Esma’nın Terazisi 1.Kitap 14.Kısım
Esma’nın Terazisi 1.Kitap 14.Kısım
Onun sıfatlarının cem ismi olan Allah için münezzeh diyebiliriz.
Şöyle ki bazı esma ve sıfatlar birbirini tamamladığından, o tamamlamalar olmadan bakıldığında noksanlık
görülür.
Aslında orada da noksanlık yoktur.
Ama bütünlük sağlanmadan, noksanlık yoktur da diyemeyiz.
Yani zaman ile bir alışveriş söz konusu olur.
Oysa Zatında parça tamamlama yoktur.
O her daim noksansızdı ve yine her daim noksansızdır.
Evvel, Ahir, Zahir, Batın sıfattırlar ve Zatının anlaşılmasına yönelik vurgulamalardır.
Yoksa zatının evveli, ahiri, zahiri, batını birdir.
Bu nedenlerle Zatı için beri, yani noksana hiç yaklaşmamış, ifadesi daha uygun.
Vâris ismi ile nefsin kıyametine işaret eder.
Sayılı gün sonunda nefisler, menzillerine ulaşmayı başarsalar da, başarmasalar da, kendileri için ölüm denilen kıyamet kopacak ve nereye ulaştılarsa, o makamdan ahirete intikal edeceklerdir.
Bundan sonrası bu âlemde değil, akıbet âleminde yaşanacak, orada da birtakım işlemlerle, nefsin arınarak cennete ulaşmasına imkân sağlanacaktır.
Çok azı cehenneme dahi ulaşamadan yok olurken, yine çok azı cehennemde, cehennemin canını Azrail As. alana kadar kalacak, bir kısmı da bir müddet, Araf denilen arada kalmışlığın nişanesi olarak, iki arada bir derede yaşayacak.
Fakat nefisler, Allah'ın Zatına ait mülkün birer birimi olarak, ceset denilen dünya vücudundan kurtulunca,
Varis olan gerçek sahibine ulaşacaklardır.
Nefis eğer bu dünya hayatında "Mutû kable ente mutu" fermanına mazhar olamamış, yani ölmeden önce Varisi olan sahibine nefes olarak ulaşamamışsa, öte yanda işi bir hayli zordur.
Allah için zor yoktur.
O bir şeyi dilerse olur.
Kimi zaman nefislere ek süre de verdiği olur.
Son nefesinde onu yeni bir beden ile sanal bir âlemde, 25 yıl daha yaşattığı, Merkez Efendi ile Padişah 6. Ahmet
arasında yaşanmış örnekte olduğu gibi vakidir.
Bu her nefse değil, dökümü ve tesviyesi tamamlanmış da, sadece bi cilası olsa teslim edilebilecek ürüne uygulanan bir ayrıcalık gibidir.
Reşid ismi ile, nefsin gösterdiği yolları aşmasını izler ve istenilen asgari noktaya ulaşan nefsi Reşit ilan eder.
Sabûr ismi son noktadır.
Reşit olan nefis ona vasati ulaşmıştır ama daha kemalâtına çok eğitim gerekir.
Bir şeyin vasat olması, onun noksan olması değil, geçer not almasıdır ki, 10 üzerinden 5 alan öğrenci geçer.
Geçer ama 10 üzerinden 5 alarak geçen öğrenci vasattır.
Noksan değil ancak kemalât noktasında 10 üzerinden 10 da olmamıştır yani.
Bir nefis ancak öğretileri Sabır ile uygulamaya devam ederek kemalâta ulaşır ve kâmil olur.
Kâmil olmanın da ötesinde, nasip edilmişse 164 makamda bi sonrakine, bi sonrakine geçerek tekâmülünü tamamlar ve Mükemmil olur.
Ve sonrasında Gâbe Gavseyn e dek olan bir yolda, kim bilir nerelere gider, neler eder.
Tüm bunları soluksuz Dinleyen Orhan, sanki bu süre içerisinde o an kaybolur diye nefes dâhi almamıştı.
Pericik gülerek misal âlemi be Orhan’ım gerilme…
Rabbin sana bir kere güldü...
Daha sıkıntıya koymaz seni rahat ol dedi…
Orhan ise, ben bunları ne yaşayabilirim ne de bu imtihanlarda başarabilirim…
- "Aman Yâ Rabbi, senden sana sığınıyorum, sen beni senden muhafaza eyle" deyiverdi.
Pericik tebessüm etti ve Âlimler uzun zaman lanetlenmiş şeytan kimden aldığı güçle Allah’a kafa tutuyor diye düşünmüşler…
Sonunda anlamışlar ki lanetlenmiş şeytanın kafa tuttuğu Allah’ın Zâtı değil…
Celâl sıfatından aldığı izinli güç ile, Cemâl sıfatına kafa tutuyor.
Cemal sıfatı Celal sıfatının babasıdır.
Baba hani oğlu ve beraberindekiler bazı noktaları anlasın da, gerçeği görsünler, anlasınlar diye, onun bazı
noktalarda, kendisine rakip olmasına izin verir ya...
Bu da öyle bir şey.
Siz de biz de bi nefes alalım da daha çok devam edecek...
Zaten bitmez de…
Bir yerde nokta deyip devam edecek yazmayarak orada bırakacağız her halde…