Esma’nın Terazisi 1.Kitap 12.Kısım
Esma’nın Terazisi 1.Kitap 12.Kısım
Yegâne ihtiyaç duyulanın kendisi olduğunun anlaşılmasını nasip ederek,
Kendisine sahip olanın başka bir şeye ihtiyaç duymayacağını,
Çünkü her şeyin kendinde mevcut olduğunu gösterir.
Padişah cariyelerini toplamış ve hazine odasına götürmüş.
Şimdi dediğinde herkesin bir şey üzerine elini koymasını ve eli neyin üzerindeyse, onun ona verileceği sözünü
vermiş.
Evet, şimdi dediğinde tüm cariyeler bir mücevherin üzerine elini koymuşken, cariyelerden birisi elini padişahın üzerine koymuş.
Bunun üzerine padişah, "sen neden bir değerli mücevheri tutmadın da, elini benim üzerime koydun" dediğinde,
cariye cevap olarak;
Sizin açtığınız idrak ile size sahip olanın, zaten tüm bu hazinelere de sahip olacağını anladım efendim.
diye cevap vermiş.
Kâdir ismi ile kudretinin sınırsızlığını tecellilerle anlatır.
Boştan dolu çıkartmaya, dolu olarak emin olunanı boşa çıkartmayı, kudreti ile sergiler.
Muktedir ismi ile fiillerdeki ilahi gücün anlaşılmasına olanak verir.
Her şeyin sonunun onda bittiğini ve hiç bir şeyin sonundan emin olunamayacağının idrakine ulaştırır kulunu.
Mukaddim ismi ile nefsin vezirliğini gözler, önüne sererek takdim eder.
Bu takdim ediş,
ona açılan yolda gitmesi gereken ortalama yolun,
ne kadar ilerisinde olduğunun,
bu ileri gidişte kendisine sunulan ve helal olan neleri
safra gibi görüp
geride bırakarak ilerlediğinin fiiliyatından ibarettir.
Muahhir ismi ile de, kimi nefsin rezilliğini ortaya koyar.
Helal dâhi olsa nelerle oyalanarak yolun ne kadar gerisinde kaldığını, bu suretle neleri kaçırdığını anlaması
noktasında, idrak açar.
Evvel ismi ile, hiçbir mahlûk yaratılmadan önceki Zatını anlatır.
Âhir ismi ile, her mahlûk yok olduğunda da, evvelki gibi var olacağına idrak ettirirken...
Zâhir ismi ile, her nesnede aşikâr olan varlığını ortaya koyar.
Bâtın ismi ile de, aklın ötesinin de kendisi olduğunu ifade eder.
Vâli ismi ile velayetini sezdirir.
Her sebebin velayetinden gelen emir çerçevesinde halk edildiğini,
Adaletin hakikati ile birlikte açar.
Müteâli ismi ile hiçbir sebepten sarsılamaz,
İhsanlarının artması onda bir noksanlığa, acze, zaafa sebep olamadığı gibi,
Mutlak gücün sahibi olduğundan, gücünde artmanın da söz konusu olamayacağını gösterir.
Berr ismi ile hak edilenin ötesinde bahşederken,
Yine hak edilen gazabı da erteler.
Bir iyilik yapıldığında, onu kayda geçirecek meleği, belki nefis o iyiliğinden kendine çıkarttığı paydan vazgeçer
de, nihayetsiz sevap yazarız derken,
Kötülük yapanın günahını yazacak meleğe de, bekle tövbe ihtimali oldukça ertele der.
Tevvâb ismi ile, kulun bir hiç olduğunu anlamasına türlü vesileler halk ederek,
Nefsin tekâmülünde kendine pay çıkarma isyanının yok olmasına, kapılar açar.
Müntekim ismi ile eskilere tövbe etmeden yeni günahların peşine düşenleri izler.
Mazlumların yakarışlarına rağmen zalimlere mühlet vermeye devam eder.
Çünkü Mevlâsı kuluna zulmetmez.
Kulun çektiği zulüm kendi belasıdır.
Ruhlar yaratıldığında, Allah onlara ne olduklarını unutturacak şekilde üfürdü ve sağ tarafta yarattığı Dünyayı, tüm ziynet ve güzelliğiyle ve aynı zamanda sol tarafta yarattığı Cehennemi, tüm dehşetiyle gösterdi.
- "İsteyen Dünya’ya gidebilir size dünyayı helâl kıldım buyurdu.“
Cehennemin dehşetinden ürperen ve Dünyanın güzelliğinden sarhoş olan Ruhların yüzde doksanı, esma sıfatının tümünü içeren güzeller güzeli Dünya’ya yöneldi.
Geriye kalanlara bu defa sağ taraftan Dünyayı silip Cennet’i gösterdi.
Dünyanın güzelliğine rağmen, huzurda kalmanın zevkine sadık kalan Ruhların da yüzde doksanı, Allah’ın sıfatının tüm güzellikleriyle donanmış Cennetin güzelliği karşısında, girdikleri sarhoşluk ve sekir haliyle cennete yöneldi.
Geriye bir yüzde onun yüzde onu, diye azdan az olduğu ima edilen birtakım Ruhlar, o gaflet üfürüğü anında gözlerini yummuş, olan bitenle meşgul olmak yerine, Rableriyle birlikte olmayı seçmişlerdi.
Ve bunun neticesinde güzel ve dehşetli hiçbir yaradılanla ilgilenmemişlerdi.
Ve de bunun neticesinde halen huzurda kalmışlardı.
Zatını aşikâr etse,
- "Tur dağına göründü Tur dağı eridi “ olurdu.
Herkes secdeye kapanır ve kimse yerinden kıpırdayamazdı.
Allah Sıfatlarının Cem’i olarak Zatını perdelemek suretiyle sordu;
"Mevlâna Hazretlerinin söylediği şekilde yazarsak,
- "A be akılsızlar siz neye cennete gitmez de burada oturur bekleşirsiniz?“
Kalan bu ruhlar cevap verdi;
- "Senden daha güzel değil o Cennet dediğin şey Rabbimiz.“
- "Ne olur bizi huzurundan yollama “
- "Cennet dâhi senin huzurunda olmayı dilerken, biz nasıl senden geçelim de Cennet’e talip olalım.“
Bu bahsi duyan Dünya’ya meyletmiş ilk yüzün doksanı ve
Kalan on ’un da Cennet’e meyletmiş yüzün doksanı geri döndüler.
- "Affet Rabbimiz...
Biz de, bu kalan azın azı ile aynı düşünüyoruz... Artık gidişimizi yok say ve bizi de tekrar huzuruna kabul et“
dediler.
Bunun üzerine, Yüce Yaradan O af dileyen Ruhlara seslendi;
- "Elestü bi Rabbiküm“
Ben sizin Rabbiniz miyim?
- "Belâ" dediler Ruhlar.
Yani her ne olursa olsun seni Rabbimiz olarak kabul ettik ve bu davamızdan da asla ve kat’a vaz geçmeyeceğiz dediler.
- "Bu arzunuzun karşılığını benden başkasına yönelerek kaybettiniz...
Ama şimdi ikinci bir şans istiyorsunuz."
- "Artık bunun bir bedeli var.
Bedavayken beni almadınız“
- "Her ne dersen yaparız, yeter ki ikinci bir şans ver Rabbimiz“ dediler.
- "Peki, o halde dünyaya gidecek ve orada, oranın zamanıyla bir süre geçireceksiniz.
Bu süre içinde ben size orada bu ahdinizi uygulamanız için fırsat vereceğim.
Ama sanmayın ki orada güllük gülistanlıklarda geçecek bu süre.
Sizi gerçekten bu isteğinizde samimi misiniz imtihan edeceğim.“
- "Sen ikinci bir şans ver de, ne dersen onu yaparız biz Rabbimiz.
Kaldı ki o dediğin süre kazanacaklarımız karşısında nedir ki.“
Allah bu istekleri kabul etti ama karşılığında da, o Ruhlara birer senet imzalattı.
Senetler muhtelifti.
Kiminde Afrika’da açlık çekerek bir hayat sürecek ve buna rağmen sana isyan etmeyeceğim,
Kiminde ise zenginlik içinde yüzecek ama bu zenginliğimi kendim için değil, sana ulaşma gayretinde olanlara
destek vermek için harcayacağım yazıyordu.
Her ruh önüne konan senedi seve seve ve rızayla imzaladı.
İşiniz zor, başarı ihtimaliniz de buradaki boyaya boyanış nispetiniz dolayısıyla düşük.
Ama siz istediniz biz de söz verdik.
Kazanan herkes ilk an huzurda kalan gibi olacak ve
Son noktaya ulaşamamış olan da kazanma yolunda gayretin neresine kadar çıkmışsa,
Ulaştığı yer kendisinden daha az yol kat edene nazaran üstün olacağından,
Sonrasında kendisine Cennet’te diğer Ruhlara nazaran mevki sağlayacaktır.
Dünya ve Cennetten şimdi Huzur’a talip olarak vaz geçip, imtihan dünyasına inecek olan Ruhlar size sesleniyorum...
- "Dünyanın size iznimizle yapacağı efsun ve büyü ile büsbütün bizi unutup, şu an elinizdekileri de kaybedip, cehennemde temizlenmek ve sonrasında Cennete girmek durumunuz da söz konusu.
Hatta ebedi olarak orada kalacak kadar alçalabilir ve asla oradan çıkamayada bilirsiniz iyi düşünün.“
- "Bu konuda da evet diyorsanız, senetlere ikinci birer imza atıp kendinize kefil olarak teslim edin
ve Dünya’ya iniş sıranızı beklemek üzere, dördüncü kat semadaki Ruhlar yastığına inin.“ dedi
Senetler imzalandı uygulama başladı.
Deme bu niçin böyle, yerincedir o öyle, sen sonunu seyr eyle, Mevla görelim neyler, neylerse gözel eyler.
Sonra Yaradan, tüm azameti ile geriye kalanlara, “otuz dokuzlar” diye seslendi...
Siz de ineceksiniz Dünya’ya,
Ama sizin inişiniz, sadece orada yaşanılanları görmek ve şahit olmak için olacak.
O Ruhlara, sizin içinizden seçeceğim Peygamberler göndereceğim.
Doğruyu ve yanlışı her devirde anlatacaksınız onlara.
Uyarıcı olarak gidecek ve yollarını bulmaları noktasında uyaracaksınız onları.
Peygamber gönderme faslı bittiğinde, yine sizlerden seçeceğim Velilerle, yeni nesilleri son Peygamberin sözleri ile uyarmanız ve onu hatırlatmanız üzere, görevlendirmeye devam edeceğim.