MANA 3.Kitap 27.Kısım
MANA 3.Kitap 27.Kısım
Mert,
“Bir şey söylemem gerekiyor sanırım, söylemezsem olmayacak onun için lütfen müsaade edin ve beni dinleyin” dedi
“Şimdi burada bir Galaksiler Federasyonu kuruyoruz.
Asaf Hocam bu işin başına geçiyor.
Dünyadaki ekipleri neredeyse buraya taşıdık.
E bizim eşimiz dostumuz akrabalarımız derseniz zaten biz bizeyiz, başka yakın akrabamız da yok.
Elbette ki annemin babamın düğüne davet edecekleri dünyadan insanlar mevcuttur.
Ben derim ki, dünyadan gelecek insan sayısı çok az, çünkü herkes burada.
O halde Safinaz sen bu dünyadan gelecek misafirleri düğün zamanı ayarlarsın…
Hatta birkaç gün önceden buraya alırsın.
Hem onlar bir ortam görmüş olurlar ve sevinirler, hem de biz düğünümüzü burada yapalım.
İllaki Bazira da yapmamız gerekmiyor.
Galaksi içerisinde bu düğünü yapmak için en uygun ortam, en uygun galaksi, en uygun gezegen neresi ise, Safinaz bu
işi sana bırakıyoruz, sen gerekli araştırmaları yap ve bize bir yer bul.
Biz orada, bütün galaksi başkanları, bizim Bark gemimizdeki dostlarımız, misafirlerimiz ve dünyadan davet edeceğimiz misafirler olmak üzere, o uygun yerde bu düğünü planlayalım ve 90 gün sonra orada yapalım.
Şimdi sen diyeceksin ki, Mert Bey iki dakika içerisinde ben size yer buldum diye gelirim.
Yok Safinaz 2 dakika içerisinde buldum diye gelme.
Öyle yaparsan gündemimiz gereksiz öncelikle düğün olur.
Sana 3 gün müsaade veriyorum.
3 gün sonra gel ve bize bulduğun yeri ve de kafanda oluşan planı anlat.
Biz de sana bizim isteklerimizi aktaralım.
Böylece herkesin istediği olsun, dört dörtlük denilecek tarzda bir düğün planlayalım.
Hem de buradan ayrılmamış, buradaki işleri aksatmamış oluruz.
Biz yine bir şekilde gerek normal zaman dilimi ile gerek senin desteğinle yavaşlatılmış zaman dilimi ile balayımızı yapar, kafamızı dinleriz, onda bir sorun yok.
O halde bu konuşmayı 3 gün açmamak üzere kapatıyorum.
Tabii ki siz iş sonrası kendiniz aranızda kaynatacaksınızdır.
Bunu konuşmak içi elbette ki yine bir pijama partisi düzenlersiniz” dedi ve bir kahkaha attı.
Şaka yapıyorum hemen alınmayın.
Elbette ki konuşacaksınız fakat gündem olmasın, ben bunu istiyorum.
Biz gündemimize bakalım, işimize bakalım ki Zeynep ablanın dediği gibi, hızlı hareket etmemiz gerekiyor.
Bu düğünün yapılabilmesi için 90 gün sonrasına bazı şeylerin bitmiş olma mecburiyeti var.
Yok o gezegenle savaşılacak, bu gezegenle spor yapılacak, bu gezegenle mimari tartışmalara girişilecek, öbür gezegenle sanat konusunda konuşulacak, bilmem öbür gezegende yapay zekalar ehlîleştirilecek, evcilleştirilecek, daha siz karanlık bölgeye gideceksiniz, bizim ne yapacağımız, nerede ne olacağı hiç daha belli değil, bu işler öyle bir Arap saçı ki…
Yani özetle önümüzdeki işler yoğun, onlara odaklanalım…
Elbette ki dinlenme zamanlarınızda, istirahat anlarınızda bu konuda kaynatmanız doğaldır.
Fakat bunu günlük yaşantı ve iş içerisine almayalım ki bu işleri çabucak bitirip, şu mübarek düğünü
gerçekleştirelim.
Ebru,
“Mert’e tamamen katılıyorum, lütfen herkes işiyle meşgul olsun ve bu işleri bitirsin.
Ben de işle meşgul olacağım ve bana verilen işleri ben de bitireceğim.
Mert'in dediği doğru…
Bu işleri bitirmeden bize rahat yüzü yok.
Onun için şu önümüzdeki paylaşılan iş bölümünü çok güzel bir şekilde planlayıp, aksatmadan, uzatmadan bitirmemiz
gerekiyor.
Mert sen bunları kesinlikle planlıyorsundur.
Safinaz sana bütün desteğini veriyor, ben senin yanındayım, benden ne istiyorsan hiç çekinmeden isteyebilirsin.
Bizim de kendimize göre tabii ki birtakım planlarımız var fakat bu karanlık bölge noktasında, kesinlikle kraliçe
Eli ile gitmeden önce seninle bunun planını…
En azından Cevahir abiye soracağım sorular var.
Onun vereceği cevaplar doğrultusunda farklı hazırlıklar
yapmamız gerekebilir.
Anladın sen beni…
Bütün kim ne plan yaparsa yapsın seninle istişare edip, o plan, yani nihai plan oluşmadan harekete geçmesin.
Çünkü yapılacak hatalar bu işleri uzatacak ve bizim düğün gene güme gidecek.
Lütfen böyle olmasın…
Herkes tek atsın, tek atışta vursun, vursun ki biz de artık önümüzü görelim.”
Herkes Ebru’yu sinirlendirmeyecek düzeyde gülüyordu.
Ebru,
“Herkesin çaktırmadan güldüğünün farkındayım, fark etmedim zannetmeyin.
Bunun stres gülüşü olduğunu düşünerek pas geçiyorum” dedi.
Mert,
“Evet Ebru haklı…
O halde ne yapıyoruz, biz önce bu ekipleri bir toplayalım.
Sacit abi bir kulağının bizde olduğunu biliyorum, o nedenle bir dakika bakar mısın?
Abi şimdi senin bir kere bu senatonun oluşumu ile ilgili görevin oldukça önemli ve öyle zannediyorum ki bu iş için
önünde 30 günlük bir süre var.
Bu süre içerisinde uygun olan galaksileri federasyona dahil edin.
Elbette ki bunun için kimlerle birlikte hareket etmen gerekiyorsa onlarla birlikte hareket et.
Ama sana şunu söylemek istiyorum…
Bu hareketlerin esnasında seni yavaşlatan ya da çelme takan ya da işine köstek olan, bakın argo konuşuyorum…
Neden argo konuşuyorum?
Öyle bir durumla karşılaşırsan sakın ola ki sineye çekme, derhal bizi bilgilendir.
Hatta sen bu iş için utanırsın, bizi bilgilendiremezsin…
Sarp sana bu söyleyeceklerim bir emirdir. Bu tür durumlarla karşılaşırsan gelip bizi bilgilendireceksin ve ben o
insanın böyle narkozsuz bir şekilde dalağını söküp alacağım.
Gözünün önünde alacağım göreceksin.
Böyle dalaksız insanlar çıkarsa karşınıza, adı üstünde dalaksız…
O halde dalağının olmaması gerekiyor…
Söker alırız.
Hiç gözünün yaşına bakmak durumunda değilim çünkü o kadar çok iş var ki, bir de bunlarla uğraşmak gerçekten sıkıntı verici.
Sacit abi beni çok iyi anladın.
Tüm bunları yaparken lütfen 32'ler grubunu çalıştır.
Nasıl ve ne görevlerde çalıştırırım dersen?
İşte bu senato oluşturulacak ya…
Oluşturulacak senatonun korumaya ihtiyacı var, güvenliğe ihtiyacı var.
Bu senatoya bağlı henüz bir askeri koruma birliği yok.
Senato hangi galaksiden asker getirecek de kendilerinin korunmasını sağlayacaklar, olmaz.
Sarp sen bu iş için gerekli gördüğün ve yapılması gereken ne varsa yap lütfen.
Öyle yap ki, gerekiyorsa böyle kaç milyon kaç milyar peri ile birlikte çalışıyorsan ne kadar uzay gemisi ne kadar
silah ne kadar bilmem şu bu lazımsa, bunları da gerekli şekilde temin edip, gerekli konuşlandırmaları yapıp, tam
bir koruma istiyorum.
Fakat sizin bu korumanız da sekteye uğrayabilir diye düşünüyorum.
Neden sekteye uğrayabilir örnek vereyim…
Dünyada cadılarla ilk karşılaştığınızda böyle kaldınız…
Anlatabiliyor muyum?
Elbette ki bunu sizi rencide etmek için söylemiyorum.
Öyle kalmanız gerekiyordu çünkü daha önce karşılaşmadığınız bir ortam, karşılaşmadığınız bir durum,
anlayamadığınız olaylar, kim olsa öyle kalırdı.
O nedenle senden tam bir önlem ve güvenlik istiyorum fakat galaksi dahilinde sizi atlatabilecek birtakım varlıklar mevcut olabilir.”
Safinaz'a dönerek,
“Safinaz haklı mıyım, bana söyler misin?” dedi.
“Mert Bey ben konular düğün konularına döndüğü için konuşamadım.
Ben de size biraz sonra bu konu hakkında bilgi verecektim.
Efendim biz dünyada Sadık Efe'nin bize öğretileri doğrultusunda, cadılarla ciddi bir mücadeleye verdik ve kazandık ancak…
Efendim bu cadıların haricinde büyücüler var.
Büyücülerle de bitmiyor iş…
Necromancerler var ki onlarla hiç karşılaşmadık ve ne yapacağımızı da bilmiyoruz.
Efendim maalesef bunlar çok ciddi ve biz perileri aşan konular.
Bu konularda sizinle istişare yapıp, şu an zannedersem bizi duyuyorlardır.
Belki Sadık Efe’yi, Aybar dedeyi davet edip, bu konuda bize eğitim vermelerini rica etmemiz gerekecek.
Efendim ayrıca Âdem Aleyhisselam'dan 5 önceki ata olan ve 10.000 sene yaşamış, sonra da ölümsüzlüğe ulaşmış ve
artık sonlarının ne olduğunu bilmiyoruz fakat onlara da bir şey olmuş.
Ya boyut değiştirdiler ya da Yaradan’ın gazabına uğrayarak yok edildiler.
Onlardan bir miktarı kalarak öyle nasıl denir hani bir şeyin ilk hali var ya…
Ona ne diyorsunuz?
İlkel…
İlkel Tanrı diyeceğim ama yanlış anlaşılmasın.
Yani böyle hiçbir kalıba girmemiş, en sade, en saf, en ilk hali ile olan Tanrılardan bahsediyorum.
Efendim işte bunlar ya kendilerinden önceki 10.000 seneden aktarılarak buraya getirilmişler ya da bir şekilde onlarla bir ilişki içerisindeler, ne olduğunu bilemiyoruz.
Söylediğim gibi bu araştırmaların pek çoğu bize mühürlü…
Ebru Ecem’i bu işlerden bir kurtarabilsek, onunla bizim periler kütüphanesinde eski yazıtları okumamız gerekiyor.
Hatta bazılarını biz anlamıyoruz ama Ebru Ecem onlara baktığında onlar okunur hale gelecek ve Ebru Ecem onları okuyabilecektir, bundan eminim.
Yani anlayacağınız işler karışık…
Mert Bey şimdi maalesef bu Tanrılardan önce yaşayan, nasıl söyleniyor Xiulian uygulaması yaparak, bir takım Alcemy simya ile oluşturulan iksirler içip, meditasyon vs. yaparak, bir takım doğaüstü güçler kazanıp, daha sonra bu doğaüstü güçleri geliştirip mertebe atlatarak, Tanrılığa kadar ulaşma noktasına gelen varlıklardan söz ediyoruz.
Buna İslamiyet’te nasıl deniyordu bir kelime var…
İstidraç deniliyor yanılmıyorsam.
Yani lanetlenmiş yetenek.
Elbette ki bu bahsi geçen Tanrı kelimesinin anlamı sadece yenilmez manasındadır.
Yoksa tövbe yani diğer Tanrı anlamı ile karıştırılıp töhmet altında kalmayalım.
Yüce Allah'ın, bilinmeyi diledim ve insi cinsi yarattım buyurduğu üzere bunları da yaratan o.
Yani buradan nereye gelmek istiyorum.
Efendim onun bir muradı var…
Bilinmeyi, bulunmayı, görünmeyi dilemiş.
Ne şekilde bilinecek, nasıl bulunacak, nasıl görülecek…
Onlar tabii ki bizim haddimize değil fakat Allah'ın dileği üzerine nasıl ki dünyada bir dönem geçmiş ise buralarda
da geçmiş.
Buradaki ruh da onun ruhu, Nur da onun nuru, buradaki bütün kötü olaylar da onun Celal sıfatının tecellisi.
Özür dilerim haddimi aşarak son bir şey daha ekleyeceğim ki ben yanlış anlaşılmaktan çok korkarım.
“Talebena Vecedena” buyuruyor yaradan.
Kulum benden ne isterse onu veririm diyor.
İyi ve iyilik üzere bir şey isterse Cemalimden hoşnut olarak veririm.
Kötü ve kötülük isterse onu da veririm fakat Celalimden lanet ederek veririm.
Şimdi onun için ben, bu niye var, bu niye yok, bu niye yanlış, bu niye doğru demiyorum Efendim.
Büyük bir insanın bir sözü var, cevabını anlayamayacağınız soruyu sormayın der.
İşte Efendim bu soruların cevabını anlayamayacağımız için bu sorularla uğraşmanın hiçbir anlamı yok.
Benim sadece biraz önce dediğim gibi bizi aşan bazı varlıklar var.
Onların haricinde de Xiulian uyguladıkları için ne düzeyde olduklarını bilmiyorum, Tanrı yani yenilmezlik düzeyine
gelmiş birtakım varlıkların olduğunu duyduk.
Görmedim ama buradaki periler, o konuda bilgi sahibi olan peri grupları var ve bizi uyardı.