ELA 1.Kitap 22.Kısım
ELA 1.Kitap 22.Kısım
Ela da hafif hafif gülümsüyordu ve
"hadi yine iyisiniz kraliçenizin sayesinde kaptınız hediyeleri.
Ama şimdi vermeyeceğim, sizin ne zaman ihtiyacınız olur da gelirseniz o zaman bu konuyu görüşeceğiz.
çünkü kraliçeniz gelmese direk reddediyordunuz.
O treni kaçırdınız fakat sözüm söz, yine bunlar sizin.
Ama dediğim gibi yeniden vakti saati gelince alabileceksiniz artık" diyerek, tekrar hafif bir kahkaha da O attı
ve
"izninizle ben bi elimi yüzümü yıkayıp üstümü değiştireceğim." dedi.
Anneannesi Aysun ve annesi Eda da yumuşamış tereyağı kıvamındaydılar.
Aysun Hanım,
"Of iyi ki dedin Ela'cım benim de üzerimde sanki böyle bir ağır yük var gibi...
Ben de böyle bi elimiyüzümü yıkayıp üzerime hafif bir şeyler giyeyim" diyerek, onlar da odalarına doğru
yöneldiler.
Onlar giderlerken Bade peri arkalarından sesleniyordu...
"Yemek hazır gibi, istediğiniz zaman buyurabilirsiniz" diyordu.
Ela,
"uzun sürmez Bade, biraz sonra yanındayız, sen hazırlıkları tamamla" diyerek odasına girdi.
Döndüklerinde Bade peri o kadar çok çeşit ve o kadar miktarda yemek hazırlamıştı ki hepsi şaşkınlık
içerisindeydiler...
Aysun Hanım,
"Bade kim yiyecek bu kadar yiyeceği, neden bu kadar abarttın?" diye sordu.
Bade peri gülümseyerek,
"Efendim bunların hepsi sizin değil...
Siz bu çeşitlerden istediğiniz kadar yiyebilirsiniz fakat bizim peri arkadaşlar rica ettiler.
Sizin sofranızdaki nimetlerden onlar da faydalanmak ve yediklerinizden onlar da yemek istiyorlar.
Şöyle söylersem kendimi daha iyi ifade etmiş olacağım.
Efendim perilerin günde en az 4 saat çeşitli yöntemlerle enerji depolamaları gerekiyor.
Oysa ki şu an sofrada sizin yediğiniz yemeklerden kalanlardan bir tabağını yediklerinde, bir yıllık enerji
depolanmış oluyor.
Bir tabak sizden kalan yemek bir yıllık çalışmalarına bedel.
Bu hediye değil de nedir?
Bu nedenle bol bol yaptım ki sizden kalanı onlara götürüp ikram edeceğim.
Bağışlayın ama bu sayede bizim itibarımız da süper" dedi.
Aysun Hanım,
"vallahi benim bunları aklım ermiyor...
Hep diyorum ki şaşırmayacağım ve sormayacağım ama kusura bakmayın her seferinde şaşırıyorum ve soruyorum.
Bundan sonra da herhalde hep şaşırıp soracağım" diyerek tebessüm etti.
Sonrasında masaya oturdular ve Bade peri tarafından donatılmış masayı hayran mı hayran seyrediyorlardı.
Bade perinin kömür ateşinde yaptığı etleri mi sayarsınız, pişirdiği tavukları mı sayarsınız, o lezzetli kuyu
kebaplarını mı sayarsınız, o Adanaları, Urfaları, şiş kebaplarını, değişik değişik köfteleri mi sayarsınız...
O envai çeşit, yurdun ve hatta dünyanın değişik kesimlerinden yapılmış çorbaları mı sayarsınız...
Kuru fasulyesinden nohut yahnisine, patlıcan kebabından Kayseri mantısına varıncaya kadar, belki de abartmak gibi
olmasın yüzlerce binlerce çeşit vardı.
Bunların hepsi masalarında geçit tören düzenler gibi gelip geçiyorlardı.
Bundan almak istiyorum dediklerinden onların tabaklarına koyuluyor ve geri kalanlar periler diyarına geçiyorlardı.
Böyle bir hoşlukta masal gibi bir yemek yediler.
Hepsi de karnı çok güzel bir şekilde doymuş olarak teşekkür ettiler ve salona geçtiler.
Aysu peri onlara arzuları doğrultusunda çay ve kahve ikram etti.
Çay ve kahveden sonra kendilerine bir tatlı geçidi yapacağını, arzu ettiklerinden onlara ikram edeceğini ve
sonrasında da bir meyve servisinde bulunacağını, yine aynı şekilde abartılı bir servis olacağını fakat hiçbir
şeyin israf edilmeyip, tamamının periler diyarına gönderileceğini söyleyerek izin istedi.
Herkes tebessüm içindeydi.
Bu şekilde biraz sohbet ettiler.
Aysun Hanım kızı Eda'ya,
"kızım her ne kadar her şeyimizi en güzelinin de ötesinde bir güzellikle peri dostlarımız karşılıyor olsalar da,
biz yaptığımız işi bırakmamalıyız.
Yine aynı samimiyetle ve aynı güzellikle el işlerimizi yapmaya devam etmeliyiz.
Sen de aynı şekilde biblolarını, takılarını, kolyelerini, bilekliklerini yapmaya devam etmelisin ve bunları
pazarda satmaya devam etmeliyiz...
Aynı şekilde yine pazar alışverişine gidip, göstermelik de olsa bir şeyler almalıyız.
Aynı çerçevede bakkala ve manava giderek göstermelik de olsa bir takım ihtiyaçlarımızı oradan almalıyız.
Daha sonra bunları gerekiyorsa fakirlere dağıtırız" dedi.
Aysu peri oradaydı ve
"Efendim Arzu ederseniz bu işlerde çok usta olan peri dostlarımız var.
Sizin işinize karışmasalar bile size çok güzel örnekler verebilirler.
Hatta bunu siz burada gördüğüm kadarıyla çok zor koşullar altında ve çok yetersiz aletlerle
gerçekleştiriyorsunuz.
Size güzel bir stüdyo ortamı, bu işleri yapacağınız bir atölye hazırlayabilirler.
Her türlü model, örnek ve aletin olduğu bir yerde daha bir hoş vakit geçirebilirsiniz." dedi.
Ela burada sözü alarak dedi ki
"şimdi anneme ya da anneanneme sorarsan ne gerek var diyecekler.
O nedenle onların cevap vermesine fırsat vermeden bunun cevabını ben vereyim Aysu'cum.
Evet böyle bir atölye yap sen bunlara...
Hatta zaman zaman ben de gelirim orada belki ben de bir şeylerle meşgul olurum.
Benim için de güzel bir hoş vakit olur.
Nasıl yapalım?
Anneannemin odasının içinden bir kapı yap.
O kapıdan yeni atölyeye geçsinler.
Fakat dış mekanda öyle bir atölye çıkıntısı göze batmasın, olmasın.
Yani böyle çok güzel ve büyük bir atölye olsun fakat binanın yapısında ve dışarıdan bakıldığında böyle bir şey
görülmesin.
Zannedersem bunu sihirli bir şekilde halledebilirsiniz.
Daha sonra işleri bittiğinde o kapıdan tekrar evimize gelirler.
Aysu peri, "elbette Efendim zaten bunlara benim yeteneğim yok.
Ben bunları Ziya Usta'dan rica edeceğim ve öyle zannediyorum ki kraliçem de duyduğunda izin verecektir.
Ziya ustam size bunun en güzelini hazırlayıp sunacaktır.
O halde ben müsaadenizle kraliçemden izin alarak Ziya ustayla görüşeyim ve bu kapıyı oluşturup sizin hizmetinize
sunalım.
Ela'nın,
"lütfen top sizde" demesi üzerine ayrıldı.
Aradan 5-10 dakika geçmişti ki Aysu peri geri döndü ve efendim stüdyo ve kapı kullanımınıza hazır.
Arzu ettiğiniz zaman stüdyoyu görmeye geçebilirsiniz.
Her şey konuşulduğunun ötesinde orada hazır ve işlerinizi artık orada halledebilirsiniz" dedi.
Hep birlikte sihirli kapıdan geçtiklerinde her biri ayrı ayrı düzeylerde şaşkındı.
Aysun Hanım, "bu ne kadar büyük bir atölye böyle...
Sanki fabrika gibi kocaman" dedi.
Aysu peri,
"1200 m2 sadece" diye cevap verdi.
Eda, "Ne kadar çok masa var burada ve her birinde farklı aletler var, neler yapılıyor bu masalarda" dedi.
Aysu peri,
"ben de anlamıyorum bunlardan, Ziya usta birazdan size bilgi verecek" dedi.
Ela,
"çok güzel düşünülmüş her şey fakat bir kaç dokunuş eklenmeli" dedi
Bunun üzerine Ziya usta görünerek,
"Efendim hepsinin ötesinde eklebnesi gereken üniteler olmalı dediniz ve ben çok merak ettim" dedi.
Ela,
"Ziya usta her şeyden önce çok güzel ve eksiksiz çalışmışsınız teşekkür ederim.
Sizin dizaynınızda bir eksiklik yok ve çok da güzel düşünülmüş...
Meselâ şu akıllı bıçaklar mükemmel tasarlanmış.
Öyle zannediyorum ki ham malzemeye bu akıllı bıçaklarla dokunulduğunda, dokunan kişinin düşünce ve yetenekleri
doğrultusunda mamuller oluşuyor."
Yani şu alçı bloğa bu akıllı kalemle, gitar çalan bir genç kız figürü düşünerek dokunan sanatçının hayal ettiği figür oluşuyor.
Sanatçı yetenekliyse o figürün renk armonisini de düşünürse renkli oluyor.
Yine sanatçı yetenekli ise o gitar çalan genç kızın üzüntülü bir melodi çaldığını da düşünürse o düşünce doğrultusunda bir yüz ifadesi oluşuyor.
Buraya kadar olan kısım dediğim gibi mükemmel düşünülmüş...
Benim ilâveler gerekli dediğim kısıma gelecek olursak,
Bu figüre cismani bir ruh katmak bu atölyede mümkün değil gibi...
Ziya usta da dâhil olmak üzere herkes ona bakıyordu ve ne demek istediğini anlamamışlardı.
Bunun farkında olan Ela,
"Şunu demek istiyorum..." diyerek bir süre beledi ve devam etti.
"Öncelikle Bu atölyede yanlışlıkla bile kötüyü çağıran yada kötülüğe yol açacak bir işlem yapılamasın, bunun için sağlam bir mühür oluşturulsun.
Sanatçı eseri olşturduğunda, bu figür, biblo, heykel, resim ya da bir araç olabilir,
"mesela bu hüzünlü bir melodi çalan gitarcı kız biblom bakana bir gram mutluluk versin" diyebilsin.
Ama bakın sadece bir gram deyimini özellikle kullandım...
Yani o biblo yada heykel vs ye sahip olan kişi ona bakıp göbek atmasın.
Sadece mutluluk taşıyan bir rüzgârın esintisi ona değmiş gibi bir an için huzur ve mutluluk hissetsin o kadar.
Aksi taktirde insanların duygu ve düşüncelerini manipüle etmiş ve onların dengeleri ile oynamış oluruz.
Cismani Ruh'tan kastım buydu.
Ayağında top olan futbolcu figürü olan bir anahtarlık yaptınız ve bunu eline alan bir anlık coşku ve sanki her şeyi başarabilecekmiş hissi ile hislensin gibi...
Bunlar tatlı dokunuşlar.
Aynı şekilde akıllı kalemler gibi sanırım akıllı fırçalar vs de yapmışsınız ki tablo yapılabilir.
Bu tabloları yapan da bu tarz tatlı esintiler ekleyebilsin.
Fakat 8 boyutku bir resim yapabilecek derinliğe sahip birisi de bu 8 boyutu resminde işleyebilsin.
Tabii ki bu dediğimin yapılabilmesi için sanatçının bu derinliğe ulaşmış olması gerekiyor.
Öyle hissediyorum ki zamanla gördüğümüz atölyeye sığmayacak bu fikir zenginliği ve mimarlıktan mühndisliğe pek çok alanda yetştirilecek dâhiler ile yaygınlık ve de derinlik kazanacak.
Hele bi Allah nasip ede de o günlere gelelim" dedi.