ELA 1.Kitap 24.Kısım

...

ELA 1.Kitap 24.Kısım

Burcu bunun üzerine,
“Ela harbi delikanlı çocukmuşsun.
Her ne kadar ben böyle sahip çıkılmalara karşı olsam da şu anki olay itibariyle senin bu sahip çıkman beni çok onurlandırdı. Teşekkür ederim.
Bir gün biz de sana sahip çıkarız ve ödeşiriz.” diyerek tebessüm etti.

Burcu tarifi mümkün olmayan güzellikte bir kızdı.
Öyle ki açık teni, açık kumral saçları, gerçek Ela rengi gözleri, çok orantılı ve sempatik bir yüzü, eşsiz bir vücudu olan bir bayan figürüyle herkesin ortasında dimdik duruyordu.

Ela da ona taş çıkartırcasına bir yakışıklılığa sahipti.
Fakat Burcu'nun güzelliği 1-0 öndeydi.

Aysun anneanne,
“Ayol bunların laf cambazlıkları yüzünden yemek unutuldu...
Hadi oradan afacanlar ne yapıyorsanız yapın.
Yok o onun sorumluymuş da yok o onu kollayacakmış da ne yapıyorsanız yapın...
Millet burada açlıktan kıvranıyor.
Biz yemeğe geçiyoruz dedi ve hafif bir kahkaha daha atarak milleti önüne katıp yemek salonuna geçirdi.

Söylenecek çok söz vardı fakat yemek salonuna geçince o masanın üzerindeki, kenarındaki, bekleme tepsilerinin üzerindeki yiyecekler, içecekler, tatlılar bir anda her şeyi unuttururcasına öne geçmişti.

Dilek Hanım hafif çığlığa benzer bir ses çıkarttı ve
“Komşum bu ne...?
Biz bir tas çorbaya razı olarak geldik fakat ziyafet sofrasını gölgede bırakacak bir masayla karşılaştık.
Allah iyiliğinizi versin.
Bütün bunları bizim için yaptıysanız size çok mahcup olacağız.” dedi.

Aysun anneanne,
“Komşum hiç öyle şey olur mu?
Allah ne verdiyse onu yiyeceğiz.
Fakat siz demek ki Allah'ın sevdiği kullarsınız ki Allah sizin hatırınıza bu kadar güzel şey vermiş ve hep beraber oturup şimdi bu sizin hatırınıza ortaya çıkan şeyleri hep birlikte yiyeceğiz.
Asıl bizim size teşekkür etmemiz lazım.
Sayenizde bu kadar güzel yiyecekler var masada.” dedi ve küçük bir gülümseme daha bıraktı.

Gerçekten de sofra müthişti.
Ne yılbaşı sofralarını ne de bayram sofralarını rakip olarak kabul etmeyecek kadar derin bir işçiliğe sahipti.

Bade peri misafirlere,
“Hoş geldiniz efendim, içimden bunları yapmak geçti ve bunları yaptım.
Hiçbir şey için şunu da yap bunu da yap demediler bana.
Demek ki bunlar size ait yiyecekler.
Lütfen afiyetle yiyiniz” dedi.

Şimdi sıra Kenan Bey'in iç geçirmesine gelmişti.
“Komşum ne diyeceğimi şaşırdım...
Yani baklavalar, börekler, bir kenara kuzu desen kuzu, tavuk desen tavuk, pilav desen pilav...
Yok içli pilav yok dışlı pilav...
Yani ne diyeceğimi şaşırdım.
Çorbasından salatasına, kızarmış etlerinden zeytinyağlılarına varıncaya kadar masada Yok yok.

Aysun anneanne,
“Lütfen oturalım.
Yani bu konuşmalar, bu övgüler, bu sorumluluk yüklenmeler yüzünden siz sahura kadar bir şey yiyemeyeceksiniz yoksa...
Onun için ben hepsini kesiyor ve sizi sofraya davet ediyorum.
Ne konuşacaksanız yemekten sonra kahvelerimizi içerken konuşalım.” dedi

Sofraya otururken Ela çaktırmadan Burcu'ya baktı.
Burcunun ağzı sulanmıştı ve yemeklere bir kaplanın küçük bir kuzuya baktığı gibi bakıyordu.

Ela'nın kendisini çaktırmadan kestiğini fark etmişti ki
"Bakmayın siz bunların aç olduklarına...
O ustalarla çatır çatır mücadele eden benim.
Asıl yemeği hak eden de dolayısıyla benim.
O nedenle bana oturacağım yer neresi gösterin.
Ben derhal oraya oturacağım” dedi ve bunun üzerine masadakileri tekrar tebessüm ettirdi.

Hiç bu tür sözlere karışmayan Ela'nın annesi Eda, hiç beklenmedik bir şekilde söz olarak,
“Seni çok sevdim Burcu gerçekten...
Lütfen izin ver birbirimizi daha yakından tanıyalım.
Ben de senin annene emsal bir yaştayım.
O nedenle benimle birlikteyken yabancılık çekeceğini zannetmiyorum.” deyiverdi...

”Şu an buradaki ifadelerden anladığım kadarıyla herkesin anlatılmamış bir hikayesi mevcut,
Bakalım kısmetse, yakınlığımız o dereceye ulaşırsa, hepinizin hikayesini dinlemeyi merakla bekliyorum” dedi.

Kimseden bir ses çıkmayınca,
“Anlaşıldı ki gerçekten herkesin derin bir hikayesi var.
O halde hiç bu işlere bulaşmadan şu yemeğin bir hakkını verelim” dedi ve sustu.

Bade peri yemek servisleri yapmaya başladı.
Herkes gerçekten acıkmıştı ve iştahla yemekleri silip süpürdüler.

Burcu yemeklere saldırdığını yeni yeni fark ediyordu ki hafif bir mahcubiyet çerçevesinde utangaç bir tavır ile yanakları hafif hafif kızarmaya başlamıştı.

Ela derhal olaya müdahale edercesine,
“Burcu bu çekingenliği artık atıyoruz.
Allah ne verdiyse hep beraber yedik.
Bizler yemek yedik.
Sen bir kaplan edasıyla masayı yedin.
O da ayrı bir olay ama artık bunları aldırmıyoruz.
Rahat ol ve kendi evinmiş gibi hareket et.” dedi.

Dedi ama bu onu koruyup kollamaktan ziyade, gömmek gibi bir durum ortaya çıkartınca, Burcu mecburen cevap vermek zorunda kaldı.

”Ela ne dersen de yemekler çok güzeldi.
Bade Hanım’ın ellerine sağlık.
Masadaki muhabbet çok güzeldi.
İnsanın yedikçe yiyesini getirecek derecede hoş bir hava vardı.
Biz de Allah'ı utandırmadık ve onun verdiklerini yedik içtik.

Artık sen bize kaplan mı dersin...
Masadaki yemeklere kuzumu dersin...
Bunlar hiç umurumda değil.
Biz buraya misafir olarak geldik ve misafirliğimizin de hakkını verdik.

Çok üstüme gelirsen yarın akşam yemekte ne var diye sorabilirim.” dedi ve o da tatlı bir kahkaha attı.

Onun kahkahasının üzerine masadakiler daha derin bir gülüşmeler ile sıcaklığı artırdılar.

Aysun anneanne bu sıcak ortam çerçevesinde oradakilere,
“Bakın şimdi sizin bu ev ne kadar zaman sonra elinize geçecek?
Siz kaç gün sonra orada çorba kaynatıp yemek yapabileceksiniz bu meçhul…
Hakikaten siz ne zaman burayı bitirip yerleşmeyi planlıyorsunuz.” diye sordu.

Dilek Hanım,
“Komşum aslında pek fazla bir şey kalmadı.
Evin boyası da bitti.
Mutfak dolaplarıymış, taşıymış vesaire onlar da tamamlandı.
E tabi şimdi bir temizlik gerekiyor.
Temizlikten sonra bir takım, nasıl söylenir dekorasyon öğelerinin yerleştirilmesi durumu var.
Yani birkaç kartonpiyer işi.
Bir de salona şömine düşündük.
Onun siparişini zaten vermiştik.
Ustalar gelip onu monte edecekler.
E tabi birtakım yerler kırılacak dökülecek.
Onların ufak tefek tadilatları...
Yani 2-3 günü geçmez zannediyorum.

E tabii diğer tarafı topladık.
Yattığımız yataklar var...
Yani biz yatak odasını falan topladık, kanepelerde uyuyoruz.
İki üç gün sonra bir kamyonla bu eşya buraya taşınacak.
Elbette ki eşya da taşındıktan sonra en az 2 gün onun yerleştirilmesi var.
Yani bugün nedir günlerden Pazar.
Biz anca öbür pazara tenceremizde çorba kaynatabiliriz gibi geliyor.
Çok önemli değil.
Dışarıdan hazır yiyeceğiz bu bir hafta boyunca, ondan sonrası kolay” dedi.

Aysun anneanne,
“Bu kadar birbirimize lafımız, sözümüz, hakkımız geçmişken...
Kusura bakmayın ama dışarıdan yemek yemek ne demek oluyor.
Siz bu hafta bizim misafirimiz olun…

Kızım Eda’ya ve torunum Ela'ya danışmadan konuşuyorum ama onlar benim söylediklerimin aksinde bir şeyi düşünmezler.
Siz şimdi gidin evinize ve bu gece evinizde yatın.
Yarın sabah ihtiyaçlarınız olan bir iki valizi yanınıza alarak bize gelin.
Kusura bakmayın ama bu evde 8 tane oda var.
Topu topu 3 tanesini 5 tanesini kullanıyoruz.
Size çok rahat iki tane oda verebiliriz.
Hem buradayken yan tarafı kontrol etmeniz, erkenden oraya inmeniz, geç saate kadar orada kalmanız gibi birtakım imkânlarınız da oluşur.

Diyeceksiniz ki size yük oluruz.
Yok bize yük olmazsınız.
Kahvaltıyı ister bizimle yaparsınız ister ayrı yaparsınız ama sonuçta bu evde kahvaltınızı yaparsınız.
Öğlen yemeğinizi yersiniz, akşam yemeğinde ise eğer sizin işiniz bitip buraya geldiyseniz birlikte yeriz.
Eğer işiniz bitmediyse siz işiniz bitip geldiğiniz zaman yersiniz ama yemeği burada yersiniz.

Bunun dışında da e tabii ki insanın elini yüzünü yıkaması gerekiyor.
Vücudu ter olacak, o teri de atması gerekiyor.
Yani elinizi yüzünüzü ya da vücudunuzu, saçınızı başınızı yıkayabileceğiniz kendi odalarınızın içinde banyolarınız da mevcut.
Biz bu evi ne hikmetse öyle bir yaptırmışız ki sanki evde iki üç aile kalacak.
Her birisinin farklı farklı ihtiyaçları olacak gibi bir ev yapmışız.
E mademki böyle yaptık o zaman bunun hakkını vermek lazım.

Kenan Bey,
Komşum bu söyledikleriniz çok güzel fakat biz kesinlikle bunu kabul edemeyiz.
Yani bu yük olmanın da ötesinde gayet saygısız bir durum bizim için.
Yani size saygısızlık yaptığımız hissiyle, yük olduğumuz hissiyle rahat edebileceğimizi zannetmiyorum.” dedi

Onlar bunları söylerken Burcu ani bir çıkış ile,
“Aysun teyze bu teklifinizi kabul ediyoruz.
Annemin babamın naz yapmasına bakmayın.
Ben onları çok iyi tanıyorum.
Bu bizim için mükemmel olur.
Belki de 10 günlük iş 4-5 günde biter bu sayede.

Burcu'nun bu çıkışı ile birlikte sessizlik içerisinde bir tebessüm zinciri oluşmuştu.

Aysun Hanım,
“Evet sanırım bu konuda anlaştık.
Serbest misafirlik olarak adlandıralım…

Yani istediğiniz zaman gelin, istediğiniz zaman gidin.
Sabahın erken saati olması, gecenin geç saati olması hiç önemli değil.
İstediğiniz saatte gelip gidebilirsiniz.
Çekinmeden kapıyı çalın mutlaka ayakta birileri olur ve açar.

Kahvaltı etmeden gitmek isterseniz etmeden gidin ama dediğim gibi mutfağa indiğinizde mutlaka kahvaltı olur.
Bir şeyler yiyip bir bardak çay ya da başka ne istiyorsanız onu içip öyle gitmenizi tavsiye ederim.

Bunun dışında öğlen en azından bir çorba içmek için ve elinizi yüzünüzü yıkamak için gelin.
Çalışanlara yemek veriyorsanız Bade Hanım’a söyleyin onlara uygun bir iki kap yemek ya da kumanya hazırlar onların da gönlü hoş edilir.

Akşam dediğim gibi biz 18:30-19:00 gibi oturuyoruz masaya.
18:30'da gelip yemeğinizi yiyip tekrar gidip devam edebilirsiniz.
Ya da işinizi bölmek istemiyorsanız isterseniz 23'de gelin, ne istiyorsanız gene yiyebilirsiniz.

Dediğim gibi banyo yapmaktan çekinmeyin.
Kendi evinizmiş gibi odalarınızın içinde hareket edebilirsiniz.

Evet bütün bunlar konuşulduktan sonra yemeğimizi de yediğimize göre artık derseniz güzel bir kahve içelim.
Bade’nin illaki tatlısı ve dondurması vardır.
Her kim ne arzu ediyorsa onu yiyip içebilir.

Bizde o var mı bu var mı şunu istesem şöyle olur mu böyle olur mu hiç bunları düşünmeyin.
Her ne isterseniz mevcut.
Onu istemekle bunu istemek arasında da bir fark yok.
O zaman canınız ne istiyorsa onu isteyin lütfen, aksi takdirde kırılırız.

Olay tatlıya bağlanmıştı.
Hakikaten tatlıya bağlanmıştı.
Çok güzel tatlılar yediler.
Büyükler Türk kahvesi içtiler.
Gençler farklı içecekler içtiler ve gecenin sonuna gelinmişti.

Aysun Hanım seslendi.
“Asuman Hanım kızım...
Misafirlerimiz için bir ebeveyn odası yani çift kişilik yataklı bir oda ve bir de Burcu kızımız için genç odası ayarlarsanız...
Onlar bu hafta bizim misafirimiz olacaklar” dedi.

Asuman peri,
Efendim siz hiç merak etmeyin.
Sizin misafiriniz bizim misafirimiz.
Biz onları en güzel şekilde ağırlarız.
Siz rahat olun.” dedi

Dilek Hanım,
Bi elimizi yüzümüzü yıkayalım.
Hatta inşaatın içinden çıktık, izniniz olursa banyomuzu yapıp biraz istirahat etmek niyetindeyiz.” dedi be bi duraksadı…

Ya biz eve gideceğiz diye yanımıza hiçbir şey almamıştık.
Yani ne pijamamız var ne havlumuz var ne yapsak ki dedi.

ELA 1.Kitap 25.Kısım için tıkla..

...