MANA 3.Kitap 50.Kısım
MANA 3.Kitap 50.Kısım
Yağmur nedeniyle dağdan şehre doğru azgın bir sel geliyorsa, o şehrin ya da kasabanın yapabileceği hiçbir şey yoktur.
Birkaç tane savaş uçağı görevlendirerek ve bu savaş uçağının bombalayacağı yerleri mühendisler vasıtasıyla belirleyerek, uygun tepelere bombardıman yaptırıp o tepelerin yıkılmasıyla selin yönünü kontrol altına alırım.
Sonrasında bir daha böyle bir sıkıntı olur da bu bombardıman uçaklarına rağmen sel şehre ulaşırsa diye dere yataklarının yan taraflarını düdüklü tencere içi gibi bombeli yaptırır, selin hızının ve ivmesinin kırılmasını sağlarım.”
Ebru,
“Benim ve ekibimin vereceği cevaplar bundan ibarettir” dedi ve ekibin yanına çekildi
İhtiyar Aka onların göremediği kişilerle birtakım görüşmeler yaptı…
Sonrasında yanlarına gelerek,
“Sizi tebrik ediyorum…
4 soruya verdiğiniz 4 cevapta en makul ve tatmin edici olanlardı.
Tümünden başarıyla geçtiniz.
Hatta bazı soruların cevapları başarının da ötesindeydi.
Sizleri tebrik ediyorum ve başarınızdan dolayı kutluyorum” dedi.
İhtiyar Aka bunu söyledikten sonra ortamda bir değişiklik oldu ve biraz önce göremediklerini görmeye başladılar.
Zangobar ve arkadaşları o görünmeyen kişilerin içerisindeydi.
Ayrıca Ebru'nun tanımadığı fakat hepsinin birer ağır top olduğu belli olan pek çok yaşlı varlık mevcuttu.
Hepsi de gerek yüz ifadeleri gerek el işaretleri ile başarılarını tebrik ediyorlardı.
İhtiyar onlara bir takım sihirli olduğunu söylediği cisimler ve bazı haritalar ile kitaplar verdi.
Bunları neden verdiğimi sormayın zamanı geldiğinizde hepsinden faydalanacağınızı bilin.
Bunlar sizin gibi kahramanların önünü açmak için bizlere düşen bir görev.
Sizleri tekrar canı gönülden kutluyor ve uğurluyorum güle güle gidebilirsiniz” dedi.
İlk mağaraya girdiklerinde gördükleri ince Beyaz çubuk lambalar belirmeye başladı ve sanki dışarıya ışınlandılar.
Sonrasında Bazira’ya döndüler.
Bazira halkı, dünya insanları ve tüm Evren bu sınavı ilk defa izin verilerek izlemişlerdi.
Ve bu sefer coşkulu dostların karşılamaları, Ebru, kraliçe Eli, Safinaz ve Raz periye yönelikti.
Mert Ebru'nun yanına geldi, onun sağ elini tutarak galibiyeti ilan edilen boksör gibi havaya kaldırdı.
Sonrasında ise,
“İşte bu benim kadınım” dedi.
Ebru'nun yanakları kırmızı kırmızı olmuştu.
Biraz önceki kaplan Ebru gitmiş, tavşan Ebru gelmişti.
Onunla beraber dönen kraliçe Eli, Safinaz ve Raz peri utangaç bir vaziyette biraz geride duruyorlardı.
Mert onların yanına yaklaşarak,
“Neden öyle geride duruyorsunuz, bu galibiyeti hep birlikte kazandınız.
Bir vaşaktan korkup geride durmak gayet doğal bir şey.
Asıl Ebru'nun yaptığı anormal bir hareketti.
Sen yerden bir sopa al, bağıra çağıra vaşağı doğduğuna doğacağına pişman et, kovala.
Kimse size bunu yapmadınız diye bir şey söyleyemez.
Fakat Ebru böyle bir hareketi yaptığı için herkes seyrederken hayretle baktı.
Elbette ki Ebru’ya ne ben bir laf edebilirim ne de bir başkası laf edebilir.
Ebru orada bir kahraman olarak ortaya çıktı ve hem kendini hem de sizleri kurtardı, buna lafımız yok.
Ancak dediğim gibi sizin hareketlerinizde de anormal bir durum yok.
Gayet doğal bir şekilde davrandınız.
O nedenle lütfen yaklaşın bana, geride durmayın” dedi.
“Hem sonrasında size sorulan 4 sorunun cevabını hep birlikte kararlaştırdınız ve mükemmel cevaplar bulmuşsunuz.
Bu cevabı kim buldu sorusu tamamen abesle iştigaldir ve gereksizdir.
Orada ekip olarak bu cevapları hazırladınız.
Sözcü olarak Ebru’yu seçtiniz o konuştu.
Hanginizi seçerseniz seçin, o çıkıp bu şekilde konuşarak övgüyü alacağından, bence dördünüz de aynı övgüye
sahipsiniz” dedi.
Mert'in bu konuşması onları biraz rahatlatmıştı.
Kraliçe Eli,
“Ne olursa olsun o tavşan meselesinde biz sınıfta kaldık.
Bundan sonrası için oturup düşünmemiz gereken bir konu olarak hep aklımızda kalacak.
Fakat ne olursa olsun böyle bir sınavı sonuçta ekip olarak vermiş olmanın gururunda yaşıyoruz.
Ebru’yu gerçekten biz de tebrik ediyoruz ve Mert Ebru'nun o vaşağa yaptığı hareketlerden sonra da
Allah yardımcın olsun diyoruz ” dedi ve bir tebessüm etti.
Safinaz sadece,
“Ben figüranım, benden istenilenleri yaparım…
Zaten ben Mert Bey'in dişlerinden korkan birisiyim.
Kaldı ki o vaşağın dişlerini gördüğüm zaman dizlerimin bağı çözülmüştü.
Kusura bakmayın sihrim de yoktu, elimden de bir şey gelmezdi” dedi.
Raz peri,
Aslında en çok utanan benim.
Çünkü periler aleminde herkesi korkutan yapımla nam salmış bir periyken, bugün kulakları düşmüş bir tavşan gibi
karşınızda duruyorum.
Bu benim için yeterince utanç verici bir durum.
Çok şükür ki Ecem’e karşı bu mahcubiyeti yaşıyorum.
Ya Ecem’in yerinde herhangi birisi olsaydı ve ben bu duruma düşseydim ne yapardım…
Onu da bilemiyorum.
Ecem sihirleri olsa da olmasa da sonuçta Ebru Ece.
O elbette ki hepimize yol gösteren, bizleri ileriye taşıyan Ecemiz.
Bu nedenle herkesten önce Ecemi ben kutluyorum” dedi.
Sonrasında herkes yine sevgiyle kucaklaştı.
Yaşananlar bir hatıra olarak geride bırakıldı ve kazandıkları müsabaka sonunda 79 galaksinin tamamı, alt
galaksileri ve etnik grupları da dahil olmak üzere galaksiler federasyonuna katılmışlar ve de nihai birlik
beraberlik sağlanmıştı.
Güzel bir sofranın etrafında toplanarak yemek yiyip sonucu kutladılar.
Ebru kendilerine verilen hediyeleri Mert’e göstererek hiçbir anlam çıkartamadığını söyledi.
Mert’in ağzından canlı Cevahir,
Ben canlı Cevahir, o harita 1.kat semanın, Sadık Efe’nin bulunduğu semanın haritası…
Anlayamadığınız hediyelerin çoğu birer anahtar ve her biri size farklı bir kapıyı açacak.
Diğer bazıları da size orada yardımcı olacak.
Mesela o kiraza benzeyen şey bir rozettir ve onu elinde bulunduran kişiye henüz tanışmadığınız birtakım varlıklar tabi olur, emrine girer.
Elbette ki o kolonya şişesine benzeyen şişede kolonya yok.
İçindeki su hayat suyu ve öleni ölümden döndürür.
Demek ki ilerleyen zaman içerisinde ölüm ile de tanışanlarınız olacak.
O hediyelerin hepsinin bir sebebi var.
Zamanı geldikçe hepsini size anlatacağım.
Hiçbiri gelişigüzel verilmiş şeyler değil onların.
Çok iyi saklayın ve muhafaza edin o hediyeleri.
Ben kaçar dedi ve sessizliğine çekildi.
Mert,
“Duydunuz Cevahir abiyi…
Safinaz onları saklıyorsun ve gözün gibi muhafaza ediyorsun” dedi.
Ebru Safinaz’a,
“Safinaz bu yaşlı periler ile ilgili istihbarat istemiştik.
Sarp halletmiştir ondan al getir sana zahmet” dedi.
Safinaz gitti ve az sonra suratı asık bir vaziyette döndü.
“Ecem bu evrenin ipi kopmuş maalesef…
96 yaşlı periden sadece 42 tanesi ihtiyar.
47 tanesi yaşlı fakat klanına iyi davranıyor ve seviliyor.
Fakat 7 tanesi maalesef iğrenç.
Hele bunlardan Buka isminde bir yaşlı peri var ki neler yaptığını söylemeye terbiyem müsait değil” dedi.
Ebru,
“Canını sıkma Safinaz’ım, benim adıma 42 ihtiyar periye ve klanına hem rütbe hem de hediyeler vererek onurlandır.
Diğer seviliyor dediğin 47 yaşlı periyi uyar ama ceza verme.
Sonra tekrar kontrol edecek Ecem de.
Diğer 7 ahlaksız olanın 6 tanesinin rütbesini sıfırla ve klanını dağıt.
Dağıtırken eziyet görenleri şefkatle kucakla ve iyi yaşayacakları yerlere gönder.
Bunların kendilerine benzeyen yardımcıları vardır. Onları yok et.
Lâzım değil öyle peri.
O Buka’yı da al şu an buraya getir ve Asım canlı yayını açsın” dedi.
Safinaz hemen fırladı ve az sonra yaşlı Buka peri ile döndü.
“Ecem diğer söyledikleriniz ile Sarp ve Raz peri ilgileniyor.
Ben bunu paketleyip getirdim fakat klanı için bir şey yapılmadı henüz” dedi.
Ebru,
“Çok konuşmayacağım ve uzatmayacağım da” dedi.
Ebru bizim Ebru olmaktan çıkmış Ece Ebru olmuştu.
Üzerindeki kıyafetten elindeki asasına, saç stilinden makyajına ve takılarına kadar her şey bambaşka idi.
Orada bulunanlar korkmuş ve duvar kenarlarına kaçmışlardı.
Yanında sadece Mert ve Safinaz vardı ama Safinaz da bambaşka bir Safinaz’dı ve o da korku yayıyordu.
Ebru Ece,
“Buka seni lânetliyorum.
Sonsuza kadar yanarak eziyet çekecek ve kefaret ödeyeceksin.
Seninle beraber iğrençliklerine ortak olanları da Safinaz’a bırakıyorum ve sana eşlik etmelerini sağlayacak.” dedi
Asasını bir kez yere vurdu ve Buka kızıl bir ışıkla başlayan yanması sonucu yanan kâğıdın rüzgâr ile savrulması gibi yanarak parçalara ayrıldı ve yok oldu.
“Safinaz gerisi sende…
Mağdur olanların mağduriyetini gider ve onları teselli et.
Bunun yardakçılarına da aynı cezayı verdik sen uygula” dedi.
Safinaz,
“Baş üstüne Ecem” diyerek gitti.
Ebru bir anda bizim Ebru’ya dönmüştü ve elinde iki çay vardı.
“Mert sen çay krizine girmeden ben getirdim.
Gel terasta çay içip kafa dağıtalım” dedi
O normale dönmüştü fakat oradakilerin normale dönmeleri biraz zaman alacak gibiydi.
Zeynep Hanım’ın gözleri kocaman kocaman olmuştu.
Avira Hanım İmparator Zoran’ın arkasına saklanmıştı.
Kraliçe Eli,
“eyvah eyvah diyerek sayıklıyordu.
Asaf Hoca bile duvar dibine çömelmişti ki varın gerisini siz düşünün.
Korku ve heyecan çok uzun sürmedi.
Az sonra herkeste normalleşme başlamış ve herkes işi ile gücü ile meşguldü.
Çay içmeye terasa çıktıklarında muhteşem beşli ordaydı.
Ebru,
“Herkese merhaba dedi ve Annecim, babacım nasılsınız…
Sefer dedem sen de iyisin inşallah.
Aycan ve Hulki de burada sizler de iyi görünüyorsunuz maşallah.” dedi
Dedi ama burası gördükleri karşısında halen şoku atlatamamış durumdaydı.
Ebru,
“Bana biraz sonra soracağınız soruları tahmin ediyorum ama sormayın, bu konuyu kapatalım ve unutalım.
Görevim gereği yapılması gereken bir şeydi ve oldu bitti.” dedi.
Herkes ufaktan gevşemeye başladı ve bu konuya girilmeden çay içip sohbet ettiler.
Bu rahatlama ile 20 dakika geçmişti ki Safinaz telaş ile geldi.
“Mert Bey maalesef haberlerim çok kötü” dedi.
Mert,
“Sakin ol Safinaz, ölümden başka her şeye çaremiz var ki ona bile hayat suyumuz var.
Sakin ol ve anlat” dedi.
Safinaz,
“Mert Bey nasıl bir tesadüftür ki bu az önce Ecem’in canına okuduğu Buka, Ecem’e çok büyük bir oyun kurmuş…
Yazıtları tahrip edip, efsun kayalarını tersine çevirerek Ecem’i devirip yerine geçmek için yaptığı planı tam uygulamak üzereymiş.
Bizi kesin koruyanlar var Mert Bey…
Bu kadar tesadüf olmaz ki onu paketleyip getirdik ve neye uğradığını anlayamadan canına okudu Ecem.
Ben onun yardakçılığını yapanları yakalayıp yok etmeden önce, mağdurları sormak için sorgulamak üzereyken…
Onlar bu devrim dedikleri şeyi yaparken yakalandıklarını zannedip bir sürü itirafta bulundular.
Bunu görünce bazı şeyleri midem kaldırmadığından olayı Raz’a devrettim.
Raz onları farklı şekilde sorguladı.
Çok şükür ki yazıtlar ve kutsal kayalara henüz bir şey yapmamışlar.
Fakat bizi oyalamak ve onlar bunları yaparken bizim dikkatimizi başka yöne çekmek için birtakım başka şeyler
yapmışlar.
Mert Bey maalesef başka bir enerji formunda bizde adı misafir olsa da aslında hapis olan Tanrıları ve İblis’in bazı destekçilerini serbest bırakmışlar.
Sadece bunlar da değil.
Sadık Efe’nin, bunlar çok sıkıntılı ve 1. Kat semada hapsedilmeleri uygun değil diye bize emanet ettiği karanlık
cinleri de serbest bırakmışlar.
Şu an için bilinen bu ve başka bir durum varsa da haberimiz henüz yok” dedi.
Mert,
“Evet maalesef durum hayat suyunun bile kurtaramayacağı bir hâl almış…
Neyse telaşa kapılmak bize sadece yanlış yaptırır.
Herkes bir işini gücünü yoluna koysun.
Bu Esnada Sarp ve Raz Peri komutasında gereken birlikleri oluşturup istihbarata ve gerektiğinde müdahaleye
yönlendirin.
Sonra sen gel ve bizler aramızda konuşup plan yapalım.”
“Ebru sakın düşünme, bu durumda biz seninle hızlandırılmış bir evlilik ve balayı yapacağız.
Sonrasında da kısmetse planlandığı gibi düğünümüzü yaparız güzelim.
Söz verdim ve biliyorsun ben sözümden dönmem” dedi.
Konuya dönecek olursak,
“Sanırım bunun bir ayağı bizi dünyaya geri dönmeye zorlarken diğer ayağı bizi 1.kat semaya çıkmaya zorlayacak.
Rabbim kolaylıklar vere” dedi…
Mert,
“bir dakika Cevahir abi sesleniyor dedi ve onu iç sesinden dinledi.”
Sonrasında,
“Cevahir abi diyor ki yolunuz belirlendi hemen paniğe kapılmayın.
Bundan sonra ne yapacağız diyordunuz ya…
Alın size yol haritası” dedi
”Ve peşinden de müthiş bir kahkaha attı.
Cevahir abiyi ilk defa kahkaha atarken duydum.”
“En sonunda da,
Feinne maal usri yüsran,
Şüphesiz her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
İnne maal üsri yüsrâ,
Gerçekten, her güçlükle beraber bir de kolaylık vardır.
Feizâ ferağte fensab,
Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
Ve ilâ rabbike ferğâb.
Ancak Rabbine yönel ve sadece O'ndan iste.
Ayetlerini okuyarak çekildi.” dedi
Hiç kimsenin beklemediği bir şekilde Sefer Dede’den,
“Bismillah destur, Yektir Allah”
Şeklinde bir cezbe şeklinde nara sesi yükseldi.
Mert,
“Evet bundan sonrası panik atak seanslarına doğru ilerliyor…
Sizi sakin olmaya ve bu güzel müjdeleri sakice düşünüp yaşamaya davet ediyorum.” Dedi
…
sözün sonu... 3.kitap bitti...
Bitti miiiiiiiiiiiiiiii?
Daha başlamadık bile ısınıyoruz sadece
Sadece 3. Kitaptaki konular çok karmaşıktı ve yorulduk...
4.Kitaba gelince o daha karmaşık ve konular daha önce bahsedilmemiş konular.
Yani ne kadarını ve nasıl anlatmam konusunda endişelerim var.
Bakalım ne çıkacak ortaya...... Devamı toplamda 7 cilt kitap olarak mevcut olup yayınlanacaktır.