MANA 2.Kitap 26.Kısım
MANA 2.Kitap 26.Kısım
Ada genelinde plaj olarak zannedersem, yani 20-30 bin kişi aynı anda denize girse, hiç kimse hiç kimseden rahatsız olmaz.
Dedim ya, çok katmanlı çalıştılar.
Mesela sihirbaz satrancını aynı anda oynamak isteyen 40 grup var diyelim…
Kırkı da aynı anda oynayabilir.
Hiç birisi de diğerini görmeden oynayabilir.
Hangisini, seyircisi kimi seyretmek istiyorsa da onu seyredebilir.
Şimdi bu hazırlıkları detaylı bir şekilde bize göstere göstere, olur ala ala, yapsınlar.
Biz bu adayı yarın sabah açalım.
Şimdi insanlara sabah pikniğe gideceğiz diye duyururuz.
Sabah hazır olurlar onlar.
Nereye gideceklerini bilmiyorlar ya…
Bir anda bu Ada ve oyun grupları ile karşılaşınca, bakalım nasıl şaşıracaklar.
Oyunbozanlık yapma, sen de kimseye söyleme tamam mı?
Hatta Zeynep ablalara özellikle söyleme…
Özellikle ki O’nun gördüğündeki yüz ifadesini fotoğraf olarak çekmek istiyorum.
Çok güzel konuşuyorlardı…
Hayaller çok güzeldi…
Ortam çok güzeldi…
Sonunda mutlu bir akşam geçiriyorlardı ki, Sarp peri telaşla geldi.
“Efendim bir durum var…”
“Bu durum bir sorun mu yoksa değil mi anlayamadım.
Fakat sizin ilgilenmeniz gerekiyor.”
“Nasıl bir durum Sarp” diye sordu Mert.
“Efendim bu bahsi geçen, dünyadaki mutant dediğiniz şahıslar, kaleye çıkmak için ve sizinle görüşmek için izin istiyorlar.”
Mert Ebru’ya baktı.
Ebru'nun kaşları kalkmış gözleri açılmıştı.
“Ne, ne-ne-ne yapacaklarmış dedin?”
Mert, Ebru'nun panik atağa geçtiğini anladı ve hemen yanına giderek omuzunu tuttu.
Bir insan misafirliğe gelmek için önceden haber veriyorsa, dost olmasa bile en azından o an için düşman değildir.
Panik yapacak bir durum yok Ebru sakin ol.
“Sarp nereye alalım onları?”
Efendim, bahçede misafirhane dediğimiz bir nezarethanemiz vardı ya…
Onun benzerini ve daha büyüğünü buraya da inşa etmiştik.
Oraya mı alalım dersiniz?
Yok, olmaz…
Dost olarak geldiklerini farz ederek, bir dostu ağırlayacağımız bir yere almamız gerekir.
Bizim böyle, birkaç tane havuz başı barista bahçemiz var.
Onlardan şöyle en güzeline alalım bunları.
Zaten emniyetli bir şekilde alalım.
Kale üzerinde kimse güç kullanamıyor biliyorsunuz fakat buraya ekstra bir bariyer ve önlem kurun öncelikle.
Fakat misafirler direkt bunun farkına vararak rahatsız olmasınlar.
Hiçbir şey gözle görülmesin…
“Anladım Efendim…
Ben misafirleri, hazırlık yapıp baristaya alıyorum.
Siz de 5-10 dakika içerisinde buyurun oraya geçin” dedi ve gitti Sarp.
“Safinaz o Ada işine biraz ara verip, Ebru ve beni şöyle spor ama gösterişli bir şekilde giydirir misin?
Zeynep abla ve Sacit abi ile armağanı da aynı şekilde giydirip baristaya getir sana zahmet.
Diğer, bizim, Sacit abinin aksiyon grubunda yer alan 20 arkadaşı da haberdar edip, giydirerek oraya getir sana zahmet.
Arkadaşları özellikle uyar…
Gelenlere düşmanmış gibi değil de sanki misafirmiş gibi yaklaşsınlar ve biraz da onlardan ayrı bir şekilde oturtur
ki, herhangi bir laf dalaşı oluşmasın.”
Safinaz hemencecik istenileni yerine getirdi.
Mert Ebru'yu alarak baristaya geçti.
Baristaya geçtiklerinde kalabalık bir grubun onları beklediğini gördüler.
Mert misafirlere,
“Hoş geldiniz” dedi.
Sizleri gördüğüme, öncelikle bu şekilde dost ve misafir olarak gördüğüme, gerçekten çok memnun oldum.
Tekrar “hoş geldiniz” diyorum.
Ben Mert, yanımdaki sözlüm Ebru, onun yanındaki Zeynep abla ve eşi Sacit abi.
Karşı tarafta oturan arkadaşlar, bizim Kale grubu olarak nitelendirdiğimiz, sizin gibi güce sahip 20 arkadaş.
Onları daha sonra size tanıtacağım.
Kısaca tanıtmam gerekirse onlar da sizin gibi güç sahibi arkadaşlar.
Dubaili Amr olduğunu söyleyen, ellili yaşlarda, tonton mu tonton, hoş birisi,
“sizi rahatsız etmedik umarız Mert Bey” dedi.
Ne rahatsızlığı Amr Bey.
Bilakis sizinle bir şekilde temas kuracaktık.
Bu temasını böyle kahve içerken, oturup konuşulabilecek bir ortamda olması beni çok memnun etti…
Ne demek rahatsızlık.
Teşekkür ediyorum Mert Bey…
Biz gerçekten rahatsızlık vermek için değil, tamamen dost olarak buradayız.
Malumunuz dünyayı değiştirdiniz.
Artık ülke falan kalmadı.
Askeri birlikleri de dağıttınız.
Silahsızlanmayı da sağladınız.
Bize baskı ve zorbalıkla, birtakım emellerine uygun işler yaptırmaya çalışan insanlar da işsiz kalınca bize hükmetme kabiliyetlerini kaybettiler.
Kötü amaçlar için kurulan tesisler de Asaf Hoca tarafından mühürlendi.
Normalleşemedik, iki arada bir derede kaldık anlayacağınız.
Üstüne üstlük dünyamıza birde uzaylılar geldi ve kendilerine tehdit olarak görüp, bizi toplarlar diye de tırstık.
Siz karşı tarafta oturan 20 arkadaştan bahsettiniz ya, işte biz de 12 kişiyiz.
Eğer bizi de misafir ederek bir üst levele taşıyarak, sanırım bu havada yüzen adaya kale diyormuşsunuz…
İşte bizi de Kale halkı olarak kabul edip, aranıza alırsanız çok memnun olacağız.
Elbette ki birtakım endişeleriniz ve birtakım şüpheleriniz olabilir…
Bu konuda bize nasıl isterseniz öyle yaklaşabilirsiniz.
Sizin için uygun olduğumuza kanaat getirdiğinizde, artık dost ve arkadaş olarak devam edebiliriz.
Mert,
“Sadece şunu belirtmem yeterli olacak sanırım Amr Bey.
Kale üzerinde herhangi bir güç kullanılabilmesi söz konusu değil…”
Şöyle söz konusu değil…
Burada sizlerin de bizim arkadaşların da güçleriniz etkisiz.
O nedenle kale üzerinde yaşamınızın, bizim için herhangi bir halkın yaşamasından farkı yok.
Arkadaşlar da herhangi bir…
Nasıl söyleyeyim?
Başka türlü de söylenmez ki…
Hani bizi zorladılar, sıkıntılı durumlara soktular, biraz önce emellerine ulaşmak için bizden faydalandılar gibi
cümleler kurdunuz ya…
İşte o durumlardan dolayı, herhangi bir psikolojik sıkıntı yaşayan arkadaş varsa…
Herhangi bir duygusal yara almış arkadaş varsa…
Ya da buna benzer bir durumda olan arkadaş varsa.
Bunları size sorarak öğreniriz ve size gerçekten samimi bir şekilde yardımcı olacak doktorlarımız, psikologlarımız, tedavi uzmanlarımız mevcut.
Bu aşamalardan geçtikten sonra, o arkadaşlar da içimize karışabilirler.
Hiçbir sıkıntısı, bağımlılığı ya da psikolojik durumu olmayan da şu dakika itibariyle bizim dostumuz arkadaşımızdır.
Şöyle yapalım, bizim bu tür işlerimizi planlayan Sude peri arkadaşımız var.
Yanlış duymadınız Ada üzerinde 700 milyar civarında peri yaşıyor.
Bir perinin gücü en az 70 insana bedel.
Yapabildikleri sihir ve büyünün, zaten farkındalık şeklinde, ayrıca artı olarak güçlerine eklendiğini de belirtmeme gerek yok sanırım.
Akıllı olmayan da kendine gereksiz macera aramış olur.
Şimdi biraz uzatıyor gibi oldum ama bunları bir kere konuşup bir daha açmamak adına birkaç şey daha belirtmem gerekecek.
Sözlüm Ebru Hanımı tanıştırdım biraz önce…
Kendisi, hem bu 700 milyar Peri’nin hem de evrende bulunan 79 galakside yaşayan bütün perilerin büyük Ecesi…
Yani burada bulunan perilerin tamamı, Ebru’ya hürmet ile saygı ile sizlere ve bizlere yardımcı oluyorlar.
Çevrede gördüğünüz garsonundan tutunda, şurada gördüğünüz pamuk şeker satan şahsa varana kadar hepsi peri.
Ve şu yanlışa sakın düşmeyin…
Hiçbiri bizim hizmetçimiz değil ve bize hizmet etmek durumunda değil.
Ecelerine hürmeten bize yardım ediyorlar ve gerektiğinde hizmet de ediyorlar.
Fakat böyle bir mecburiyetleri yok.
Yani size çay istediğiniz an çay getirirler fakat herhangi bir sıkıntı olduğunda, onlara keyfi çıkışamazsınız.
Bir sorununuz olursa, Sude peri ile çözeceksiniz.
Bunu hazmede hazmede zamanla anlayacaksınız zaten.
Sıkıntı çıkartanı Satürn gezegeninin 4. Halkasına yeni kurduğumuz lüks tecrit kampımızda misafir ediyoruz.
Akıllanmayanı da Neptün gezegeninin 2. Uydusu Proteus üzerine inşa ettiğimiz, 2. Dünya savaşındaki esir kampının aynısı, yaşam şartları da aynısı olan yere yolluyoruz.
Şöyle yapalım…
Tek, tek, tanışma faslına geçelim.
Sonrasında bizim arkadaşlar size kendilerini tanıtırlar.
Yok, vazgeçtim…
Sadece isimlerini söyleyerek bir seremoni oluşturalım.
Tanışma faslını kendi aralarında halletsinler ve zaman içerisinde taşısınlar.
Böylece resmiyetten daha samimiyete doğru bir tanışma olur.
Dubai'li Amr,
“O halde ben arkadaşları isim olarak tek tek tanıştırayım…
Gerisini sonra dediğiniz gibi, zaman içerisinde yapalım.
Arkadaşı gösteriyorum ve memleketini…
Üstadım memleket de bırakmadınız ki…
Bunu sitem olarak söylemiyorum, çok memnunum yaptığınız güzelliklerden.
Ama anlayabilmeniz için, ben eski ülkesini söyleyeceğim ki, dünyanın neresinden olduğu anlaşılabilsin.
Mert,
“zaten ülkeleri kaldırdık ama Amerika'daki Kaliforniya diyorduk gene aynı şekilde diyeceğiz.
Yoksa başka türlü yerini nasıl belirteceğiz.
Amerika duruyor orada, Kaliforniya’da duruyor orada…
Bu durumda elbette ki Amerika ve Kaliforniya’dan bahsedeceğiz.
Artık bahsedilmeyen kısım…
Sadece Amerika Birleşik Devletleri kalmadı.
Anladım Mert Bey o halde ben tanıştırma faslına geçiyorum.
Yahudi kökenli Amerikalı Daniella.
Amr, diğerlerini tanıtmak üzere devam edecekken, Sacit Bey devreye girdi ve “bu şekil bence yanlış” dedi.
Yanlış derken şunu söylemek istiyorum.
Karşı tarafta oturan 19 + Sefer dedemiz = 20 arkadaş dedim ya…
Ben de size onlara tanıtacağım sizden sonra.
Bizim arkadaşların nasıl söyleyeyim, herhangi bir amirlik memurluk ilişkisi yok aramızda, takım koçları gibiyim.
Evet, sanırım bu tabir doğru oldu.
Bana “Koç” diyebilirsiniz.
İsmim Sacit.
Herhangi bir doğaüstü gücüm yok, bu durumdan emekli lise müdürüyüm.
Amr,
“anladım sizi Sacit Bey ve söylediğiniz doğru.
O halde siz not alın.
Bizim arkadaşları da sizin arkadaşların içerisine karıştırıp, bizimkilere de ve ben de dâhil bizimkilere de koçluk
yaparsanız çok memnun oluruz” dedi ve tanıştırma faslına devam etti.
“Ben arkadaşı biraz önceki gibi tanıtacağım.
O ayağa kalkacak ve gücünü, yapabildiklerini bize söyleyip oturacak” dedi.