MANA 2.Kitap 7.Kısım

...

MANA 2.Kitap 7.Kısım

Mert Bey’den rica edelim ve bu tür pislikler bize denk geldiğinde onları da oraya göndermek için izin isteyelim.” dedi

Mert,
“Elbette ki Necmi Bey, siz pislik bulun biz onları esir kampına postalarız.
Sözüm olsun size.” dedi

Kürt Necmi,
“Bize müsaade, biz boyumuzun ölçüsünü de aldık...
Ağzımızın payını da aldık.
Ama sevindiğim bir konu var ki, o da sizin gibi bir dost kazandık...

Allah muhafaza sizinle düşman da olabilirdik ki, Allah korudu…

Mert Bey Allah'a ısmarladık diyorum.

Ama ben gitmeden önce, Zeynep Hanım'ın daha önce bana sorduğu ancak benim cevap verip vermeme konusunda tereddütte olduğum konular vardı…

Şu an tüm tereddütlerim ortadan kalktığına göre, onunla arzu ettiği konuları bi yarım saat görüşüp ayrılacağım.

Şimdiden size Allah'a ısmarladık diyorum, tekrar görüşmek üzere…”

Asım amir ve Hayrettin de samimi teşekkürlerini ederek ayrıldılar.

Mert orada bulunanlara dönerek,
“Evet bahçe sakinleri, şimdi size bir cümle ile dedi ve bir uğultu yükseldi...

Mert bir kahkaha attı,
“tamam, tamam” dedi ve devam etti…

Arkadaşlar, vakit akşam oldu.
Şimdi herkes yemeğini yiyip, çayını içsin.
Sonrasında saat sekizde, herkesi sinema salonunda istiyorum.
Çocuklar dışında Bahçe’de yaşayan herkesi sinema salonunda istiyorum.
Anne, Hasan babacığım, sizler de dâhil.

Diğer misafirimiz olan eşler, anneler de dâhil. Yani çocuklar dışında dediğim gibi herkesi istiyorum, eksiksiz...

Biz biraz önce bir toplantı yaptık ve çok ciddi kararlar aldık.
Bunları sizinle paylaşmak durumundayım ki, bu kararlarda sizlerin yüklenmeniz gereken sorumluluklar ve yapmanız gereken şeyler olacak.

O nedenle el mahkûm, sadece bir değil, birkaç cümlemi dinleyeceksiniz mecburen...

O zaman şimdi ne yapıyoruz, gidip karnımızı doyuruyoruz, çayımızı, kahvemizi içiyoruz, televizyonumuza bakıyoruz, müziğimizi dinliyoruz...

Saat sekiz olduğunda da sinema salonunda hazır vaziyette toplantıya başlıyoruz” dedi.

Ebru'ya dönerek,
“Ebru, açlıktan ölmek üzereyim ve sen kesin birkaç kere ölmüşsündür, hadi ne olur bir şeyler yiyelim” dedi ve terastaki Camelot masasına geçtiler...

“Camelot masası”, Kral Arthur’un 12 kişilik yuvarlak masa şövalyeleri ile birlikte oturduğu masaya birebir benzediği için bu ismi almıştı.

Mert perilere seslenerek,
“Canım Pericikler, benim canlarım, ne olur bize yiyecek bir şeyler verin, ölmek üzereyiz” dedi.

Hep birlikte ortadaki lezzetli yiyeceklerden yiyorlar ve neşe içerisinde bir akşam geçiriyorlardı.

Günün tüm stres ve yorgunluğu, bu yuvarlak masada kaybolup gitmişti.

Yemekten sonra Zeynep Hanım,
“Sizlere ellerimle Türk kahvesi pişireceğim” dedi ve mutfağa giderek, kahveleri pişirip getirdi.

Kahvelerini de keyifle içtiler.

Yemekten sonra, Mert ve Ebru bahçeye yürümeye indiler.

Yürüyüş boyunca ne geçmişlerinden ne de olaylardan bahsetmediler.

Geleceğe ilişkin planlar ve hayallerinden de bahsetmediler.

Onların bu sessizliğini gören Safinaz, onları düşüncelerden uzaklaştırmak için, müzik çalmaya karar verdi.

Safinaz Peri, Bahçe’deki bütün elektrik ışıklarını ve görsel yayınları kapatmış, müthiş bir ambiyans ışıklandırması ile...

Dr.Zhivago” Filminin müziğini çalıyordu...

Hayalet-Ghost” Filminin Müziği’ni takiben...

Bodyguard Filminden “I Will Always Love You” ile bitirdi.

Bu muhteşem müzikler eşliğinde birbirlerine sarılarak yürüdüler.

Müzik durup ışıklar yandığında, insanlar ya dans ediyor ya da kendi kendilerine ayakta salınıyorlardı...

Saatin geldiğini gören herkes sinema salonuna yöneldiğinde, onlar yerlerini alırken de Rocky Filmi müziği “Eye Of The Tiger” ‘ı çalmaya devam etti.

Sonrasında Mert ve Ebru içeri girdiklerinde “lady mishil crystal glasses“ çalmaya başladı ve Mert kürsüye çıkana kadar da çaldı...

Mert kürsüye çıktığında,
“Herkese merhaba, iyi akşamlar arkadaşlar...

Safinaz, bu güzel müzik ziyafeti ile bizi önce düşüncelerimizden uzaklaştırdın.
Daha sonra pek çok güzel şeyi bize hatırlatarak, kendimize getirdin.
Sana çok teşekkür ediyoruz” diyerek konuşmasına başladı.

Sevgili Bahçe Sakinleri, sevgili arkadaşlar ve çok kıymetli büyüklerim” dedi ve durdu.

“Safinaz, Armağan’ı göremiyorum, sana zahmet onu da getirir misin” dedi.

Armağan geldiğinde, konuşmasına devam etti.

Evet, arkadaşlar, Armağan ile ilgili biraz önce yaşadığımız olayı ve verdiğimiz tepkiyi, sunduğumuz çözümü, hep birlikte yaşadık...

Her şeyden önce, bu ve buna benzer durumları bir daha yaşamak istemiyoruz.

Bahçe’de her türlü psikolojik danışmanlığı vererek, sizlere çözüm yolları gösterecek, kıymetli bir doktorumuz var artık...

Evet, Güzin Peri bu konuda bizlere yardımcı olacak ve destek verecek.

Daha artık lütfen sorun da yaşamayın, bize de sorun yaşatmayın.

Her ne gerekiyorsa yapmak ve size yardım etmek için biz her zaman yanınızdayız.

Maddi sıkıntılarınız olsun, manevi sıkıntılarınız olsun, ailevi sıkıntılarınız olsun, sıkıntınız her ne olursa olsun, derhal çözecek kabiliyet ve kapasiteye sahibiz.

Bunu böyle diyor ve çok uzatmıyorum...

Şimdi bu akşam burada toplanmamızın asıl sebebine gelelim...

Arkadaşlar, yarından itibaren kendimizi dünyaya ilan edeceğiz.

Artık gizlenmenin, saklanmanın, hiçbir faydası yok.

Aksine, bundan böyle herkese zararı olacaktır...

O nedenle Asım Peri başkanlığında, bir televizyon kanalı kurduk.

Bu televizyon kanalı, dünyadaki bütün televizyon kanallarından daha kapsamlı ve kapasiteli.

Aynı zamanda, muhabirlerini Periler oluştuğu için, yalan yanlış habere de yer yok, günlük bir yayın akışı var...

Sacit abi ile oluşturduğunuz ve uyguladığınız savunma senaryolarını, daha bir şiirsel koreografi şeklinde, yeniden düzenleyerek bir çekim yapacağız.

Yaptığımız bu çekimi de TV kanalımızdan yayınlayacağız...

Herkesin gücü tek tek sunulacak.
Sonra uyumlu ikililerin güç birliği sunulacak.

Sonra uyumlu üçlü, dörtlü, beşli vs. güç birliği sunulacak.
Finalde de yirmi kişinin tek vücut olarak hareket etmesi ortaya koyulacak.

Ben ve Ebru buna dâhil olmayacağız.

Çünkü Ebru hepimizin toplu olarak yaptığını, iki parmağı ile yapabiliyor.

Burada bilmeyenler için söyleyeyim...

Ebru tüm Perilerin Büyük Ece’si ve emrinde sadece Dünyamızda 700 milyar küsur peri var.
Diğer dünyalar olayına hiç girmiyorum ki oralardaki tüm Perilerin de Ecesi.
Hatta diğer Peri Ecelerinin de Baş Ecesi.

Normal bir perinin gücü, bir insanın gücünün yetmiş katından fazla.

Bana gelince ben farklı bir şov yaparak dünyadaki silahlanmaya son vermeyi ve sınırları kaldırmayı düşünüyorum.

Zamanı gelince ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Bunun dışında sizlerin günlük yaşantıları, Bahçe içerisindeki yaşantınız Dünya insanlarına sunulacak...

Şimdi bakın burada tekrar parantez açıyorum.

Sizler ekranda göründüğünüzde, yıllardır dost ve düşman olduğunuz insanlar sizi görecek.

Kimisi sizinle görüşmek isteyecek, kimisi sizi bulduğu için yanınıza gelmek isteyecek, kimisi de size kötü niyetli planlar kurarak yaklaşmak isteyecek.

Arzu ettiğiniz herkes ile görüşebilirsiniz.

Fakat Safinaz'ın başkanlığında, Sarp Peri'nin oluşturacağı, kontrol altında tutacağı, sanal gerçeklik ortamlarında görüşebilirsiniz...

Onlar bunun farkına varmazlar merak etmeyin.

Onları kendi yeteneğinizle uygun, fantastik bir ortamda misafir edersiniz, görüşür gönderirsiniz.

Şu an halâ sizin dışarıya çıkmanız sakıncalı.

Aynı şekilde, onların da içeriye girmeleri sakıncalı.

O nedenle, dediğim gibi bir sanal gerçeklik ortamında, uygun bir senaryo çerçevesinde, görüşmek istediğiniz herkesle görüşebilirsiniz.

Sude Peri zaten, bu konularda her zaman devrede...
Şimdi konumuza dönüyorum.

Bu TV kanalı için, günlük bir yayın akışı olacak dedik.

Sizlerin haricinde birtakım belgeseller, ama öyle sıradan değil gerçek belgeseller gösterilecek.

Röportajlar, tartışma programları, birtakım sempozyumlar ve buna benzer şeylerin çekimleri, yayını oluşturacak...

Aynı çerçevede, kurduğumuz TV kanalı bir haber kanalı olması noktasında, sürekli taze ve canlı haber verecek.

Bunun çerçevesi belli.
Zaman içerisinde gerekenleri ekleyip, gerekmeyenleri çıkartabiliriz...

Size düşen nedir?

Her şeyden önce, huzurunuzu bozmamak adına, dış dünya ile ilişkilerinizi şimdilik minimumda tutun.

Hani derler ya, bir insana piyango çıksa, o güne kadar ismini duymadığı ya da onu hiç arayıp sormamış 400 tane akrabası ortaya çıkar.

Bugüne kadar sizi hiç arayıp sormamış birçok insan, kendi çıkarları için sizi rahatsız etmek isteyecektir...

Bu tür insanların, iletişim kurma gayretlerine cevap bile vermeyin.

Kendinizi kesinlikle ağırdan satın.

Zaten, bu işler için mecburen bir çağrı merkezimiz olacak.
Onlar gerçek niyetlerini merak etmeyin sezerler.

Gereksiz olanları zaten size hiç duyurmazlar.

Onlara karşı gerektiği kadar sert olurlar ki, bir daha lüzumsuz yere arayıp rahatsız etmeye cesaret edemezler sizi.

Fakat gerçekten sizi görmek isteyen, bugüne kadar zaten hayatınızda olan dostlarınızı size ulaştırılacak ve onlarla hasret gidermeniz, sohbet etmeniz sağlayacaktır.

Ben sizden şunu istiyorum...

Yarından itibaren herkes elini yüzünü tertemiz yıkasın.

Saçına başına çeki düzen versin, kuaförüne, berberine gitsin.

Burada her türlü hizmet mevcut, fısıldamanız yeterli.

Gardıroplarınız, biliyorsunuz sihirli ve her ihtiyacınızı sunuyor size...

Kendiniz karar veremiyorsanız, modacı perilerden yardım isteyerek, giyim tarzınızı daha uygun hale getirebilirsiniz.
İşte ne bileyim saatinizden kolyenize, bayanlar için işte takılarında makyajlarına, üstünüze başınıza çeki düzen verin ki, kameralar bundan böyle sizi hep çekecek.

Kameralar sizi hep çekecek derken, sürekli rahatsız edileceğinizi söylemiyorum elbette.

Elbette ki çekimler stüdyolarda yapılacak.

Sürekli bahçedeki çay içmenizi, kahve içmenizi, yemek yemenizi çekmeyecekler.

O bir sefere veya iki sefere mahsus bir olay.

Fakat haber olsun, röportaj olsun, bunlarla sık sık karşılaşacaksınız.

Kamera sizleri uygun ortamlarda ve stüdyolarda sürekli çekecek.

Bu nedenle, giyimimize, kuşamımıza, saçımıza, başımıza, dikkat ediyoruz.

Ben askeri tarz bir standart getirmek için konuşmuyorum onu da söyleyeyim.

Saçınızı kazıtmak istiyorsanız, kazıttın.
Atkuyruğu yapmak istiyorsanız, atkuyruğu yapın.
Saçınıza kaynak yaptırmak istiyorsanız, kaynak yaptırın.
Maviye boyamak istiyorsanız onu da yapın.

Jöle sürmek istiyorsanız jölenizi sürün.
Hippiler gibi tarz isteyen onu da yapsın.

Yani ben size şunu yapın bunu yapın demiyorum.
Sadece milyarlarca göz üzerinizde olacak bunu unutmayın diyorum.

Ne yapmak istiyorsanız, onu en güzel şekilde yapın.
Söylediğimin özü budur...

Evet, bu televizyon kanalı ve kendimizi dünyaya duyurma olayı sanıyorum anlaşıldı.

Sacit abi sizinle tekrar birtakım çalışmalar yapıp, birtakım koreografilerle dediğim gibi sizi hazırlayacak.
Bunu kendi aranızda organize edersiniz.
Öncekilere de karışmadım, şimdi de hiç karışmayacağım.
Yani aslında konuşacak da başka bir şey yok.
Cümleyi uzatmanın da anlamı yok.

MANA 2.Kitap 8.Kısım için tıkla..

...

...