ELA 1.Kitap 13.Kısım
ELA 1.Kitap 13.Kısım
Sırların hepsi birer yüktür…
Onu taşımak sizin için zor olmasa gerek.
Çünkü siz sadece nakilcisiniz.
Fakat o sırlar bana geçtikten sonra bende o sırların yükümlülüğünü yerine getirme mecburiyeti doğacaktır.
Üstüme vazife olmayan işleri kendime vazife edinmek istemiyorum.
Şu an size sorabileceğim hiçbir soru yok.
Sadece bu güzel orman hakkında birkaç kelime söylerseniz beni memnun edersiniz.
Bunun haricinde zaman içerisinde elbette ki size soracağım, sizden öğrenmek isteyeceğim şeyler olacaktır.
O durumda ziyaretinize gelirim ve sizi rahatsız etmezsem ve de müsaitseniz sorularımı o zaman sorar, sizinle
istişare ederim.” Dedi
Ammar,
“çok hoş bir kişisiniz sayın Ela…
Bir başkası olsa beni didik didik didiklerdi.
Siz ise hiçbir şey istemediğinizi söylüyorsunuz.
Bu çok latif bir hareket, teşekkür ediyorum.
Bu ormanda görmüş olduğunuz gibi pek çok ağaç var.
Hepsinin de kendine has bir yaşantısı ve doğal bir vazifesi mevcut.
Sadece burada değil Dünya üzerinde nereye giderseniz gidin, farklı ormanların içerisinde pembemsi ağaçlar
görürsünüz…
Önce bu ne diye insan düşünür fakat sonradan pembemsi, kızılması ağaçları ormanın bir güzelliği olarak kabul eder
ve geçer gider.
Oysaki o gördüğünüz pembemsi, kızılımsı ağaçlar birer peri yuvasıdır ve o periler ormandan sorumlu perilerdir.
Ormandan nasıl bir sorumluluk olabilir diye düşünürseniz şöyle cevap verebilirim.
Ağaçların daha rahat büyümeleri ve çoğalmaları için onlara destek verirler bu bir.
Bunun dışında bu bölgede insan olmayan varlıklar mevcut…
Bu varlıklar gerek latif gerekse karanlık dünyanın varlıkları.
Yani yaradılışları itibariyle bazıları hoş bazıları ise zararlı görünen ve gene yaradılış sebeplerinden ötürü, bazıları hoş görünen işler işlerken bazıları da zararlı görünen işler işleyen varlıklar.
İşte bizim bölgemizde, bu tür zararlı varlıkların haddini ve görev çerçevesini aşanlarının hapsedilmesi
gerekiyorsa, burada onlar nasıl söyleyeyim…
Yani böyle bir hapishane hayatı gibi değil de tecrit edilmiş bir bölgede, kendilerince hür ve özgür bir yaşam
alanına sahip olmaları düşüncesiyle yapılanmış bir sistemden bahsediyorum.
Zaten ormana girdiğiniz zaman oradaki kasveti hissedersiniz.
Orada karanlık bir hissi hissederseniz.
Dersiniz ki ferahlamak için ormana geldim ama içim daraldı.
İşte bu hisleriniz tamamıyla doğrudur.
Tecrit bölgesine yaklaşmış olduğunuzun bir işaretidir.
Bu pembemsi ve kızılımsı ağaç bölgelerinde yaşayan koruyucu periler, bu bölgeye gelen insanları yönlendirerek o tarafa gitmemelerini sağlarlar.
Israrla oraya gitmesi, orada bir şey yapması gerekiyorsa da nezaketle engel olurlar.
Eğer nezaketle de engel olamıyorlarsa, birtakım doğal engellerle onları oraya gitmekten caydırırlar.
Daha da olmadı o zaman farklı yöntemlerle onları biraz korkutarak, karşılarına hayvan kılığında, vahşi hayvan kılığında birtakım oluşumlar çıkartarak onları engellemenin farklı yollarını ararlar ve bulurlar.
Orman hakkında size söyleyebileceğim üç aşağı beş yukarı bu çerçeve.
Bunun dışında dediğim gibi bir merkezi sinir sistemi şeklinde haberleşme ağımız sürekli çalışır ve bunlar ara
bölgelerde toplanır.
En son bizim bölgemize gelerek değerlendirilir ve arşivlenir.
Hiçbir sırra ulaşmak istemiyorum dediniz…
Arzu ederseniz bu bölgede size faydalı olabilecek pek çok eser, antik eser, sihirli büyülü güçlere sahip eser ya
da hazinelerden bahsedebilirim."
Ela,
“teşekkür ederim sayın Ammar bunlarla da ilgilenmiyorum.
Çünkü bir ihtiyacımızın olacağını zannetmiyorum.
Olursa da zaten peri dostlarım bize bunları ulaştırırlar.
Ben dediğim gibi üstüme vazife olmayan hiçbir yükü yüklenmek istemiyorum.
Çünkü hissediyorum ki benim bu dünyada yapacağım iş ve işler bunlarla uğraşarak vakit kaybetmekten çok daha önemli
olacaktır.
Fakat bunlar bahsettiğiniz gibi bir araç ve zamanı geldiğinde de lazım olduğunda da elbette ki sizden rica
edeceğiz.
Teşekkür ederim, izninizde ben biraz daha dolaşacağım.” dedi
Orman perisi Ammar,
“efendim çok net anlattınız biz de çok net anladık…
O nedenle size yük yükleyecek hiçbir şeyden şu an için bahsetmiyorum.
Fakat şunu söylemek istiyorum ki kuzeydoğu yönünde, yaklaşık 500 metre ileride bir mağara var ve bu mağaranın
içindeki bir takım yazılar, bir takım yazıtlar, bir takım görseller, mağara çizimleri ya da bir takım nasıl
söyleyeyim…
Ben hazine diyeyim ama bunu siz para olarak algılamayın.
Sihirli hazineler gibi şeyler var.
Bunların bazılarını biz çözemedik.
Çünkü insanlık döneminden önceki devirlere ait.
O nedenle oraya bir bakmanızı ve en azından hatırlamanızı istiyorum, uygun mudur?” dedi
Ela,
“evet sayın Ammar zaten benim bu tepenin arkasına geçiş sebeplerinden birisi sizi hissettiğim için, ikincisi o
mağarayı görmek istediğim için…
O nedenle zaten o mağaraya gideceğim fakat bana yol gösterirseniz memnun olurum ve siz mademki daha önce oraları
incelemişsiniz, oradaki görüşlerinizi de bilmek isterim.
Lütfen buyurun gidelim.” dedi
Mağaraya ulaştıklarında ilginç bir giriş gördüler.
Giriş kapısı kuyruğu sağ üst tarafa doğru uzanmış bir uçurtmayı andırıyordu.
Kapıya yaklaştıklarında uçurtmanın kuyruğu saat 12 yönünde yukarıya doğru döndü ve kapı bir miktar genişledi.
Ela yanındakilere,
"kapının şekil değiştirdiğini ve genişlediğini sizde fark ettiniz mi?" diye sorduğunda beraberindekiler,
“Normal bir mağara girişi var sadece burada…
Siz nasıl bir kapıdan bahsediyorsunuz efendim?” diye cevap verdiler.
Ela durumdan sadece kendisinin farkında olduğunu anlayarak,
“Sizden farklı bir şeyler görüyorum fakat bunu daha sonra konuşup tartışırız şimdilik devam edelim.” Dedi
Mağaranın içine girdiklerinde birbiri ardı sıra pek çok ışık yanmaya başladı.
Bu ışıklar Ateş ya da ampul şeklinde değil güçlü ışık veren kristallerden oluşuyordu.
Ela kendisine daha önce anlatılan çizgide mağarada bir takım ilkel resimlerin olacağını ve o devirde yapılmış bir takım İlkel el aletleri ile karşılaşacağını düşünmüştü.
Oysa mağaranın içi günümüzün sanat galerilerine, hatta günümüzdeki bile görülmemiş daha muhteşem bir sanat galerisine benziyordu.
Her şeyden önce mağara çizimleri mağara duvarlarına yapılmış değildi.
Çok ilginç bir dokuma üzerine ne ile olduğu anlaşılamayacak kadar karmaşık bir resimleme ile çizilmiş tablolardı
bunlar.
Sanki böyle bir el yüz havlusunun üzerine işlenmiş kanaviçeyi andırıyordu.
Fakat ne resmin yapıldığı bez havlu gibi basit bir bezdi ne de üzerindeki işlemeler kanaviçe ipliği ya da boya
gibi basit şeyler değildi.
İlk resme bakmak üzere yaklaştığında resmin sanki canlı olduğunu hissetti.
Çünkü resimde objeler hafif de olsa hareket halindeydiler ve bazıları yavaş yavaş yer değiştiriyordu.
Bir adım geriye çekilerek,
“Şimdi burada herkesin bilgisine başvurmak üzere bir istişare yani beyin fırtınası yapmamız gerekiyor,
galeriyi daha sonra gezelim” dedi.
Şimdi öncelikle bir mağaradan ve mağara çizimlerinden, bir takım el aletlerinden bahsettiniz.
Fakat mağaraya geldiğimiz zaman eşi benzeri görülmemiş bir resim galerisi ile karşılaştık…
Resimler öyle tuval üzerine yağlı boya ile vesaire ile yapılmış resimler de değil…
Resimlerin yapıldığı yüzey tuval gibi bir bez de değil, çok farklı…
Daha önce görmediğim duymadığım bir bez türü gibi…
Üzerindekiler de boya değil sanki böyle parlak ipler gibi ama ip de değil yani burada esrarengiz bir durum söz konusu.
Ve sizler fark ettiniz mi bilmiyorum?
Çünkü kapının girişinde benim gördüklerimi görmemiştiniz…
Buradaki incelediğim resim kendi içinde hareket halindeydi…
Hareketler çok yavaş olmasına rağmen bazı cisimlerin resim içerisinde yer değiştirdiklerini fark ettim.
Öncelikle size bunu sormak istiyorum, siz de böyle bir şey fark ettiniz mi?"
Herkes birbirine bakıyordu…
Ammar,
“Bir gariplik fark ediyoruz sadece fakat ne olduğunu göremiyor ve çözemiyoruz.
Fark ettiğimiz bundan ibaret.
Benim dışımda farklı bir şey fark eden varsa buyursun söylesin.” dedi
Kraliçe Eli,
“al benden de o kadar…
Ben de birtakım farklılıklar fark ediyorum fakat çözemiyorum.” diye cevap verdi.
Bunun üzerine Ammar,
“Efendim buradaki görmüş olduğunuz çizimler bizim bilgimizin ötesinde yapılmış eserler.
Yani şu kadarını söyleyebilirim ki bunlar resim değil birer Xiulian uygulaması…
Bu gördüğümüz resimlerin, çizimlerin bizim bildiğimiz üç boyutun ötesinde boyutları olduğunu kadim kitaplarda okumuştum.”