MANA 1.Kitap 40.Kısım

...

MANA 1.Kitap 40.Kısım

Asaf Hocanın eşi Zehra Hanım, aynı Asaf Hoca gibi olgun bir insandı.

“Bizleri bu kadar güzel ağırladığınız, bunca sıkıntının arasında bizlere vakit ayırdığınız...
Çocuklar sizlere gerçekten teşekkür ediyorum ve Allah yardımcınız olsun diyorum” dedi.

Seda Hanım eşi Halim Bey’e, “ne olur buraya yine gelelim hayatım” dedi.

Leyla, Armağan ile sohbeti koyulaştırılmış ve keyif içerisindeydi.

Asude Hanım,
“Bunca hediyeyi, çocuklara nasıl açıklayacağız Selim Bey” diyordu.

Semra Hanım Tufan Bey'e,
“Beni hiçbir yere götürmüyorsun diyordum ya, bütün o söylediğim sözleri geri alıyorum.
Hiçbir yere götürme ama mutlaka buraya gene getir lütfen” dedi.

Ebru bu konuşmalara kıkır kıkır gülüyordu.
Dükkân sizin, her zaman bekleriz...
Okyanustan bir bardak su almayla, suyu eksilmez.
Bizde de verme ile hiçbir şey eksilmiyor.
Onun için rahat olun...

Biz, Malezya'nın Redang Adasına piknik yapmaya gideceğiz.
Bu pikniğin zamanı geldiğinde sizlerin de bizimle gelmenizi arzu ederiz” dedi.

Zeynep Hanım hiç konuşmuyordu.
Asaf Hoca, Zeynep hanıma seslenerek,
“Zeynep Hanım, burada kontrol sizde değil mi” dedi takılarak.

Zeynep Hanım,
“Hocam Allah aşkına yapmayın, bir buradalar bir Kıbrıs'talar...
Uzaya üs kurdular bunlar...
Nerede Kontrol bende...
Bende sizin gibi ama tek farkla, yakından seyrediyorum olayları...

İşte burada olmamızın bir faydası varsa, o da istişare yapacakları güvendikleri kişileri çevrelerinde görüyorlar.
Karar almalarında onlara destek veriyoruz.
Yaptığımız bunlar ibaret" dedi.

Asaf Hoca,
“Biliyorum Zeynep Hanım, her şeyin farkındayım.
Sizden beklentimiz zaten, sadece onlara destek olmanız.
Yoksa gelişen ve gelişecek olaylar karşısında akıllar dur vaziyette, rahat ol sen” dedi.

Safinaz Peri, erkekler için de hediye paketleri hazırlamıştı, kendilerine verdi.
Ayrıca arkadaşlarına dağıtmaları için, hakiki Küba purosu paketleri de hazırlamıştı.

Herkese Fransız lokumu ile birlikte, gerçek Yemen Kahvesi ikram edildi.

Ve gecenin sonuna gelinmiş vaziyette, herkes birbiriyle sarılarak, gayet dostane bir vaziyette vedalaştı.

Tam ayrılmak üzere idiler ki, Asım Peri yanlarına gelerek,
“Mert Bey dokuz kişilik aradığımız insani varlıklardan oluşan bir grup bir araya gelmişler ve buraya gelmek istiyorlar.
Bizimle telepatik olarak konuşan, Nusret Bey isminde güç sahibi birisi var.
Kendisi telepatik olarak, karşısındakilerin zihinlerini okuyabiliyor ve onlarla telepatik olarak konuşabiliyor.
Zaten kendisinin dışındaki sekiz kişiyi de böyle tespit etmiş.
Bize de telepati gücüyle ulaşmış ve kendileri için doğru ve faydalı bir yer olduğunu düşünerek, buraya gelmek istediklerini belirtiyor.
Beraberindeki sekiz kişiyle birlikte gelecek tabii.
Ne yapalım, Ne diyorsunuz” dedi.

Mert biraz düşündükten sonra,
“Misafirlerimizi uğurlayalım.
Ondan sonra onları buraya alalım.
Sanırım uzun bir gece olacak.
Misafirlerimizi, bunlarla meşgul etmeyelim.
Hepsinin yarın, kendilerine göre mesaileri var” dedi.

Misafirler de zaten ayrılıyorlardı.
Selim Bey çıkarken,
“Mert Bey rahat olun, söylediğiniz hiçbir söze kırılmadık ve tüm söylediklerinizi kalben destekliyorum.
Doğru olanı doğru bir şekilde yapıyorsunuz” dedi.

Dışarı avluya çıkıldığında şoförlerin de korumaların da gayet keyifli olduğunu gördüler.
Onlar da Peri olaylarına girilmeksizin muazzam bir şekilde ağırlanmışlardı.

Hepsine de eşlerine ve çocuklarına götürmek üzere hediye paketleri verilmişti.
Böylelikle bu denli muhteşem bir köşkün gayet zengin sahibini ziyarete geldiklerini zannediyorlardı.

Bunun dışında gerçekte var olan olaylarla ilgili hiçbir bilgileri olmamıştı.

Misafirlerin uğurlanmasından sonra, Bahçe insanları yeni gelecekleri merak ederek ve gelmelerini bekleyerek, kendi yaşam alanlarını çekildi.

Mert ve Ebru,
“Bahçede biraz yürüyeceğiz” diyerek onlardan ayrıldı.

Mert Ebru'ya,
“Güzel bir gece oldu değil mi” dedi.

Ebru,
“Güzelden de öte, çok hoş bir geceydi...
Misafir olarak gelen insanların hepsi de hoş ve iyi insanlardı.
Sen Zeynep Abla’ya çıkışınca, ben sinir bozucu insanların geleceğini zannetmiştim.
Fakat makul ve mantıklı insanlar geldi” dedi.

Mert,
“Ben öyle konuşmasaydım, buraya gelenler çok farklı kişiler olabilirdi.
Zeynep Abla, her ne kadar Zeynep Ablamız olsa da burada görevli ve sorumlu olduğu meseleleri rapor vermesi gereken amirleri var.

Benim o yaptığım sert konuşma sonrasında mutlaka konuşmanın çerçevesini rapor etmiştir.
Ben zaten, o rapor edeceği için öyle konuştum.
Dolayısıyla, o konuşma nedeniyle buraya gelen insanlar bu şekilde ılımlı insanlar oldu.
Yoksa gerçekten bizi zorlayacak ve Birtakım sıkıntılara sokacak insanlar gelebilirdi bu akşam buraya” dedi.

Ebru,
“Mert, bu kadar şeyi bir arada nasıl düşünüyorsun ve nasıl planlıyorsun?
Ben hayretler içerisinde hayran hayran seni istiyorum sadece” dedi.
Sonra pardon,
“İzliyorum sadece demek istemiştim” dedi ve utandı.

Mert, "Ebru kafamda senden başka hiçbir düşünce olmaksızın, seni istemeyi o kadar çok istiyorum ki...
Sana sarılmış vaziyette, saatlerce seninle konuşmak istiyorum...
Seni doyasıya koklamak ve öpmek istiyorum...
“Rumba Da Rumba Agathu rumba” dedi ve ekledi.

"Libidomuzu coşturacak, kabartacak zaman değil bu zaman...
Aman diyeyim, beni yoldan çıkartma Ebru” dedi gülerek.

Ebru,
“Arada sırada bana sarılırsan, birkaç güzel söz söylersen, sürekli seni düşünmeyi bir süreliğine erteleyebilirim sanıyorum” dedi.
Sonra kıkırdayarak güldü.

Mert,
“Niye güldün” diye sordu.

Ebru,
“Aklıma ne geldi biliyor musun?
Hani mantık evliliği diyorlar, yok işte servet bölünmesin diye yapılan evlilik diyorlar, şu evliliği, bu evliliği diyorlar...
Bizde şu anda düşünce evliliği yapıyoruz.
Sadece birbirimizi düşünebiliyoruz, icraat sıfır” dedi.

“Aman diyeyim Ebru, beni yoldan çıkartma...
Dediğim gibi, sana koşmamak için kendimi zor tutuyorum” dedi ve Ebru'yu tutarak kendisine çekti.

İlk defa dudakları birleşiyordu.
Uzun süre dudaklarını birbirlerinden ayıramadılar.

O esnada bulundukları ortamda hoş bir aydınlık oluşmuş, üzerlerine peri tozu yağıyordu.
Derinden hoş bir müzik geliyordu.
O müziğin eşliğinde birbirlerine sarılmış vaziyette, bir süre dans edercesine salındılar.

Sonrasında Mert Ebru'ya,
“Of ya, bu güzellik bırakılıp da onunla bununla uğraşmak için şimdi içeriye gidilir mi” dedi.

Ebru da
“Bu güzellikle olmak istiyorsan, önce şu problemleri çöz.
Sonra bu güzellik, ömür boyu senindir” dedi.

İkisi de gülümseyerek, Ebru durmadan kıkırdayarak, el ele tutuşmuş vaziyette içeri girdiler.

Sarp Peri onlara girişte bekliyordu.
“Ne yapıyoruz Mert Bey” dedi.

Mert,
“Şöyle yapalım, şu mangalları yakıp, bahçeye gelecek dokuz kişi için bir sofra kurulsun.
Aç gelebilirler ki, bir araya gelip konuşmaya başladılarsa açtır hepsi.
Mangalda onlara et, tavuk ve köfte yapılsın.

Biliyorum bunlar için mangal yakmaya gerek yok.
Mangalı yakmadan da bunları ikram edebilirsiniz.
Ama bir ortam, bir ambiyans oluşsun istiyorum.
Masaya da şöyle zengin bir meze çeşidi koyalım.
Herkesin önüne zengin bir ordövr tabağı koyalım.
Onlar buradayken pişen etlerden servis yapalım.
İşte Birtakım içecekler...

Sonrasında da tatlı falan ayarlayın işte...
Önemli olan ne yapıldığı ne yenildiği değil...
Bu anlattığım çizgide bir ortam oluşturulsun.
O esnada da rahat rahat konuşulsun.

Sarp anladın sen beni...
Bunun için Safinaz sana destek verir.
Hazırlık yapıldıktan sonra, o insanları al ve Bahçe’ye getir.
Burada avluda onlarla biraz konuşalım.
Kışın başındayız ve bahçe soğuk.
Onu da ayarlayın.
Böyle sanki bir yaz akşamıymış gibi bir hava olsun, üşümesinler.
Bahçe insanlarına söyleyin, bizim o ilk konuşmayı yapacağımız süre zarfında kimse buraya gelmesin.
Daha sonrasında akşamki yemekte nasıl onları misafirler ile tanıştırdıysak, aynen öyle tanıştırırız.
Onlarla bir ön görüşme yapmadan önce buraya gelirlerse, iş gargaraya gelir ve ciddiyet kaybolur...
Onlar yemeklerini yedikten sonra, tanışmak isteyenler gelebilirler...
Bunu organize edersiniz” dedi.

Avluda gereken hazırlık yapılmıştı ve Sarp Peri, yeni misafirleri alarak getirdi.

Mert,
“Herkese hoş geldiniz diyorum” dedi.

Sonra kendilerine en çok yaklaşmış olan kişiye,
“Nusret Bey sizsiniz sanırım, tekrar hoş geldiniz Nusret Bey” dedi.

Nusret Bey,
“Hoş bulduk Mert Bey, talebimize hemen cevap verip bizleri davet ettiğiniz için hepimiz adına size teşekkür ediyorum” dedi.

Mert,
"burasını kendi eviniz gibi kabul edin ve rahat olun.
Bizler Sadece burada ev sahibiniz pozisyonundayız.
Yoksa aramızda amirlik, memurluk gibi bir şey söz konusu değil, rahat olun” dedi.

Sürekli Yeni gelenlere aynı şeyler anlatıyorum ama burada isteyebileceğiniz her şey mevcut...

Burası, Periler tarafından inşa edilmiş bir yer ve ismi de Bahçe.
Burada 7/24, saatin, vaktin kaç olduğunu bakılmaksızın, istediğiniz her şeye ulaşabileceğiniz bir ortam mevcut.

Gece üçte yemek yemeyi arzu ederseniz, yemek yersiniz.
Gece 5 de çay içmeyi arzu ederseniz, taze çay içersiniz.

Çamaşırla, bulaşıkla, yemekle, uğraşmazsınız.
İstediğiniz her şeyi fısıldayarak talep edebilirsiniz.

O size verilecek, önünüze getirilecektir.
Çay olsun, kahve olsun, yemek olsun, dünya mutfağından nereden ne isterseniz isteyin... Anladınız mı?

Çamaşırlarınızı kirli sepetine attıktan az sonra, temiz, yıkanıp ütülenmiş olarak, yatağınızın üzerinde bulursunuz.

Dolabınızda ve çekmecelerinizde ihtiyaç ya da arzu ettiğiniz her türlü giysi, çamaşır, çorap hazır bekler sizi.

Bilgisayarınız, televizyonunuz, müzik cihazları, diğer arzu ettiğiniz kullanım aletleri vs. mevcut odalarınızda.

İnternet hızımız, insanlığın henüz ulaşmadığı bir hızda ve kotamız yok.
Sıkılmayasınız diye, sizler için resim, sanat, müzik, el işleri vs. gibi hobi odalarımız mevcut.

Çarşı Pazar alışverişini seviyorsanız, burada sanal gerçeklik alanlarımız var ve orada vakit geçirerek, ödeme sıkıntınız olmadan limitsiz kart ile gerçekten alışveriş yapabilirsiniz.

Biraz sonra size anlatacağım.
Buradan çıkmanız gerçekten tehlikeli...
O nedenle bir süre buradan ayrılamayacaksınız.

Haber vermenizi gereken kişiler olabilir, bakmakla yükümlü olduğumuz insanlar olabilir...
Bu tür özel durumları olanlar, genel konuşma ve yemeğin ardından, bizimle özel olarak özel durumlarını da konuşabilirler.
Elimizden gelen her şeyi yapıp, sorununu çözeceğimizden emin olsunlar” dedi.

Mert devam ederek,
“Şimdi şöyle yapıyoruz” dedi.
Aynı askeriye sistemdeki tekmil verip, kısa künyesini söyler gibi kişi ismini söyleyecek, özel gücünü söyleyecek ve geçecek masadaki yerine oturacak” dedi.

“Askeri sistem dediğime bakmayın, burada esneklik var askerlik yok.
İçinizde bayanlar da var.
Gerçi bu söylediğimi anlamamış olabilirler ama askerliğini yapmış olanlar beni gayet iyi anlamıştır, yanlış anlaşılmasın” dedi.

MANA 1.Kitap 41.Kısım için tıkla..

...

...