MANA 1.Kitap 49.Kısım
MANA 1.Kitap 49.Kısım
Sanıyorum anlaşıldı arkadaşlar...
Bakın bu sadece benim için geçerli değil...
Ben sizden nasıl ki bir şey isteyebilirim ve bunu isterken en az yanımda iki kişi olacak diyorsam...
Aynı şekilde benim haricimde örnek veriyorum alınmak gücenmek yok.
Örnek olsun diye veriyorum ve alınmayacak bir insan üzerinden örnek vereyim...
Mesela Sefer dede birinizi çağırdı ve filanca yere gidileceğini söyledi...
Sakın ha kimse dinlemeyecek bu isteği.
Sefer dede evinden almak istediği birkaç eşyası olduğunu ve kendisine eşlik etmenizi, yardım etmenizi istedi...
Asla ve asla bu tür oyunlara kimse kanmasın.
Direk bize gelin ya da Perilere seslenin o anda.
Sefer dedenin yanında iki kişi daha varsa, bu söylediği de mantıklı ise o zaman yapabilirsiniz ya da yapmadan önce
gelin bize sorun...
Sefer dede bizi falanca yere gönderiyor, bunu söylerken yalnız değildik fakat yine de size sorma ihtiyacı
hissettim çünkü gitmemizi istediği yer mantıksız bir yer vs.…
Anladınız mı beni?
Şimdi bunları da konuştuk ve bu da bir yerde tatbikat sayılır.
Ayrıca sizden şunu istiyorum...
Safinaz’cım, Armağan tekrar buraya gölge olarak gelip, istihbarat çalışmalarına devam etmeyi düşünebilir.
Onun gölge olarak bile olsa bahçeye girmesini önleyici tedbir alın.
Nusret Bey, sizde perilerin aldığı tedbirin haricinde zihinsel tedbir alırsanız memnun olurum.
Armağanın varlığını uzakta veya yakında hissederseniz, lütfen vakit geçirmeden bize ya da bizi bulamıyorsanız
perilere acil olarak iletin.
Evet, arkadaşlar demek ki ne yapıyoruz?
Gaflete düşmeyeceğiz, tuzaklara düşmeyeceğiz, saf saf hareket edip de başımıza dert açmayacağız...
Hep birlikte hareket ediyorsak bu insanlar bize hiçbir şey yapamazlar.
Ve tekrar söylüyorum...
Böyle bir olayın başımıza gelmiş olması bizim için şanssızlık değil, tam aksine şanstır.
Unutmadan söyleyeyim...
Armağan’ın istihbaratına dayanarak, bize verdiği bilgiler doğrultusunda şu şu şu ülkelerde şu mutantlar varmış
diye size sinema salonunda dosya verdik ya...
O dosyalardaki yazanları da sadece bir fikir, bir tatbikat gibi düşünün artık.
Çünkü ülke ve o ülke adına çalışanların doğru olmasına karşılık, dosyada yazan mutantlar uydurmaca da olabilir.
Ellerinde öyle bir gücün olduğunu sanmıyorum.
Varsa dâhi stabil kullanılabilir durumda olduğuna kanaat getiremiyorum.
Ancak yine de her şey doğru olup o mutantlar, hatta daha fazlası var da olabilir gevşemeyelim.
Bu da bize artı puan ve onlara eksi puan olarak yazılacak bir haber.
Yani kimse moralini bozmasın faydalı bir olay yaşadık ve nihayetinde de bir casusu kaybetmenin dışında ki buna da
kayıp diyebilir miyiz, diyemez miyiz onu da tartışmak gerekir hiçbir kaybımız yok.
Tam tersine düşmanının bizden korkması gerektiğini onlara anlatmış olduk.
Hepimizin yeteneğinin onlardaki gibi palavra değil, doğal yollarla ve Allah vergisi olarak bizde bulunduğunu da
anlamalarını sağladık.
Bir noktayı daha ortaya koyup bilginize sunup bitiriyorum.
Laboratuvar patlamasında etkilenen yirmi kişi saydık ve bunları sağ salim toparlama gayretindeydik ve toparladık
da...
Ancak Armağan onların casusu olduğuna göre bu sayı halen on dokuz.
Hatta ikinci bir casus varsa içimizde bu sayı hali hazırda on sekiz.
Anlayacağınız bulunamayan ya da en başından esir alınıp yerine Armağan’ın koyulduğu bir ya da iki arkadaşımız daha
var aramızda olmayan.
Bu konuda da hep beraber araştırmalara devam edeceğiz.
Evet, şimdi diyeceksiniz ki cümleye başladı ne zaman bitecek bu çile...
Bitti arkadaşlar...
Bu konuda zaten söylenecek pek bir şey yok.
Konuşulacak da bir şey yok.
Ama şurada konuştuğumuz şeyler kesinlikle ve kesinlikle unutulmaması gereken şeyler.
Dikkat ederseniz, kimse üzülmez ve kimsenin de canı yanmaz.
Ha diyeceksiniz ki, kılık değiştiren mutantları var dediniz...
Yok, böyle bir şey yok...
Herhangi bir bilgim ya da delilim yok...
Hani savunma planları yapıp, Birtakım tatbikatları yaptınız ya...
Hani en kötü olasılıklara karşı kendinize hazırladınız ya...
Benim bu söylediğim de en kötü olasılıklar gibi bir olasılık.
Yoksa bildiğimiz bir şey olduğu için konuşmuyoruz.
Yani buna bile hazır olursak, her şeye hazırız demektir.
Bir şekilde bunları bir yerde yakalayacağız ve canlarına okuyacağız.
Evet, şimdi konuşmalar bitti...
Tatbikatları şimdilik bitti ama o konuda söz sahibi Sacit abi ve eksik bir şey görürse, sizi yine çalıştırır.
Çalışmalar bittiyse şimdi ne yapacağız?
Arkadaşlar şu andan itibaren tam gaz eğleniyoruz, neşeleniyoruz, mutluluk yaşıyoruz ve moral depoluyoruz.
Böylece her şey için, çelik gibi hazırlıklı oluyoruz.
Tüm derdi, tasayı, düşünceyi, her şeyi bir kenara bırakın...
Şöyle güzelce bir dinlenin.
Eğlenin neşelenin, mutlu olun...
Sonrasını hep birlikte hallederiz.
Dışarıda aileleriniz var ve onlarla beni tehdit eder, beni size karşı kullanır, buna mecbur eder dediğiniz
insanlar varsa...
Bunları buraya, aramıza alabiliriz.
Ya da onlara uzak koruma olarak kolluk kuvvetlerimizden Periler tahsis edebiliriz.
Bu tür durumları lütfen Sarp Peri ile Sude Peri ile istişare edin ve benimle son noktayı koymak için gelin
konuşun...
“Ayrıca Sude Peri'den kış günü açık yüzme havuzu istemişsiniz, hobi odaları gibi onun da sanal gerçekliğini
ayarlıyorlar.
Yüzme havuzu olsun, su sporları veya aqua park olsun, hepsini hazırlıyorlar.
O ortama birkaç kişi birlikte girebileceğiniz gibi, dışarıdan uygun görülen yakınlarınızı ve dostlarınızı da
çağırabilirsiniz.
Uygun kişilerse, Sude Peri ayarlar onunla konuşun.
Sanırım birkaç gün içinde uygun bir şekilde sizleri dünyaya da tanıtma, takdim etme zamanı geldi.
Hele bir olgunlaştıralım durumu ve istişare edelim de size bir cümle ile izah ederim” dedi ve güldü.
Bir arada olup ta başaramayacağımız bir şey olduğunu ben zannetmiyorum.
Evet, görüşmek dileğiyle arkadaşlar, hepinize mutluluklar ve sağlık diliyorum.
Bitti desek de konular bitmiyor ki Mert susup gitsin.
Bu arada sağlık demişken, herhangi bir sağlık sorunu olan arkadaşımız var ise, bizlere söylesin...
Perilerimizden rica ederiz, onlara yardımcı olmalarını.
Mesela Gülizar Hanım’ın ayağında gut hastalığı vardı ve yürüyemiyordu.
Periler çok kolay bir şekilde onun hastalığını aldılar, iyileştirdiler.
Yani öyle dişi ağrıyan, başı ağrıyan, kolu ağrıyan, karnı ağrıyan, ne bileyim işte sıkıntı çeken birisi varsa...
Sıkıntılarla uğraşıp bunları çekmesine gerek yok.
Yanımıza gelsin, onun sıkıntısını da hallederiz diyor ve size mutluluklar diliyorum” diyerek Ebru'nun koluna girdi
ve yanlarından ayrıldı.
Mert Birkaç adım attıktan sonra döndü,
“Zeynep abla biz biraz yürüyeceğiz, daha sonra terasta görüşelim olur mu” dedi.
Zeynep Hanım, “anladım elektrik durumları var.
Daha sonra yukarıda görüşürüz çocuklar, hadi siz gidin de elektrikleri kontrol edin bakalım” dedi gülerek.
Mert Ebru'ya,
“Bahçe’deki her zamanki yerimize mi gidelim” diye sordu.
Ebru, “hayır, içim daraldı...
Buradan biraz uzaklaşsak iyi olacak” diye cevap verdi.
- “nereye gidelim, nerede rahatlatalım seni...
Doğa mı istersin, kalabalığa karışmak mı istersin sevgili sözlücüm.
Ne isterse sözlüsü onu yapmaya hazır”.
- “Mert yalnızlık, doğa kafamı boşaltmama yardımcı olmayacak...
Farklı bir ortama karışıp, kalabalığın içerisinde şu anki düşüncelerimden uzaklaşmaktan başka bir şey istemiyorum.
Neresi olursa olsun ama farklı bir kalabalık olsun”.
- “tamam, o zaman Sirkeci'ye gidelim.
Oradan vapura binip adalara geçelim.
Adalarda çarşı, pazar gezelim.
Oradaki insanlara karışıp tost da yeriz.
Sonrasında da biraz daha dolaşıp geri döneriz olur mu”?
- “çok güzel olur.
Hatta çok çok güzel olur.
Uzun zamandır vapura binmemiştim.
Vapurda simit yemeyi ve çay içmeyi özledim.
Hadi vakit kaybetmeden vapur iskelesine gidelim”.
Ebru Mert'in elini tuttu.
Ona baygın bakışlarla bakarken, gözlerini hiç kırpmadan parmaklarını kıpırdattı ve Sirkeci vapur
iskelesindeydiler.
Mert gişeden iki tane jeton aldı ve vapuru beklemeye başladılar.
Ebru hiç konuşmuyordu.
Mert Ebru'ya neden hiç konuşmadığını sorunca...
Ebru,
“Konuşmanın dönüp dolaşıp bahçenin problemlerine geleceğini biliyorum.
Bir süre hiç konuşmadan seni ve kendimi yaşamak istiyorum.
Söyleyeceğin farklı bir şey yoksa lütfen sen de konuşma.
Sen de sadece kendini ve beni yaşa” dedi.
Mert söylenenleri yaptı ve bu soruya da cevap vermedi.
Biraz sonra vapur iskeleye yanaştı. Turnikelerden geçerek vapura bindiler.
“Üşümezsen ön güverteye çıkalım, rüzgârı hissedelim” dedi Mert.
Ebru,
“Evet aynı fikirdeyim” diyerek Mert'in elini hiç bırakmadan onunla birlikte önce üst kata çıktılar.
Oradan da vapurun ön tarafına geçip açık havada oturdular.
Mevsim kıştı ve vapurun ön güvertesinde açık havada onlardan başka en çok birkaç kişi daha vardı.
Ebru, temiz deniz havasını içine çekiyor ve sert esen Poyraz'ın uğuldamasını dinliyordu.
Sessizliği garsonun,
“Çaylaaarrrrr, var mı taze çay isteyen” diye seslenen sesi bozdu.
Mert eliyle iki tane işareti yaptı.
Garson onlara iki tane çay doldurdu.
Mert garsona 200 lira verdi ve
“İki tane simit gönderirsen üstü kalsın” dedi.
Garson, “emrin başım üstüne sayın abimin” diyerek yanlarından ayrıldı.
Kısa bir süre sonra, elinde iki tane simit ile daha genç bir garson geldi.
Simitleri verdi ve “afiyet olsun” diyerek gitti.
Ebru halen konuşmuyordu.
Çayını yudumluyor, simidinden küçük parçalar kopartarak uzun uzun çiğniyordu.
Mert Ebru'ya baktı, Ebru'nun gözleri kapalıydı.
Onu kendisine doğru çekti ve başını omuzuna yasladı.
Arapça “Feinne me'al'usri yüsren” dedi.
Ebru bu sözleri duyunca gözlerini açtı ve “babam da dua ederken hep bunu okur...
Fakat anlamını bilmiyorum, ne demek istiyor burada” diye sordu.
Mert benim Kur'an'daki en sevdiğim ayetlerden birisidir.
İnşirah suresinin 5. Ayeti.
Bu Sure Kısa bir Sure fakat insana müthiş bir rahatlık veriyor okuyunca.
Dur sana tamamına okuyayım sonra da anlamını söyleyeyim.
Eminim sende dinleyince rahatlayacaksın” dedi ve okumaya başladı.
“Bismillahirrahmanirrahim.
Elemneşrahleke sadrek,
Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?
Ve vedağnâ anke vizrek,
Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?
Ellezî engada zahrek.
O yükün altında eziliyordun.
Ve refağnâ leke zikrek,
Senin şânını yüceltmedik mi?
Feinne maal usri yüsran,
Şüphesiz her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
İnne maal üsri yüsrâ,
Gerçekten, her güçlükle beraber bir de kolaylık vardır.
Feizâ ferağte fensab,
Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
Ve ilâ rabbike ferğâb.
Ancak Rabbine yönel ve sadece O'ndan iste.”
Bir tanem sen içini ferah tut.
Bak biraz önce okuduğum surede ne diyor Allah.
Gerçekten, her güçlükle beraber bir de kolaylık vardır diyor değil mi?
Biz güçlükleri gördük, onlarla mücadele içindeyiz, fakat “ben size bir kolaylık yolu göstereceğim” diyor.
Bu kolaylık yolunun var olduğunu söylüyor bize.
“Siz gönlünüzü ferah tutun ve işinize devam edin, karalar bağlayıp kara kara düşünmeyin, ben size yardım edeceğim” diyor.