MANA 3.Kitap 19.Kısım
MANA 3.Kitap 19.Kısım
Eşinin yanından ayrılması ile birlikte, Orun Bey de imparator Zoran’ın ve Mert'in yanlarına doğru yürümeye başladı fakat yürüyüşü çok enteresandı.
Başı yarım yukarıya kalkmış ve hafif sola doğru dönüktü.
Nasıl anlatılabilir?
Sanki böyle oranın en zengin insanı olarak istemsizce kasılarak yürüyordu.
Mert Orun Bey'e,
“Köskös kasılmadan yürü ve yanıma gel, alırım paçanı aşağıya” dedi.
Mert bu cümleyi kurmuştu ve bunun üzerine Orun Bey kendi etrafında iki tur attı ve de kendisine köskös diye seslenenin kim olduğunu görmeye çalıştı.
Mert bunun üzerine,
“Köskös ben buradayım, kim olduğumu biliyorsun, sana benden başka köskös diyen mi varda etrafa bakınıyorsun…
Evet ben Canlı Cevahir…
Mert ile aynı vücudu paylaşıyoruz. O nedenle Mert’e doğru yürürken öyle kasılma.
Çünkü ben Mert’im, Mert de ben, alırım paçanı aşağıya” dedi tekrar.
Zaten Orun Bey’de biraz önceki o kasılarak yürüme falan kalmamış, neredeyse iki büklüm hale gelmişti zavallı.
“Cevahir abi özür dilerim, ben senin burada olduğunu bilmiyordum.
Çok özür dilerim.
Elimizde değil bizim orada böyle yürümezsek, bu adam iflas mı ediyor diye arkamızdan laf söz ederler biliyorsun.
Kasıtlı olarak yapılmış bir hareket değildi.
Mert Bey olsun, Zoran Bey olsun, kraliçe Eli olsun, bunlar bizim dostumuz.
Biliyorsun ben onlara karşı kesinlikle kasılmayı bırak, herhangi bir düşünce bile taşımam” dedi.
Bunun üzerine yine Mert'in ağzından Canlı Cevahir,
“Güzel, senin bozulmamış olduğunu görmek hoşuma gitti…
Şimdi Mert ile konuşurken aynı zamanda benim de dinlediğimi bilerek konuş.
Mert'in söylediklerini aynı zamanda benim söylediğimi de bilerek cevaplarını ve kabullenmelerini ona göre
geliştir.
Biz de seni seviyoruz.
Hadi size iyi eğlenceler, ben iç dünyaya dönüyorum,
Mert Bey ile sizi baş başa bırakıyorum fakat her söylediğinizi de duyuyorum” dedi.
Mert bunun üzerine,
“Orun Bey şu anda konuşan Mert, yani benim.
Cevahir abi size böyle esprili bir takılma yaptı.
Demek ki bir samimiyetiniz var.
Ben de sizinle tanıştığıma çok memnun oldum fakat sizi size sormam ayıp olur o nedenle, Zoran abiye soruyorum,
“Zoran abi, kimdir bu Orun Bey?” dedi
İmparator Zoran,
“Mert’cim hani sizin orada nasıl derler, bu adam Ağa ağa…
Sadece kendi galaksisi olan Bazira'nın değil, bütün evrenin ağası desek yalan olmaz.
Sizin orada nasıl diyorlar, mülki trilyarder derler ya, işte öyle böyle bir zengin bu…
Bütün galaksileri, bütün evreni satın alacak parası vardır bunun.
Fakat şunu da söylemem gerekir ki bu para bu adamı hiç bozmadı.
Bizim ilk gün sevdiğimiz karakterini hiç bozmadan aynen muhafaza etti ve o nedenle biz bunu çok seviyoruz” dedi
Orun Bey,
“O sizin güzelliğiniz sayın Zoran…
Para belli bir miktara çıktıktan sonra önemini kaybediyor.
Ne yapabilirsiniz ki bu kadar çok parayla?
Yapılabilecekleri elbette ki yapıyoruz.
Fakat tamamen amaç olmaktan çıkmış, araç bizim için.
Onun için herhangi bir araçtan farkı yok.
Nasıl ki çakı, tırnak makası bunlar bir araçsa, para da aynı şekilde sadece gerektiğinde kullanılabilecek bir
araç.
Yine de elbette ki yokluğu çok sıkıntılı, dert…
Varlığı, eğer sizde varlık olmazsa çok hoş.
Bu çerçevede yaşayıp gidiyoruz işte.
Mert Bey buraya hangi şartlar altında ve ne şekilde geldiğinizi duyduk.
Kraliçe Eli ile ilk karşılaşma anındaki şovunuzu da izledik.
Daha sonra kraliçe Elinin kâhyası ile yapmış olduğunuz konuşmanın notlarını kraliçe Eli ’ye ilettiklerinde,
kraliçe Eli de bunu diğer imparatorluklara göndererek şeffaflık gösterdi.
Bu nedenle nasıl bir düşünceler yumağı içinde olduğunuzu ve neler yapmak üzere düşünceler taşıdığınızı az çok anlamış bulunuyoruz.
Zaten elimize bu belgeler geldiğinde, sayın Zoran Bey sizin deyiminizle,
“Hadi bakalım gidelim de çorbada tuzumuz bulunsun” diyerek, beni de buraya getirdi.
Ha beni de buraya getirdi derken, bana zengin mengin diyorlar, evreni falan satın alır diyorlar fakat o canlı Cevahir yok mu o Canlı Cevahir…
Ben Evren’i bir kere alırsam O 50.000 kere alır kenara atar, üstüne bir 50.000 kere daha alır.
İçimizde asıl gerçek zengin O…
Siz onun hikayesini demek ki bilmiyorsunuz.
Neyse ben sürprizleri bozmayayım, spoiler vermeyeyim.
Kendisi Uygun olduğunda, gerçek manada kendini size mutlaka tanıtacaktır.
…
Mert,
“Aman aman o kadar çok mesele var ki bir de Cevahir abiyi sokmayalım işin içine…
Cevahir abi başımızın üstünde, gözümüzün, gönlümüzün, içimizin efendisi…
Onunla zaten daha sonra ayrıca ilgileneceğiz.
Sayın Kâhya’nın yanımızdan ayrılmasından sonra yaptığımız birtakım konuşmalar var.
Sanki böyle onun çıkmasını beklemişiz de ondan gizliyormuşuz da konuşmuşuz gibi olmaması için sizlere de özetle söyleyeyim…
Şimdi benim konuşmalarım böyle nasıl derler aldı sazı eline türündedir.
Aşık sazı eline alınca bırakmayı bilmezmiş.
Onun gibi yemek hazırsa ben konuşmaya hiç başlamayayım, çünkü başladım mı duramıyorum.
Kraliçe Eli,
“Mert Bey hâlâ bir 3-5 dakika 10 dakika kadar süreye ihtiyacımız var.
Lütfen bu süreyi eğer doldurursanız, bizi de sıkıntıdan kurtarmış olursunuz lütfen anlatın dedi.
Mert evet şimdi nasıl anlatacağımı da bilmiyorum tabii ki…
Çünkü bizde bir inanç sistemi var, bir dinler tarihi var, bir peygamberler tarihi var, kutsal kitaplarımız var…
Bu peygamberler tarihinin Âdem peygamber denilen bir peygamberle bundan 10.000 sene önce başlaması var, 12.000
sene önce özür dilerim
Şimdi nasıl anlatılır…
Dedim ya bir Âdem peygamber…
Şimdi biz Allah diyoruz…
Bütün bu evreni, evren üstündeki semaları, bütün bu insanları, bütün bu insan…
Nasıl söyleyeyim hani biz insan diye bir kalıptan bahsediyoruz.
Ya şekil olarak işte karşınızda ben duruyorum siz de bizim insan dediğimiz kalıba uyuyorsunuz.
Özgür aklı ve dokunulabilir vücudu olan canlıya insan diyoruz.
Tabii ki bilmiyorum farkındalıklarınız, farklılıklarınız elbette ki olabilir.
Bizde erkekler kadınlar var.
Galaksilerde değişik nasıl bir durum var onu da tabii ki bilmiyoruz.
Biz aynı olduğumuzu da benzer ifadesi ile söylüyoruz.
Şimdi insanlar var, bu insan dediğimiz fizyolojik, fiziki yapıya uymayan başka canlılar da olabilir tabii ki…
Galaksiler, evren, evren dışında, evren üstünde, 1.kat Sema, 2.kat Sema … 7.kat sema, cennet, cehennem, arş, kürs,
levh, kalem vs.vs.vs. anlatılan bir sürü olaylar var.
Buralarda yaşayanlar da var.
Şimdi her şeyden önce bu Evren dediğimiz olayı bir kere çözmemiz gerekiyor…
Çözmemiz derken hani barış içerisinde, belirli bir ahlak dediğimiz, evrensel doğru dediğimiz yani herkesin kabul edebileceği doğruların sistemine ahlâk diyoruz biz.
Böyle bir ahlak sistemine oturtturarak bu galaksiler arasındaki kin, husumet, kavga, dövüş, nizah, ne derseniz…
İşte bunları asgariye, en alt düzeye indirmek, mümkünse yok etmek, daha büyük dostluk içerisinde, düşmanlık olacaksa bile bunun adaletli bir delikanlılık ile yapılması için sağlam temeller oluşturabilecek bir yapı içerisine girmesine çalışacağız
Bu konuda da zaten birlikte çalışacağız.
Hep birlikte el ele vererek çalışacağız.
Uymayanların burnunu sürterek buna mecbur edeceğiz.
Sonuçta da bir racon merkezi size dağıtılan belgelerde var.
Bir racon merkezi kuracağız
Şimdi bunları zaten yemekte de konuşacağız.
Yemekten sonra da konuşacağız, günlerce konuşacağız…
Hatta bizim sadece tabi Zeynep abla bakın…
Zeynep abla bizim ablamız.
Nasıl söylenir sizin burada, istihbarattan ne demek istediğimi anlıyorsunuzdur…
Hani böyle önemli gizli kalmış bilgilerin açığa çıkarılması için, normal yolların dışında ama ahlâklı ve adaletli
bir şekilde çalışan bir sistemden bahsediyorum.
İstihbarat derken öyle bir birimin başında Zeynep ablamız ama her şeyden önce bizim büyüğümüz, ablamız…
Onun işi olayları daha olmadan önce öğrenerek gerekli tedbirlerin alınması için rapor hazırlamak.
Sadece grupların ortak çalışması ve tartışmaları sonucunda, böyle bir üst anayasanın çıkarılabileceği ve adalet sisteminin oluşturulabileceği galaksiler arası bir birlikteliğin temelinin atılabileceği ifademiz var.
O zaman böyle bir çalışma yapılacaksa, sizlerin de izninizle ve yönlendirmelerinizle, öngörülerinizle, tavsiyelerinizle böyle bir çalışma…
Elbette ki neresi uygunsa orada yapılacaktır.
Bizim Necmi abimiz gerçekten adaletin durduğu yerde, tarafları doğru bir şekilde birbirlerine anlatarak, bizim orada buna racon kesmek diyorlar…
Bir racon merkezi ile görevlendirerek, birtakım tartışmaları büyümeden, tartışmanın ötesine geçmeden çözmesi için bir sistem oluşturacağız.
Zaten bunlar size bahsedilen, elinizdeki dokümanlarda olan şeyler…
Ben Kâhya Bey’in dışarıya çıkmasından sonra konuştuğumuz kısa birkaç cümleyi aktararak fazla vaktinizi almadan size anlatmak istiyorum.
Bakın Âdem peygamber dedik, bundan 12.000 sene önce veya işte 10.000 sene önce neyse ama 12.000 olması lâzım,
“Safinaz ne kadar zaman önce indi Âdem babamız yeryüzüne”
“Efendim tam olarak söylemem gerekirse 12.024 sene önce dünyaya teşrif etti, yeryüzüne indi Âdem babamız.”
Mert,
“Evet Safinaz’ın söylediği gibi 12.000 küsur sene önce yeryüzüne inmiş.
Şimdi inmiş derken nereden inmiş?
Sizin inançlarınız, itikatlarınız, kutsal yazıtlarınız, Kutsal kitaplarınız, atalarınız size anlattıkları…
İşin aslı bunların hepsi zaten konuşulması gereken konular ama şu an konuşulabilecek bir konu değil.
Onun için ben bizdekini aktarayım, sizinle daha sonra sizinkileri de detaylı olarak konuşalım tartışalım
Âdem babamız yeryüzüne Cennet denilen bir yerden indi.
Peki bu cennet nedir nerededir diye soracak olursanız.
Bütün bu galaksiler, 79 Galaksi, onun alt galaksileri şunlar bunlar dediğimiz…
Bu Evren dediğimiz yer var ya…
İşte bunu bir topa benzetelim.
Bu top da kendinden üç kat daha büyük bir topun içinde, merkezinde olsun.
Eli Hanım teknoloji olarak ileri olduğunuzdan size sorayım.
Evrenin büyüklüğü baştan başa mesafe olarak ne kadar?
Kraliçe Eli,
“Bilinen büyüklüğü 7,9 milyar ışık yılı” diye cevap verdi. Mert öyle olmasa da öyle diyelim.
Çünkü biz size gelirken büyük çekici denilen bir yere götürdü Safinaz bizi ve orada uzay kıvrılıyordu.
Sonrasında da bir salyangoz kabuğu gibi kıvrıla kıvrıla kabuğun diğer tarafından çıkıyordu.
Yani uzay da düz değil.