ELA 1.Kitap 20.Kısım
ELA 1.Kitap 20.Kısım
Sıkıntılar başlar ruhsal sıkıntılar başlar.
Meczup olursun.
Fakat onun da bir çaresini buluyor senin vücudunun maneviyatı.
Çare nedir?
İllet, zillet, gıllet…
İllet bildiğimiz hastalık.
Birtakım hastalıklarla o vücuduna dolan nuru feyze dönüştürüp, bu 6 makama ve işte ilik kemik meridyenler dedik ya
oralara ulaşabilecek şekle, faydalanabilecekleri şekle getirilir.
Ayrıca bir de Zillet var.
O da nedir?
O da sıkıntıdır, ruhsal sıkıntıdır.
Yani bir bunalıma girersin, eşinle kavga edersin, dostunla kavga edersin, amirinden zulüm görürsün, etrafındakilerle çatışırsın, birçok sıkıntılar içerisinde, düşünceler içerisinde kalırsın…
Bu da o Nuru bahsettiğiniz makamlara ve yerlere faydalı ve de gerekli feyze dönüştürmek için bir vesiledir.
Üçüncüsü gıllet…
O da maddi sıkıntı.
Öyle bir maddi sıkıntı içerisine girersin ki…
Zengin olsan da maddi sıkıntı içerisine girersin ki onunla uğraşırken, o çileyi çekerken yine bu Nur bir şekilde
feyze dönüşerek makamlara ve diğer yerlere ulaşır.
Fakat bu yavaş ve uzun bir yöntem.
Yani namaz kılarak yapacağını bunlarla yapmak istersen, tek başına düşündüğün zaman o kadar etkili değil…
Ama yani hastalık çekerken Allah'a bu hastalığı al demiyorsan, o hastalık için doktora gidip ilaç kullanıp tedavi olurken…
Rabbim bu da senden, bizim noksanımızdan dolayı her ne kadar biz buna katlanamaz, biz bunu çekemez, biz bunu yaşayamazsak da sen bize lütfunla bir kolaylık verirsin inşallah…
Diyerek ve de onun bu yardımını Rahmani değil de lütuf ile yani Latif Rahim sıfatında, karşılıksız…
Rahman sıfatı karşılıklı alışveriştir.
Al gülüm ver gülüm.
İyilik yaptın al sana sevap, kötülük yaptın al sana günah şeklinde.
Rahim sıfatı ise Dünyaya inmemiş sadece Cennete ait olan bir sıfattır.
Karşılıksız veren demektir.
Dünya hayatında karşılıksız bir şey var mı?
Aslında yok ama her ne kadar Rahim sıfatı Dünyaya inmemiş olsa da onun yerini tutan Lütuf var.
Kuran ayetlerinde geçer…
“Allah esirgeyen, bağışlayan, yarlıgayandır” der.
İşte bu yarlıgamak Rahim sıfatının Dünyadaki Lütuf olan tecellisidir ki tartıya bile koymadan direk affeder.
Yaptıklarının karşılığı olan bir değerde değil de çok daha üstünde hediye olarak gelmesini istersen…
E tabi bu şekilde o hastalığı çekerken çok büyük faydaları elde edip, namazdan alacağın fayda kadar, hatta onun çok çok üstünde faydalara da o anki niyetine ve halisane davranışına göre ulaşabilirsin.
Bunların dışında 3 tane kutsal kelimemiz var bizim bahsettim.
Teşekkür ederim…
Özür dilerim…
Lütfen…
Bunlar çok sırlı, birçok sırrı içinde barındıran kelamlar, kelimeler.
Yemekten sonra Allah'a ona verdiği nimetler için teşekkür ediyorsan…
O yemekten teşekkürünle birlikte gelecek olan Nur hücrelere hiç uğramaz…
Doğrudan makamlara, iliğe, kemiğe, meridyenlere feyz olarak gider.
Yani böyle de bir kısayol var ayrıntı var.
Dolayısıyla bunları hazmetmek, şunu yapmak, bunu yapmak ille illet gılletle uğraşarak vesaire ile uğraşarak çile
çekmeye gerek kalmadan, bunlar direkt feyze dönüşüp gidecekleri yere ulaşırlar.
Yine aynı şekilde bir hatandan dolayı özür dilediğinde de aynı tövbe istiğfar etmişsin gibi o özrünle birlikte büyük bir nur kitlesi oluşur ki o da hücrelere uğramadan feyz olarak makamlara ulaşır.
Ve ve ve geldik en kral kelimeye lütfen kelimesi…
Günlük hayatımızda da lütfen diyerek, istediğimiz bir şeyi bize verirken isteyerek severek ve bize onu kahrederek değil de canı gönülden verdikleri gibi Allah'tan da bir şeyi lütfen diyerek istediğinde o lütfen ile birlikte oluşan nuru bir görseniz düşer bayılırsınız.
O lütfen ile gelen nur feyze dönüşür.
Fakat öyle bir feyze dönüşür ki cennetteki ırmaklar misali, gürül gürül akan şelaleler misali senin bütün
makamlarını, iliğini, kemiğini, meridyenlerini yıkar, onları feyze dönüşerek besler, büyütür.
Zaten öyle bir ferahlık verir ki anlatılamaz.
Asıl olan işte bu 3 tane kutsal kelime.
Elbette ki Allah'ın emri olan namazımızı kılacağız.
Namaz dinin direğidir.
Çünkü onu yapmazsak, vücuttaki Nur feyze dönüştürülemediği için bir süre sonra sıkıntıya sebep olur.
Yani bu 3 tane kutsal kelimeyi kullanamadığımız yerler var.
Kuşlara yem veriyorsun ne diyeceksin teşekkür ederim mi diyeceksin özür dilerim mi diyeceksin lütfen mi
diyeceksin.
Tabii ki lütfen yiyin diyebilirsin.
O oradan gelen feyzi, Nur’u katlaya katlaya götürür.
Ama velev ki ağaçları suladın, kuşlara yem verdin ya da bir garibana yardım ettin…
Bunlardan dolayı oluşan bir nur var senin hücrelerine dolan, vücudunu kaplayan…
İşte bunları bir şekilde namazımızla feyze dönüştürmemiz gerekiyor.
Ya da illet zillet gılletle feyze dönüştürmemiz gerekiyor.
Yani o nedenle bu namazı terk edemiyoruz.
Her şeyden önce Allah'ın emri olduğu için terk edemiyoruz.
Fakat bu saydığımız sebeplerden dolayı kendimiz için de terk edemiyoruz.
Bunun haricinde de birçok kısayol söyledik.
3 kutsal kelime ile yolumuzu kısaltabiliriz.
Çok kısa sürede Ruhu gerçekten çok büyüterek, iliğimizi, kemiğinizi yıkayarak, makamları ona eşlik edecek
büyüklüğe ulaştırarak …
İlikten, kemikten, yıkanmaktan bahsediyoruz.
Bu ne için diyeceksiniz?
İnsanın Azrail Aleyhisselam’ın Dünyadan hile ile çalarak yaratıldığı toprağı Allah'a ulaşamaz.
Bu makamlar, altı makam da insan toprağından yaratılmış.
Onların Cennet toprağına dönüştürülmesi gerekiyor.
İliğin, kemiğin yıkanması, manevi meridyenlerin şekillenmesi İnsanın vücudunun o cennet mekân denilen vücuda
dönüşebilmesine vesile oluyor.
Bundan daha fazlasını anlatmak sizi de bizi de yorar ama sadece şunu bu anlatımla birlikte söylersek anlaşılacağı, daha iyi anlaşılacağı için söylemek istiyorum.
Ruhun büyümesinin Bir de tehlikeli, sizi tehlikeye atan bir durumu var.
O da şöyle bir durum…
Şimdi bu nuru feyze dönüştürüp bu 6 makama, iliğe, kemiğe, meridyenlere yediremedin…
Fakat tuttun sağda solda satılan, uyduruk kitaplardan gördüğün ya da oradan buradan duyduğun tekrarlamaları yaptın.
Yani bilmem kaç kere şunu okursan şöyle olur.
İşte sınava gitmeden önce bilmem kaç kere şunu söyle…
İşte günde bilmem kaç kere şunu okursan bunu yaparsan şöyle olur…
Bunun gibi saçma sapan olaylar var ya…
Onlardan bahsediyorum.
Unutmayın gece yatarken sadece 1 tane Ayet-el Kürsi okuma izniniz var.
O da Peygamber Efendimizin ikramı olduğu için.
Ha mezar ziyareti falan yaparsın orada Yasin oku, Fatiha oku, İhlas oku ya da başka dualar da oku.
Yani bir amaca binaen yapılacakları yapma demiyorum.
Namazı uzun kıl, istersen hatimle kıl.
Namaz sonrası duada ne istersen aç elleri okuyabildiğini oku, duanı et.
Ders çekiyorsundur, hatme yapıyorsundur bunlardan da bahsetmiyorum.
Hepsi de Âlâ ve de Râna
Bakın oralar ayrı.
Ben maddi ya da nefsin bir şeyler elde edeyim diye ayeti sureleri bu isteklerine alet edemezsin diyorum.
Saçma sapan şeyler yapma diyorum ama gerçekten bunların her birisi de etkili.
Neye etkili?
Ruhu büyütüyor, yükseltiyor.
Bunları yaptığınız zaman Ruh gerçekten hem büyümeye hem de yükselmeye başlar.
Ve öyle bir hal alır ki bu semaya sığmaz 1 kat semaya da geçebilir.
Ama bu şekilde yaptığınız takdirde bu 6 makam, ilik, kemik, meridyenler…
Onlar bundan bir fayda sağlayamadığı için onlar öylece kalır.
E ne oldu ruh bunları terk ederek yükselmeye başladı.
Gitti 1 kat semaya…
Bu makamlardan ayrıldı.
Bu makamlar onu koruyan makamlar, onu yoldan çıkmasını önleyen makamlar.
Bunlar olmadan Ruh yükselirse pijama ile silahsız savaşa gitmiş gibi olursun.
Ondan sonra, birinci kat semaya çıktığı zaman orası kimin mekânı?
Cinler alemi orası…
Okudun bu saçma sapan tekrarları ve Ruhu yükselttin, makamlar geride kaldı.
İlik kemik meridyenler hazır değil.
Dolayısıyla ruh bunlardan uzaklaşarak gitti birinci kat semaya.
Ondan sonra ne olacak?
Ondan sonra bana musallat oldular diye ferik ferik gezeceksin.
(Civcivlikten çıkmış yavrulara ferik denir.)
Kurtulmak için ne yapacağını şaşıracaksın.
Üfürükçülere, muskacılara kadar düşeceksin ve sonunda da ne kadar kurtulmak istersen daha da pis batacaksın.
Neyse burada argo bir kelime var ama bu kadar kutsal şeyi anlatırken argo kullanmak istemiyorum ama anladınız siz onu göreceksin yani göreceksin.
Kurtulursun…
Yani bir şekilde saçma sapan şeyleri tekrar etmeyi bıraktığın zaman biraz önce bahsettiğimiz güzel hasletlerle,
güzel adetlerle, güzel davranışlarla davranmaya başladığın zaman, namazında kılıyorsan bu mekanizma tekrar
çalışmaya başlar ve ruh makamlarına geri dönerek onlarla birlikte olur ve bu halden de kurtulursun.
Tabii bu arada vücut çok yıprandığı için o yıpranan vücudu bir şekilde vitamin eksikliğini gidermen ve bazı durumlarda da psikologlardan, psikiyatristlerden yardım alarak, gerektiğinde bir takım rahatlama yöntemleri ve birtakım ilaçlarla destekleyerek bundan kendini kurtarman gerekecektir.
Evet daha daha uzatmak istemiyorum.
Çünkü o kadar karmaşık, o kadar karışık, o kadar uzun bir olay ki…
Siz bunların hiçbirisine tevessül etmeyin.
Yani yanaşmayın.
Yöntem belli.
İyi olun…
Her şeyden önce ne demiştik Allah sizin yaptığınız hiçbir şeye bakmıyor.
Sadece sözünüzü tutup tutmadığınızla ilgileniyor.
Tutamayacağınız sözü vermeyin, verdiğiniz sözü tutun.
Böylece Mert sıfatını elde etmiş olursunuz.
Mert sıfatını elde ettikten sonra da Allah'ın dostu olursunuz.
Çünkü Allah Merttir, Mertleri sever onların arasından dost edilir.
Dost edindikleri kim varsa hepsi merttir.
Şimdilik nokta diyorum.
Özetlemeye çalıştım sanırım anlamışsınızdır.
Orman perisi Ammar, “o kadar net anlattınız ki size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.” Dedi
Kraliçe Eli de alın benden de o kadar beni bambaşka bir anlayış boyutuna taşıdınız size kendi adıma ve bu sohbeti dinleyen perilerim adına müteşekkirim.” Dedi
Sonrasında bir huşu, bir Ruh dinginliği ve rahatlama hissi ile Mağaradan çıktılar.
Ela onlar çıktığında mağaranı şekil değiştirerek doğal ve küçük bir mağaraya dönüşümünü izledi.