MANA 2.Kitap 32.Kısım
MANA 2.Kitap 32.Kısım
Biz evlenirken bile pırlanta yüzük görmedik…
Siz uzaya böyle bir elmas imparatorluk gemisi koydunuz.
Artık hiçbir şeye şaşırmayacağım demiştim ama beni yine şaşırtmayı başardınız çocuklar…
Pes diyorum size.” dedi
Efsane Atılgan gemisi 220.000 ton ağırlığında 21 katlı bir gemi idi ve içinde 430 kişi yaşıyordu.
Bark adını verdikleri bu imparatorluk gemisi ise 27 milyon ton ağırlığında, 347 katlı ve içinde 60 bin kişiyi barındırabilecek kapasiteye sahipti.
Yani Elmas ölçüsü biriminden karat biriminden hesap edersek.
Bir tonluk bir elmasın 5 milyon karat olduğundan yola çıkarsak, bu imparatorluk gemisi 135 trilyon karatlık bir elmas olarak duruyordu karşımızda.
Zaten dünya parası ile değerini ölçmek mümkün değildi.
Fakat anlaşılması için şu kadarını söylemek gerekir ki, bu elmas birçok galaksiyi satın alabilirdi.
Köprü denilen, Asaf Hoca ve generallere ayrılan, kumanda merkezi olarak yapılan komuta merkezine geçtiler.
Muhteşem bir komuta merkezi olan köprü karşılarında duruyordu.
Periler köprüye etkileşimli dev bir ekran yerleştirmişlerdi.
Yani o ekranda görünen yere ekranın içerisinden yürüyerek geçmek mümkündü.
Elbette ki her isteyen geçemiyordu.
Akıl kilidi dinlen bir güvenlik şifreleme sistemine sahipti.
Pek çok araç bu şifreleme sistemi ile çalışıyordu.
Sistem öncelikle sizi tarıyor ve gerçekten sizin siz olduğunuza karar veriyor, daha sonra düşüncelerinizi tarayarak gerçekten o vücuttaki kişinin siz olup olmadığına karar veriyordu.
Sonrasında bu işi yapıp yapmayacağınız yetkisine sahip olup olmadığınızı kontrol ederek, işlemi yapmanıza izin veriyordu.
Çok kritik durumlarda tek kişiye bu izinler geçerli değil, onaylı şekilde izin sistemine ek güvenlikler eklenmiş durumdaydı.
Kullanılan elektronik cihazlar ve bilgisayarlar, daha önce görülmemiş sistemlerdi.
Öyle klavye Mouse gibi teferruatlar asla yoktu.
Tüm cihazlar kullanıcısının güvenli zihin gücü ile çalışıyor ve bazılarında ekran da yoktu tamamen üç boyutluydu.
Koltuk ve sandalyeler oturanın omurga yapısına göre şekil değiştiriyor ve onları çalışırken, en rahat ettirecek şekli alıyordu.
Asansör sistemi vardı fakat asansör sistemi denilemeyecek bir sistemdi.
347. kattan 112. kata inilmesi gerekiyorsa, sadece düşünülüyor ve 347. kattan binen kişi 112. kattan anında sanki böyle bir bulutun içinden çıkıyormuş gibi çıkıyordu.
Yapının en alt katları, makine daireleri, teknik ekipler, donanımlar ve geminin düzeneklerinden oluşuyordu.
Gemi içerisinde muhteşem şelaleler ve bahçeler vardı.
Platonun altında bulunan kumanda katının altında, Kale halkının yaşayacağı bölüm vardı.
Kat diyoruz ama bu kat dediğimiz her 1 kat, bir kale büyüklüğündeydi.
Onun altında bulunan yerleşim birimleri şu an için boştu ve kimlerin kalacağına henüz karar verilmemişti.
Bark gemisi 60 bin misafir alıyor.
Bu 60 bin kişinin kalacağı yeri, bu nedenle yapmış Safinaz.
Kaledeki toplantılara gelen yetkililerin aileleri nasıl ki konutlarda misafir edildi ise…
Aynı şekilde gerek generallerimizin aileleri ve gerekse gelecek olan misafirlerimizin aileleri ve buna benzer durumlar için, bu kadar kat ve konut alanını inşa edilmiş ama şu an için kullanılmıyordu.
Konutlar muhteşemdi ve bir oda değil çok odalı stüdyo evler şeklindeydi.
Yeme içme ve diğer ihtiyaçlar yine periler tarafından karşılanıyordu.
Personel maaş işi bende demişti Ebru.
Pek çok kat, sosyal dinlenme ve eğlence yeri olarak düşünülmüştü.
Diğer 60 milyonluk filo personelimizin aileleri, Yıldız üssünde kalacaklardı.
Fakat dediğimiz gibi buraya toplantıya gelen kişiler, ailelerini yanlarında getirerek, bizim Bark ismini verdiğimiz bu imparatorluk gemisinde, gözleri arkada kalmadan çalışabileceklerdi.
“Safinaz bu gemiyi kim kullanacak.”
“Efendim bu gemiyi ben kullanacağım” diye cevap verdi Safinaz.
“Sizi kimseye emanet edemem.”
“Bana söyleyin nereye gitmek istiyorsanız, gemiyi derhal oraya götüreyim.”
Mert Safinaz’a,
“Safinaz o halde bizi şöyle bi bu Yıldız üstlerini uzaktan göreceğimiz şekilde dolaştır.
Bu gemi filolarını vesaire, işte öyle uzaktan bir görelim.
Daha sonra bizi bir yıldız üssüne götür ve yıldız üssünün içini Asaf hocam ve bizler şöyle bir görelim.” Dedi.
Sonrasında da Asım’a söyle, bu Yıldız üsleri, filo gemileri ve içini, böyle kritik gizli bölümler olmamak kaydıyla, Barkın içini, dışını bir belgeselmiş gibi çekip dünya halkına izletsinler.
Uzay filosu kelimelerle anlatılamayacak kadar muhteşem ve güzeldi.
Yıldız üssü derseniz 5 milyon personel ve bunların ailesini ağırlayacak büyüklükte ve de yıldız sayısını
bilemiyorum…
Siz deyin 15, ben diyeyim 25 yıldızlık lüks bir haldeydi.
Yıldız üssünden dünyaya ışınlanma asansörleri kurmuşlar, her kim asansöre girdiğinde nereye gitmek istiyorsa, orada bir bulutçuğun içinden çıkıveriyordu.
Tekrar Yıldız üssüne geleceği zaman da o bulutun içerisine girip, Yıldız üssünde Bir bulutun içinden çıkıveriyordu.
Bu işlemin böyle zırt pırt yapılması uygun olmayacağından, dünya asansörleri günde 4 sefer açılıyordu.
İlki sabah saat 7'de, daha sonrakilerde 6'şar saat aralıklarla günde 4 defa açılıyor ve bir süre açık kalıyordu.
Bu asansörlerden geçişte, yine güvenlik iznine tabi ve yine zihin şifresi metodu ile çalışıyordu.
Yani Yıldız üssünden izin alan kişiler, dünyaya inebiliyor ve izin süreleri dolduğunda tekrar geri dönebiliyorlardı.
Yıldız üssünün herhangi bir savaş durumunda yer değiştirmesi gerekebileceğinden bu asansörler o durumlarda çalışmayacaktı.
Asaf hoca, “her şey düşünülebilecek düşüncenin ötesinde düşünürmüş ve eksiksiz olarak hazırlanmış.
Demek ki bizim burada görev yapacak personeli, şimdi derhal dünyaya inerek seçmemiz, akademiye yerleştirmeniz ve yetiştirmemiz gerekiyor.
Mert,
"Hocam o iş de aslında öyle değil...
Şimdi normalde akademi 3-5 sene...
Bazı ihtisas gerektiren bölümleri 8 sene olmalı.
Fakat yumurta ağzına gelmiş diye bir laf varya...
Biz bu sizin 60 milyon arslan parçasına 3-5 gün, bilemedin bir haftalık hızlandırılmış temel eğitim vereceğiz.
Sonrasında görev yerlerine tayinleri ayarlanacak ve oradaki perinin emrine girerek ondan öğrenecekler.
Devamında da işi kaptığında, hocalık yapan perinin emrinden çıkıp eşlenik durumuna geçecekler.
Elbette ki öncelikle hocası olan peri onay verecek ve bu onay da denetlenecek v.s.
Siz yeni bir 60 milyon daha hazırlayın ve hazırda dursunlar.
Akademi boşalınca onlar normal eğitime başlarlar.
Artık yapacak bir şey yok ve neyse o Hocam.
Saygılarımla diyorum."
Asaf Hoca önce bir yutkunduktan sonra...
"O halde vakit kaybetmeyelim, dünyaya inelim” dedi.
Mert,
biz kendi kalacağımız yeri henüz görmedik.
Anne babalarımızı ve Sefer dedeyi oraya götüreceğiz.
Zeynep abla, Sacit abi ve Armağan ile Leyla da bizimle kalacak.
Sizler buyurun geri dönebilirsiniz.
Safinaz misafirlerimizi sana zahmet geri götür” dedi.
Asaf hoca ve beraberindekiler ayrıldıktan sonra bir sessizlik oluşmuştu.
Ebru “ın ın ın ııınnnnn” dedi.
Evet, sayın izleyicilerimiz, şimdi günün en anlamlı, en kritik ve de en merak edilen anına gelmiş bulunmaktayız.
Safinaz bizi Bark'ımıza götür ve kalacağımız yeri bir gezdir bakalım.
Bakalım bakalım anlattığın kadar var mı?
Trilyon kere trilyon peri hep birlikte çalıştı dedin...
Görelim bakalım maharetleri nereye kadarmış.
Safinaz,
“Ecem öncelikle, platonun altında bulunan köprüden sizin Barkınıza bir geçiş mevcut.
Bu köprü ile Bark arasındaki geçidi sadece siz, Mert Bey, Zeynep Hanım, Sacit Bey ve Asaf hocam ile ailesi kullanabilir.
Bu geçidin açılıp, Bark'a geçebilmeniz için, şu asansörün yanındaki yere gelip durmanız yeterli.
Bark'tan da buraya geçmeyi arzu ederseniz, yine oradaki asansörün yanına gidip durmanız yeterli.
Bunun dışında Bark'tan asansöre girip, nereye gitmek istediğinizi düşündüğünüzde, asansör sizi arzu ettiğiniz yere ışınlayacak ve siz orada, bir bulutun içerisinden dışarıya çıkacaksınız.
Şimdi bu imparatorluk gemisinin tamamına Bark demiştik.
Karışmaması için Bark'a gitmek istiyorum dediğinizde, asansörler sizi imparatorluk gemisinde, nereye arzu ediyorsanız oraya götürür…
Barkımıza gitmek istiyoruz dediğinizde ise, kendi konutunuza götürmesi durumu daha doğru olacaktır.
Bunun dışında Ecem, Bark'ı komple gezdirmedik size fakat 347 kat var.
Her bir kat dediğim gibi, bizim Kale büyüklüğünde.
En alttaki 17 kat teknik bölüm.
Makine dairelerinden, teknik personelin kalacağı yerler ve yine buna benzer yerlerden oluşuyor.
Onun üstünde 18. kattan başlayarak 347. kata kadar…
Konutlar ve bu konutların bulunduğu yerlerde, muhteşem parklar, bahçeler, kafeler, alışveriş merkezleri, yemek
yeme yerleri ve buna benzer günlük hayatta ihtiyaç duyulan, pratik yerler mevcut.
100. kat ile 110.kat arası spor alanlarından oluşuyor.
Aklınıza gelebilecek her türlü Spor tesisi ve spor aktiviteleri için, her türlü imkânlar burada mevcut.
Spor tesisi dediğim zaman, olayı öyle basketbol, futbol sahası olarak küçültmeyin zihninizde.
Bir katı mesela komple kayak tesislerinden oluşuyorsa…
Diğer kat, yüzme ve sualtı sporları için hazırlanmış.
Bir diğer katta, yamaç paraşütünden tutunda, diğer hava sporlarına varıncaya kadar aktiviteler mevcut.
Başka bir katta, Bungee jumping den tutunda Paintball, Motocross gibi aktiviteler mevcut.
Diğer bir katta, sihirbaz satrancından tutunda, atlıkarıncaya kadar eğlence alanları mevcut.
Başka bir katta, balık tutulabilir, bir kayığa binip açılarak yine balık tutulabilir.
Ya da avcılıktan hoşlanıyorlarsa onlara av tüfeği ve tazı vererek, avcılık yapmalarını sağlayabiliyoruz.
Elbette ki hiçbir hayvanı öldürmüyor, öldürttürmüyoruz.
Tamamı biliyorsunuz gerçeğinden ayırt edilemeyecek bir simülasyondan ibaret.
Başka bir katta, yelken sporları mümkün.
Yani oradaki 11 kat, böyle farklı farklı aktivitelere ayrılmış durumda.
Zaman içerisinde insanlar buraları, gezerek keşfetmek suretiyle kendileri öğreneceklerdir.
Yine biz bir el kitabı dağıtarak, nerede ne vardır, gelen misafirlere mutlaka ki vereceğiz.
...
Ecem şimdi 200. kat ile 210. kat arası tamamen yeme, içme ve alışveriş üzerine kurulu.
Her bir kat, muhteşem ve envai çeşit yiyecek, içecek, giyecek, AVM, dünya markalarının mağazaları…
Başka bir katta, orijinal alanlarda mangal yakabilirsiniz, piknik yapabilirsiniz, gondola bilebilirsiniz, faytonla gezebilirsiniz.
Bu 11 katında, gezilip, keşfedilerek öğrenilmesi gerekiyor.
Elbette ki kitapçıkta burada bulunanları da yazacağız.
Şimdi gelelim 300 ile 310 katlar arasına.
Ecem bu 11 kat daha ziyade böyle kütüphane, araştırma laboratuvarları, akademik paneller, sempozyumlar,
toplantılar...
Buralar insanlara, teknik ve pratik eğitimleri verildiği yerler.
Nasıl anlatayım bir ilim ve bilim yuvası.
Yani ilim ve bilim derken, sadece teknoloji, bilgisayar, şudur, budur olarak aklımızda bir kısıtlamaya gitmeyelim.
Burada dünyadaki eski durumun dillerini öğrenmek isteyene öğretiliyor.
Yine aynı şekilde dini bilimler ve din âlimlerinin sohbet odaları mevcut.
Eğlenerek öğrenmeyi istediğimiz bir kat oluşturduk ki...
Burada da bulmaca çözme katı gibi bir şey meydana getirdik.
Yani bir bulmacayı çözerek, hazine avı gibi birtakım etkinlikler oluşturduk.
Bark'ta kimsenin sıkılması ya da mutsuz olması mümkün değil.
350. ve 360. katlar arasında da sağlık ve tedavi merkezleri, kaplıcalar, saunalar, Spa merkezleri gibi alanlar bulunuyor.
Ecem kesinlikle buraları tek tek vakit buldukça gezmenizi arzu ediyorum.
Sadece siz değil, Sanem annem, Hasan babam, Sefer dedem, ihtiyaçları olmasa da bu bahsettiğim sağlık ve kaplıca
katlarından çok hoşlanacaklardır.
Özellikle onlara buraları gezmelerini tavsiye ediyorum.
Mekân o kadar çoğaldı ki…
Bahçe vardı ilk göz ağrımız, oranın nostaljik tadı bambaşka.
Sonrasında, Kale bize kendisini sevdirdi ve bizi sevdi.
Orada da pek çok hatıralarımız mevcut.
Şimdi de Bark var.
Bark üzerinde birçok mekân açtık.
Yani diğer yerlere göre, burada çok daha zengin bir sunum mevcut.
İnsanlar olsun, bizim Kale halkı olsun, buraya geldiklerinde geri dönmeye zorlanacaklardır.
...
Bizler ve kale halkının 32'lik çekirdek grubu, istedikleri zaman buraya gelip geri dönebilirler.
Zaten buradaki konutlar her ne kadar lüks olsa da kale üzerindeki konutlarının yerini tutmaz.
Bu, her 100 katta bir olan 11 katlı gruplar, onların ilgisini çekecek ve onun için sık sık buraya geleceklerdir.
Yani, onlara bir kısıtlama söz konusu olmaz fakat dünya insanları ya da Yıldız filosu insanları, buraya kısa süreli gelip kalmalılar derim.
Yine de siz bilirsiniz Ecem fakat burada uzun süre kalır ve kendi yuvaları gibi benimserlerse, başka bir yere gitmekte zorlanırlar ve gittiklerinde mutsuz olurlar.
Toplantıya gelenlerin aileleri toplantı süresince burada misafir edilmeli derim.
Yine kısa süreli gezi guruplarını her zaman misafir edebiliriz.
Dünya üzerindeki yetimleri barındıran tüm yetiştirme yurtları üzerinde bir çalışma yaptırdım.
Daha sonra sizinle istişare ederek o mahzun ve kimsesiz çocukları burası olmaz tabi savaş alanı burası...
Fakat burası gibi bir yere alalım derim.
Onlara iyi bir eğitim verip sonrasında akademiye alabiliriz.
Ebru,
“Safinaz süpersin...
Gündem oluştur ve zamanımız olduğunda bunları gerçekleştirelim.” dedi.
Ve sizin deyiminizle “ın ın ın ııınnnnn” ...
Size kendi Barkınızı göstermeye geldi sıra.