değillerdi.
Mert,
“Bu konuda sorup soruşturursunuz.
Safinaz olsun, Asım olsun size gereken bilgi ve desteği sağlarlar.
Sonuçta elbette ki birtakım bulmacalar söz konusu ve bu bulmacaları bulma noktasında o galaksinin seçeceği
kişilerle yarışacaksınız ve de mutlaka kazanmanız gerekiyor.
Çünkü bu meydan okumayı kazandığınız takdirde o galaksi federasyona katılmak zorunda kalacak.
Aksi takdirde bizi uğraştıracak bunlar.” dedi.
Canlı Cevahir, Tekrar Mert'in ağzından,
“Ben Cevahir söylemek istediğim bir konu daha var.” dedi
Sefer dede, Mert ve imparator Zoran Tektetenoc galaksisinde bir takım Savaş oyunlarına katılacaklar ve geçmeleri
gereken 12 aşamalı bir test var.
3 kişilik bir ekip ile katılmaları gerekiyor ve 3. kişi de Sefer dede sensin.” dedi.