MANA 1.Kitap 30.Kısım
MANA 1.Kitap 30.Kısım
Ebru gülüyordu...
Mert neden güldüğünü sorunca, “Mert'e bir değnek uzattı ve buyurun efendim, İstanbul’un değnekçisi oldunuz.
Hadi bakalım, RedKit gibi yeni maceralar seni bekliyor” dedi.
Mert,
“Yok öyle sıyrılmak!
Anca beraber kanca beraber...
Benimle geliyorsun” dedi.
Onca kediyi, fareyi, ellerimizle toplayıp çuvala dolduracak halimiz yok.
Sen gelecek ve orada perileri çalıştıracaksın.
Biz de kavalcı ile meşgul olacağız” dedi.
Salih yemeğini bitirmiş, yanlarına gelmiş ve onları dinliyordu.
“İzniniz olursa sizinle gelmek istiyorum ve sanırım her ne kadar bu işi Periler çözebilecek durumdalarsa da benim
de yapabileceğim bir şeyler olabilir.
Hem bir uğraşım olursa, bana da iyi gelecektir.
İzninizle, ben de sizinle geleyim” dedi.
Mert,
“Elbette ki neden sorun olsun, memnun oluruz.
Tabii ki gelebilirsin” dedi.
“Başka gelmek isteyen var mı?” diye seslendi fakat kimseden ses çıkmadı.
Mert,
“Evet Ebru ne yapıyoruz?
Bu gösteriyi de sen yönet bakalım” dedi.
Ebru,
“İşi bana bırakıyorsanız, benim oraya gitmeye bile gerek olmadan buradan o işi halledebilirim.
Ama diyorsanız ki hava alalım, alalım” dedi.
Mert Ebru'ya,
“Ebru ‘cum oraya gitmeden halledebileceğini biliyorum.
Ancak, oraya gitmemiz olayı halletmekten ziyade Asım Peri, Sarp peri ve kolluk kuvvetleri vasıtasıyla, oradaki
olayın doğal bir sebepten oluştuğu ile ilgili haber yaymak.
Yani şimdi o kedileri ve fareleri, oradan toparlarız ve doğal ortamlarına yerleştiririz.
Bunda bir sorun yok.
Kavalcımızı da tutup getirir Sarp Peri...
Fakat her şeyden önce oradaki halka, bu olayın doğal bir oluşum olduğu ile ilgili ikna edici bir sebep vermek...
Yoksa bu yaşanan olayın doğaüstü bir olay olduğu ve bunu gerçekleştiren kişinin, insani bir varlık ya da bir Mutant dediğimiz türden birisi olduğunu görür, duyar ve yayarlarsa, işte ondan sonrası on bir” dedi.
Ebru,
“Doğru söylüyorsun, gidelim oradaki yerinden oynamış bütün taşları, yerine yerleştirelim...
Sonra kavalcıyı alıp getirir, konuşuruz” dedi.
Bunu söyledikten sonra,
“Hazır mıyız” diye sordu.
Mert ve Salih evet deyince, gözlerini yumdu açtı ve Zeytinburnu'ndaydılar.
Zeytinburnu’na ulaştıklarında gelmekle ne kadar doğru bir hareket yaptıklarını gördüler.
Çünkü olay sadece kedi ve fare olayı değildi.
Evlerin çatılarında kartallar vardı.
Ebru Mert'in koluna yapışmış, ona elektrik direğini işaret ediyordu.
Mert elektrik direğine baktığında direğe sarılmış vaziyette dev bir boa yılanı gördü.
Ağaçlarda maymunlar, iş zıvanadan çıkmıştı.
“Ebru sen Sarp periye söyle, burada ne kadar olmaması gereken hayvan varsa, hepsini toparlayıp doğal ortamlarına taşınlar.
Ve hani konuştuğu zaman kimsenin lafı ondan alamadığı türden çeçeron yaşlı kadınlar olur ya, işte o kılığa girmiş on on beş yirmi periyi bölgeye yay...
Su arıtma tesisinde arıza olduğunu, bu nedenle orada biriken kükürdün hidrojen gazı ile birleşerek, kanalizasyon borularından Zeytinburnu'na dağıldığını, bu gazı soluyan insanların da olmadık halüsinasyonlar gördüklerini konuşsunlar.
Sonra bu kadınların olduğu yere, yetkili kılığında birilerini gönder ve arızanın giderildiğini, her şeyin kontrol altına alındığını, zararlı olmasa da bu etkilenmeden dolayı herkesten özür dilediklerini söylesinler.
Ve yine bir grup ayarla, kapı kapı dolaşarak arıtma tesisi müdürlüğü adına özür dilediklerini söyleyerek, onlara beşer kiloluk yoğurt hediye etsinler.
“Bu yoğurdu yiyin, içerisine antitoksin madde eklenmiştir.
Gazın, vücudunuzdan tamamen temizlenmesine yardımcı olacaktır” desinler.
Bu gariplikleri duyup haber yapmaya gelen haberciler de bu söylenenleri duysunlar ki, onlar “gaz zehirlenmesinden dolayı halüsinasyon gören Zeytinburnu” olarak haber yapsınlar.
İnşallah olay bu şekilde kendi içinde bir çözüme ulaşacaktır.
Yalnız bir sorun var...
“O da bu görüntüleri cep telefonuna kaydetmiş insanlar olabilir ve kesin vardır da...
Bu kayıtları yapanların kayıtları ile oynasınlar periler. Kayıtlarda hiçbir hayvan gözükmesin.
Böylece videoyu çekenler de halüsinasyon gördüklerine kanaat getirirler” dedi.
Plan gayet mantıklıydı ve hemen uygulamaya koydular.
Gerçekten de biraz sonra durum kontrolü altındaydı.
Sıra gelmişti kavalcıyı bulmaya...
Asım Peri, kavalcının 19 yaşında bir genç kız olduğunu söyledi ve bulunduğu yerin konumunu verdi.
Hemen verilen adrese gittiler.
Adres Zeytinburnu'ndaki hipodromun yanında bulunan yeşil alandı.
Oraya vardıklarında iki tane aslan gördüler.
Mert işin biraz sarpa saracağını ve uzayacağını düşünerek,
“Ebru bu bölgeyi tecrit eder misin, dışarıdakiler İçerdeki olanları görmesinler” dedi.
Ebru gözlerini yumup açtı ve “tamam” dedi.
Mert aslanlara doğru yaklaştı.
Sarp Peri, hemen iki aslanı da alarak doğal ortamlarına götürdü.
Fakat o iki aslanın alıp götürür götürmez, bu defa dört tane aslan ortaya çıktı.
Yine bir gayret ile o dört aslanı alıp, doğal ortamlarına götürdü.
Fakat anında sekiz aslan ortaya çıktı bu sefer.
Onlar uğraştıkça, sayı iki katına çıkıyordu.
Mert, “durun” dedi.
Asım periye, genç kızın ismini öğrenmesini söyledi.
Asım Peri, genç kızın isminin Gamze olduğunu ve üniversite öğrencisi olduğunu söyledi.
Mert, aslanların arkasındaki ağaca doğru baktı ve Gamze orada ağacın üzerinde oturuyordu.
Ona doğru seslenerek,
“Gamze her ne yapıyorsan derhal bırak” dedi.
Fakat Gamze'nin sadece, kahkaha atışını duydular.
Mert bunun üzerine,
“Ebru acil Hulki’yi buraya getir” dedi.
Hulki göz açıp kapayıncaya kadar sürede oradaydı.
Mert olayı, çok kısa bir şekilde izah etti.
Hulki ’cim bu aslanların senden korkması gerekiyor.
Yoksa uzun bir uğraş olacak bu bizim için” dedi.
Hulki,
“Zaten büyüyüp vücudumu esnetmem gerekiyordu, avluya çıkıp orada yapacaktım.
Kısmet burayaymış, biraz geri durun” dedi.
Geri çekildiler...
Altı metre boya ulaşarak dev bir cüsseye sahip olan Hulki, önce iki elini birkaç kere yumrukla göğsüne vurdu ve
vahşi bir sesle haykırdı.
Daha sonra başını yukarıya kaldırarak, aslan kükremesine benzer bir ses çıkarttı.
Bunu gören aslanlar iki adım geri çekildiler.
Hulki yine gür sesiyle, bir kere daha kükredi ve yumruğunu toprağı vurdu.
O yumruğunu toprağı vurduğunda yer sallandı.
Aslanlar yerden yarım metre kadar yükselip, tekrar yere düştü.
Bu esnada Gamze de oturduğu ağaçtan yere düşmüştü.
Bir yerleri acımış olsa gerek ki, orasını burasını ovuşturuyor ve hafif, hafif inliyordu.
Mert Sarp periye,
“Hemen aslanları toparla ve doğal ortamına götür” dedi.
Sarp peri, söyleneni derhal yerine getirdi.
Aslanlar gidince, Hulki tekrar bir nara attı ve normal haline döndü.
Mert Gamze'ye seslenerek,
“Gamze oyun oynamaya devam etmek istiyor musun gerçekten?
Yalnız bu sefer ağaçtan düşme ile kurtulamazsın, onu da söyleyeyim” dedi.
Gamze karşısındaki kişilerin, sıradan insanlar olmadığını anlayarak,
“Özür dilerim sadece eğleniyordum, kimseye bir zararım dokunmadı” dedi.
Mert,
“Evet eğleniyordun ve kimseye bir zararın da dokunmadı fakat kendini ortaya çıkarttın.
Biz gelip seni bulmasak, seni alıp götürüp, laboratuvarlarda deney faresi gibi, üzerinde deneyler yaparlardı.
Bu hiç aklına gelmedi mi” dedi.
Gamze'nin başı öne eğik vaziyetteydi ve üzüldüğü her halinden belliydi.
Mert’in, “Gamze yanımıza gel, bizden sana zarar gelmez.
Bizde senin gibi, normalin dışında insanlarız ve bulunduğumuz durumdan kimsenin zarar görmemesi ve de her şeyden
önemlisi, kendimizin zarar görmemesi için bir araya gelmiş kişileriz.
Sen de mecburen, bundan sonra bizimle birliktesin, ailen nerede onlarda Zeytinburnu'nda mı” dedi.
Gamze,
“Evet, Zeytinburnu'ndalar.
Annem, babam, babaannem ve iki kardeşimle birlikte yaşıyoruz.
Babam belediyede şoförlük yapıyor.
Fakat bu olanlardan onların haberi yok.
Lütfen beni şikâyet etmeyin onlara” dedi.
Mert,
“Sakin ol Gamze...
Kimseyi, kimseye şikâyet etmek gibi bir derdimiz yok.
Eğer bu halinden haberdar değillerse de o da sorun değil.
Ailene gerektiği şekilde anlatarak, mantıklı bir çözüm buluruz.
Fakat şimdi ilk önce, bizimle gelmeli ve güvende olmalısın.
Bu her şeyden öncelikli ve önemli” dedi.
Okuluna gitmen gerekiyorsa, yine gidebilirsin.
Senin durumunda çok da önemli değil okulu bitirmen.
Fakat okumak istiyorsan, üniversitende okuyabilir ya da dışardan bitirmeni sağlayabiliriz.
Evet, şimdi öncelikle, seni alıp bizim bulunduğumuz yere götüreceğiz.
Daha sonra, ailene ne söyleyeceğimize, beraber düşünüp karar veririz” dedi.
Ve Ebru'ya baktı.
Ebru herkesi toparladı ve Bahçe’ye geri götürdü.
Mert Gamze’ye, Aycan’ı tanıttı ve Gamze’ye Bahçe’yi tanıtma görevini ona yıktı.
Bu defa Aycan ona odasını gösterdi.
Kısaca kuralları belirtti ve Bahçe’de nasıl rahat edeceğini anlattı.
Sonrasında elini yüzünü yıkayıp, yanlarına gelmesini söyleyerek terasa geçtiler.
Mert,
“Evet, şahsen benim turşum çıktı ve bir olayı daha kaldıramam gidip uyuyacağım.
Fakat şimdi yeni bir durumla karşı karşıyayız.
İlk defa ortada bir aile var.
Bir anne var, bir baba var, bir babaanne var, iki tane de Gamze'den küçük, erkek kardeşi var.
Böyle bir durumda ne yapmamız gerektiğini daha önce karşılaşmadığımız için hiç konuşmadık.
Evet, Zeynep abla, durum böyleyken böyle...
Ne yapacağız şimdi” diye sordu Zeynep Hanım’a.
Zeynep Hanım düşünüyordu...
Fakat aklında net bir çözüm yoktu.
Sacit bey devreye girerek,
“Bunun tek bir çözümü var” dedi.
Mert,
“Sacit abi sanırım o tek çözüm sende bizimle paylaşır mısın” dedi.
Sacit Bey,
“Biz okulda zaman zaman bu tür durumlarla karşılaşıyoruz.
Bazı kötü olayların, öğrencinin ailesine bildirilmesi gerekiyor.
Bu bildirimi yaparken babaannesini ya da küçük kardeşlerini çağırıp, onlara anlatmıyoruz elbette ki…
Öncelikle velisi olan kişiye haber veriyoruz.
Hiç kimseye bir şey söylemeden ve çocuğunu zor duruma sokmamak için, durumu belli etmeden okula gelmelerini rica
ediyoruz.
Çoğu zaman, eşiyle birlikte velisi okula geliyor.
Burada da yapılacak olan şey, ondan pek farklı değil.
Gamze'nin babasını arayalım ve annesi ile birlikte, kimseye belli etmeden okula gelmesini isteyelim.
Telefonda bile konuşmak doğru değil, kızınızın iyiliği için kimseye söylemeden, sakince hızlı bir şekilde okula
gelin diyelim” dedi.
Mert,
“Teşekkür ederim Sacit abi, çözüm yolunu anladım.
Ancak bizim metodumuz, biraz farklı olacak” dedi.
Ve Sarp periye dönerek “Sarp ‘cım olayı anladın, buraya gelmesi gereken 2 paket servisimiz var.
Paketleme yaparken kimse görmesin, kap gel onları buraya.
Misafirhaneye değil direk buraya getir” dedi.
Sarp Peri,
“Anladım Mert Bey” dedi ve kısa bir süre sonra, Gamze'nin anne ve babası ile yanlarındaydı.
İkisi de ne olduğunu anlayamamıştı, şaşkınlık içindeydiler.