MANA 2.Kitap 15.Kısım
MANA 2.Kitap 15.Kısım
Gerçekten anne olan kadınların mutfaklarına yiyecek ya da ihtiyacı olan aletlerden hediyeler bırakın.
Zaman zaman temel gıda yiyecek paketleri bırakın.
Çok hoş bir harekette bulunana ayrıca bol bol et, tavuk, balık ve şarküteri de bırakın.
Bizim gelmesini istediğimiz kişiler ve gruplar var.
Bunlar için böyle bir şey söz konusu değil.
Onlara direkt davetiye gönderirsiniz ve gelirler.
Bizim davetiye gönderdiğimiz kişiler, sonra tekrar gelmek isterlerse…
Onlardan tekrar gelmek isteyenlere, yine tabii ki davetiye göndererek çağırmamız gereken gruplar olabileceği gibi,
bazılarının da yeşil kartı hak ederek gelmeleri gerekecek.
Onu da ayırt edersiniz.
Bunların hepsini Sude Perinin üstüne yıkmayın.
Elbette Baş müdür o olsun ama bağımsız çalışma grupları oluşturun bu farklı işler için.
Sude sadece denetlesin.
Ayrıca gökyüzünde gezen Kale dediğimiz bu adaya bir de Rütbeli bir periden müdür
atayın ve onu da siz kontrol edin.
Şimdi bizim bahçedekileri alıp buraya getireceğiz.
Onların her birisine şöyle güzel birer konut ayarlayın.
Misafirlerini ağırlayacakları çok sayıda odası olan ama tercih ettikleri tipte güzel yerler verin.
Fakat şunu da tekrar tekrar hatırlatmak istiyorum.
Yani Bizimkilerden birisinin ailesi gelip burada kalmak istiyorsa ve o da ailesinin yanında olmasını istiyorsa,
bunda bir sorun yok…
Ama amcasının dayısının kuzenin yeğeninin bacanağının kaynanası gelip de burada kalmak istiyorsa, onu ona iki kere
sorun...
Gelmesini gerçekten istiyor mu, istemiyor mu?
İstese bile, hiçbir ek misafir burada bir haftadan fazla kalamaz...
Bunu da kural olarak belirtin ki, rahatsızlık vermesinler bizimkilere.
Yani dayısının oğlu, görüp de burada kalacaksa gelsin.
İki gün kalsın gönderin, sormadan gönderin direkt.
Ama tutup da anneannesi gelip kalmak istiyorsa ve o da anneannesi gelip kalsın istiyorsa, sonsuza kadar
kalabilir.
Ömrü yettiğince kalsın ona karışmıyoruz.
Burada hassas olduğumuz konu, insanlarımızı rahat ettirmek için geliyor olmaları.
Yoksa rahatsız etmek için gelenleri engelleyin, kendisi istiyorsa bile engelleyin.
Bu konularda bıdı bıdı yapanı da direk bana getirin.
Evet, Safinaz'cım...
Şimdi demek ki, ek isteklerde haberleşiyor ekip öyle mi?
Her şey hâzır ve de nâzır diyorsan, o zaman ne yapıyoruz?
Bahçedekileri buraya getiriyoruz.
Zeynep ablalar orada çalışıyorlardı.
Yemek falan vereceklerdi ya hani...
İnsanlarımızı yemek için buraya da alabilirsiniz.
Daimî müşteri onlar.
Eksiğe gediğe aldırmaz ve hatta bilakis fikir de verirler oluşuma.
Abartmadan onlara da fikirlerini sorsun Sude Peri...
Henüz yemek yememişlerdir, burayı gezip, çıldırarak, istedikleri yerde yesinler.
Zeynep abla konuşma yapacaktı orada.
Şu an yapıyordur, bitirsin.
Zaten Asım ve Sarp onlara çalışma grupları için gerekli merkezleri burada da oluşturdu.
Yani ayarlayın işte.
Bu akşamdan itibaren, Bahçe halkı burada yatsın.
Önemli bir durum daha var ve onu da hemen görüşmemiz gerekiyor.
Şu an zaten biz bütün televizyonlarda canlı yayında gösteriliyoruzdur.
En az 100 tane helikopter ve uçak bizim ne olduğumuzu anlamaya çalışmak için etrafımızda, üstümüzde, altımızda uçuyordur.
Tekrar tekrar söyleme gereği hissetmiyorum artık.
Her ne yaparsak yapalım önce güvenlik diyoruz.
Güvenlik durumlarını bu çerçevede halletmişsinizdir sanırım.
Bundan böyle bana güvenliği sağlayın dedirtmeyin.
Tekrar ediyorum her işin başı önce güvenlik.
Zeynep abla da gerekli kurumları arayıp, uçan kale bize ait, o bir uçan daire falan değil desin.
Ayrıntıya girmesin ve sizi detaylı bilgilendireceğiz, şimdilik bunu bilin deyip kessin.
İnsanlar iyi niyetli olsun, kötü niyetli olsun, Kale dedik buraya...
Kalemize hiçbir zarar gelmeyecek şekilde, tüm önlemler alınsın.
Birisi bir füze mi attı onu attıran ülkenin hükümet binasının 100 metre üstünde patlamasını sağlayın o füzenin.
Biri maymunluk edip buraya komando mu indirdi, o komandoyu Güney Afrika’da maymunların arasına edepli çıplak vaziyette ışınlayın.
Uçak ya da helikopter bize 1000 metreden daha fazla mı yaklaştı?
Kendini Eskişehir hava üssünde bulsun.
Bunun dışında da Sarp beni acilen bulsun ki...
Zeynep abla da işi bitince gelsin.
Yani bana Zeynep abla ve Sarp öncelikli lâzım.
Geri kalanlar hazırlıklarını tamamlayıp gelebilirler.
Yemeklerini burada yiyeceklerini söyleyin millete ki dağılmasınlar.
Onlarla da bir toplantı yapmamız gerekiyor.
Safinaz Peri,
“Mert Bey Ben organize edeceğim, Siz Buyurun bir çay için, onlar da o süre içerisinde gelirler, toplantıyı
yaparız.” dedi
Mert Ebru'ya dönerek,
“Ebru konuşmaktan şiştim, bi çay ısmarlamıyorsun.
Hadi gel konutumuza bi bakalım.
Bahçemizde bir çay içelim.
Toplantıyı da orada yaparız.
Zaten üç beş kişi olacağız” diyerek Ebru’yu alıp konuta geçti.
Ebru konuttan içeriye girince, hafif bir çığlık attı, yerinde zıplamaya başladı.
Çok beğenmiş ve mutlu olmuştu.
"Mert dekorasyonu müthiş olmuş.
Bizim konut dediğimiz bu sarayda kaç oda var" diye sordu kıs kıs gülerek.
Mert,
bizim özel konutumuz mütevazi bir malikâne ve burada misafir ağırlamayı pek düşünmüyorum.
Yine de üç dört tane misafir odası istedim.
Safinaz beni boyutsal hıza çıkartarak zamanı genişletti.
Senin yanından hiç ayrılmadım ama sen zıp zıp gezerken biz onunla saatlerdir plan yapıyoruz.
Fakat onun dışında senin, benim, kalmak istediklerinde bizde kalabilecekleri anne ve babamızın odaları var.
Misafir odası var tabii.
Evimizde ağırlayacağımız misafirlerimiz olabileceği için, onlar için de birtakım yerler hazırlattım, gerisi bize
ait.
“Mert sen buna mütevazı mı diyorsun, yuh diyorum sana…”
“Olimpik havuzdan, tenis kortuna...
Arap atlarıyla dolu bir haradan, besi çiftliğine...
Sebze bahçesinden, meyve bahçesine ne ararsan var.”
Mert,
“onlara ne vaktim ne de ilgim var.
Periler bakımını yaparken annem, babam ve Sefer dede oralarda vakit geçirir, kendi akranı olan misafirlerini de o
bahçedeki çardakta ağırlarlar diye eklettim.
Onları saraya koysan sıkılırlar.
Ama o köy yaşantısı onlar için cennet.” dedi
“Ebru Bak sana başka bir şey göstereceğim gel gel şu koltuğa otur bakayım.
Bak şimdi oda ile konuş…
Ne istediğini söyle, evimiz sana cevap verecek.
Mesela bak ben şimdi ne yapıyorum…
Orman içerisinde küçük bir tepenin üzerinde olsun evimiz.
Etrafımız orman, ormanda yaşayan canlılar ve onların doğal sesleri ile dolsun…
Mert bunu söyledikten sonra ev hemen bunu uyguladı.
Salonda koltuklarında oturuyorlardı ama sanki bir ormanın içerisinde oturuyorlarmış gibi bütün orman evin
içindeydi.
Şimdi konsept değiştiriyorum.
Diliyorum ki Paris’teyiz.
Etrafımız Paris'in mekânları ile dolu.
Biz Şanzelize Bulvarı'nda bir kafede oturuyoruz.
Mert konuşmasını bitirdiğinde ev aynen onun tasvir ettiği şekle geçti.
Mert Ebru'ya,
“şu an gördüğün insanlar olsun, Etraftaki yapılar olsun veya şu anki güneşin durumu olsun…
Paris Şanzelize’de şu an neyse aynen canlı yayındayız.
Biz canlı yayının ortasındayız şu anda, banttan kayıt ya da başka bir şey değil.” dedi
“Birebir online canlı da olsa elbette ki sanal ortam.
Bizi göremez kimse merak etme.
Eminim sen bunu çok seveceksin.”
Ebru heyecanlanmış ve heyecandan ağzı kurmuştu.
“Mert ne olur bunları yavaş yavaş, sindire sindire yaşayalım, bak nabzım yükseldi.
Daha fazla bunlarla uğraşırsam, şok şok şok durumu olacak.
Fenalaşmak istemiyorum şu an.
Hadi evin bahçe kısmına geçelim ve çayımızı içelim...” dedi
Mert gülümseyerek,
“Peki” dedi ve bahçeye geçitler.
Çaylarını yeni bitirmişlerdi ki, Zeynep abla ve Asım peri gelmiş ve kapılarını çalıyordu.
Kapıyı açtılar ve buyur ettiler.
Zeynep Hanım girdiğinde, selam vermek yerine “Yuh” dedi.
Çocuklar kendinizi aştınız.
Bu nasıl bir yer?
Ne diyeceğimi bilemiyorum dedi.
Mert,
“Ebru çok heyecanlandı.
Onun için biz bu konuşmaları sonraya bıraktık ablacım.
Şimdi önemli meselelerimiz var.
Hemen bunları bir konuşalım Zeynep ablacım.
Sen de bize uyarılarda bulun.
Önceliklendirmeler yapmamız gerekiyor ve bazı şeyler için 2 saat sonra geç olabilir.
Bunlar için Sarp’cım ile konuşacağız ve derhal uygulamaya geçilecek.
Ve senin bizi fikirlerinle yönlendirmen gerekiyor.
Tamam, mı?” dedi
Zeynep Hanım,
“Hayatım, tamam Mert” dedi.
Sarp Peri,
“Buyurun Efendim dinliyorum sizi.”
Mert devam ederek;
“Sarp bir kere dünyadaki bütün Nükleer silahları topluyorsun…