MANA 3.Kitap 20.Kısım

...

MANA 3.Kitap 20.Kısım

İşte birinci kat sema evrenin 3 katı ve 2. Kat sema dediğimiz de bu 3 ün 3 katı yani 9.
Böyle böyle her sayının 3 katı ile 7 kat semanın büyüklüğü bu evrenin büyüklüğünün 2187 katı büyüklüğünde.

Kaba hesap bunlar, hesaplara takılmayalım.

Çünkü 2. Kat sema öncekinden 3 kat büyük olabilir ama 3. Kat sema 2. Kat semadan mesela 40 kat büyüklüğünde olabilir gibi.

Bu cadılarla savaşımız esnasında, perilere savaşmayı öğretmek için o 1.kat semadan Sadık Efe isminde bir zat indi ki, oranın, 1.kat semanın şu anda nasıl söylerler, yani en büyüğü belki de sizin deyiminizle birinci kat semanın imparatoru.

Şimdi bunun üstünde ikinci kat sema var kutsal yazıtların yazıldığı yer.

3.kat sema dediğimiz bir karanlık bölge var.
Darkness dediğimiz türden, içeriğine kimsenin vakıf olmadığı fakat böyle tampon bir bölge niteliğinde ve orada da mutlaka ki Allah dediğimiz bütün bunları idare eden güç tarafından öngörülen varlıklar vardır.

4 kat semaya gelince burada doğmamışların ve ölüm dediğimiz hadiseden sonra aramızdan ayrılanların bulundukları 2 tane yastık var.

Neden yastık dedik?
Çünkü bunlar yastığa benziyor.
İki tane yastık şeklinde Evren düşünün.
Birbirlerine v harfi şeklinde bakan, v harfinin bir tarafı doğmamışların v harfinin diğer tarafı ölmüşlerin ruhlarının bulunduğu bir yer.

Bunun üstünde 5.kat sema var, 6.kat sema var, 7.kat sema var

Cennet, cehennem,

İşte bunun üzerinde Cennet yani iyilik üzere ahlaklı bir şekilde ölmüş olanların gideceği yer ile ahlaksız bir şekilde ölmüş olanların terbiye edileceği cehennem denilen başka bir yer mevcut.

Dediğimiz gibi arş, kürs, levh, kalem vs.vs.vs. anlatılan bir sürü olaylar var.

Tüm bu saydıklarımızın tamamı bir sıfatlar alemi olarak karşımıza çıkıyor.
Bunun ötesinde, gayb dediğimiz bir bölge var.
Burası bilinmeyenlerin bölgesi denilen bir bölge.

Orada işte bütün bu sistemin, sıfatlar alemi dediğimiz sistemin gerçek sahibi zat dediğimiz Allah’ın zatı var.

Bunlar çok derin meseleler ve çok konuşulduktan sonra analiz edilip, havsala dediğimiz anlama kabiliyetiniz çerçevesinde anlaşılabilecek konular.

Elbette ki sizin de mistik hikayelerinizde, efsanelerinizde, kehanetlerinizde, kutsal kitaplarınızda, kutsal yazıtlarınızda bunlardan elbette ki farklı şekillerde söz ediliyordur.

Ancak sizinkisi olsun, ötekininkisi olsun, hangisi olursa olsun, bunları bir şekilde yan yana koysanız aşağı yukarı aynı şeyler anlatıyordur.
Çünkü zaten bizim inancımıza göre ve gerçekten de öyle ki Allah bir ve her kime ne gönderdiyse o gönderdi.
Size bize ahlâkı değişmeyeceğine göre ki onunla ahlâkı tektir…
Dolayısıyla da hemen hemen bütün yazılanlar aynı çerçevelidir diye düşünüyorum, bunu da Racon merkezi sebebiyle inceleyeceğiz.

Şimdi bu işin bir farklı bölümüydü.
Biz buraya seyahat ederken yolda Pespaye isminde bir cadıya rastladık ve Cevahir abi onun canına okuyarak onun elinden 1.kat semanın anahtarını aldı.

Şimdi o anahtar bizde ve buradaki bu işleri bitirdikten sonra, o anahtarı kullanarak Sadık Efe’nin yanına gideceğiz.

Bilmiyorum orada nasıl bir macera yaşayacağız, neler olacak o da ayrı bir muamma.

Şimdi birinci kat Sema olayları dedik…
Bakın bunları siz yokken konuştuk.
Arkanızdan konuşulmuş olmasın diye şeffaflık adına konuşup size anlatıyorum.

Şimdi bunların haricinde dediniz ki 12000 bilmem kaç küsur sene önce Âdem peygamber Cennet denilen yerden dünyaya inmiş.
Tabii ki bu inişinde bir hikayesi var ve o da şu anın meselesi değil.
Daha sonra anlatılıp konuşulacak meselelerden.

Fakat size şunu söyleyebilirim ki Âdem Aleyhisselam’dan önce çok öncesindeki milyarlarca yıllık olayları saymazsak 50.000 senelik bir geçmişi var bizim dünya dediğimiz bölgenin.

O zaman içerisinde bizim dünya dediğimiz bölgede yaşanan birtakım olaylar varken, o 50.000 sene içerisinde uzayda, diğer galaksilerde, Zoran abi sizin galakside, Orun Bey sizin galakside ya da sayın kraliçem sizin galaksinizde işte neler yaşandı…
Bunlar da tabii tarihsel olaylar.
Bunlara da şu anda girmeyelim ama bunların da konuşulması gerekeceği zaman var.

Şimdi bizim Âdem peygamberden önce İblis denilen bir hükümdar var.
Bu Tiran dediğimiz zalim bir hükümdar ve bu sihir büyü dediğimiz olayları hepiniz biliyorsunuz.
En azından cadılarla savaşımızı biliyorsunuz ki cadılar sayın kraliçem sizin galaksinizden geldiler bizim oraya…
Dolayısıyla bu olaylara vakıfsınız.

Yani bu İblisin, yecüc ve mecüc denilen iki kabilesi var ama kabile dediğimiz yani böyle milyonlarla milyarlarla trilyonlarla ifade edilen sayıdaki varlıkların oluşturduğu bir tayfa.

Ve bunların hiçbirisi bizim insan dediğimiz anlatıma benzemeyen çok farklı yaratıklar.
Bunlar şu an yok olmamış fakat farklı bir boyutta, farklı bir enerji boyutunda hapis durumundalar.

Birkaç kere o kapıyı kırmaya yeltenmişler fakat zaman içerisinde işte Azazil’in melekler ve cinlerle beraber bunları o boyuta hapsetmesinden sonra…
İşte o birtakım çatlamalarla beraber kaçma girişimleri olmuş.

Fakat biz işte peygamberlere Aleyhisselam diye bir tabir kullanıyoruz.
Yani onları konu içinde adları geçtiğinde selâmlıyoruz.
Hızır Aleyhisselam ve Zülkarneyn Aleyhisselam tekrar bunları o boyut hapsederek kapılarını mühürlemiş.
Böyle bir tarihimiz var.

Zaten sizin cadıların bizim dünyamıza saldırmalarının sebebi de bunların kapılarını kırarak serbest bırakmak amaçlıydı.
Başarılı olamadılar fakat her ne kadar başarılı olamasalar da bu risk demek ki sizi de ilgilendiriyor ki
Sizin cadılar gelip oradakileri çıkartmak istiyorlar.
Bu Karman çorman bir olay, bunu da sonra konuşacağız

Şimdi onlardan önce yaşamış yani bunlar 10.000 sene kadar yaşadıktan sonra işte bu boyuta hapsolmuşlar.
Onlardan önce 10.000 sene yaşayan başka bir kavim var ve onlara da kadimler diyoruz.

Belki siz bu evrende o kadimlere denk gelmiş, onlarla karşılaşmış olabilirsiniz.
Bunlar bizim orada Atlantis denilen bir bölgeyi inşa ettikten sonra, vücutlarından kurtulup, yaşarken enerji formuna dönmeyi başarmış varlıklar.

Dolayısıyla bu enerji formuna geçtikten sonra işte nasıl söyleyeyim, dünyamızı terk etmişler.
Evrende veya artık neredelerse oralarda, farklı boyutlarda, yani bizim görüp karşılaşamayacağımız, belki de görüp karşılaşıyoruzdur ama neyle karşılaştığımızı bilmediğimiz için karşılaştığımızı bilmiyoruzdur, böyle bir durum var.

Onlardan önce bir 10.000 sene yaşamış Tanrılar var

Bu ne diyeceksiniz.
Bunlar da nasıl söylerler bizim tarihimizi incelerken işte birtakım üstün güçlere sahip, süper ötesi güçlere sahip varlıklardan bahsedildiğini, mistik olarak bunların anlatıldığını gözlemlemişsinizdir.
Sizde de elbette ki buna benzer olaylar vardır.

Elinde birtakım güçleri bulunduran, doğa ötesi dediğimiz, üstün güç sahibi dediğimiz kişiler bu Tanrılar.

İşte Savaş tanrısı var, barış tanrısı var, aşk tanrısı var, bereket tanrısı var, bir sürü Tanrı var.

E bunlar da bir şekilde devirlerini tamamlamışlar.
Artık öldüler mi, enerji boyutuna mı geçtiler, başka bir yere mi gittiler, bu konuda net bilgilerimiz yok.
Araştırırsak belki buluruz ama şu an onlara falan fırsat bulamadık.

İşte ondan öncesi var, ondan öncesi var, böyle böyle gidiyor işte…
Dünya varlığını 52.000 senedir böyle her 10.000 senede bir yok oluş ve yeni bir türün ortaya çıkmasıyla devam ettirmiş.

Elbette ki bu 52 bin seneden önce milyarlarca yılı kapsayan özel bir dönem var ki bu zaman diliminde sizlerin var olduğunuzu da sanmıyorum.

Neden derseniz Ruhun nefs adı altında terbiye edildiği bir dönem ve milyar yıl çok farklı durumlarda terbiye edilmiş.

Tabii ki terbiye onun terbiyesiz olması manasında değil de ona bir şeyler gösterilip öğretilerek kendisinin gerçek sahibini tanıması ve anlaması durumu…

Son 12.000 yıldır da biz varız.
Bizden sonra da başkasının gelmeyeceği bizim kutsal yazıtlarımızda ifade ediliyor.
Son kavmimiz işte bu yeryüzünde 50.000 sene kadar yaşayıp sonunda biz de gideceğiz.
Bir 38.000 senemiz daha var.
Bu da artık nasıl olacak, nasıl yaşanacak bilmiyoruz.
Artık zaten uzaya da çıktık, semaları da gözümüze kestirdik, bu iş artık dünya olayını aştı.

Ne anlatıyor bu diyeceksiniz ama bunları şunun için söylüyorum…

İşte hani Kâhya Bey’in dışarıya çıkmasından sonra yaptığımız konuşmaların altyapısını size verdim ki ne konuştuğumuzu söylediğim zaman anlatabileyim diye…

Bu Tanrılardan bildiğimiz 3 tanesi günümüzde de yaşıyor ve Safinazların periler diyarında, enerji boyutunda, nasıl söyleyeyim hapis dersek belki ayıp olur, misafir olarak kalıyorlar ama bir şekilde gözetim altında ve oradan ayrılamaz durumda yaşıyorlar.

Aynı şekilde kadimlerden de enerji boyutuna geçmemiş bazı kadimler var.
Onlar da Safinazların bölgesinde misafir olarak yaşıyorlar.
İşte iblisin tayfasından gerçekten samimi ve ahlaklı olan bazıları var.
Onlar da şu anda orada yaşıyorlar.

Bu tanrılardan bir tanesi Savaş Tanrısı Ares.
Yani ortaya çıksa bütün bu evreni siler süpürür.
Öyle bir güce sahip ve öyle de bir yapıya sahip.
Yani savaştırır milleti birbiriyle.

Bunlar bizi ilgilendirdiği kadar sizi de ilgilendiren meseleler.
Cevahir Abi bizi boşuna tanıştırmamıştır birbirimizle.

Yani arkanızdan konuşmadık.
Bunları konuşsak üstümüzü giyecek vakit kalmadığı için, kâhya Bey’i gönderdik ve üstümüzü giyindik.
O arada konuştuk.
Konuşulacak o kadar çok konu var ki hangi birisinin ne zaman, nasıl konuşacağız sizinle…

Nasıl tartışacağız onu da bilemiyorum.
Bunların hepsini merak edeceğiniz için raporları isteyeceksiniz ama siz de bu raporları ne zaman okuyabileceksiniz de nasıl hazmedeceksiniz orasını da hiç bilmiyorum.

Onun için herhalde bol bol mangal başı çay sefaları yaparak bunları konuşacağız.
Zoran abi ne bileyim, sen bizden büyüksün, daha iyi bilirsin.

Sayın kraliçem içeride Kâhya Bey bize sizin sentez makinelerinizi gösterdi.

Hani bu yiyecek içecek sentezleyen, üst baş giyecek sentezleyen birtakım makinalarınız var ya…

Bunlarla ilgili ona çok ayrıntılı sorular sordum, size zaten bildirmiştir.
Yani bunları kalpazanlık yapmak için falan sormadım.
Sadece bu işlevin nasıl yürüdüğünü merak ettiğim için sordum.

Bunları kopyalanamaz olarak nitelendirdiniz, son derece, yüzde 100 güvenli olarak nitelendirdiniz.

Şimdi biraz önce de Orun Bey çok hoş bir kasılma ile yürüdü.
Paranın sahibi benim gibilerden.

Orun abi lütfen alınma, bunu samimiyetle söylüyorum.
Bir şey söyleyeceğim de onun için bunu söylemek zorundayım.
Yoksa senin o tatlı yürüyüşüne hayran oldum.

Şimdi her ne kadar bunlar işte taklit edilemez, benzeri yapılamaz, ne bileyim tespit edilmeden kullanılamaz gibi kesin, yüzde 100 Garanti falan filan gibi sözler söyledi kâhya Bey…

MANA 3.Kitap 21.Kısım için tıkla..

...