MANA 3.Kitap 13.Kısım

...

MANA 3.Kitap 13.Kısım

Asım peri,
“Evet efendim dinliyorum sizi, buyurun” diye cevap verdi.

Asım şöyle yap...
Biz bu olay gizli demediğimiz sürece, yaptıklarımızı, yaşadıklarımızı anında canlı yayın olarak Bark halkına, hatta bazılarını dünyamıza yayın yapabilirsin.

Olayları onlarda izlesinler.
Hem de yani su kaydırağından kay kay nereye kadar, bir süre sonra sıkılacaklar…

Böyle karşılaşılan olayları onlar da bizimle birlikte incelerler ve kendi içlerinde tabii ki bizi etkilemeyecek şekilde fikir yürütürlerse, bir şeylerle oyalanıp daha bir olgun eğlence yaşamış olurlar.

Sen şimdi şu yaşadıklarımızı, hiçbir şey gizleyip saklamadan, tabii ki burada Ebru Ecenizin panik atağını ve benim onu sakinleştirmemi sansürleyeceksiniz...

Yani böyle nezaketen sansürlenmesi gereken durumları çıkarttıktan sonra, hiçbir şeyin saklanmasına gerek yok.
Verin yayına...
İnsanlara da deyin ki;
“Şeffaf olacağız, her şeyi bizimle birlikte yaşayacaksınız ve ilk ağızdan kendi gözünüzle görerek bilgileneceksiniz.

“Anladım sizi Mert Bey ben derhal görevimin başına geçiyorum.
Müsaadenizle” diyerek gitti Asım peri.

Mert, Asım beni duyuyorsan dur.
Buraya geri gelmene gerek yok fakat senden ek olarak şunu isteyeceğim...

Bu görüntüler karşısında insanların nasıl bir tepki verdiklerini, nasıl bir hayret içerisinde olduklarını, nasıl bir heyecan yaşadıklarını biz de görmek istiyoruz.
Onları da bu gördükleri karşısında yaşadıklarını, yüzlerinden yansıyan ifadelerle bize böyle nasıl söyleyeyim, bir potpuri şeklinde, yani potpuriyi bilmeyen yoktur içinizde ama şöyle söyleyeyim...

Yani oradan bir parça, buradan bir parça, gülen bir insanların topluluğu, ağlayan insanların topluluğu, heyecanlanan paniğe kapılan yani işte bunlardan derlediğiniz böyle bir derlenmiş görüntüler yumağını, güzel bir şekilde çok uzun olmasına gerek de yok...
Böyle 5-10 dakikalık, 15 dakikalık, 20 dakikalık bir çekin...
Tabi Onların da özelleri vardır, onların özellerini de sansürleyerek bize iletirseniz...
Biz de insanların bu tür olaylar karşısındaki durumlarını öğrenmiş oluruz.

Bana hiç cevap vermene gerek yok, Asım canım kolay gelsin anladın sen beni…

Ebru neşelenmişti...
İnsanların şaşkın hallerini göreceği için keyifliydi. “Çok özel değilse Asım'cım, özellikle Zeynep ablaları, Leyla'yı, anne babaları, bizim 32'lik grubu bu bize getireceğim potpurinin içinde görmek istiyorum, kolay gelsin size” dedi…

Asımın hazırladığı belgesel tadındaki olay görüntülerini izleyen Bark ahalisi, şaşkınlık içerisinde idiler.
Kimisi olayın dedikodusunu yaparken, kimisi de şöyle yapsalardı daha iyi olurdu diye ahkâm kesiyordu.

Herkesin ayrı telden çalmasına karşılık, komiser Hayrettin'in
“Yapılabilecek tek ve en doğru şeyi, hem de en güzel şekilde yapmışlar.” dediğini izledi Mert.

Ebru dört köşe oldu. Onun için olayın ciddiyetinden çok makara kısmı ön plandaydı.

Mert Sarp'ı çağırarak,
“Sarp görüntülere bir bakarsan, komiser Hayrettin'in soğukkanlı ve bizimle, hatta canlı cevahirle aynı fikirde olduğunu görürsün...
Bu çocuğu harcamayalım.
Sen bunu kanadının altına al ve hem ondan bir şeyler öğren hem de ona bir şeyler kazandır.
İkiniz için de iyi olacağına inanıyorum” dedi.

Sarp peri,
“Evet efendim ben de fark ettim.
Birlikte birkaç hareket yapalım.
Eğer senkronizasyonumuz uyarsa, bize çok faydalı olur.
Ona pek çok şeyi öğretir ve yetenekler kazandırırız…”

Mert Ebru'nun kıkır kıkır gülmesine şöyle bir baktıktan sonra,
“Ebru bak sana da gülerler, çok fazla dalga geçme milletle...
Hadi şöyle bir keyif çayı içelim” dedi.

Ebru artık alışmıştı.
Mert ne zaman şöyle bir ayaklarımızı uzatalım, şöyle bir çay içelim, şöyle bi rahat edelim dese, mutlaka dakikasında bir bela, bir musibet başlarına geliyordu.

Mert bu sözleri bitirir bitirmez, Ebru Safinaz'a seslenerek,
“Safinaz'cım duydunuz zilin sesini, hazırlıklara başla yine vukuat var” dedi.

Safinaz tam baş üstüne Ecem demeye hazırlanıyordu ki, Sarp yine telaşta içeriye girdi ve
“Efendim yolumuzun üzerindeki bir gezegende çok büyük sıkıntılar var...
İnsanlar çaresiz halleder...

Gezegenlerinin dengesi bozulmuş.
Yanardağlardan püsküren lavlar insanların oturdukları yerleşim bölgelerine doğru akıyor ve bu konuda yapabilecekleri hiçbir şey yok” dedi.

Mert konuşmaya başlayacaktı ki, aynı bedeni paylaştıkları canlı Cevahir sözü alarak,
“Sarp'cım ben Cevahir...
Şimdi bak ne yapıyorsun...
O gezegene gidiyorsun ve yüksek bir yerden, gür davudi bir ses ile, yani bütün gezegenin duyacağı bir ses ile Pespaye diye bağırıyorsun.

Biraz bekle ve tekrar bağır, biraz bekle bir kere daha bağır...

Ondan sonra da
“Pespaye ben Canlı Cevahir, ben mi oraya geleyim yoksa sen mi ortaya çıkarsın” diye seslen.

Artık her şeyi birbirine karışmıştı...
Kime Cevahir, Canlı Cevahir, kime Mert denecekti...
O nedenle Sarp otomatiğe bağlamıştı.
Kim konuşursa konuşsun,
“Baş üstüne Mert Bey” deyip gidiyordu.

“Baş üstüne Mert Bey” dedi ve gitti.

Mert, canlı cevahirden öğrendikleri bilgileri oradakilere detaylı aktarıyordu.
Elbette ki bu olayları Sarp Peri hem Bark ahalisine hem de dünyaya canlı yayın yapıyordu.

O bölgede yaşayan kadim bir cadı olduğunu ve isminin Pespaye olduğunu söyledi.

Bu gezegendeki olayların tamamının bir kurmaca ve tuzaktan ibaret olduğunu, o masum ve mazlum görünen halkın da onun adamları, sihirbazları ve büyücüleri ve de cadıları olduğunu, o nedenle telaşa gerek olmadığını söyledi.

Sarp biraz sonra gelerek, Efendim pespaye diye seslendiğiniz kişi size selam söyledi ve özür diledi.
Sizin gemide olduğunuzu bilmediğini ve kusuruna bakmamanızı rica etti.

Sarp sen şimdi git o Pespaye cadısına de ki
Benim gemide olduğumu anlayamıyorsa bu işleri bıraksın, gitsin bebek baksın...
Kadim bir cadı, evrenin her yerinde kimin ne yaptığını bilir...
Hele bizim bu bahsettiğimiz cadı, Âdem Aleyhisselam'dan 5000 sene önce doğmuş bir cadı...
İnsanlık tarihi onun için bir kitaptan ibaret, şu anki olaylar da tamamen onun öngörüsü ve bilgisi dahilinde…

O zaman ne yapıyorsun...?

Gidiyorsun ve o bebek bakma kısmına kadar olan bölümü söylüyorsun ve ekliyorsun...

Diyorsun ki özrünü kabul etmemi istiyorsa,
“Nirvana incisi ‘ni” seninle bana göndersin yoksa ben gelir alırım.

Sarp peri,
“Baş üstüne Mert Bey” diyerek yine otomatiğe bağlamış bu şekilde gitti ve biraz sonra elinde garip bir nesne ile geldi.

Nirvana incisi hiç de öyle inciye benzemiyordu. Aksine üçgen piramit şeklinde, 15 santimlik yüksekliğe sahip, hiçbir özelliği ve de güzelliği olmayan siyah bir taştı.

Mert,
“Nirvana incisi ile hiç kimsenin ulaşamadığı alanlara portal açabilirsiniz...
Ayrıca uzayın bittiği nokta, 1 kat Sema'nın kapısı da bu Nirvana incisi ile açılıyor” dedi ve ekledi;
“Artık ne zaman Canlı Cevahir'in konuştuğunu sanırım hepiniz anlıyorsunuz.”

“Nirvana İncisini kullanmak için öncelikle bir miktar alıştırma yapmanız ve kendi vücut enerjinizin sekansı ile senkronize etmeniz...
Yani size uyarlanması, sizin de ona uyum sağlamanız gerekiyor” dedi.

“Nirvana incisi henüz gerekli değil fakat gerekli olana kadar önünüze, bu uyum sağlamalar ve işi öğrenmeniz için kesinlikle pek çok fırsat çıkacaktır.”

Mert,
“Gayet iyi anladık seni Cevahir abi.
Her ne kadar seni anladıysak da sadece sözlerini dinledik…
Asıl manasını anlamak için sanırım önümüzde pek çok durumlar olacaktır.

Artık ufaktan ufaktan hedef noktamıza ulaşma zamanı geldi sanıyorum.
Safinaz eğer ciddi bir durum yoksa ve olmadığı takdirde, artık nereye gideceksek oraya gidelim.

Sanırım sen de tam olarak nereye gideceğimizi bilmiyorsun.
Sen ekipleri bir salıver şöyle bir baksınlar tam olarak nereye gideceksek konum belirlesinler de sağda solda oyalanmadan direkt oraya gidelim.
Öyle zannediyorum ki zaten bir noktadan sonra bizi karşılayacaklardır.

Karşılama derken malumunuz iki türlü olabilir…
Ya misafir karşılamak gibi veya düşman karşılamak gibi…
Hangisinin olacağını gidince göreceğiz…”

Safinaz biraz sonra,
“Efendim tam olarak nereye gitmemiz gerektiğini öğrendik ve yönümüzü o tarafa doğru çevirdik.
Sanıyorum bir süre sonra bizi dostça karşılayacaklar.

Öğrendiğimize göre Quilla galaksisinin cadıların elinden kurtarılmasında oynadığınız rol sebebiyle, bir kahraman gibi karşılanacaksınız.
Bu bölgenin en etkili ailesi Eliza klanına ait insanlardan oluşuyor.
Anaerkil bir klan bu Eliza klanı.
Şu an liderlik koltuğunda kraliçe Eli bulunuyor.
Kraliçe Eli daha önce karşılaştığımız Kasta Bella kraliçesi gibi tatlı bir bayan.
Bu kraliçenin yaşı yine tahmin edersiniz ki uzay yaşı ile 4000 li yaşlar civarında.
Fakat dış görüntüsü otuzlu yaşlarda ve epeyce güzel bir bayan.
Plan yapmak ve karışmak bana düşmez Efendim, siz nasıl uygun görüyorsanız biz ona göre bir düzen, bir düzenek, bir tedbirler yumağı oluşturalım.”

Mert,
“Hiçbir plan yapmaya gerek yok…
Bu tür planlar hep yorar insanları.
O nedenle, tamamen doğaçlama ve sakin adımlarla ilerleyelim.
Bakalım ne göreceksek göreceğiz ne yapacaksak yapacağız.
Zaten endişe edecek bir durum yok, Cevahir abi bizimle…”

Gerçekten kısa bir süre sonra karşılarında binlerce gemiden oluşan bir karşılama birliği gördüler.
Çeşit çeşit ve hatta daha önce hiç hayal dâhi edilmemiş şekillere sahip pek çok gemi mevcuttu.
Diziliş olarak da büyük A harfi gibi dizilmişler, A’nın orta çizgisinde bulunan yerde kraliçenin gemisi olduğu anlaşılacak kadar güzel ve büyük bir gemi vardı.

Mert sakin sakin, yavaş yavaş, sanki bir fayton sürermişçesine sakinlikle yaklaşın dedi.

Safinaz,
“Efendim fayton dediğiniz, bu atların çektiği içinde insanların bulunduğu güzel arabalar, onlardan bahsediyorsunuz değil mi” diye sordu.

Mert,
“Evet Safinaz aynen böyle bir şeyden bahsediyorum ve hatta mümkünse bizim Bark gemimizi böyle bir görsel efektler ile onlara doğru, sanki hani geminin önünde atlar çekiyormuşçasına bir görsellikle onlara doğru ilerlet.

Safinaz,
“Anladım efendim çok iyi anladım ve o iş bende” dedi...

Mert,
“Bu arada Asım’ım, olayın tamamını hem içerden hem dışardan canlı yayın ile bütün bizim ahaliye seyrettiriyorsun.
Sadece buraya değil Dünyadaki ve evrendeki bütün yayınları kes ve oraya da naklen yansıt.
Gerektiği zaman yakın plân, gerektiği zaman uzak plân, artık senin işine karışmayım…
Anladın sen onu, bana cevap vermek zorunda değilsin işine bak” dedi.

Asım yine de cevap verme ihtiyacı hissederek, “Efendim o gemiler ilk göründüğü andan itibaren ben zaten canlı yayındayım.
Aynen bahsettiğiniz şekilde bir canlı yayın gerçekleştiriyorum ve Ebru Ecem’in Emir buyurduğu üzere, bizim gemi halkımızın potpuri görüntülerini de onun için kaydediyorum, daha sonra size seyrettireceğim.
Sadece Dünya olayı yoktu, Evren olayında hazırlıksızız ve kesemem yayınları fakat dileyenin alması için yollarım.
Onu da hallediyorum” dedi.

Az sonra gemiden çığlıklar yükselmeye başladığında, ne olduğunu tam olarak anlayamadıkları için Ebru, Safinaz’a
“Ne oluyoruz?” diye sordu.

MANA 3.Kitap 14.Kısım için tıkla..

...