MANA 2.Kitap 14.Kısım
MANA 2.Kitap 14.Kısım
Bütün ekipler, yeni ekipler, yeni yeni ekipler için Grup çalışma odaları mevcut.
Orta kısmında ise çok amaçlı bir Komuta merkezi bulunuyor.
Burada toplantılar yapabiliriz.
200 kişilik toplantıyı rahatça karşılayabilecek bir düzene sahip.
Yani bir sinema salonu gibi düşünülebilir ya da Aspendos tarzı bir tiyatro sahnesi ve seyirci grubu gibi
düşünülebilir.
Dev bir ekran yerleştirdik.
38,4 metreye 21,6 metrelik büyük bir ekrandan bahsediyorum.
Dilediğimiz an hem dünyanın neresini isterseniz orasını canlı yayın şeklinde gözlemleyebileceğimiz bir sahne.
Hem de gözlemlediğiniz yere bu sahneden direk geçiş yapabiliyorsunuz, online interaktif.
Tabii bir yeri gözlemlemek istemiyorsanız, bu sahne aynı zamanda bir bilgisayar ekranı gibi, istediğiniz verileri görmeniz için bir ekran vazifesi de görüyor.
Onlarca, gerektiğinde yüzlerce yemek salonumuz var.
Tabldot usulü de var, alakart usulü de var.
Fast food da var, açık büfeler de var.
Balık lokantaları, dönerinden kebabına...
İşkembecisinden, sakatatçısına.
Hamburgerinden, hotdog’cusuna, pizzacısına.
Cafe, bar, barista, klasik çay bahçeleri...
Kendin pişir kendin ye.
Kömürde piliç ve kellesinden, İtalyan makarnacılarına.
Envai çeşit tatlıcı, dondurmacı, çikolatacı...
Hint lokantasından Çin lokantasına...
Osmanlı usulü macun ve şerbet satanından, Amerikan kaldırım büfelerine varana dek neler var neler.
Söylemediğim varsa o da var.
Çok büyük yemek salonlarımız var, küçük yemek salonlarımız var, özel yemek salonlarımız var, batı ve doğu mutfağı
her şey var.
Eğlence merkezlerimiz aklınıza gelen her türlü eğlenceyi karşılayabilecek nitelikte.
Çocuklar için lunaparkından tutunda, büyükler için spor sahalarına varıncaya kadar, her şey düşünüldü.
En güzeli insanların kalacağı değişik büyüklüklerdeki konutların olması.
Şöyle anlatayım;
Konut dediğimiz yerleşkeler var ve bunların bazılarında 40 oda var.
Kimi oda 300-500 metre2.
Çok büyük ve lüks olanları var...
Otantik olanı var, köy evi tarzı olanı var.
Sürrealist ve kübik tarzda olanları bile var.
Yalı, köşk, villa, malikâne mi?
Rus Daça'sı mı, Kasır, Şato, Kır evi, bağ evi, Sıra ev, Hisar, oyma tahtadan Izba mı?
Su üstünde Kazık ev mi, Yüzen ev mi?
Pembe panjurlu bir kulübe mi dediniz?
Ağaç ev mi, Eskimo İglo'su mu, Kızılderili Çadırı mı, Moğol çadırı mı istediniz?
Villa Jovis tarzı mı istersiniz?
Loupian Roma villası tarzı mı olsun?
Yoksa antik Roma villası mı istediniz?
Cezayir usulü Abd el-Tif Villası mı?
Medici Villası mı?
Kime ne gerekirse ya da kim ne isterse ona göre olanı var yani.
Çok odalı, hamamlı, saunalı, yüzme havuzlu olanları var.
Bir kere şunu söyleyeyim, Konut dediğimiz yerin önünde bir bahçe var.
Bu bahçenin bitiminde bir kumsal var ve tabii ki de deniz var.
Öyle sanal bir deniz falan değil, gerçek deniz var.
İsterse rıhtımında balık tutar, isterse yelkenlisi ile açılır oranın sahibi.
Villasının önünde yemeğini yiyebileceği çok estetik döşenmiş masa sandalye grupları var.
İstiyorsa mangalını yapabileceği, mangal yapacağız zaman derhal köz haline gelen kömürlerden oluşan mangal setleri var.
Semaverleri var.
Var da var ne ararsanız var.
Eksik bir şey bulurlarsa o da var.
Konut ortamını yaz isterlerse yaz, kış islerlerse kış, ilkbahar, son bahar...
Deniz istiyorlarsa deniz, kumsal istiyorlarsa kumsal, ağaç istiyorlarsa ağaç, güneşlenmek istiyorlarsa şezlong, uyumak istiyorlarsa hamak, yani burayı insanları rahat ettirmek ve memnun etmek üzere dizayn ettik.
Ve planladığımız gibi bu konutlardan yüzlerce, binlerce var.
Ve gerekirse de on binlere, yüz binlere çıkarabiliriz bu konut sayısını.
Mert Bey bu konutları, bu kadar çok konutu ne için istediniz bilmiyorum.
Fakat dediğim gibi, içinde çok oda bulunduran konutlar, çok özellikli odalar olduğu gibi, yine bahçesi önünde
denizi, gölü, dağ manzarası olanı, stüdyo daire gibi ufak olanları da mevcut.
Yani içinde kaç kişi ya da kaç grup kalacaksa, ona göre ihtiyacı karşılayacak değişik değişik konutlarımız mevcut.
Mert söze girerek,
"Yani bu kadar çok konutu şunun için istedim;
Birincisi çok ziyaretçimiz gelecek…
Onların aileleri, çocukları ve hatta vaz geçemiyorsa bacanağı, kaynanası gelecek.
Onları bizim işlerimize karışmayacakları, iş için çağırdığımız misafirlerimizi unutacakları, kaldıkları süre rahat edecekleri, birtakım yerlerde oyalamak istiyorum burada.
Biz çok meşgul olacağımız için, bizi beklerken sıkılmasınlar rahat etsinler, bir tatil yapar gibi bizi beklesinler bir amacım bu.
Diğer amacım ise, mağdurları burada misafir ederek psikolojilerinin düzelmesine yardım etmek.
Yoksa dünyayı buraya taşıyıp, onlara burada eski Romalılar gibi keyif sürdürmek değil.
Bizden dolayı, birtakım olaylardan birtakım mağduriyetler doğacaktır.
Zaten var Kapalıçarşı olayından dolayı şu anda mağdur olanlar.
Bir kere o bizden dolayı vefat eden 8 kişinin ailesine bakılacak ve buradan yer de verilecek o ailelere.
Elbette dayısının oğlu gelemeyecek.
Sadece çekirdek aile bireyleri için geçerli burada oturma durumu...
Onların maddi sorunları oluşmuşsa çözülsün.
Bundan böyle de abartısız bir maddi rahatlıkta yaşasınlar.
Zalimin zulmü altında olanlar var.
Zorbanın zorbalığı altında olan var.
Sömürenler ellerindekinin hepsini aldıktan sonra, kanları içilen insanlar var bu yeryüzünde.
İnsanların bir hayır duasını almak istiyorum.
Dediğim gibi biz de ister istemez birtakım insanları yerinden yurdundan edeceğiz.
Onlara direkt olmasa bile dolaylı zararlar vermek durumunda kalacağız.
Yalnız o grupların sayısı abartılı rakamlara ulaşabilir ki...
Bu durumu önlemek için o grupları Kale dışında oluşturulan abartısız tatil köylerinde misafir edin.
Bunları düzeltene kadar onları misafir etmemiz gerekir ve bu lüks de bizim tazminatımız olacak.
Sonra birtakım gruplar var ki bunlar bizimle birlikte olabilmek için bir yarış halinde olacaklar.
Nasıl diyorsunuz? Bizimle bir selfi çektirebilmek için yarışacaklar.
Her ne kadar hoş olmasa da bu da onların bir dileği…
Dilekleri yerine getirmek açısından, o insanlardan da bazılarını tabii ki misafir edeceğiz.
Gazeteciler gelecek, televizyoncular gelecek, onları ve ailelerini de misafir edeceğiz.
Siyasetçiler gelecek, birtakım kolluk kuvvetleri gelecek onları da misafir edeceğiz.
Sonuçta anladınız...
Özetlemek gerekirse burası bir misafirhane gibi ama görülmedik lükse sahip bir misafirhane gibi olacak.
Şimdi benim gördüğüm kadarıyla burada şu anda temel gereksinim ve lüks olarak eksik hiçbir şey yok.
Hastane durumlarını sormadım, kaplıca olmalı, içmeler denilen şifalı su yerleri yapılsın.
Eskrim salonundan, aikido salonuna, her tür spor tesisinin olmasına bakın.
Görünen o ki, her şey düşünülmüş ve dört dörtlükte inşa edilmiş halde.
Yinede şu varmı diyene eğer uygunsa, az ileride deyin ve o gitmeden orada oluşturun.
“Eksik bir şey görüyor musun” diye sordu Mert Ebru'ya.
Ebru,
“bana soru sorarak neşemi kaçıramazsın Mert, her şey çok güzel.”
Ama annem ve babamı düşündüğümde onlar için yeterli değil.
En azından insanlara bazı şeyleri hazır vermemiz gerekecek tabii ki.
Ama bazı şeyleri de kendileri, ellerini değerek almak istiyorlarsa, buna da fırsat vermemiz lazım.
Yani bir pazar yeri olması lazım, AVM Çarşı olması lazım, birtakım lokaller, briç, satranç kulüpleri vs...
Ne bileyim kafeleri saydınız ama çeşit çeşit barlar olması lazım.
Yani eğlence merkezleri, spor merkezleri, konutlar bol bol var...
Bunların hepsi çok güzel ama dediğim gibi...
Ya bu bahsettiğim çerçevede, nostaljinin de buraya birlikte gelmesi gerekiyor.
Safinaz’ım sen bununla ilgili bir düzenleme yap sana zahmet.
Çarşı-pazar gezmek isteyenler varsa, bunları burada rahatça ulaşabilecekleri bir durum ayarlaman gerekecek.
Perilerden pazarcı, büfeci, berberi vs. si ayarla o rolü gerçekçi oynasınlar.
Yüncü, düğmeci, hah aha 7 numara şiş bulamaz, tığın numarası olmaz, iğne iplik arar...
Madem konsept rüya âlemi gibi oluyor, bu niye yok dedirtmeyelim.
Sorduğu yoksa bile ilerde var deyin ve o gitmeden kurun oraya dükkânı.
Sefer dede devreye girerek,
“Her şeyi çok güzel güzel olan bir şeye, tekrar çok güzel demenin anlamı yok…
Bu nedenle elinize sağlık diyorum ve şunu da eklemek istiyorum.
Ama araya girerken de tedbirli olmanız şartıyla diye başlayarak eklemek istiyorum.
İbadethaneler eksik...”
Sadece Cami değil, bütün dinlerin en mükemmel şekilde ibadetlerini yapabilecekleri, doğal mekânlarının inşa edilmesi gerekiyor.
Öyle bir şey yapalım ki; yani bir ibadet merkezine insanlar çok kolay ulaşabilsinler.
Yani bulundukları konutlarından bir kapı açarak bu ibadethaneye geçebilsinler.
Tekrar bir kapı açarak konutlarına dönebilsinler.
Ama ibadethaneler her dini, her inancı, büyük küçük demeden karşılasın.
Tabii ki caminin içerisinde Kilise olmaz...
Bir tarafta cami varsa, diğer tarafta kilise, öte tarafta havra gibi olacak işte.
Pek çok başka dinlerden olan insanlar var ve onların da düşünülmeleri gerekiyor.
Her dinin kıblesi farklı.
Mükemmel planlayarak yapacağınıza eminim.
Tesbih satanından, dini kitap satanına her şeyi düşünün.
Çok merkezli gibi ama kimsenin diğerinden rahatsız olmayacağı düzende bir şey yapmamız lazım.
“Safinaz’ım bunu da not ettiysen ellerinden öper” diyerek bitirdi Sefer dede.
Armağan söze girerek,
“insanlara, burada sonsuz bir sağlık ve sıhhati hap gibi verirsek, dünyada yaşadıkları yere döndükleri zaman,
burada verileni bulamayarak mutsuz olabilirler.
Bu hizmetlerinde, doğal bir yolla verilmesi gerekiyor.
Bizim için söz konusu değil tabi.
Bizim bir çekirdek grubumuz var 80-100 kişi ne ise…
Burada misafir olarak gelecek olanlar, gelip, kalıp geri dönecek olanlar için, birtakım hastaneler, sağlık kabinleri, eczaneler gibi yerlerin de oluşturulması gerekiyor.
Burada onlara gayet güzel hizmetler edilip, sağlıklı bir şekilde geldikleri yere dönmeleri için uğurlanabilirler.
Yoksa bu insanları sihirli bir şekilde tedavi edersek, aşağı indiklerinde mutsuz olacaklardır.
Mert Safinaz'a,
“Demek ki bazı şeyleri, bu insanlara hazır hap şeklinde vermemiz, onları yoracak anlaşıldı”
Biz alıştık...
Bizim için bunlar normal...
Fakat diğer gelecek olan misafir grupları için, söylenenlerin Hepsi doğru…
Sen şimdi bir yarım saat daha dolaş Safinaz...
Bu denilenlere de bir ayar çekerek yerine getir sen.
Bunun dışında ne yapılabilir?
İnsanlar tabii ki sürekli bahçe, deniz, hamam, sauna bunlardan sıkılacaklardır.
Bunlar için değişik ilginç yerler oluşturun.
Ne bileyim böyle yıldızları seyredebilecekleri tepelere çıkıp banklarda otursunlar, çaylarını içerken yıldızları seyretsinler, teleskopla gözlem yapsınlar.
Mesela ne olabilir?
İçine gidebilecekleri, deniz altında yaşayan canlıları görebilecekleri büyük akvaryumlar vs.
Hobi bahçeleri oluşturun ekip yetiştirsinler.
Kuş hastaları var onlara pazarlar açın.
Aldıklarını yetiştirebilsinler.
Misafir olarak gelenler de aldıklarını götürebilsinler.
Yine aynı şekilde kişilerin merakına göre içinde geçebilecekleri, dolaşabilecekleri fakat temas kuramayacakları birtakım ormanlar.
Ya ne bileyim işte abartında abarttın.
Müze meraklısı için de düşünün.
Unutulmuş müzik eserleri için segiler açın.
Musiki gruplarında yer almak isteyenler olabilir.
Elbette sadece Türk musikisi değil caz da olsun vs. de...
Kayak yapmak istiyorlarsa onlara kayak imkânı olan yerler inşa edin.
Dalış yapmak istiyorlarsa da dalacakları yerler gösterin.
Bunların hepsini birden yapmanıza gerek yok.
İnsanlardan gelen talepler doğrultusunda, bunları zaman içerisinde, anında zaten inşa edebiliyorsunuz.
Yeter ki uygunsuz şeyler olmasın…
Yâda birisini mutlu ederken, başka birisini mutsuz eden şeyler olmasın.
Yani ne varsa bildiğiniz, o kadar abarttın ki, malzeme olsun istiyorum basına.
Ay üstünde minyatür bir yerleşke oluşturun.
Uzaya çıkıp dünyayı görmek istiyorlarsa buyursunlar çıksınlar görsünler.
Burada 2 tane şey söyleyeceğim birincisi bu ayın üstüne küçük yerleşke oluşturuyoruz ya…
Buraya biz ya da özel misafirlerimiz dışında kimlerin gideceğine nasıl karar vereceğiz?
Puan kartları oluşturacaksınız ve arzu edenlere bu puan kartlarını dünya çapında dağıtacaksınız.
Hangi ülke olduğu önemli değil.
Kim ne istiyorsa, Kim sevgisini hissettirebiliyorsa, kim gerçekten tüm mahlûkatı sevebiliyorsa, kim iyi olmayı
başarıyorsa, iyilik yapmayı başarıyorsa, yalan söylememeyi beceriyorsa, kötü alışkanlıklarından kurtulmayı
başarabiliyorsa…
En önemlisi de verdiği sözü tutan ve tutamayacağı sözü vermeyenler.
Bu yoksa diğerleri tam olsa ne yazar.
Bunların hepsi, bu verdiğiniz karta puan olarak işlensin...
Yanlış yaptığı zaman eksi puan olarak düşülsün.
İlk başta verdiğinizde kırmızı olan bu kartın rengi ne zaman ki yeşile döner ve üstünde 80-90-100 puan
yazarsa...
O insanlar buralara gelebilirler.
Burada kalacakları süre, gelen kişinin isteğine bağlı değil.
Sizin Uygun gördüğünüz miktarda kalacak
Çok özel fedakârlık yapanlara bonus puanları verip, onları Ay’a götürün mesela.
Puan + bonus çalıştıralım millete biraz.
İnsanlar iyice kabalaştılar...
Belki de verdikleri zorlu hayat mücadeleleri sebebiyle kabalaştılar.
İnsanların gazını biraz almamız da gerekiyor.