ELA 1.Kitap 8.Kısım

...

ELA 1.Kitap 8.Kısım

Neyse bunu Ela’ya sorarız, gel biz bir de arka bahçeye bakalım bostan var orada dediler.
Neler ekilmiş hazır haldeymiş bakalım, biraz da toplayalım, öğlende ustalara yemek vermek lâzım, akşama da bize yemek yapalım.” diyerek Eda ile birlikte arka bahçeye geçtiler.

Arka bahçe zaten inanılması imkânsız derecede farklı farklı sebzeler, farklı farklı meyveler, öyle küçük bir bahçede değil, nereden baksanız 3-5 dönümlük bir Bostan, meyve ağaçlarının olduğu bölümde en az bir o kadar 80-100 tane farklı farklı meyve veren ağaçlar…
Ağaçların hepsi toplanmaya hazır vaziyette olgunlaşmış meyvelerle doluydu.

Bostan'da zaten domatesinden fasulyesine, patlıcanından kabağına, maydanozundan teresine ne ararsanız hepsi hazır vaziyetteydi.

Aysun Hanım,
“yok yok ben sormazsam çatlarım, Ela’yı sen bir çağır bakalım buraya, bunu bir sormam lazım.” diyerek Eda’ya işaret etti.

Eda az sonra oğlu Ela ile birlikte geldi.

Aysun Hanım,
“sevgili torunum bu ne iş, bunlar nedir, sen mi yaptın bunları?” diye Ela’ya sordu.

Ela,
“Annanne elbette ki yapmam gerekiyorsa ve yapabiliyorsam yapardım fakat bunların benimle bir ilgisi yok.” diye cevap verdi.

Aysun Hanım,
“öyleyse kim bunları hazır hale getirdi?
Gerçekten merak içerisindeyim onun için soruyorum.” dedi.

O bunu söylerken yanlarında bir ışık parlaması oldu ve yıllardır görmedikleri için unuttukları peri kraliçesi Eli karşılarındaydı.

Perilerin kraliçesi Eli, “herkese merhaba” dedi ve gülümsedi.

Aysun Hanım size teessüf ediyorum…
Ortaya çıkmıyoruz diye görüyorum ki bizi tamamen unutmuşsunuz.
Ben size ne dedim?
Her an sizinle birlikteyiz dedim…

Evet pek çok ihtiyacınızın olduğu an, gördüğünüz fevkaladelikler her ne kadar Ela’nın hatırına ise de onları gerçekleştiren bizim periciklerdi.
Burada görmüş olduğunuz her şey bizim pericikler tarafından hazır hale getirildi.
Bazıları doğal olarak, bazıları ise sihir kullanılarak yapılmış olaylar bunlar.

Lütfen bunlar için artık hayrete düşmeyi bırakın.
Bizim her an sizinle birlikte olduğumuzu bilerek rahat nefes alın…

Her ne ihtiyacınız olursa biz onu siz daha düşünmeden karşılarız.
Bu hep de böyle olacak.” diyerek tekrar gülümsedi.

Aysun Hanım,
“Eli Hanım kızım size nasıl sesleneceğimi bilmiyorum…
Anlattığınıza göre kesinlikle benden yüzlerce yıl daha büyüksünüz fakat kızım gibi genç duruyorsunuz.
O nedenle bu resmiyetlere girmeden ben size de kızım diye sesleneceğim.
Lütfen kabalık ettiğimi düşünmeyin, sizi de kızım kadar sevdiğim için öyle sesleneceğim.” dedi.

Kraliçe Eli,
“Aysun Hanım lütfen nasıl arzu ediyorsanız öyle seslenebilirsiniz.
Bana Kraliçe Eli demenizle kızım eli demeniz arasında benim için bir fark yok.
Çünkü gönlünüzdeki hoş seslenişi hissedebiliyorum.” diye cevap verdi.

Aysun Hanım,
“ne diyeyim her şey için size çok teşekkür ediyorum.
Birçok şey için zahmete girmişsiniz söylenebilecek laf yok.
Tekrar teşekkür ediyorum.” dedi.

Kraliçe Eli cevap vermek yerine tebessüm etti.

Kraliçe Eli Ela’ya dönerek,
“Ela’cım sen bizi hem görüyor hem hissediyorsun bunu biliyorum.
Fakat sen de bunca senedir hiç çaktırmadın onun da farkındayım…

Ela,
“ben sadece sizin arzu ettiğiniz doğallığı bozmak istemedim.
Zaten sizinle ilerleyen zaman dilimlerinde pek çok konuları konuşup istişare etmek ve pek çok konuda karar alarak gereğini yapmak durumunda kalacağız.
Olayları birlikte yaşayacağız.
O zaman zaten hep birlikte olup konuşacağız.
O gün gelene kadar ben sizin arzu ettiğiniz şekilde davranmak adına sizinle temasa geçmedim.
Fakat yaptıklarınızın hepsini görüyorum, biliyorum ve ben de size ayrıca teşekkür ediyorum.” dedi.

Peri kraliçesi Eli,
“Ela’cım ben de bu hassasiyetinden dolayı sana teşekkür ediyorum ve müsaadenle ben yine sizi rahatsız etmeyecek şekilde arka planda takip etmek üzere ayrılıyorum.
Fakat bilin ki her zaman sizinle birlikteyiz, seslendiğiniz zaman size görünürüz.
Bunda da bir sakınca yok zaten.
Sadece siz görürsünüz bizi, başkaları göremeyeceği için de endişe etmenize gerek olmayacak.” diyerek veda etti ve görünmezliğine çekildi.

Aysun Hanım,
“ya ben perileri tamamen unutmuştum.
Yaşlanmaya mı başladık nedir?
Çok da ayıp oldu.
Neyse bir şekilde fırsat çıkarsa kendimizi affettiririz, söyleyecek bir şey yok.” dedi.

Sonrasında her şeyi geride bırakırcasına, “hadi bakalım şuradan biraz taze sebze ve meyve toplayalım, sonrasında gidelim mutfakta…

Mutfakta mutlaka ki teşkilat tamamdır, şöyle güzel bir güveçte türlü yapalım.
Ustalara da şöyle güzel etli türlü ikram edelim.

Kızım oradan taze salatalıklardan topla, türlünün yanında güzel bir cacık yaparız.
Ayrıca bir çoban salata daha yaptık mı bu iş tamam.
Kilerde pirinç vardır, pilav da yapalım.
Çünkü ağır işte çalışıyorlar, epeyce acıkmış olacaklar birazdan…

Onlara sadece türlü ile geçiştirmiş gibi olmamak adına biraz çeşit katalım.
Kırmızı mercimek de vardır güzel bir de mercimek çorbası yaparız.
Böylece mercimek çorbası, türlü, pilav, cacık, salata herkes karnını doyurmuş olur.
Akşam için biz zaten hafif bir şeyler yiyerek akşamı da tamamlarız.” dedi.

Gerekli malzemeleri topladılar, kilerden olanları çıkarttılar ve onlardan yemek yapmak üzere mutfağa geçtiler.

Mutfağa geçtiklerinde Aysun Hanım yine hayretler içerisinde gözlerini açmış bakıyordu.
Mutfakta ellili yaşlarda tonton bir kadın vardı.
Üstü başı gayet düzgün, ayağında bir şalvar fakat gayet hoş, daha ziyade şehirli şalvarını andıran bir yapıyla dikilmiş ayrıca başında güzel bir yazma bağlı şekilde tonton tonton onlara “merhaba” diyordu.

Aysun Hanım'ın yanına yaklaşarak,
“Efendim beni sadece siz görüyorsunuz ustalar göremez rahat olun, ben perilerdenim ismim Bade, kraliçemin emri ile buradayım, sizin mutfak işlerinizi bundan böyle ben halledeceğim…

Bundan böyle hem burada hem de İstanbul'da mutfak işleri benden sorulur…
Arzu ettiğiniz her şeyi bana söyleyebilirsiniz.
Gerek doğal yollardan gerek sihir ile sizi memnun edeceğimden emin olabilirsiniz.” diyerek gülümsedi.

Aysun Hanım,
“artık hiçbir şeye hayret etmeyeceğim diyorum fakat her seferinde hayretler içerisinde kalıyorum.
Bade Hanım teşekkür ederim.
Eli kızım böyle uygun gördüyse benim için münasiptir.
Lütfen rahat olun ve işinize bakın teşekkür ederim.” dedi.

Bade peri, “Efendim epeyce bir şey toplamışsınız bahçeden ve beni ilgilendirdiği için neler yapmak istediğinize kulak misafiri oldum.
Vakti geldi, öğlen yemeği bekler ustalar…

Onlara işlerini tamamlamalarını, ellerini yüzlerini yıkayıp mutfağa gelmelerini söyleyin.
Onlar geldiklerinde masada her şey hazır olacaktır, rahat olabilirsiniz.” dedi.

Aysun Hanım,
“madem öyle diyorsunuz pekâlâ ben bundan sonra her şeye pekâlâ diyeceğim.
Çünkü her ne kadar dediğim gibi bunlara alıştım diyorum fakat tekrar tekrar hayrete düşüyorum.
Alışacağız artık ne yapalım.” diyerek o da bir tebessümle karşılık verdi.

Bade peri,
“Efendim benim dışımda iki peri daha göreceksiniz evde…
Onlar da birisi size ikramları sunmak için diğeri de evin tertip düzen ve temizliği için çalışıyorlar.

Size ikramları sunacak olanın ismi Aysu, diğer temizlik ve düzen ile uğraşan perinin ismi de Kamuran.

Onları zaten çoğunlukla görmeyeceksiniz.
Bir şey ikram edilecek olduğu zaman Aysu’yu görürsünüz.
Kamuran da işini yapar.
Bugüne kadar da zaten o yapıyordu.
Pek çok şeyi temizlik şudur budur yine o konuda bir ihtiyacınız olursa, Kamuran’a seslenebilirsiniz.” dedi.

Aysun Hanım,
“her şey için çok çok çok teşekkür ediyorum ve size kolay gelsin diyorum. Ben ustalara seslenmek üzere müsaadenizi istiyorum.” diyerek ustaların olduğu tarafa geçti.

Bir süre sonra ustalar yemek için mutfağa geldiklerinde çok güzel yemek kokuları aldıklarını söyleyerek masaya oturdular.

Bade peri Aysun Hanım'ın istediği türlü, pilav, cacık, çorba ve salatayı yapmıştı.
Ustalara bunları ikram etti ve “afiyet olsun” dedi.

Sonra Aysun Hanımın yanına yaklaşarak,
“Efendim her ne kadar beni sadece siz göreceksiniz dediysem de böyle özel durumlarda size zahmet vermemek adına, evin bir çalışanıymışım gibi ben görüneceğim.
O nedenle rahat olun ve bunu böyle bilin.” diyerek tekrar tebessüm etti.

Ustalar peri eli değmiş yemekleri garip sesler çıkartarak memnuniyetlerini belli etmek suretiyle yediler.

Kalkmak üzereydiler ki Bade peri,
“lütfen size tatlı da ikram edeceğiz çünkü yaptığınız iş epeyce yorucu ve çok kalori isteyen bir çalışma…
O nedenle size ikram edeceğim ev baklavasından da birer tabak yiyerek yemeği tamamlamanızı istiyorum.” dedi ve herkese birer tabak dolu dolu fıstıklı ev baklavası ikram etti.

Ustalar baklavayı yiyorlardı.

Ekrem Bey,
“çarşıda bile bu kadar güzel baklava alıp yememiştim, ellerinize sağlık yemekler zaten ayrıca güzeldi…
Onun için de ben ve arkadaşlarım adına çok teşekkür ediyorum.” dedi.

Bade peri,
“ne demek Efendim afiyet olsun.
Ben çaylarınızı çalıştığınız yere getireceğim.
Ayrıca size bardak ve cam çaydanlık takımında çayı da oraya bırakacağım.
istediğiniz kadar içebilirsiniz.” diyerek tekrar “afiyet olsun” dedi ve işinin başına döndü.
Ustalar bu İzzet ve ikramda çok memnun olmuşlardı.

Ekrem Bey,
“Efendim bazen çalışmaya gidiyoruz aç mısınız diye sormadıkları oluyor ya da öyle üstünkörü ekmek arası bir şeyler veya dışarıdan eksik malzemeli pide yaptırıp geçiştirme şeklinde yemek vermeler görüyoruz genellikle.

Şu an sizin bize yaptığınız gerçekten bir büyüklük böyle bir izzet ve ikramda bulunduğunuz için size tekrar teşekkür ediyorum ve biz doyduk, çayımızı içerde çalışırken içeceğimize göre bize müsaade edin, biz çalışmaya devam edelim, bir an önce bu işler de tamamlansın.” diyerek mutfaktan ayrılıp çalıştıkları yerlere döndüler.

Ekrem beyler çalışmayı ikindi vaktinde bırakıyorlardı.

Çünkü yayladan Kayseri'ye dönmek karanlıkta epeyce sıkıntılı bir yolculuktu.

Ekrem Bey yanındaki ustalarla birlikte Allah'a ısmarladık diyerek tam gidecekken durdu döndü ve Aysun Hanım’a,

“Efendim eğer bu yönde yarım saat yürürseniz orada böyle mesire yeri gibi bir yer var ve sadece gece yarısından sabah kuşluk vaktine yani saat 9-10'a kadar kapalı olmak suretiyle çalışan meşhur bir de mantıcı teyze var.

ELA 1.Kitap 9.Kısım için tıkla..

...