MANA 2.Kitap 8.Kısım
MANA 2.Kitap 8.Kısım
Bu çizgide ilerlerken önümüzde günlerde ne gösterecek.
Ne neyi getirecek onu da bilmiyoruz, başımıza geldiği zaman çözeceğiz.
Yalnız şu noktayı hatırlatmak istiyorum.
Hani Armağan’ın casusu olduğunu düşündüğümüzde, dünyadaki mutantlar uydurma olabilir dedik ya...
İşte onların hiç birisi uydurma değilmiş.
Onlar ve onları kullanan pislik insanların hepsi gerçekten var.
Bunlarla karşı karşıya geleceğimizi de unutmayın ve gevşemeyin.
Sacit abi, yeni durumlara karşı yeni yeni senaryolar ve yeni yeni çalışmalar gerektiğinde, hiç kimsenin gözünün yaşına bakmadan herkesi toplayıp tekrar tekrar tekrar bunları gözden geçirin.
Sonuçta bizlerin ve sizlerin mesaisi de bu, işimiz bu...
Ha araya 40 tane iş girse bile siz bi fırsatını bulup bu çekimleri yapın ve dursun kenarda.
Sarp Peri’nin bünyesinde bulunan kolluk kuvvetlerimizin, kapasitesini biraz genişlettik.
Genişletmekle de kalmadık, bir olay vuku bulduğunda, gerektiğinde geçmişe dönerek, fotoğraf ve videolarını elde edebiliyoruz.
Kim kime ne demiş, bir emir verildiyse Bunu kim vermiş, kimler uygulamış, bunları artık çok rahat bir şekilde tespit edebiliyoruz.
Bir olaya müdahale edilmesi gerekiyorsa da öyle artık bir kişi gidip, paketleme yapıp getirmekle falan uğraşmıyor.
Gerekirse 30 bin Peri’yi bir anda oraya yığıyor Sarp Peri.
Evet, bu konuda da epeyce yol kat ettik.
Kapalıçarşı'da Ebru ve benim düştüğüm tongaya bir daha bizi düşüremezler.
Allah'ın izniyle, o olayı da alnımızın akıyla çözdük ve suçluların cezalandırılışını hep birlikte izledik.
Evet, arkadaşlar şimdi ne yapıyoruz?
Toplantıyı bitiriyoruz.
Bakın bu televizyonlarda görünme durumundan sonra, görmek ve görüşmek isteyeceğiniz insanlarla yakınlaşmalarınızı biliyorsunuz bugüne kadar Sude Peri planlıyordu.
Bugünden sonra da halkla ilişkiler müdiremiz yine Sude Peri.
Mesela Gamze, annen ve baban her ne kadar olayı biliyor olsa da babaannen var, küçük kardeşlerin var, seni yarın televizyonda gördüklerinde sana ulaşmak, seninle görüşmek isteyecekler.
Sen ne yapacaksın?
Sude Periye bunu söyleyeceksin ki, Sude Peri onlarla seni bir araya getirsin.
Bazı durumlarda sanal gerçekliğe de gerek yok, Asım’ın ya da Sarp'ın onayını alarak, direkt Bahçe’ye getirebilirsiniz.
Onlar bazen duruma göre görevlerini değiştirebiliyorlar.
Sorun yok o an hangisi müsaitse size yardım eder.
Hatta şimdilik sadece bir akşam olmak kaydıyla, kardeşleriniz vs. sizinle burada da kalabilirler.
Sürekli kalması gerekenler var aramızda ve kalıyorlar da. Tabii gene aynı durum olursa, çizgimiz ve çerçevemiz herkese aynı.
Kimseye ayrıcalık olsun diye bir şey yapılmadı, yapılmaz da burada.
Aycan senin de mesela arkadaşların var, onlar da seni gördüklerinde şok geçirecekler ve görüşmek isteyecekler.
Sen ne yapacaksın?
Sude periyle birlikte planlayacaksın gerek sanalda gerek Bahçe’de misafir edeceksin onları.
Tek tek söyleyemeyeceğim, hepinizin eşi dostu, mahallesinden, iş yerinden arkadaşları vesaire mevcut...
Bunlarla görüşmek konusunu Sude Peri ile halledin.
Onlarla birlikteyken, Sakın ola ki ezik durmayın.
Ebru sayesinde sınırsız bir para kaynağımız mevcut.
Sude Peri vasıtasıyla, sınırsız bir hediye kaynağımız mevcut.
Akla mantığa uyan şekilde, misafirlerinize hediyeler verin.
Borçlu olduğunuz insanlar varsa, Sude periden para alarak, miktar önemli değil, bu borçlarınızı ödeyin.
Yardıma muhtaç tanıdıklarınız varsa, onlara da maddi yardımlarda bulunun.
İşte söylenebilecekler bu çizgide, siz daha iyisini bilirsiniz, uygun olan neyse onu yapın.
Sözlü ya da nişanlı olanlarınız hayır işlerini ertelemesin.
Benim söyleyeceklerim bu kadar.
Daha fazla uzatmanın dediğim gibi bir anlamı yok.
Yuhalanmadan ben kürsüden iniyorum.
Sizlerde bu konuşmamız çerçevesinde, ufak ufak hazırlıklarınızı başlamak üzere serbestsiniz arkadaşlar.
Herkese en güzel akşamları diliyorum.
Diyerek kürsüden indi Mert ve Ebru'yu alarak terasa çıktı.
Terasa doğru geçerlerken, Ebru Mert'in yanından değil önünden yürüyordu.
Mert Ebru'nun kendi kendine söylendiğini fark etti.
Bir süre o şekilde yürüdüler...
Sonra Ebru aniden durdu ve bir anda dönerek,
“Bu böyle olmaz” dedi.
Ortamda çok büyük bir gerginlik var.
Kimse farkında değil belki ama bütün negatif enerjiyi ben hissediyorum...
Sen çok güzel konuştun Mert lafım sana değil.
Herkes de kabul etmiş görünüyordu fakat her şey normalse, ben neden negatif elektriği algılıyorum.
Mert Ebru'nun yanına yaklaşarak onu omuzlarından tuttu ve “Aferin sana” dedi.
“Ben de zaten seninle bunu konuşmak için birlikte terasa çıkmamızı istedim.
Bu söylediklerimize kimse hazır değil.
Herkesin türlü, türlü endişeleri var.
Kesinlikle zemin hazır olsa bile, insanlar psikolojik olarak bu duruma hazır değiller...
Bence farklı bir şey yaparak bir zemin hazırlamamız lazım.
Bak ben ne diyorum diyerek yan tarafa döndü ve
“Safinaz buralarda mısın” diye seslendi.
Safinaz bunun üzerine,
“Evet Mert Bey...
Sizi rahatsız etmeyecek kadar uzak fakat ihtiyacınız olduğunda anında yanınızda olacak kadar da size yakınım.
Her zaman bu böyle…”
Mert Safinaz'a
“Safinaz’cım şimdi küçük bir toplantı yapıp, bazı kararlar almamız ve bunu uygulamaya koymamız gerekiyor.
Bunun için senden Sacit abi ve Zeynep ablayı, Asım peri ve Sarp periyi de alarak terasa gelmenizi rica
ediyorum…
Mümkünse Hemen gelsinler.”
Safinaz Kısa bir süre sonra Mert'in istediği kişilerle birlikte terasa geldi.
Mert selamlaşma faslını geçiyorum arkadaşlar ve çok net olacağım, seri şekilde bir kararlar zinciri oluşturmamız
gerek.
Şimdi bakın direkt özetliyorum.
Ebru fark etti, ben zaten konuşurken insanların yüzlerinden gözlerinden tedirginliklerinden fark etmiştim.
Herkes her şey yolunda gibi başını sallayıp he he dese de ortada gerginlik diz boyu…
Hatta bir ara Aycan'a baktım, onunkisi bayaa bayaa, çenesine kadar gelmişti gerginlik.
Sonunda konuştuklarımızın hepsini, birebir hiçbir değişiklik olmaksızın yapacağız.
Evet, yapacağız fakat öncelikle bir zemin hazırlamamız, insanları buna hazır hale getirmemiz gerekecek.
Şimdi benim teklifim şu;
Biz öncelikle konuştuğumuz gibi kendi televizyon gazete vesaire gibi yayın organlarımızı devreye sokmayalım.
Sacit abi birtakım senaryolar düzenleyeceğiz.
Yalnız bu düzenleyeceğimiz senaryolar önceki gibi kurgu olmayacak.
Şunu demek istiyorum;
Dünyadaki olaylarda kendimizi göstererek, durumlara birtakım müdahalelerde bulunacağız.
Basının bunu gözlemlemesini sağlayacağız.
Önce iç ve dış basın bizim için bir ön tanıtım yapsın, hakkımızda konuşsunlar, dedikodumuzu yapsınlar.
Kimileri bize iyi, kimileri bize kötü desin.
Bazıları bizi sevsin, bazıları bizden korksun, bazıları bizden nefret etsin.
Böyle böyle insanlarımız da iyileri ve kötüleri, kime güvenip kime güvenemeyeceklerini, hatalar yaparak öğrensin.
Tabii bu hataların hiçbirisi, kimseye zarar vermeyecek şekilde kontrol altında olacak.
Fakat kontrolü öyle bir yapmanız gerekecek ki çok doğal durmalı.
Evet, şimdi Asım, sen zaten bütün dünya basınını anlık takip ediyorsun,
Konuştuktan sonra zaten bunu hallettim demiştin.
Şimdi bir adım ileriye gideceksin ve öncelikle polis telsizlerini dinleyerek bir başla.
Sadece bulunduğumuz bölgede değil, tüm dünyada izle.
Coğrafik olayları yani deprem, sel, fırtına gibi doğal afetleri izle.
Amacımız kimsenin işine karışmak ya da birtakım şeyleri düzeltmek ya da daha ne söyleyeyim...
İnsanlara yardım etmek falan değil.
Elbette ki insanlara yardım etmek için yola çıktık.
Fakat onlara yardım edebilmemiz için, öncelikle kendimize yardım ederek kendimizi hazır hale getirmemiz gerekiyor.
Bu nedenle öncelikle bizimkilere yardım edecek olaylar bulmanız gerekiyor.
Bizimkilerin özelliklerini biliyorsunuz.
Hangi olaya kimin müdahale edebileceğini, o şekilde tahmin de edebilirsiniz.
Fakat olayı duyduğunuzda, mutlaka bir senaryo çerçevesinde hareket edilmesi için, müdahale senaryosunun sadece Sacit abinin kontrolünde olması lazım.
E tabi durum sadece olaylara müdahale ile sınırlı kalmasın.
Çünkü bizim içimizde olaylara müdahale edecek insanlar var.
Olaylara müdahalenin ötesinde savaş verecek insanlar var.
Habitat dedemiz var ki o bunların hiç birisine girmiyor.
Onunla ne yapacağız?
Öyle açlık ile mücadele eden bölgelere bereket getirsin diye göndereceğiz.
Yani olayın çerçevesini herkes anlamıştır.
Çok uzatıp olayı konferansa çevirmeye niyetim yok.
Tekrar özetlemek istiyorum.
Çünkü burası gerçekten önemli…
Bizimkilerin gerçek amacımıza hazır olmaları için birtakım olaylara müdahale etmelerini, planlanmış senaryolar çerçevesinde gerçekleştireceğiz.
Yani bir olaya girip, o olayı sonuna kadar götürüp çözmenizi istemiyorum.
Olayda bizimkilerin davranış biçimlerini oturtacak, belirli bir çerçeveye gelecek noktaya kadar ilerlemenizi
istiyorum.
Sonrasını yerel kolluk kuvvetlerine bırakırsınız.
O bölgenin polisine, askerine, jandarmasına ya da ne bileyim işte yetkili kimse…
Sahil güvenlik midir, vesaire vesaire onlara bırakırsınız.
Bunu dedik diye, tüm olayları yarıda kesip, yerel kuvvetlere teslim edin de demiyorum.
Bazı olaylar var ki, sonuna kadar çözmeniz gerekiyorsa sonuna kadar çözün.
Hatta durum çözüme ulaşıldıktan sonra, daha sonrası için tedbir alınmayı gerektiriyorsa onu da yapın.
Ben, ne gerekiyorsa onu yapın fakat bu işi yapmamızdaki amacımızı asla unutmayın diyorum.
Ne zamanki bizimkiler artık ısınırlar, kendilerine birtakım kalıplar oluşturmaya başlarlar, inisiyatif almaya başlarlar, doğruyla yanlışı ayırt etmeye başlarlar…
O zaman biz konferans salonunda konuştuğumuz çerçeveye döneceğiz.
Şimdi bunun için, Sacit abi burada, Asım burada, Sarp burada, Zeynep abla zaten size neyin doğru neyin yanlış olduğunu söyleyecek en güzel kişisin.
Bahçede yemek için davet ettiğimiz kişilere de önceden haber verin ki telefonlarını silip parlatsınlar.
Çünkü bundan böyle hiç susmayacak
Ebru ve beni bu işe bulaştırmadan, siz bir ön çalışmaya başlayın.
Yine fikir alışverişi yapmamız gerekirse, hemen burada toplanırız.
Bir on beş dakikalık alışverişimiz yaparız, tekrar herkes işinin başına döner.
Şimdi konuşmadık gerçi ama Ebru ile bizim yapacak başka bir işimiz var...
Sizi merakta bırakmamak adına ne yapacağımızı kısaca söyleyeyim.
Siz şu anda konuştuklarımızı gerçekleştirmeye başlamadan önce, mutlaka bize haber verin.
Çünkü biz Ebru ile şu anda bulunduğumuz mekânı başka yere taşıyacağız.
Bu taşıma işleminden sonra bunlara başlayabilirsiniz.
Çünkü tehlikelere karşı her ne kadar koruma altında olsak da bir basın ordusunun Bahçemiz önüne toplandığı zamana hazır değiliz.
Fikrimi söyleyeyim; tabii ki bu gerekiyorsa tartışılacaktır…
Ebru ile ben, taşınacağımız mekân olarak, şöyle yerden Hiç olmazsa 500-1000 metre yükseklikte, nasıl anlatayım…
Hani böyle bir gökyüzünde yüzen ada gibi düşünün, öyle bir yer inşa edeceğiz.
Bu çok acil ve de önemli…
Çünkü şu anki tesisimiz bize gayet güzel yetiyor görünse de bir süre sonra hayal dahi edemeyeceğiniz kadar çok,
yüz binler düzeyinde misafirimiz olmaya başlayacak.
O zaman bu insanları bahçede, terasta ya da ne bileyim televizyon odasında falan ağırlayamazsınız.