Esma’nın Terazisi 1.Kitap 11.Kısım
Esma’nın Terazisi 1.Kitap 11.Kısım
Mukit ismi ile her nesneyi nasıl ihata ettiğini ve maddînin yanı sıra, manâ rızıklarını da nasıl dağıttığını anlaması için, nefsi bu noktada da rızıklandırır.
Hasib ismi ile neyin neyi tetikleyerek, sonunun nereye varacağının idraki noktasını, yine yaşata yaşata açar.
Celil ismi ile Zatına ulaşma yolunda, sıfat silsilesinin Celal'den açılımına işaret ederek, hangi isminin hangi ismine, hangi sıfatının hangi sıfatına amirlik yaptığını sergiler.
Kerim ismi ile seyir ve hayret içinde Rabbini tanımaya çalışan nefse, himmet ile yetişir.
Ve zerre miskal yapılan hayrın, yapana ulaşan anlatılmaz ölçüsüz faydalarını örneklerken,
Yapılan kötülüğe hesap noktasında gösterilen sabrı ve süreyi, onu affetmek için verilen çabayı, apaçık
anlatarak, nefsi bir kere daha mest eder.
Rakib ismi ile her şeyi kontrolü altında tuttuğunu, ondan emirsiz yaprağın dahi kıpırdamadığını, inen her yağmur damlasının kontrol edildiğini sergiler.
Mucib ismi ile kendine yönele nefislerin seslenişine icabet ettiğini,
Hayrına olan yakarışların o an hesabını görürken, diğerlerinin hesabını uzattığını izah eder.
O an hesabı görülenden daha büyük bir menfaat, birkaç ek şart yerine geldiğinde katlıyorsa bekler ve şartların yerine gelmesini gözler.
Vâsi ismi ile rahmetinin gazabını ne denli geçtiğini;
Okyanusta bir ada olsa, adadaki ağaçta bulunan bir karganın ağzına çamur bulaşsa, karga da ağzını okyanus
suyunda yıkasa, rahmet deryasındaki bu temizlik sonucunda günah mı kalır?
O çamur gazaba duçar günah olsa dahi okyanusu kirletebilir mi hiç?
Örneğiyle yine yaşata yaşata pekiştirir.
Hâkim ismi ile bir hikmeti vardır sözünü belletir.
Her yapılandaki hikmetin idraki yolunu açar.
Tesadüf diye bir şeyin olamayacağını, nizam içerisinde neyin nereye oturduğunu yine 40x40x40 ile gösterir.
Anlayın artık gösterir, sergiler vs. dediklerimizin her birini 40 deste gül, 40 satır, 40 katır yolu ile bazısını yıllarca sürecek çilelerle yapılandırıyor.
Allah dert keder vermeye.
Yoksa bu kırkları, birde çekenden dinlemeli.
Emin olun yürek dayanmaz.
Son noktada, o fiilleri işleye işleye ne zaman sıfatı oldu kalkıyor üzerinden.
Ama en kolay yol, bunların hiç birisini çekmemektir diyeyim.
Karşıdan gelen 40.40.40 ları gördünüz mü hemen,
Sen bilirsin ben acizim,
bu 40 deste gül dermek olsa beceremem,
kırk katıra bağlanıp gezdirilmeye hiç dayanamam,
kırk satırla doğranmaya da asla katlanamam.
Senin Lütfun gazabını geçmiştir.
Ne olur beni bu imtihanlarla imtihan etme,
sen geçir diye 100/100 samimiyetle yakarmak ve nazlanmak lazım.
Allah nazlı kullarını sever ve yedi sene sürecek çile yerine...
iyi o zaman sen de şu kediye bi su ver de, onu ona sayalım deyiverir.
O sizinle irtibat kurmaya ve size kendini tanıtmaya çalışıyor.
Kediye su vermek lazım.
Vedûd ismi ile sevginin kaynağına işaret ederek, kendisinin nefis'e olan sevgisini açar.
Sevginin yukarıdan aşağı olduğunu anlatır.
Sevgi yukarıdan aşağı indiğinde, nefisler de ona sevgi ile dönerken,
Bazı nefislere inen sevgide, daha nefis o sevgiyi almadan bizzat yöneldiğini ve
Bu yönelinen nefislerden, bu aşamanın sonrasında dönen sevginin, aşk şeklinde tezahür ettiğini anlatır.
Mecid ismi ile halen akılla düşünen nefsin, yolu açılmış olsa dahi, onun azametini idrak edemeyeceğini, ona yaklaşamayacağını, miraçtaki külli aklı temsil eden Cebrail'in, buradan ötesine ben geçemem yanarım demesiyle anlatır.
Anlatır da işte 40.40.40…
Bâis ismi ile mürde, ölü kalpleri diriltir.
Artık iflah olmaz denecek derecede kapkara olmuş, dönülmez denilen günahlara gark olmuş nefise,
Tek bir tövbe ile tertemiz olunuvereceğini,
Hatta bu nasip olmuşsa, işlenmiş günahları da sevaba dönerek hanesine yazılacağını müjdeler.
Tövbe eden insanın tövbesinin kabulünün işareti,
Tövbe ettiği günaha, tövbesinden sonra yaklaşmamasından anlaşılır.
Tövbesindeki samimiyeti de, tövbe öncesi endişelerinden kurtuluşundan belli olur.
Namaz kılmayan bir insan tövbe edip, tövbesinde samimiyet sergilediği noktada,
Önceki namaz borçları dahi silinirken, o silinen namazlar da kılınmış kabul edilerek artı hanesine
yazılır.
Tövbe ettikten sonra, önüne bakıp tövbesine sadık kalmaya gayret etmek yerine, geçmişi ile uğraşan bir insan
ahmaktır.
Şehid ismi ile nerede ne şekilde ve ne kadar gizli de olsa, hatta tam bir örtü altında işlense dahi, tüm fiillerden haberdar olduğunu sergiler.
"yaşata yaşata tabii ki" Hak ismi ile ispata gerek olmaksızın, her nesnede aşikâre bir şekilde var olduğunun, her nesnenin zaten onun varlığının bir delili olduğunu anlatır.
Vekil ismi ile tevekkül noktasında bir edeple, kendisine teslim edilen işleri nasıl yerine getirdiğini ve sonuçlarının da nasıl yerli yerince olduğunu gösterir.
Kendisi ile meşgul olana, her zaman nasıl vekil olduğunu ve kendisinin ise vekile ihtiyacı olmadığının, onun dilemesiyle tüm mükevvenatın çarklarının, onun dileğini yerine getirmek üzere nasıl döndüğünü, mest ederek seyrettirir.
Kâvi ismi ile kudretinin sınırsızlığını her yönden ispat eder.
Metin ismi ile hiçbir şekilde kuvvet ve kudretinde azalma olamayacağını,
bu kuvvet ve kudretin bir kaynağa ihtiyacı olmadığı gibi,
her türlü kuvvetin de aynı zamanda kaynağı olduğunu sergiler.
Bir orduda herkes general olsa, o ordu bundan dolayı kuvvet kaybetmez.
Aksine, tecrübeler zincirinden kuvvetlenir.
Velî ismi ile nefislere olan dostluğunu, şefkatle sergiler.
Onları sıkıntılarından sıyırır ve ferahlık verir.
Hayır’a atılan adımların önündeki engelleri kaldırır.
Onları geçmiş hüznünü ve gelecek korkusundan sıyırırken, ânı yaşamak ve tadını çıkartmaları için yanlarında
olur.
Hamid ismi ile nefislerin kendisine yaklaşma yolunda kat ettikleri noktayı, hesaba çekmelerine fırsat verir.
Bu yol alışın tüm noktalarının kendisine ait olduğunu
ve nefsin hiçbir noktayı kendi gayreti ile aşamadığını idrak etmesine olanak sağlayarak,
övgüye layık olanın Rabbisi olduğunu,
nefsin ancak Rabbine sığınması şeklinde bir noktada olacak kadar aciz olduğunu,
idrak etmesine vesileler sağlar.
Bu sayede nefsin bu seyirler içinde ayağının kaymasını önler.
Muhsi ismi ile kapkaranlık bir gecede,
kara taşın üstünde yürüyen
kara bir karıncanın ayak izlerini gördüğünü,
hangi yöne kaç adım attığını saydığını göstererek
her bir yarattığının hesabını ne denli tuttuğunu sergiler.
Mübdi ismi ile dilediğini emsalsiz ve benzersiz bir şekilde yoktan var edişini.
Mûid ismi ile aslını kaybeden şeyleri aslına döndürüş şeklinde yeniden yaradışını sergiler.
Muhyi ismi ile cansız bir nesneye can verişini, aynı kolaylıkla ölüyü diriltişini.
Mümit ismi ile kimi zaman mühlet vererek ve işaretlerle, kimi zaman da apansız yok edişini sergiler.
Hay ismi ile her an diri olduğunu, uyku ve uyuklamanın onu tutmadığını gösterir.
Nefis'e uykusunda da sorumluluk yükleyerek, rüyalarını dahi sorgulamasıyla dirilik noktasında kapı açar.
Kayyum ismi ile nefislerin ve eşyanın duruşunu gösterir.
Neyin nasıl başlamasının ne tür vesilelere dayandığını sergiler.
Vâcid ismi ile her şeye sahip olduğunu ve ihtiyaç sahibi olmadığını gösterirken, vermekle de hazinelerinden hiçbir şeyin eksilmediğine idrak ettirir.
Mâcid ismi ile nefisleri tam bir cömertlikle, zafer derecesinde bir başarıyla muvaffak kılar ki, bu muvaffaklık mutlaktır.
Yapılan yanlış görülse dahi, her birini sonunda hayırlara vesile kılarak, her durumda o nefsin övgüye mazhar olmasını sağlar.
Hak şerleri hayr eyler,
zannetme ki gayr eyler,
Ârif olan seyr eyler,
Mevla görelim neyler,
neylerse gözel eyler.
Vâhid ismi ile inanılan ve tapılan tüm değerlerin ve de Tanrıların, kendisinin sıfatları olduğunu ve nereye seslenilirse seslenilsin, kendisine seslenildiğinin anlaşılması kapısını açar.
Böylelikle mutlak tek olduğunu da ispat eder.
Züleyha validemiz Salem diye seslenirken, putuna gene seslenişi o kanaldan Yaradana idi.
Allah ona idrak kapısını açınca, Salem seslenişi Samed e döndü ve yine Yaradana seslendi bu yolla.
Samed ismi ile ihtiyaçlara gerek cevap vererek, gerekse ortadan kaldırarak, ihtiyaçtan doğan ızdırapları sona erdirir.