ELA 1.Kitap 16.Kısım
ELA 1.Kitap 16.Kısım
Ela resim çalışmasını bir süre inceledikten sonra,
“ben sanırım farklı bir şeyler gördüm.
O ânı yaşayıp olayı anlamaya, özümsemeye başladıktan sonra o tarım aletlerinin yapılış ve işleyiş şemaları gözümün
önünde canlanmaya başladı ve o şemalarda sanki resim içinde resim çizilmiş gibi her birisi bir sürü Xiulian
uygulaması gibiydi.
O çalışmaları, aşamaları izledikçe şemalarda da birtakım değişiklikler ve bir takım yer değiştirmeler olduğunu fark ettim.
Yani daha iyi anlaşılması için şöyle bir örnek vereyim…
O Traktörün şemasında yaptığımız bir takım farklı değişiklikler sonrasında traktör çok farklı bir araca
dönüşebiliyordu.
Nasıl desem yüksek kere yüksek çözünürlükteki bir resme zoom yaparsınız da daha daha zoom yaptıkça önceden sadece yerdeki bir toplu iğne başı kadar bir kâğıt artığının aslında çok derin bir şema olduğunu görürsünüz gibi.
Daha da zoom yaparsanız tüm detayları görür ve hatta bu detayların modüller halinde gruplandığını ve o modüllerin
yerini değiştirebileceğiniz canlı bir performans nasıl denir?
Online interaktif çalışma mı diyorlar?
İşte öyle bir durum mevcut.
Sadece bu da değil…
O traktöre bağlanan diğer araçlar çok farklı şekillerde bağlanarak çok farklı amaçlara hizmet edecek sistemlere
dönüşebiliyorlar.
Ânı biraz uzun yaşadım.
Zannedersem ki tarladaki ürünlerin aynı şekilde farklı ekimler ve farklı işlemelerle çok çok farklı gıdalara
dönüşebildiğini gördüm.” diye anlattı
Sonrasında başka bir resim çalışmasının önüne gittiler.
Orada da bir takım müzik aletleri ve o müzik aletlerini çalan insanlar mevcuttu.
Yine aralarında benzer konuşmalar sonrasında Ela, o çalan müzik aletlerinin ve o müzik aletleri ile çaldıkları beste ve notaların farklı perdelerden çalınabildiğini ve bunun neticesinde aynı eserin farklı perdelerden farklı aletlerle çalınması neticesinde kimi eserlerin şifa verdiğini, kimi eserlerin tabiatı coşturduğunu, kimi müziklerinde rahatlama sağlandığını, hatta bazı müziklerin farklı çalınışlarıyla zarar görmüş yapıların yenilendiğini gördüğünü söyledi.
Yine başka bir resim çalışması elektronik aletlerin üretildiği fabrika türü bir yere işaret eden bir resim çalışmasıydı.
İnceleme sonrasında Ela, elektronik olarak üretilen cihazların ve bunların işlevlerinin günümüzden yüzlerce yıl sonrasının teknolojisini ortaya çıkartabilecek kadar derin tekâmüllere sahip olduğunu anlattı.
Bu şekilde sergilenmiş onlarca eseri gezdiler.
Eserler sadece resimlerden ibaret değil bir takım ahşap, metal ya da birtakım taşlarla oluşturulmuş
heykeltraşların yaptığına benzer çalışmalardı.
Bunlar her ne kadar Xiulian çalışması gibi görünmese de her birisinde farklı bir anlam derinliği mevcuttu.
Hayretler içerisinde onları da incelediler.
Orman perisi Ammar,
“bu gördüklerim ve Xiulian çalışması olarak nitelendirilen şeylerden bahsettiğiniz 11 boyutu algılamaya, anlamaya,
ânı yaşamaya, özümsemeye, tekâmül noktasına elbette ki ulaşamadım.
Fakat daha önceden baktığımdan çok daha farklı şeyler gördüm bu sefer.
Şimdi buraya kadar tamam.
Fakat bu Xiulian dediğimiz şeyin kavramını pek çözemiyorum.
Farklı bir yöntemle anlatmanız mümkün mü?
Eminim ki benim durumumda olan başkaları da şu an burada mevcut.” Dedi
Ela tebessüm etti ve
“o halde şöyle anlatayım sizlere” diyerek anlatmaya başladı.
Şimdi bildiğimiz yerden anlatmaya başlayayım.
Öncelikle meditasyonun ne olduğunu biliyorsunuz.
Yoga yapanlar var.
Bunların meditasyon ile yogayı birleştirerek yani o vücut hareketlerini meditasyonla birleştirerek farklı bir
noktaya ulaştırdığını da algılayabiliyorsunuz.
İşte bunların yapılış sebebini düşünmeye başlarsak, insanda doğuştan gelen bir takım enerji noktaları, birtakım
enerji düğüm bölgeleri, nasıl diyorlar şakra dediğimiz durumlar, meridyenler insan vücudunda belirli sayıda
meridyenler ve bunun gibi birtakım durumlar mevcut.
Tabii ki her insanın…
Bakın burada insan deyimini kullanıyorum fakat her varlığın diye düzeltmem gerekiyor.
Çünkü insan dışındaki varlıklar da bunları yaparak belirli düzeylere ulaşmaları mümkün.
Temelde insanın doğuştan gelen bir yapısı mevcut.
Bu yapıyı oluşturan onun ahlâki karakteri mevcut.
Her insan aynı ya da her varlık diyelim her varlık aynı doğmuyor.
Bunun bir adaletsizlik gibi görünmemesi açısından yine dağılacağız ama şu ek bilgiyi vermekte fayda var.
Muhittin'i Arabi hazretleri Fusus-ül Hikem adlı eserinde bundan yüzeysel de olsa bir miktar bahsetmiş.
Yaşamın da bir Xiulian’ı var.
Burada tekamüllere ulaşılırsa Muhittin’i Arabi Hazretleri ile şu anda da görüşmek ve bunları ona sormak da mümkün.
Ruhlar yaratıldığında Allah onlara yeryüzüne inmelerini, orada bir dönem geçirmelerini ve sonrasında kendisine dönmeleri hususunda bir emir verdiğinde hepsi emre uyarak yeryüzüne inmek üzere harekete geçecekleri zaman onlara…
“Dileyen yanında orada ihtiyacı olacağını düşündüğü şeyleri götürebilir.” Diyor
Ruhlar bunun üzerine düşünüyorlar…
Orada bize ne lazım olur?
Kimisi ilim işime yarar, kimisi orada yokluk çekmek zordur biraz varlık alayım, kimisi şu lazım olur, kimisi bu
lazım olur gibi pek çok şeyi beraberine alıyorlar.
Sonra herkes emredildi yere emredildiği zaman dilimine emredildiği şekilde iniyor.
Peygamber efendimizin ise yanına hiçbir şey almadığını,
“Allah bana yeter” diyerek ruhunun çıplak bir şekilde geldiğini söylüyor.
Çünkü ruhlar beraberinde her ne getirdilerse geri dönüş noktasında onları burada bırakacaklar ve ilk hallerine
dönerek Allah'a tekrar ulaşacaklar.
Hal böyle olunca beraberinde varlık getirdiyse dönmeden önce o varlıktan kurtulması gerekecek…
İlim getirdiyse dönmeden önce o ilimden, o ilim ile oluşan enaniyet dediğimiz, benlik dediğimiz üstünlük
taslamadan kurtulması gerekecek gibi…
Evet şimdi bir takım Xiulian uygulamalarından bahsettik.
Bunlar günümüzde varlığını doğrudan bize göstermese de geçmişte aşikâr yani göze görünür uygulamalarının olduğunu
söyleyebiliriz.
Bu konudaki uygulamalar her ne kadar milattan önce 2000'li yıllara dayanıyor gibi görünse de ve hatta yine milattan önce 1100 ile milattan önce 300 yılları arasında da birtakım çalışmalar olduğunu ifade edersek de…
Ki Musa peygamber zamanında bu çalışmaların yapıldığı ve bu yöntemlerle sihirbazların var olduğunu, işte Musa Aleyhisselam 'ın asasıyla o sihirbazların sihirlerinin kavga ettiğini hepimiz ayetlerden, hadislerden, anlatılanlardan biliyoruz.
Neticede o devrenin sihirbazları bu bahsettiğimiz Xiulian uygulamasını gerçekleştirerek bu noktalara ulaşıyor ve sihir büyü yapabiliyorlardı.
Musa Peygamber’in milattan önce 1600 ile 1200 yılları arasında 360 sene süren bir hayat yaşadığını ve bu devirde sihirbazların Xiulian uygulaması yaptıklarını ifade etsek de bu çok daha eski zamanlara dayanan bir geçmişe sahiptir.
Her ne kadar bu devirler arasında Xiulian uygulamalarını tartışıyorsak da asıl Xiulian uygulamaları Âdem Aleyhisselam'dan on binlerce yıl öncesine yani Olympos Tanrılarının dahi henüz var olmadığı bir milyonlarca ve hatta milyarlarca yıllık devre denk geliyor.
Bakın şimdi milyarlarca yıllık ilk adem dönemi dedik.
Burası karanlık bölge ve karanlık zaman dilimi...
Sebebini basite indirgeyerek söyleyecek olursak,
Allah nefsi yarattı...
Nefis dediğimiz şey Allah'ın nefesi...
Yani onun ruhundan görev verdiği bir emir parçası.
Fakat onu kendine has bir akılla ve düşünce sistemi ile yaratarak kendini perde arkasına gizliyor.
Gizlenmese nefis Allah'ı gördüğünde derhal secdeye kapanarak O'nu tanıyıp kabul edecek.
O nefes, o Ruh, nefis adı altında yaratıldığında Allah meleklere onu terbiye etmelerini emrediyor.
Melekler ne kadar uğraştılar, ne kadar yöntemler denediler...
Nefse saygı gösterdiler, onu sevdiler, şımarttılar,
Olmadı onu dövdüler, işkenceler ettiler...
Ne denerlerse denesinler nefis yola gelip Allah'ı tanımıyor ve O'na secde etmiyor.
Elbette ki nefis yalın, çıplak halde bu işlemlere taabi olmuyor.
Aklı olan bir canlı ile doğup büyüyor.
O Akıllı varlığın Allah'ı tanıyıp ona secde etmesi gerekiyor ama olmuyor da olmuyor...
Melekler en sonunda nefsi aç bırakarak terbiye etmeyi deniyorlar.
Nefsin dayanamadığı tek şey açlık.
Aç kalınca perde aralanıyor ve Allah'ı hatırlıyor.
Onu hissedip hatırlayınca her şeyi terk ederek ona doğru ilerliyor ve Allah'a teslim oluyor.
Buradaki aç kalma olayında elbette ki yemek noktası da var ama asıl aç kalma anlamı daha derin.
"Varlığını ver yokluğa ki sende yokluk içinde varlık doğa" diye bir tasavvuf deyişi vardır.
işte mesela zengin iken melekler o zenginlikten faydalanıp zevk almasının önüne geçiyorlar.
Sağlıklı iken ona hastalık verip o sağlığından faydalanmasının, zevkini çıkarmasının önüne geçiyorlar.
Oğlum oldu diye sevinip zevkini çıkartacakken oğlunu ona asi yapıp o zevki çıkarmasının önüne geçiyorlar...
Böyle böyle çeşitli açlıklar içinde onun Rabbini hatırlamasını sağlıyorlar.
Alah'ın kendine göre bir siyaseti var.
Bu dönemde Xiulian zirveye ulaşıyor ki ölümsüzlüğe ulaşmaları, Tanrılık diye geçen yenilmezlik noktasına ulaşmalarına ve o noktada Yaradanını tanıması da test ediliyor.
Fakat bu bahsettiğimiz nefsin Rabbini tanıması durumu milyonlarca, milyarlarca yıllık ve on binlerce nesillik denemeler sonrasında oluyor.
Sonrasında Allah'a giderek terbiye oldu diyorlar.
Allah bunun üzerine o devrin kıyametini emrediyor.
Sonraki 2.Adem döneminde Ulu Tanrılar yani Titanlar dönemi var ki bu Zeus, Ares, Atena gibi yenilmez varlıklar ki
onların deyişiyle Tanrılar değil, Tanrıları Tanrı yapan Tanrıların dönemi.
Allah'ın buradaki muradı gücün sınırı coştukça nefis kendisinden dönüp ona kafa tutacak mı noktası...
Malesef bu 10 bin senelik dönemde nefis boyun eğmiyor.
Allah uzatmaya gerek yok diyor ve kıyametlerine emir veriyor.
Zaten bu Xiulian uygulamalarını yaparak ölümsüzlüğe ve yenilmez anlamında kullanılan Tanrılığa ulaşıyorlar daha sonra onların kıyameti kopuyor ve Tanrılar dönemi olan 10.000 yıllık bir dönem başlıyor.
Bu dönem sonradan olma Tanrılık dönemi değil doğuştan Tanrı olarak doğma dönemi.
Tabi bu dönemde Tanrı olmayan sıradan insanların nefsi var onlar da ezilen toplum testinden geçiyor.
Sonrasında Atlantisi bilimle kuran Kadimler dönemi...
Kadimlerin bilimini büyü gücüne çeviren İblis ve avaneleri dönemi...
En sonunda da biz Adem babamızı yani bizim dönemimizin dönemi...
Bizim dönemimizde de Allah perdeyi aralayıp, sizi koruyup kollarsam ne yapardınız sorusunu işliyor.
Yol gösteren, doğru ahlâki değerleri anlaran peygamberler gönderiyor.
Kutsal yazılar ve kitaplar gönderiyor.
Sonrasında yaşantıları ile gösteren ve doğruyu anlatan Veliler gönderiyor vs.
Konuyu dağıtmamak adına söyleyebileceğimiz şey Musa peygamber yeryüzüne inmeden önce yani Âdem peygamberden Musa Peygamber’e kadar olan dönem içerisinde Esma dediğimiz isimler, cisimler, cisimlerin isimleri yeryüzünde hüküm sürüyordu ve de bu isimlerle, Esmalarla bir takım Xiulian uygulamaları gerçekleştirenler vardı.