ELA 1.Kitap 23.Kısım
ELA 1.Kitap 23.Kısım
Bu sihirli atölye Anneanne Aysun hanım ve annesi Eda'nın çok hoşuna gitmişti.
Oradan ayrılmak istemiyorlar ve çoğu zamanlarını da atölyede geçiriyorlardı.
Epeyce de ustalaşmışlar ve muhteşem figürler, kolyeler, tokalar vs yapıyorlardı.
Elbette hepsine de farklı iyi niyet esintileri ekliyorlardı.
Yaptıkları bu güzel çalışmaları tezgâhlarında sergiliyorlardı ve kapış kapış satılıyordu.
Elde edilen paraya hiç ihtiyaçları yoktu ve Mahalle muhtarı vasıtasıyla hem ihtiyaç sahiplerine yardım ediyor hem de pek çok öğrencinin okumasına destek oluyorlardı.
Günler bu şekilde geçerken bir gün kapıları çalındı.
Kapıyı açtıklarında karşılarında kırklı yaşlarda Ela’nın annesi Eda emsali oldukça alımlı ve güzel aynı zamanda da sevimli bir bayan duruyordu.
”Merhaba ben Dilek” dedi “Yan taraftaki yeni komşunuzum.
Sizin yan tarafınızdaki Bahçeli evi satın aldık ve oraya taşınacağız ancak evde biraz tadilat gerekiyor ve sanırım
biraz gürültüye sebep olacağız...
Onun için önceden bu sebeple özür dilemek ve sizden helallik almak için geldim” dedi.
Anneanne Aysun Hanım direkt sazı eline alarak evin büyüğü olması hasebiyle,
“Ne demek komşum ne gerekiyorsa yapın elbette bizim için sorun teşkil etmez.
Hatta yardım edilecek bir şey varsa o konuda da çekinmeyin yardım isteyin, elimizden geleni de yaparız” diye
karşılık verdi.
Böyle sıcak bir cevap Dilek Hanımı oldukça rahatlatmıştı.
Elindeki tabağın üzerindeki peçeteyi aralayarak onlara yapmış olduğu kekten bir parça ikram etmek üzere
getirdiğini gösterdi.
Aysun Hanım,
“Ne gerek vardı Dilek Hanım zaten işiniz başınızdan aşkın siz kekle börekle yemekle uğraşmayın...
Biz size gereken komşuluk desteğini veririz.
Yemek zamanı lütfen buyurun bize gelin.
Bunu nezaketen söylemiyorum, ısrar ediyorum akşam yemeği için saat 18:30-19:00 arası bize gelebilirsiniz ki gelin
de” dedi.
Dilek Hanım tebessüm ederek,
“Bilmem ki ilk günden böyle” dedi fakat devam edemedi.
Çünkü anneanne Aysun Hanım bir kaplan gibi atlayarak,
“Mazeret kabul etmiyorum bekliyoruz sizi eşinizi” dedi ve bir duraksadı…
”Affedersiniz sormadım çocuklarınız var mı” diye devam etti.
Dilek Hanım evet bu sene liseyi bitirmiş ve üniversite sınavına girecek olan bir kızımız var ismi Burcu ve o da
bizimle” dedi.
Eşinin isminin Kenan olduğunu da ekledi.
Anneanne Aysun Hanım,
“O halde üçünüzü de akşam yemeğine bekliyoruz, lütfen çekinmeden gelin. Yemeğimiz ve çayımız, kahvemiz her zaman
mevcut” diyerek tebessüm etti.
Dilek Hanım pek memnun olmuş bir eda ile teşekkür ederek kendi evlerinin olduğu tarafa geçti.
Aysun Hanım sazı eline almış, solo bir konser vermiş sanatçı edasıyla ev ahalisi olan kızı Eda ve torunu Ela’ya şöyle bir baktı.
“Ne yapalım bu rol düşse düşse bize düşer sanırım, biz de üzerimizde düşeni yerine getirdik,” dedi.
Eda annesine,
“İyi yaptın anneciğim...
Zaten misafir kabul etmek, periler sağ olsun bize herhangi bir yük getirmiyor.
Onlar da hakkını helal eder umarım” diyerek bir adım geri çekildi.
İkisi de Ela’ya doğru bakıyorlardı.
Ela bir cümle ile cevap vermek mecburiyetinde olduğunu hissetti ve
“Sizin için sorun teşkil etmeyen hiçbir şey benim için de sorun teşkil etmez. Hatta iyi yaptınız diyorum.” dedi.
E tabi anneanne Aysun Hanım,
“Ne yapacağız ne pişireceğiz ne hazırlayacağız misafirlere telaşına düşmek üzereyken Ela devreye girerek,
“Anneanne yemekleri sen yapmıyorsun unuttun sanırım.
Sen bi rahat ol şöyle geç, bi bahçede otur...
Ne oluyor öyle bitiyor merak etmişsindir, onlara bak...
Bu yemek işleriyle falan meşgul olma.
Annemle biz hallederiz.
Periler sağ olsun zaten onlar yapıyorlar ne yapacaklarsa” dedi.
Bade peri,
“Efendim yeri gelmediği için siz sormadınız fakat biz kraliçemizin bize emrettiği üzere bu tür gelen kişilerin
soruşturmasını anında yapıyoruz.
Bu gelen insanlar gerçekten çok kıymetli ve iyi olarak bilinen insanlar.
Baba bir ilaç fabrikasında müdür olarak çalışıyor.
Anne ilkokul öğretmenliğinden erken emekli olmuş bir bayan.
Kızları Burcu zaten bir afeti Devran görünce göreceksiniz.
Baba da anne de Kütahyalı...
Fakat meslek icabı epey bir yerler dolaşmışlar sonunda İstanbul'da son duraktayım burada kalmışlar.
Miras ellerine geçen üç beş kuruş var Kendi birikimleriyle birlikte bu yan taraftaki evi almış ve şu an tadilatını yaptırıp taşınmak üzere gayret içerisindeler.
Baba Kenan Bey çalıştığı yerden proje teslim tarihi sebebiyle izin alamamış.
O nedenle gün içerisinde bu çalışmalara eşlik edemiyor.
Anne Dilek Hanımı gördünüz zaten... Yapısı itibarıyla biraz tatlı sevimli ve çekingen, o nedenle sadece seyrediyor.
Nasıl derler evin aslanı kızları Burcu, ustalarla didişe didişe işe onların canına okuyor ve ne yapılması
gerekiyorsa onu yaptırıyor.
İyi insanlarla ahbaplık kurdunuz uğurlu olsun dedi.
Ela, tabii Bade perinin bu uğurlu olsun lafının altındaki belki bilinçli belki bilinçaltından söylenmiş olan latifeyi hissetmişti.
”Bade Hanım söylediklerinizde vurgulamak istediklerinizi anlamadım sanmayın fakat henüz hiçbir şey görülmemişken
ortada bir şey varmış gibi sizinle polemiğe girmek istemiyorum.
Göreceğiz bakalım” dedi ve tatlı bir tebessümle Bade perinin gönlünü aldı.
Vakit ilerledikçe mutfaktan mis gibi yemek kokuları yayılmaya başlamıştı.
Bade peri özellikle kokuların Dilek Hanımlara doğru gitmesini istermişçesine o tarafın camını açmış yemek kokuları
o yöne doğru yayılıyordu.
Akşam saat 18:30 olduğunda Dilek Hanım o kokulara daha fazla dayanamamış olsa gerek ki eşi Kenan Bey ve kızı Burcu'yu alarak kapıyı çalmıştı.
”Aşk olsun ne kadar güzel yemekler yaptınız.
Bir de bizim o tarafa olan pencereyi açarak bizi kıvrım kıvrım kıvrandırdınız.
Her ne kadar bu yemeklerin bizim için yapıldığını bilsek de perişan olduk, alacağınız olsun” dedi.
Aysun Hanım,
“Ay hiç öyle şey olur mu komşum, eğer öyle bir şey olduysa da pek güzel olmuştur, iştahınız açık ve gerçekten
acıkmış olarak gelmişsinizdir soframıza...
Sofra da pek güzel ve bereketli olur hoş geldiniz” diyerek onları içeriye davet etti.
Aysun Hanım’ın yanında Eda duruyordu.
Ela ise biraz geride çaprazda tüm olayı görecek bir perspektifte durarak yaşananları tüm ayrıntılarıyla
seyrediyordu.
Dilek Hanım Ela'ya dönerek,
“Evet, içinizdeki en masum insan bu olsa gerek” diyerek ona doğru yaklaştı ve hafif bir makas alarak yanağını
sıktı.
Aysun anneanne bunun üzerine tatlı bir kahkaha atarak,
“Evet evet en masumumuz odur...
Zamanla anlayacaksınız zaten” diyerek tekrar bir hafif kahkaha attı.
Dilek Hanım,
“Burcu kızım gel bak Ela seninle aynı yaşta ve aynı sınıfta...
İkiniz de bu sene üniversiteye başlayacaksınız.
İnşallah şöyle gönlünüzün istediği, arzu ettiğiniz bir bölümü tutturur ve keyifle okursunuz” dedi.
Burcu bu emrivaki ile birlikte birkaç adım atarak annesinin yanına geldi ve Ela'ya doğru bakarak,
“Merhaba ben Burcu” dedi.
Peşinden de
“Neden Ela?
Ben bir erkekte Ela ismini ilk defa duyuyorum.
Neden Ela?” diye sordu.
Ela'ya böyle bir kal gelmişti sorunun cevabını istese de veremiyordu.
Bu mahcubiyeti hisseden Aysun anneanne,
“Onun ismini biz koymadık...
Bizim büyüklerimiz var onlar koydular.
Ela'nın gerçek manası renk değil, Allah'ın sevdiği ve ahlakından hoşlandığı kişi demekmiş.
Biz de bu isimden hoşlandık ve aynen öyle devam ettik” dedi ve sustu.
Ela ilk durgunluğu üzerinden atmış bir vaziyette Burcu'ya,
“Yaklaş bakalım nasıl kokuyorsun?
Burcu ismi bildiğim kadarıyla güzel kokan bayan demek.” diyerek tebessümlü bir cümle kurdu.
Bu defa Ela'ya gelen kal Burcu'ya gelmişti ve cevap veremedi.
Kızardı yarım adım geri çekildi.
Bunu gören Dilek Hanım aynen söylediğin gibi Ela’cım...
Kızım Burcu Burcu mis kokar.
Biz onu bebekken koklamalara doyamazdık, halen de öyledir.” dedi.
Ela bunun üzerine,
“Burcu istersen olayı aşık atışmasına çevirmeden burada uzlaşalım ve gecenin devamında didişmemek adına Barış
imzalayalım ne dersin” dedi.
Burcu'nun şirazesi kaymıştı, yani dengesi bozulmuştu.
(Şiraze terazinin dengesine atıfla söylenen bir söz.)
Ne ne ne ne ne aşkı?
Ne aşık konuşması?
Aşkı nereden çıkardın şimdi?
Tanışalı daha 5 dakika oldu” gibi garip sözcüklerle dolu cümleler kurmaya başlamıştı.
Ve artık sadece o ya da bu değil herkes kahkahalarla gülüyordu
Dilek Hanım,
“Kızım aşık atışmasının aşk ile ilgisi yok.
Anadolu'da iki saz çalan kişi karşı karşıya gelir ve birbirleriyle laflayarak ve aynı zamanda da saz çalarak
atışırlarmış.
Laf cambazlığında kim galip gelirse o kazanırmış diğerini sustururmuş.
Öyle bir durumu aldın sen, aşka meşke bağladın.
Şu an 1-0 mağlupsun bunu bilerek geceye devam et.
Bence Ela ile baş etmen biraz zor gibi...
O nedenle bu uzlaşma anlaşma teklifini bence kabul et” dedi ve tekrar bir kahkaha koyuverdi.
Burcu derin bir sitemkârlıkla,
“Anne alacağın olsun, nasıl olsa evimize döneceğiz, seninle görülecek bir hesabımız var.” dedi.
Ela Burcu’yu kurtarmak istercesine yarım adım ona doğru yaklaştı ve
“Lütfen artık sıkıştırmayın benim arkadaşımı...
Biz Burcu ile sınıf arkadaşıyız ve üniversiteye gideceğiz.
Kısmetse belki de aynı üniversiteye birlikte gideceğiz.
O nedenle Burcu şu an sizlerden bir adım daha bana yakın ve ben onu koruyup kollama görevini üstleniyorum.
Herkes bir adım geri çekilsin rahat bırakın Burcu'yu” dedi.