MANA 2.Kitap 23.Kısım
MANA 2.Kitap 23.Kısım
Aynı şekilde bizim de sebze olarak adlandırdığımız besinlerimiz var.
Bunların içerisinde, ben nasıl dersem?
Sizin gibi yediklerimiz var.
Sebzelerden bizim de aynı şekilde çiğ yediğimiz ya da pişirdiğimiz sebzelerimiz var.
Bunun dışında meyve diyorsunuz.
Onları çiğ ya da pişmiş olarak yiyorsunuz.
Bizde de aynı meyvelerimiz var.
Biraz farklı ama temel nitelik olarak aynı.
Siz hayvan dediğiniz bir topluluğun etini yiyorsunuz.
Araştırdığımız kadarıyla kendini ifade edemeyen, belirli bir akla, insani ruha sahip olmayan varlıkların etinden
faydalanıyorsunuz.
Bizde de hemen hemen aynı.
Tek fark, siz bunları doğal olarak yetiştirip besin olarak tüketiyorsunuz.
Bizde ise daha bir farklı olarak, nasıl söyleyebilirim biz bunları laboratuvar şartları dediğiniz şartlarda üretip, tüketiyoruz.
Sizin doğa dediğiniz olaydaki gibi, doğada yaşayanlara dokunmuyoruz.
Sizi zihnen yormayacak şekilde biraz teknoloji alışverişi yapabiliriz.
Epeyce sizin deyiminizle ilerideyiz teknoloji olarak…
Bu üretip tüketme işlerini ve buna benzer birtakım şeyleri, bilim adamlarımızla bir toplantı ayarlarsanız size
aktarabiliriz…
Memnuniyetle arttırırız.
Sizden kültürel olarak alacağımız pek çok şey var.
Çünkü bizde bir tükenmişlik mevcut.
Sizden alacağımız birtakım şeyler, bize bir canlılık katabilir.
Bir hareket, bir ivme sağlayabilir.
Monotonluğumuzu giderebilir.
Bunlar bizim için önemli.”
Mert,
“peki sizde gözle görülmeyen canlılar, vesaire bu tür şeyler mevcut mu?
Mesela bizde periler var.
Şu an burada da var.
Ebru'nun yardımcısı bir peri, ismi Safinaz.
Safinaz kendini gösterir misin? Diye seslendi Mert.”
Safinaz tüm tatlılığı ile kendisini gösterdiğinde Avira Hanım,
“Ay ne tatlı şeysin sen öyle” diye seslendi.
Safinaz,
“teşekkür ederim Efendim, o sizin kendi tatlılığınız” diye cevap verdi.
Zoran,
“Bu sizin perilere benzer canlıların yönetimi, Canlı Cevahir’e sahip olan kişilerin kontrolündeydi.
Fakat Canlı Cevahir kaybolduktan sonra, o konuda da sıkıntılarımız var.
Onu nasıl çözeriz bilemiyorum.
Bu konuda da sanırım Ebru Hanım'ın yardımını isteyeceğiz" dedi.
Mert Safinaz'a dönerek,
“Safinaz Asaf hocamı nazik bir şekilde buraya getirir misin?
Eşini ve kızı Leyla’yı da onunla beraber getir.
Birlikte yemek yiyeceğimizi ve Zoran Bey'le, Avira hanımla tanışması gerektiğini, çünkü Zoran beyin kendi
gezegenlerinin başkanı ve galaksilerinin de imparatoru olduğunu ilet.
Bir de bayanlarda geleceği için hazırlıkları uzun sürebilir, bunlara izin verme.
Sen onları yolda hazırla.
Yani hemen bir 3-5 dakika içerisinde kap gel onları buraya lütfen.”
“Tamam, Mert Bey” dedi ve kayboldu Safinaz.
Az sonra Asaf hocayı, eşini ve kızını almış olarak geldi Safinaz.
Asaf hoca ortamı görünce,
“oh oh oh bir tavlanız eksik maşallah” dedi.
Zoran sordu,
“tavla nedir” Mert.
Mert biraz güldükten sonra, bizde 2 kişinin oynadığı bir dostluk oyunu Zoran abi.
O iki kişinin samimi olduğunda birlikte oynadıkları bir oyun.
Asaf hocam anladığım kadarıyla samimiyetimizi kıskandığı için bu yakıştırmayı yaptı bize.
Bu arada Ebru’yu gören Asaf hocanın kızı Leyla, onun boynuna atlamış ve
“ablacım, ablacım, canım ablacım, çok özledim seni hayırsız ablacım, ne arıyorsun ne soruyorsun, Bir Leyla vardı
ne oldu demiyorsun” dedi.
Avira hanım bunun üzerine, bakın ne dediler demin?
Kıskanmak dediler ya ben gerçekten sizi kıskandım.
Bizim gezegenimizde öyle boyuna sarılmalar, ona ablacım ablacım demeler…
Çok resmidir bizdeki ilişkiler.
Bakmayın siz şu anki duruma…
Zoran da çok resmi bir insandır.
Burada ne oldu anlayamadım.
Havasından mı, suyundan mı size uydu.”
Mert,
“Asaf hocam şimdi size ben çok kısa bir özet geçeyim mi jet gibi…
Böylece konuşmaya dâhil olmanız için zemin hazırlamış olayım…”
Bunu dedikten sonra, Zoran beyin gezegenindeki insanların yaş durumlarından ne yiyip ne içtiklerinden, dünyaya düşen göktaşının aslında onların canlı Cevher ismi verdikleri kutsal bir taş olduğundan, teknolojilerinden, şundan, bundan kısa bir özet geçerek, Asaf hocayı konulara vâkıf etti.
Sonrasında da Zoran Bey gezegeninde başkan sıfatındaymış Asaf hocam.
Siz de bizim gezegenimizde başkan sıfatındasınız.
Bu şekilde en üst düzeyde bir yakınlaşma olsun.
Hem de şöyle güzel bir yemek yiyelim diye, sizi biraz emrivaki oldu ama davet ettim.
Asaf hoca,
“Aramızda teklif yok, emrivaki ne demek, memnun oldum davetin için Mert” dedi.
Hocam şimdi Zoran beyin gezegeni Kastabala.
Galaksilerin ismi Kastabella.
Teknolojik olarak bizden çok ileri olduklarını ifade ettiler ve bu teknolojilerinden, bizlerin hayatını kolaylaştıracak olanlardan, bir demet paylaşabileceklerini söylediler…”
Şöyle mi yapsak hocam…
Siz rahatınızı hiç bozmayın, biz bu konuda Asım Peri’den rica edelim.
Şöyle 20 kişilik, soru sorup aldıkları cevapları anlayacak kişilerden oluşan bir bilim heyeti oluştursun.
Ve artık bilemiyorum buraya mı, yoksa Zoran beylerin gemisine mi...
Ama burası daha uygun gibi, şimdi onları rahatsız etmeyelim.
Zoran Beyin’de uygun gördüğü, gemideki bilim insanlarından buraya davet edelim.
Dünyanın izleyeceği şekilde, kameralar önünde konuşma yapıp, hangi konularda fikir alışverişlerinde bulunacaklarının temelini atsınlar.
Bu dediğimiz teknoloji konularını daha sonra uygun zeminde konuşurlar.
Şimdilik sadece yemek yiyip sohbetini yapsınlar, fikir edinsinler, sonrası sonra...
“Zoran Abiciğim, sana sormadan bunları söylüyorum ama elbette ki sen uygundur dersen gerçekleşecek bir durum
bu.
Ne buyurursun?”
Zoran,
“Elbette ki, memnuniyetle bizim insanlarımız da sizleri görsün ki, sadece Avira ve benim anlatımım ile sınırlı
kalmasın.
Döndüğümüz zaman onca soruya sadece ikimiz cevap vermek durumunda da kalmayız böylece…
Memnun olurum elbette ki…
Sonrasında, sizin bilim insanlarınızı bizim gezegenimizde de ağırlarız.
Bizim bilim insanlarımızdan şu an gemide bulunanlardan daha yetkili ve size daha faydalı olabilecek insanlar var.
Onları seçip size göndeririz gibi faydalı olur.
Elbette ki faydalı olur.
Bu söylediklerinizin hiçbirisinde, herhangi bir sakınca yok.
Nasıl uygun görüyorsanız, bizim için de uygundur” dedi.
Ayrıca,
“Galaksiler arası seyahat için henüz, zihnen uygun olduğunuzu zannetmiyorum fakat size en azından yakın
çevrenizdeki gezegenlere ya da Güneş sistemlerine gitmenizi sağlayacak uzay gemisi teknolojisinden de
bahsedebilirler” dedi.
Mert,
“Gemi teknolojisine de diğer teknolojilere de aslında gerek yok. Sadece konuları konuşup ufuklarını geliştirsinler
istiyorum.
Yoksa 2 dakika sonra en son teknoloji, sizin hayal dâhi edemeyeceğiniz türden yüz binlerce uzay gemisini uzaya
çıkartabiliriz.
Ya da ağzınız açık kalarak seyredeceğiniz diğer teknolojileri insanlarımıza sunabiliriz.
Ben bunlar için insanlarımız düşünsün ve talep etsinler istiyorum.
Diğer türlü hem kıymetini bilmezler hem de onlara gereksiz yük olur…"
...
"Çok özür diliyorum...
Bu son söylediklerimi neden söyledim bilmiyorum Zoran Abi” dedi.
İmparator Zoran,
“Ben anladım Mert.
Az önce sen konuşmadın Canlı cevahir konuştu ve bize mesaj verdi.
Sizin elinizdekileri zaten ben verdim ve gerektiğinde buraya da veririm, hatta daha ilerisini de veririm” dedi.
Bu durumda Canlı Cevahiri kızdırmamak için konuyu değiştiriyorum.
Anladığım kadarıyla, Ebru Ecem’in yetkisi ve gücü de Canlı Cevahirden ve buradan bizim gezegene portal açmaya
müsait.
Bizim tarafa gelebilmeniz için buradan oraya portal açabilir.
Ebru,
“Tabii ki neden olmasın benim isimlerinden birisi de kapıcıdır zaten.
Nerede bir kapı açılacaksa, başta Mert olmak üzere, aç bir kapı derler…
Biz de açarız” dedi ve gülümsedi.
Avira hanım bunun üzerine,
“kız bak seni fazla sevmeye başladım, alır götürürüm” dedi.
“Abla al beni götür, hatta nüfusuna kardeş kaydet dedim ya…
Daha ötesi mi var bunun.”
“Asaf hocam size de teessüf ediyorum, bakın onların orada yüksek bir tepe varmış.
Kadın ve erkek o tepeye çıkıp ellerini kaldırıp birleştirdiklerinde, evlenmiş sayılıyorlarmış.
Biz ne yapıyoruz, önce kırk satır mı, kırk katır mı diyoruz.
Sonra, işte Hendek işte deve türküsünü söylüyoruz.
Böyle giderse de dünyada zor evleniyoruz.”
Asaf hoca,
“kızım sen onları dert etme, dünya tek bir ülke oldu.
Biz şimdi kültürel anayasa üzerinde çalışıyoruz.
Bunları da bir hale yola koyacağız.
E İnşallah sizi çok bekletmeden kendi ellerimle evlendireceğim.
Hatta düğününüzde kalbur ile su taşıyacağım.
(Kalbur, un v.s. elemeye yarayan altı deliklerle dolu bir metal kap...
Kalburla su taşımak neredeyse imkânsız derecede zordur ve tüm zorlukları sizin için göğüsleyeceğim anlamında
kullanılır.)
Buna da söz veriyorum” diyerek gönlünü aldı Ebru'nun.