ELA 1.Kitap 7.Kısım

...

ELA 1.Kitap 7.Kısım

Değerinin çok çok altında büyük bir arazi parçasını inanılmayacak bir şekilde satın almış ve öylece bırakmıştı.
Hatta yıllar önce yaptığı bu arsa alımını unutmuştu bile.

Eda Aysun Hanım’a,
“anne yazın İstanbul çok sıcak oluyor, şu Kayseri’deki yaylaya mı gitsek acaba?” dedi.

Aysun Hanım,
“biz orayı unuttuk ama arada bir aklıma geliyor, gidip görmedik bile değil mi?
Okullarda hazır tatil olmuşken hadi bir gidelim görelim.

Nine’ye sorarım ama geleceğini sanmıyorum.
Sen bize otobüsün şöyle en önden 3 kişilik bilet al, bavullarımı hazırlayalım ve o yaylaya bir çıkalım bakalım.”

Eda annesine,
“tamam anneciğim ben öğleden sonra biletleri alacağım ve hazırlığımızı da yapalım, yolların en sakin olduğu perşembe günü sabah erkenden yola çıkarız, ikindi vakti Kayseri’de oluruz.

O akşam Kayseri’nin içerisinde bir otelde kalalım ve ertesi gün yaylaya bir şekilde çıkarak yerimizi görelim, neler yapabileceğiniz bakalım bakalım” dedi.

Biletler alındı, bavullar hazırlandı, perşembe günü otobüse binerek Kayseri’ye doğru yola çıkıldı.

Kayseri’ye vardıklarında güzel bir otel buldular ve o akşam orada kaldılar.
Bu esnada çarşısını gezdiler ve Erciyes’e nasıl çıkacaklarını öğrendiler.

Yaylaya çıkmak için belirli bir noktasına kadar minibüsler vardı fakat o şekilde arazilerine ulaşamayacakları söyledikleri için, o yollarda gidebilecek bir araba kiralayarak kendilerini götürmek üzere anlaştılar.

Ertesi gün yine sabah erkenden gün doğarken yola çıktılar ve 3 saatlik zorlu bir yolculuğun sonunda, yaylanın üst kısımlarında bir göl kenarında olduğunu gördükleri arazilerine ulaştılar.

Arazilerine geldiklerinde 100 dönümlük muazzam göl kenarı bir arazi ve içerisinde sapasağlam duran Konak gibi bir yapı gördüler.
Bina çok güzel ve sağlamdı.
Ufak tefek tadilatlar ve boya istiyordu fakat kendilerini çok uğraştırmayacağı belliydi.

Kendilerini oraya getiren vasıtanın sahibi olan Muhittin Bey onlara,
“ne kadar güzel bir yeriniz varmış, neden daha önce gelmediniz?” diye sordu.

Aysun Hanım,
“8 yıl önce aldık fakat nasip bugüneymiş Muhittin Bey” diyerek ona cevap verdi.

Muhittin Bey,
“arzu ederseniz bizim amca oğulları bu işleri yapıyorlar, onları gün içerisinde getireyim yapılacaklar için sizinle bir pazarlık yapsınlar ve siz içinde otururken, onlar bu işleri çok kısa sürede bitirirler.

Kendilerine herkes kefil olabilir çok iyi çocuklardır.

3 kişi gelirler 3-5 günde burada ne var ne yok hepsini hallederler.”

Aysun Hanım,
“çok güzel O halde bugün gelsinler konuşalım, anlaşabilirsek malzemeleri alıp hemen başlasınlar” dedi.

Anlaşmışlardı…

Muhittin Bey,
“Allah’a emanet olun” diyerek gitti.

Evin içine girdiklerinde şaşkınlık içindeydiler.

Evin içi, dışından da yeni bir durumdaydı.
Sağlam kalaslar ve çok güçlü taşlarla yapılmış bir binanın içinde idiler ve kesinlikle boyaya gerek yoktu.

Muhteşem bir şömine gördü Eda ve “anneciğim burası çok güzel” dedi.

Evin çatısında, güneş panelleri ve küçük bir de rüzgâr enerjisi depolayıcısı mevcuttu.

Bölgede hiçbir yerde elektrik olmamasına karşılık, bu düzenek onlara elektrik ve ısınmalarını ve de sıcak su kullanmalarını sağlayacak olanak tanıyordu.

Kocaman bir mutfağı vardı ve mutfak sanki modern tarzda Amerikan mutfağı şeklinde bir düzene sahip olup, mutfak içerisinde ahşaptan çok güzel bir büyük masa, yine ahşaptan sandalyeler ve bir köşe takımı mevcuttu.

“Demek içinde birtakım eşyalarla birlikte aldık, evden bile haberimiz yoktu, biz sadece arsasını alıyoruz zannetmiştik.”

Sadece mutfak bu şekilde değil, aynı zamanda salon da çok güzel ahşap mobilyalar ve yatacakları odalarda da yine aynı tarzda, ahşap yatak masa ve sandalyeler vardı.

Hatta evin verandasında iki tane sallanan koltuk bile yepyeni durumda mevcuttu.

Aysun Hanım ve Eda bu olaya önce çok şaşırmışlar, sonra Peri Kraliçesi Eli’nin parmağı olduğunu hissederek birbirlerine tebessüm etmişlerdi.

Evdeki enerji sistemi ile kuyudan tertemiz kaynak suyu çekiliyor ve bahçedeki depoyu dolduruyor, oradan da pompa ile yukarıdaki küçük depoya aktarılıyordu.

Yani mükemmel bir durum söz konusu idi ve hepsi memnun olmuştu.

Aysun Hanım Ela’ya,
“Canım sen bi süre eve elleme de adamlar bir iki bir şey yapsınlar.
Sonrasında sen istediğin kadar güzelleştirirsin.” diyerek insanların “bu ne?” demesinin önüne geçmişti.

Aysun Hanım,
“eşyalarımızı odalarımıza koyalım ve şöyle bir etrafı dolaşalım” dedi.

Eşyalarını odalarına koyup ellerini yüzlerini yıkadıktan sonra, verandada buluştular ve araziyi gezmeye başladılar.

Arazide birbirinden güzel meyve ağaçları ve arazinin belli kesimlerinde, kamelya benzeri oturacak yerler, hayvan beslemeye uygun ahır ve kümesler mevcuttu.

Bir futbol sahasının 5 dönüm olduğu düşünülürse, arazileri 20 futbol sahası büyüklüğündeydi.

Arazinin Güney tarafı Göle sıfır mesafede idi ve oraya doğru ilerlemeye başladılar.

Göl kenarına geldiklerinde hiç de küçük olmayan büyük bir göl ile karşılaştılar.
Kendi arazilerinin içerisinde göle kayık bağlamaya müsait küçük bir iskele de vardı.

Aysun Hanım acaba balık da var mıdır derken, oradan balıkların suyun yüzüne doğru sıçradıkları ve Ela’nın olduğu iskelenin ucuna doğru toplandıklarını gördüler.

Hepsi bir anda gülmeye başladılar ve balıkların suyun üstüne doğru zıplamaya başlamalarıyla tebessümleri daha da arttı.

Aysun Hanım,
“tamam burayı da gördük, şimdi gidelim evde bir temizlik yapalım.
Hadi kızım biz gidelim, Ela buralarda dolaşmaya devam etsin bakalım” dedi.

Ela iskelede kalmış, onlar geri dönüş yoluna koyulmuşlardı.

Ela’dan 100 metre kadar uzaklaşmışlardı ki, kendilerine doğru gelmekte olan 15-20 tane köpek gördüler.
Köpekler yaklaştıklarında esnaflarını çevirdiler ve Eda annesine,
“anne bunlar köpek değil kurt” dedi.

Aysun Hanım korkudan donmuş konuşamıyordu.

Kurtların ön tarafında duran ve onların liderleri, sürü başları olduğu belli olan, alnında yıldıza benzer beyaz bir lekesi olan gümüş renkli bir kurt, dişlerini göstererek hırlamaya başladı.

Bu esnada Ela olanları görmüş kendilerine doğru koşmaya başlamıştı.

Ela yanlarına geldiğinde, kurtların çevrelerini sarmayı bırakıp, reislerinin arkasında toplandığını gördüler.

Kurtların reisi olan ak yıldızlı gümüş kurt, Ela’ya doğru yaklaştı ve iki ayağını öne uzatarak başını yere koydu.
Sonrasında doğruldu ve sağ patisini selam veriyormuşçasına havaya kaldırıp indirdi.
Sonrasında tatlı bir mırıldanmaya benzer birtakım sesler çıkararak sanki Ela ile konuştu.

Ela yere çömelerek sağ elini hafifçe yukarıya kaldırdı ve kurtların reisine gel dercesine bir işaret yaptı.
Reis kurt, Ela’ya doğru geldi ve onun yanına uzanarak oturdu.
Diğer kurtlar da ayakta durmayı bırakarak sanki bir sohbet dinleyen cemaat gibi, sıralı bir şekilde oturdular.
Ela kelimelerle olmayan bir şekilde sanki onlarla konuşuyor, onlar da cevap verircesine birtakım mırıldanmalar ile Ela’ya cevap veriyorlardı.

Sonrasında gümüş kurt ayağa kalktı ve kuvvetli bir şekilde uludu.
Diğer kurtlar da aynı şekilde cevap olarak uludular ve sonrasında fırlayarak uzaklaştılar.
Reis kurt onlarla birlikte kalmıştı.

Ela annesine ve Annannesine korkacak bir şey olmadığını, selam vermek için geldiklerini ve reislerinin bir süre onlarla birlikte burada yaşamak istediğini belirttiğini, kendisinin de kabul ettiğini söyledi.

Sürü zaman zaman ziyarete gelecek fakat sizi korkutmamak için bunu sürekli yapmayacaklar.
Ancak reis bizimle birlikte kalacak.
“Reis bizim dostumuz ve sizin de elbette ki arkadaşınız ve dostunuz olacak, ondan korkmayın sakın” dedi.

Aysun Hanım,
“Ela’cım, güzel torunum sakin olmasına sakin olacağız da insan ne de olsa bir ürperiyor, sen de bizi anla” dedi.

Ela,
“anlıyorum sizi Annanne fakat Reis gibi bir dost zor bulursunuz bunu da siz anlayın.” diye cevap verdi.

Aysun Hanım her neyse bunlar planlı hareketler değil doğal gelişme, öyleyse biz de doğa neyi gösteriyorsa o çizgide hareket ederiz…
Hadi bakalım evimize dönelim diyerek önden yürümeye başladı.

Evlerine vardıklarında ustaların çok güzel çalıştığını ve işin tahmin edilenden daha kısa sürede biteceğini hissettiler.

Aysun Hanım ustaların içerisinde onların başı olduğunu tahmin ettiği kişiye “kolay gelsin size bir soru sorabilir miyim?” dedi.

Soru soracağı kişi, “buyurun Efendim benim adım Ekrem, bana her şeyi sorabilirsiniz…
Ben neredeyse burada doğdum diyebilirim ve burada büyüdüm.
O nedenle bu yaylayı epeyce iyi bilirim” diye cevap verdi.

Aysun Hanım,
“Ekrem Bey acaba yiyecek içecek ihtiyaçlarımızı nereden karşılayabiliriz?” diye sordu.

Ekrem Bey, “pek bir ihtiyacınızın olduğunu sanmıyorum fakat hani böyle peçete, tuvalet kâğıdı gibi ihtiyaçlarınız olabilir…
Onları bir liste yaparsanız yarın gelirken alıp getiririz.

Fakat sizin arka bahçenizde her türlü sebze zaten yetişmiş durumda.
Ben kırık dökük var mı diye kontrol etmek için kilere girdim, kilerde de neredeyse bir markette olan her şey var…
Buz dolapları dışında derin dondurucusunun içi bile dolu…
Bizden ne almamızı isteyeceksiniz anlayamadım fakat ne arzu ederseniz yarın gelirken elbette ki getiririz.” dedi.

Aysun Hanım hiç çaktırmadan konuşmasına devam ederek, “işte dağ havası, ben onları tamamen unuttum…
Teşekkür ederim hatırlattığınız için Ekrem Bey, ben gidip bir kontrol edeyim, yine de mutlaka eksik bir şeyler vardır sizden bu zahmeti rica edeceğim.” dedi.

Ekrem Bey,
“hay hay Efendim biz işimize dönelim, siz kontrolleri yapın gerekli olanları liste olarak bize verirseniz yarın getiririz, merak etmeyin.” diyerek işine döndü.

Aysun Hanım Eda’yı kolundan tutarak kenara çekti ve “Eda kızım bu Ela gene yapacağını yapmış.
Hem kiler doluymuş hem de arka bahçede sebzeler toplanmaya hazır haldeymiş.
Ben de şimdi öğrendim hadi bir kontrol edelim.” diyerek onu alıp kilere doğru yürüdü.

Kilere vardıklarında ki kiler Bodrum kattaydı, şaşkınlık içerisinde kaldılar.
Makarnasında bulguruna, mercimeğinden nohuduna her türlü kuru bakliyat, unundan şekerine her türlü ihtiyaç, ayrıca etinden balığına her türlü dondurulmuş yiyecek derin dondurucuda olmak üzere hazır bekliyordu.

Bunun dışında iki tane çift kapılı buzdolabı vardı ve açlıklarında gözlerine inanamadılar.
Kuş sütü eksik deseler o bile yalan olurdu.
Çünkü buzdolabında kahvaltılıktan sebzelere, meyvelere, her türlü içeceğe ve aklınıza ne gelirse onların hepsine sahip bir doluluk vardı.

Aysun Hanım,
“kızım bu iş ne bileyim, artık hiçbir şeye hayret etmeyeceğim diyorum yine hayret edeceğim bir şeyler çıkıyor karşıma…
hayretler içerisindeyim…

ELA 1.Kitap 8.Kısım için tıkla..

...